We Love God!

God: "I looked for someone to take a stand for me, and stand in the gap" (Ezekiel 22:30)

When Holy God draws near in true revival, people come under terrible conviction of sin. The outstanding feature of spiritual awakening has been the profound consciousness of the Presence and holiness of God.
Henry Blackaby

Bible – turkish – luk04

                               
LUKA 

                               Bölüm 1 

1-3 Sayın Teofilos,
    Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya
girişmiştir. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların
görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olmuş
olanlar bunları bize iletmişlerdir. Ben de tüm bu olayları ta
başından özenle araştırmış olarak bunları
sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. 4 Öyle ki, sana verilen
bilgilerin doğruluğunu bilesin.

                Yahya’nın doğumu önceden bildiriliyor

    5 Yahudiye kralı Hirodes zamanında, Abiya bölüğünden
Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun’un soyundan olan
karısının adı ise Elizabet’ti. 6 Her ikisi de
Tanrı’nın gözünde doğru kişilerdi, Rab’bin tüm buyruk ve
kurallarına eksiksizce uyarlardı. 7 Elizabet kısır
olduğu için çocukları olmuyordu. Her ikisinin de yaşı
ilerlemişti.
    8 Zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde
olduğu bir gün, Tanrı’nın önünde kâhinlik görevini yerine
getiriyordu. 9 Kâhinlik geleneğine göre, Rab’bin tapınağına
girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti. 10 Buhur yakma saatinde
bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu.
    11 Bu sırada, Rab’bin bir meleği buhur sunağının
sağında dikilip Zekeriya’ya göründü. 12 Zekeriya onu görünce
şaşırdı, korkuya kapıldı. 13 Melek ona,
"Korkma, Zekeriya" dedi, "duan kabul edildi. Karın Elizabet
sana bir oğul doğuracak ve sen onun adını Yahya
koyacaksın. 14 Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun
doğumuna sevinecekler. 15 O, Rab’bin gözünde büyük olacaktır. Hiç
şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la
dolacaktır. 16  İsrail oğullarından birçoğunu,
Tanrıları olan Rab’be döndürecek. 17 Babaların yüreklerini
çocuklarına, söz dinlemeyenleri de doğru kişilerin
anlayışına döndürmek ve Rab için hazırlanmış bir
halkı yetiştirmek üzere, İlyas’ın ruhu ve gücüyle Rab’bin
önünden gidecektir."
    18 Zekeriya meleğe, "Bundan nasıl emin olabilirim?"
dedi. "Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı
ilerledi."
    19 Melek ona şöyle karşılık verdi: "Ben
Tanrı’nın huzurunda duran Cebrail’im. Seninle konuşmak ve bu
müjdeyi sana bildirmek için gönderildim. 20 İşte, belirlenen zamanda
yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak,
bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın."
    21 Bu sırada Zekeriya’yı bekleyen halk, onun tapınakta bu
kadar uzun süre kalmasına şaştı. 22 Zekeriya ise
dışarı çıktığında onlarla
konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü
anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama
konuşamıyordu.
    23 Görev süresi bitince Zekeriya evine döndü. 24 Bir süre sonra
karısı Elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı. 25
"Bunu benim için yapan Rab’dir" dedi. "Bu günlerde benimle
ilgilenerek insanlar arasındaki utancımı kaldırdı."

                 İsa’nın doğumu önceden bildiriliyor

    26-27 Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayında
Tanrı, melek Cebrail’i, Celile’de Nasıra denilen kente, Davud’un
soyundan Yusuf adındaki adama nişanlı olan bir kıza
gönderdi. Kızın adı Meryem’di. 28 Onun yanına giren melek,
"Ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız, selam! Rab
seninledir" dedi.
    29 Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne
anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. 30 Ama melek ona,
"Korkma Meryem" dedi, "sen Tanrı’nın lütfuna
eriştin. 31 Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın,
adını İsa koyacaksın. 32 O büyük olacak, kendisine ‘en yüce
Olan’ın Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davud’un
tahtını verecek. 33 O da sonsuza dek Yakub’un soyu üzerinde egemenlik
sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir."
    34 Meryem meleğe, "Bu nasıl olur, ben erkeğe
varmadım ki?" dedi.
    35 Melek ona şöyle cevap verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine
gelecek, en yüce Olan’ın gücü senin üstüne gölge salacak. Bunun için
doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. 36 Bak, senin
akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir
oğlana gebe kalmıştır. Kısır bilinen bu
kadın altıncı ayındadır. 37 Tanrı’nın
yapamayacağı hiçbir şey yoktur."
    38 "Ben Rab’bin kuluyum" dedi Meryem, "bana dediğin
gibi olsun." Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı. 

                  Meryem, Elizabet’i ziyaret ediyor

    39 O günlerde Meryem kalkıp aceleyle dağlık bölgeye, Yahuda
oymağının bir kentine gitti. 40 Zekeriya’nın evine girerek
Elizabet’i selamladı. 41-42 Elizabet Meryem’in selamını duyunca
rahmindeki çocuk hopladı. Kutsal Ruh’la dolan Elizabet, yüksek sesle
şöyle dedi: "Kadınlar arasında kutsanmış
bulunuyorsun, senin rahminin ürünü de kutsanmıştır! 43
Nasıl oldu da Rabbimin annesi yanıma geldi? 44 Bak,
selamının sesi kulaklarıma eriştiği an, çocuk rahmimde
sevinçle hopladı. 45 İman eden kadına ne mutlu! Çünkü Rab’bin
ona söylediği sözler gerçekleşecektir."
    46-47 Meryem de şöyle dedi:

        "Canım Rab’bi ulular;
         ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle
coşar.
      48 Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi.
         İşte, bundan böyle tüm kuşaklar beni mutlu
sayacak.
      49 Çünkü güçlü Olan, benim için büyük işler yaptı.
         O’nun adı kutsaldır.
      50 Kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet
eder.
      51 Eliyle güçlü işler yaptı;
         kibirlileri yüreklerindeki kuruntularla darmadağın
etti.
      52 Hükümdarları tahtlarından indirdi,
         sıradan insanları yükseltti.
      53 Aç olanları iyiliklerle doyurdu,
         zenginleri ise elleri boş çevirdi.   
   54-55 Atalarımıza söz verdiği gibi,
         İbrahim’e ve onun soyuna sonsuza dek
         merhamet etmeyi unutmayarak
         kulu İsrail’in yardımına yetişti."

    56 Meryem, üç ay kadar Elizabet’in yanında kaldı, sonra kendi
evine döndü.

                      Yahya peygamberin doğumu

    57 Elizabet’in doğum yapacağı vakit geldi ve bir oğlan
doğurdu. 58 Komşularıyla akrabaları Rab’bin ona ne büyük
merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar. 59
Sekizinci gün çocuğun sünneti için geldiler. Ona, babasının
adına göre Zekeriya adını koyacaklardı. 60 Ama annesi,
"Hayır, adı Yahya olacak" dedi.
    61 Ona, "Akrabaların arasında bu adı taşıyan
hiç kimse yok ki" dediler.
    62 Bunun üzerine babasına işaretler yaparak çocuğun
adını ne koymak istediğini sordular. 63 Onlardan bir yazı
levhası isteyen Zekeriya, "Adı Yahya’dır" diye
yazdı. Herkes şaşakaldı. 64 O anda Zekeriya’nın
ağzı açıldı, dili çözüldü. Tanrı’yı överek
konuşmaya başladı. 65 Çevrede oturanların hepsi korkuya
kapıldı. Bütün bu olaylar, Yahudiye’nin dağlık bölgesinin
her yanında konuşulur oldu. 66 Duyan herkes derin derin
düşünüyor, "Bu çocuk acaba ne olacak?" diyordu. Çünkü Rab(a)
onunla birlikteydi.

                     Zekeriya’nın şükran ilahisi

    67 Çocuğun babası Zekeriya, Kutsal Ruh’la dolarak şu
peygamberlikte bulundu:

     68 "İsrail’in Tanrısı olan Rab’be övgüler olsun!
         Çünkü halkının yardımına gelip onları
fidyeyle kurtardı.       69-71 Eski çağlardan beri
         kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi,
         kulu Davud’un soyundan
         bizim için güçlü bir kurtarıcı(b) çıkardı;
         düşmanlarımızdan,
         bizden nefret edenlerin hepsinin elinden
         kurtuluşumuzu sağladı.
      72 Böylece atalarımıza merhamet ederek
         kutsal antlaşmasını anmış oldu.   
   73-75 Nitekim bizi düşmanlarımızın elinden
kurtaracağına
         ve ömrümüz boyunca
         kendi önünde kutsallık ve doğruluk içinde,
         korkusuzca kendisine tapınmamızı
sağlayacağına dair
         atamız İbrahim’e ant etmişti.    76-77 Sen de, ey
çocuk,
         en yüce Olan’ın peygamberi diye anılacaksın.
         Rab’bin yollarını hazırlamak üzere önünden
gidecek
         ve O’nun halkına,
         günahlarının bağışlanmasıyla
kurtulacaklarını bildireceksin.
      78 Çünkü Tanrımızın yüreği merhamet doludur.
      79 O’nun merhameti sayesinde,
         yücelerden doğan Güneş(c),
         karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara
ışık saçmak
         ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere
         yardımımıza gelecektir."

    80 Çocuk büyüyor, ruhsal yönden güçleniyordu. İsrail halkına
görüneceği güne dek çöllerde yaşadı. 

                               Bölüm 2

                           İsa’nın doğumu
                            (Mat.1:18-25)

    O günlerde Sezar* Avgustus tüm Roma dünyasında bir nüfus
sayımının yapılması için ferman çıkardı. 2
Bu ilk sayım, Kirinyus’un Suriye valiliği zamanında
yapıldı. 3 Herkes yazılmak için kendi kentine gitti.
    4 Böylece Yusuf da, Davud’un soyundan ve torunlarından olduğu
için Celile’nin Nasıra kentinden kalkıp Yahudiye bölgesine, Davud’un
kenti olan Beytlehem’e gitti. 5 Orada, hamile olan nişanlısı
Meryem’le birlikte yazılacaktı. 6-7 Onlar oradayken, Meryem’in
doğum yapma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu. Onu kundağa
sarıp bir yemliğe yatırdı. Çünkü handa kendilerine yer yoktu.

                        Çobanlar ve melekler

    8 Aynı yörede, sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi
kırlarda geçiren çobanlar vardı. 9 Rab’bin bir meleği onlara
göründü ve Rab’bin görkemi çevrelerini aydınlattı. Büyük bir korkuya
kapıldılar. 10-11 Melek ise onlara, "Korkmayın!" dedi.
"Size, tüm halk için büyük sevinç kaynağı olacak bir müjde
getiriyorum: bugün size, Davud’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu.
Bu, Rab olan Mesih’tir. 12 Ve işte size bir işaret: kundağa
sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek  bulacaksınız."
    13-14 Birdenbire meleğin yanında, göksel ordulardan oluşan
büyük bir topluluk belirdi. Tanrı’yı överek,

        "En yücelerde Tanrı’ya yücelik olsun,
         yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara
         esenlik olsun!" dediler.

    15 Melekler yanlarından ayrılıp göğe çekildikten sonra
çobanlar birbirlerine, "Haydi, Beytlehem’e gidelim, Rab’bin bize
bildirdiği bu olayı görelim" dediler. 16 Aceleyle gidip
Meryem’le Yusuf’u ve yemlikte yatan bebeği buldular. 17 Onları
görünce, çocukla ilgili olarak kendilerine anlatılanları onlara
bildirdiler. 18 Bunu duyanların hepsi, çobanların kendilerine
söylediklerine şaşıp kaldılar. 19 Meryem ise bütün bu
sözleri derin derin düşünerek yüreğinde sakladı. 20 Çobanlar,
işitip gördüklerinin tümü için Tanrı’yı yüceltip överek geri
döndüler. Her şeyi, kendilerine anlatıldığı gibi
bulmuşlardı.

                 İsa’nın tapınakta Tanrı’ya adanması

    21 Sekizinci gün, çocuğu sünnet etme zamanı gelince, kendisine
İsa adı verildi. Bu, O’nun ana rahmine düşmesinden önce
meleğin O’na vermiş olduğu isimdi.
    22 Musa’nın Yasasına göre arınma* günlerinin bitiminde
Yusuf’la Meryem, çocuğu Rab’be adamak için Kudüs’e götürdüler. 23 Nitekim
Rab’bin Yasasında, "İlk doğan her erkek çocuk Rab’be
adanmış sayılacak" diye yazılmıştır. 24
Ayrıca Rab’bin Yasasında buyrulduğu gibi, kurban olarak
"bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu" sunacaklardı.
    25 O sırada Kudüs’te Şimon adında bir adam vardı.
Doğru ve dindar biri olan bu adam, İsrail’in teselli edileceği
zamanı özlemle bekliyordu. Kutsal Ruh onun üzerindeydi. 26 Rab’bin
Mesihini görmeden kendisinin ölmeyeceği ona Kutsal Ruh tarafından
bildirilmişti. 27-28 Böylece Şimon, Ruh’un yönlendirmesiyle
tapınağa geldi. Küçük İsa’nın annesi babası, Kutsal
Yasa’nın ilgili kuralını yerine getirmek üzere O’nu içeri
getirdiklerinde, Şimon O’nu kucağına aldı ve
Tanrı’yı överek şöyle dedi:



     29 "Ey Rabbim, vermiş olduğun sözü tuttun;
         kulun olan ben artık huzur içinde ölebilirim.(ç)   
   30-32 Çünkü senin sağladığın
         ve tüm halkların gözü önünde hazırladığın
kurtuluşu,
         ulusları aydınlatıp
         senin halkın İsrail’e yücelik kazandıracak
ışığı
         gözlerimle gördüm."

    33 İsa’nın annesiyle babası, O’nunla ilgili olarak
söylenenlere şaştılar. 34 Şimon onları kutsayıp
çocuğun annesi Meryem’e şöyle dedi: "İşte bu çocuk,
İsrail’de birçoklarının düşmesine ya da yükselmesine yol
açmak ve aleyhinde konuşulacak bir belirti olmak üzere
belirlenmiştir. 35 Senin kalbine de âdeta bir kılıç saplanacak.
Bütün bunlar, birçoklarının yüreğindeki düşüncelerin
açığa çıkması için olacak."
    36-37 Aşer oymağından Fanuel’in kızı Anna
adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. Genç
kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra
dul kalmıştı. Şimdi seksen dört yaşındaydı.
Tapınaktan ayrılmıyor, oruç tutup dua ederek gece gündüz
Tanrı’ya tapınıyordu. 38 Tam o sırada ortaya çıkan
Anna, Tanrı’ya şükretti ve Kudüs’ün kurtuluşunu bekleyen herkese
bu çocuktan söz etmeye başladı.
    39 Yusuf’la Meryem, Rab’bin Yasasında öngörülen her şeyi yerine
getirdikten sonra Celile’ye, kendi kentleri olan Nasıra’ya döndüler. 40
Çocuk büyüyor, bilgelikte yetkinleşip güçleniyordu. Tanrı’nın
lütfu O’nun üzerindeydi.

                            İsa tapınakta

    41 İsa’nın annesi babası her yıl Fısıh
bayramında Kudüs’e giderlerdi. 42 İsa on iki yaşına
gelince, bayram geleneğine uyarak yine gittiler. 43-44 Bayramdan sonra,
eve dönerlerken küçük İsa Kudüs’te kaldı. Bunu farketmeyen annesi
babası, çocuğun yol arkadaşlarıyla birlikte olduğunu
sanarak bir günlük yol gittiler. Sonra O’nu akrabalar ve dostlar arasında
aramaya başladılar. 45 Bulamayınca O’nu araya araya Kudüs’e
döndüler. 46 Üç gün sonra O’nu tapınakta buldular. Din öğretmenleri
arasında oturmuş, hem onları dinliyor, hem sorular soruyordu. 47
O’nu dinleyen herkes, zekâsına ve verdiği cevaplara hayran
kaldı. 48 Annesi babası O’nu görünce şaşırdılar.
Annesi O’na, "Çocuğum, bize bunu niçin yaptın? Bak, babanla ben
büyük kaygı içinde seni arayıp durduk" dedi.
    49 O da onlara, "Beni niçin arayıp durdunuz?" dedi.
"Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?" 50
Ne var ki onlar, bu sözle ne demek istediğini anlamadılar.
    51 İsa onlarla birlikte yola çıkıp Nasıra’ya döndü.
Onların sözünü hep dinlerdi. Annesi bütün bu olup bitenleri yüreğinde
sakladı. 52 İsa bilgelikte ve boyda gelişiyor,
Tanrı’nın ve insanların beğenisini kazanıyordu.  

                               Bölüm 3

                    Vaftizci Yahya’nın hazırlığı
                 (Mat.3:1-12; Mar.1:1-8; Yu.1:19-28)

    Sezar* Tiberyus’un egemenliğinin on beşinci
yılıydı. Yahudiye’de Pontiyus Pilatus’un valiliği
sürüyordu. Celile’de Hirodes, İtureya ve Trahonitis bölgesinde Hirodes’in
kardeşi Filipus, Abilini’de de Lisanyas yönetimin
başındaydı. 2 Hanna ile Kayafa başkâhinlik ediyorlardı.
Bu sırada Tanrı, çölde Zekeriya’nın oğlu Yahya’ya sözünü
duyurdu. 3 O da Şeria nehrinin çevresindeki tüm bölgeyi dolaşarak
insanları, günahlarının bağışlanması için
tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu. 4 Nitekim Yeşaya
peygamberin sözlerini içeren kitapta şöyle
yazılmıştır:

        "Çölde yükselen ses,
        ‘Rab’bin yolunu hazırlayın,
         geçeceği patikaları düzeltin’ diyor.
      5 ‘Her dere doldurulacak,
         her dağ ve her tepe alçaltılacak.
         Eğri yollar doğrultulacak,
         engebeli yollar düzleştirilecek.
       6 Ve tüm insanlar
         Tanrı’nın sağladığı kurtuluşu
görecektir.’"

    7 Yahya, vaftiz olmak için kendisine akın eden halk
topluluklarına şöyle seslendi: "Ey engerekler soyu! Gelecek olan
gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı? 8 Bundan böyle tövbeye
yaraşır meyveler verin! Kendi kendinize, ‘Biz İbrahim’in
soyundanız’ demeye kalkmayın. Ben size şunu söyleyeyim:
Tanrı, İbrahim’e şu taşlardan çocuklar yaratacak güçtedir.
9 Balta daha şimdiden ağaçların köküne dayanmıştır.
İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak."
    10 Halk ona, "Öyleyse biz ne yapalım?" diye sordu.
    11 Yahya onlara, "İki mintanı olan, birini hiç mintanı
olmayana versin; yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla
paylaşsın" cevabını verdi.
    12 Bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek ona,
"Öğretmenimiz, biz ne yapalım?" dediler.
    13 Yahya onlara, "Size buyrulandan daha çok vergi almayın"
dedi.
    14 Bazı askerler de ona, "Ya biz ne yapalım?" diye
sordular.
    O da onlara şöyle dedi: "Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden
para koparmayın, ücretinizle yetinin."
    15 Halk umut içinde bekliyordu. Yahya’yla ilgili olarak herkesin
aklından, "Acaba Mesih bu mu?" sorusu geçiyordu.
    16 Yahya ise hepsine şöyle cevap verdi: "Ben sizi suyla vaftiz
ediyorum, ama benden daha güçlü Olan geliyor. Ben O’nun
çarıklarının bağını çözmeye bile layık
değilim. O sizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek. 17 Harman
yerini temizlemek ve buğdayı toplayıp ambarına yığmak
için yabası elinde hazır duruyor. Samanı ise sönmeyen
ateşte yakacaktır."
    18 Yahya daha başka birçok konularda halka çağrıda
bulunuyor, Müjde’yi duyuruyordu. 19-20 Ne var ki bölgenin kralı* Hirodes, 
kardeşinin karısı Hirodiya’yla ilgili olayı ve kendi
yapmış olduğu bütün kötülükleri yüzüne vuran Yahya’yı hapse
attırarak kötülüklerinin tümüne bir yenisini ekledi.

                        İsa’nın vaftiz olması
                      (Mat.3:13-17; Mar.1:9-11)

    21-22 Bütün halk vaftiz olduktan sonra İsa da vaftiz oldu. İsa
dua ederken gök açıldı ve Kutsal Ruh, bedensel bir görünüm alarak
güvercin biçiminde O’nun üzerine indi. Gökten gelen bir ses de, "Sen benim
sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum" dedi.

                            İsa’nın soyu
                            (Mat.1:1-17)

    23-38 İsa’nın kendisi görevine başladığı
zaman otuz yaşlarındaydı. Yusuf’un oğlu olarak
biliniyordu.
    Yusuf da Eli oğlu, Matat oğlu, Levi oğlu, Malki
oğlu,
    Yanay oğlu, Yusuf oğlu, Matitya oğlu, Amos oğlu,
    Nahum oğlu, Hesli oğlu, Nagay oğlu, Mahat oğlu,
    Matitya oğlu, Şimi oğlu, Yoseh oğlu, Yoda
oğlu,
    Yohanan oğlu, Reşa oğlu, Zerubabel oğlu, Şaltiyel
oğlu,
    Neri oğlu, Malki oğlu, Addi oğlu, Kosam oğlu,
    Elmadam oğlu, Er oğlu, Yeşu oğlu, Eliyezer
oğlu,
    Yorim oğlu, Matat oğlu, Levi oğlu, Şimon
oğlu,
    Yahuda oğlu, Yusuf oğlu, Yonam oğlu, Elyakim
oğlu,
    Mala oğlu, Menna oğlu, Matata oğlu, Natan oğlu,
    Davut oğlu, Yeşay oğlu, Obed oğlu, Boaz
oğlu,
    Salmon(d) oğlu, Nahşon oğlu, Aminadab oğlu, Ram
oğlu,
    Hesron oğlu, Peres oğlu, Yahuda oğlu, Yakup oğlu,
    İshak oğlu, İbrahim oğlu, Terah oğlu, Nahor
oğlu,
    Seruk oğlu, Reyu oğlu, Pelek oğlu, Eber oğlu,
    Şalah oğlu, Kenan oğlu, Arfakşat oğlu, Sam
oğlu,
    Nuh oğlu, Lamek oğlu, Metuşelah oğlu, Hanok
oğlu,
    Yaret oğlu, Mahalalel oğlu, Kenan oğlu, Enoş
oğlu,
    Şit oğlu, Ådem oğlu, Tanrı Oğluydu. 

                               Bölüm 4

                       İsa’nın çölde sınanması
                      (Mat.4:1-11; Mar.1:12-13)

    1-2 Kutsal Ruh’la dolu olarak Şeria nehrinden dönen İsa, Ruh’un
yönlendirmesiyle çölde dolaştırılarak kırk gün süreyle
İblis* tarafından denendi. O günlerde hiçbir şey yemedi.
Dolayısıyla bu sürenin sonunda acıkmıştı. 3 Bunun
üzerine İblis O’na, "Tanrı’nın Oğluysan, şu
taşa söyle de ekmek olsun" dedi.
    4 İsa ona şöyle karşılık verdi: "’İnsan
yalnız ekmekle yaşamaz’ diye
yazılmıştır."
    5 Sonra İblis İsa’yı yükseklere çıkararak bir anda O’na
dünyanın bütün ülkelerini gösterdi. 6 O’na, "Tüm egemenlik ve
görkemleriyle bunları sana vereceğim" dedi. "Bunlar bana
teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm. 7 Sen bana taparsan,
hepsi senin olacak."
    8 İsa ona şu karşılığı verdi:
"’Tanrın olan Rab’be tap, yalnız O’na kulluk et’ diye
yazılmıştır."
    9 İblis O’nu Kudüs’e götürüp tapınağın tepesine
çıkardı. "Tanrı’nın Oğluysan, at kendini buradan
aşağı" dedi. 10"Çünkü şöyle
yazılmıştır:

        ‘Tanrı, seni korumaları için
         meleklerine buyruk verecek.’ 

     11 ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye
         onlar seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’"

    12 İsa ona şöyle karşılık verdi:
"’Tanrın olan Rab’bi sınama!’ diye
buyrulmuştur."
    13 İblis İsa’yı her bakımdan denedikten sonra bir süre
için O’nun yanından ayrıldı.

                            İsa Celile’de
                     (Mat.4:12-17; Mar.1:14-15)

    14 İsa, Ruh’un gücüyle donanmış olarak Celile’ye döndü.
Kendisiyle ilgili haber bütün bölgeye yayıldı. 15 Oranın
havralarında ders veriyor ve herkes tarafından yüceltiliyordu.
    16-17 İsa, büyümüş olduğu yer olan Nasıra’ya
geldiğinde, her zaman yaptığı gibi Sept günü havraya gitti.
Kutsal Yazılardan okumak üzere ayağa kalkınca, O’na Yeşaya
peygamberin kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin
yazılı olduğu yeri buldu:

  18-19 "Rab’bin Ruhu benim üzerimdedir.
         Çünkü O beni, Müjde’yi yoksullara iletmek için meshetti.
         Tutsaklara serbest bırakılacaklarını,
         körlere gözlerinin açılacağını duyurmak
için,
         ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak için,
         Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için
         beni gönderdi."

    20 Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu.
Havradakilerin hepsi gözlerini O’na dikmiş bakıyorlardı. 21
İsa söz alıp onlara şöyle dedi: "Dinlediğiniz bu
Yazı bugün yerine gelmiştir."
    22 Herkes İsa’yı övüyor, ağzından çıkan lütufkâr
sözlere hayran kalıyordu. "Yusuf’un oğlu değil mi bu?"
diyorlardı.
    23 İsa onlara şöyle dedi: "Kuşkusuz bana şu deyimi
hatırlatacaksınız: ‘Ey hekim, önce kendini iyileştir!
Kefernahum’da yaptıklarını duyduk. Aynısını
burada, kendi memleketinde de yap.’"
    24 "Size doğrusunu söyleyeyim" diye devam etti İsa,
"hiçbir peygamber kendi memleketinde iyi karşılanmaz. 25 Yine
size gerçeği söyleyeyim, gökyüzünün üç yıl altı ay kapalı
kaldığı, tüm ülkede korkunç bir kıtlığın
baş gösterdiği İlyas’ın zamanında İsrail’de çok
sayıda dul kadın vardı. 26 İlyas bunlardan hiçbirine
gönderilmediği halde, Sayda diyarının Sarafat kentinde bulunan
dul bir kadına gönderildi. 27 Elişa peygamberin zamanında
İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri
iyileştirilmediği halde, Suriyeli Naman iyileştirildi."
    28 Havradakilerin hepsi, bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular. 29
Ayağa kalkıp İsa’yı kentin dışına sürdüler.
O’nu uçurumdan aşağı atmak için kentin kurulduğu tepenin
yamacına kadar götürdüler. 30 Ama İsa onların arasından
geçerek oradan uzaklaştı.

                      İsa kötü bir ruhu kovuyor
                            (Mar.1:21-28)

    31 Sonra İsa Celile’nin Kefernahum kentine gitti. Sept günü halka ders
veriyordu. 32 Yetkiyle konuştuğu için O’nun öğretişine
şaşıp kaldılar.
    33-34 Cine tutsak, içinde kötü ruh olan bir adam vardı havrada. Adam
yüksek sesle, "Ey Nasıralı İsa, bırak bizi! Bizden ne
istiyorsun?" diye bağırdı. "Bizi mahvetmeye mi geldin?
Senin kim olduğunu biliyorum, Tanrı’nın Kutsalısın
sen!"
    35 İsa, "Sus, çık o adamdan!" diyerek cini
azarladı. Cin, herkesin önünde adamı yere yıktıktan sonra,
ona hiç zarar vermeden içinden çıktı.
    36 Herkes şaşkına dönmüştü. Birbirlerine, "Bu
nasıl söz? Güç ve yetkiyle kötü ruhlara çıkmalarını
buyuruyor, onlar da çıkıyorlar!" diyorlardı. 37 Ve
İsa’yla ilgili haber o bölgenin her yanında yankılandı.

                  İsa birçok hastayı iyileştiriyor
                     (Mat.8:14-17; Mar.1:29-34)

    38 İsa havradan ayrılarak Simun’un evine gitti. Simun’un yüksek
ateşle hasta yatan kaynanasına yardım etmesi için İsa’ya
rica ettiler. 39 İsa kadının başucunda durup ateşi
azarlayınca, ateş kadını bırakıverdi. Kadın
da hemen ayağa kalkıp onlara hizmet etmeye başladı.
    40 Güneş batarken herkes, çeşitli hastalıklara tutulmuş
olan hastalarını İsa’ya getirdi. O da her birinin üzerine
ellerini koyarak onları iyileştirdi. 41 Birçoğunun içinden de
cinler, "Sen Tanrı’nın Oğlusun!" diye
bağırarak çıkıyordu. Ne var ki, İsa onları
azarladı, konuşmalarına izin vermedi. Çünkü kendisinin Mesih
olduğunu biliyorlardı.
    42 Sabah olunca İsa dışarı çıktı,
ıssız bir yere gitti. Halk ise O’nu arıyordu. Bulunduğu
yere geldiklerinde O’nu yanlarında alıkoymaya
çalıştılar. 43 Ama İsa, "Öbür kentlerde de
Tanrı’nın Egemenliğiyle ilgili müjdeyi yaymam gerek" dedi.
"Çünkü ben bunun için gönderildim." 44 Böylece Yahudiye’deki(e)
havralarda Tanrı sözünü duyurmaya devam etti. 

                               Bölüm 5

                       İsa’nın ilk öğrencileri
                     (Mat.4:18-22; Mar.1:16-20)

    Halk, Ginesar gölünün kıyısında duran İsa’nın
çevresine üşüşmüş Tanrı’nın sözünü dinliyordu. 2
İsa, gölün kıyısında iki kayık gördü.
Balıkçılar kayıklarından inmiş ağlarını
yıkıyorlardı. 3 İki kayıktan Simun’a ait olanına
binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica
etti. Sonra oturdu, kayığın içinden halka ders vermeye devam
etti. 4 Konuşmasını bitirince Simun’a, "Derin sulara
açılın, balık tutmak için ağlarınızı salın"
dedi.
    5 Simun şu karşılığı verdi: "Efendimiz,
bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün
üzerine ağları salacağım."
    6 Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki,
ağları yırtılmaya başladı. 7 Öbür kayıktaki
ortaklarına işaret vererek gelip yardım etmelerini istediler.
Onlar da geldiler ve her iki kayığı balıkla doldurdular;
öyle ki, kayıklar az kalsın batıyordu.
    8 Simun Petrus bunu görünce, "Rab, uzaklaş benden, ben
günahlı bir adamım" diyerek İsa’nın dizlerine
kapandı. 9 Kendisi ve yanındakilerin hepsi, tutmuş
oldukları balıkların çokluğuna şaşıp
kalmışlardı. 10 Simun’un ortakları olan Zebedi
oğulları Yakup’la Yuhanna’yı da aynı
şaşkınlık almıştı.
    İsa Simun’a, "Korkma" dedi, "bundan böyle balık
yerine insan tutacaksın." 11 Sonra onlar kayıkları karaya
çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından
gittiler.

                  İsa bir cüzamlıyı* iyileştiriyor
                      (Mat.8:1-4; Mar.1:40-45)

    12 İsa kentlerden birindeyken, her yanını cüzam
kaplamış bir adamla karşılaştı. Adam
İsa’yı görünce yüzüstü yere kapanıp O’na yalvardı:
"Rab, eğer istersen beni temiz kılabilirsin" dedi.
    13 İsa, elini uzatıp adama dokundu. "İsterim, temiz
ol!" dedi. Adam hemen o anda cüzamdan kurtuldu.
    14 İsa ona, bundan hiç kimseye söz etmemesini buyurdu. "Git,
kâhine görün ve cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için
Musa’nın buyurduğu adakları sun" dedi. 15 Ne var ki,
İsa’yla ilgili haber daha da çok yayıldı. Kalabalık halk
toplulukları İsa’yı dinlemek ve hastalıklarından
kurtulmak amacıyla akın akın geliyordu. 16 Kendisi ise
ıssız yerlere çekiliyor, dua ediyordu.

                    Bir felçlinin iyileştirilmesi
                       (Mat.9:1-8; Mar.2:1-12)

    17 Bir gün İsa ders veriyordu. Celile’nin ve Yahudiye’nin bütün
köylerinden ve Kudüs’ten gelmiş olan Ferisilerle Kutsal Yasa
öğretmenleri O’nun çevresinde oturuyorlardı. İsa, Rab’bin gücü
sayesinde hastaları iyileştiriyordu. 18 O sırada birkaç
kişi, şilte üzerinde taşıdıkları felçli bir
adamı evden içeri sokup İsa’nın önüne koymaya
çalışıyorlardı. 19 Kalabalıktan ötürü onu içeri
sokacak yol bulamayınca dama çıktılar, kiremitleri
kaldırıp adamı şilteyle birlikte ortaya, İsa’nın
önüne indirdiler. 20 Onların imanını gören İsa,
"Dostum, günahların bağışlandı" dedi.
    21 Din bilginleriyle Ferisiler, "Tanrı’ya küfreden bu adam kim?
Tek Tanrı’dan başka kim günahları
bağışlayabilir?" diye düşünmeye
başladılar.
    22 Akıllarından geçenleri sezen İsa onlara şöyle
seslendi: "Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz? 23
Hangisi daha kolay, ‘Günahların bağışlandı’ demek mi,
yoksa ‘Kalk, yürü’ demek mi? 24 Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde
günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz
diye…" Sonra felçli adama, "Sana söylüyorum, kalk, şilteni
toplayıp evine git!" dedi.
    25 Adam onların gözü önünde hemen ayağa kalktı, üzerinde
yattığı şilteyi topladı ve Tanrı’yı
yücelterek evine gitti. 26 Herkesi bir şaşkınlık
almıştı. Tanrı’yı yüceltiyor, büyük korku içinde,
"Bugün şaşılacak işler gördük!" diyorlardı.

                   Levi’nin öğrencilere katılması
                      (Mat.9:9-13; Mar.2:13-17)

    27 Bu olaydan sonra İsa dışarı çıktı, vergi
toplama kulübesinde oturan Levi adında bir vergi görevlisini gördü. Adama,
"Ardımdan gel" dedi. 28 O da kalktı, her şeyi
bırakıp İsa’nın ardından gitti.
    29 Sonra Levi, evinde İsa’nın onuruna büyük bir şölen verdi.
Vergi görevlileri ve daha başka kişilerden oluşan büyük bir
kalabalık onlarla birlikte yemeğe oturmuştu. 30 Ferisilerle
onların din bilginleri söylenmeye başlayıp İsa’nın
öğrencilerine, "Siz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte
yiyip içiyorsunuz?" dediler.
    31 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Sağlıklı olanların değil, hastaların hekime
ihtiyacı var. 32 Ben doğru kişileri değil,
günahkârları tövbeye çağırmaya geldim."

                         Oruçla ilgili soru
                     (Mat.9:14-17; Mar.2:18-22)

    33 Onlar İsa’ya, "Yahya’nın öğrencileri sık
sık oruç tutup dua ediyorlar, Ferisilerin öğrencileri de öyle.
Seninkiler ise yiyip içiyorlar" dediler.
    34 İsa şöyle karşılık verdi: "Güvey
aralarında olduğu sürece davetlilere hiç oruç tutturabilir misiniz?
35 Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek,
işte o zaman, o günler oruç tutacaklar."
    36 İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: "Hiç kimse yeni
giysiden bir parça yırtıp eski giysinin üzerine yamamaz. Yoksa hem
yeni giysi yırtılmış olur, hem de bu giysiden
koparılan yama eskisine uymaz. 37 Hiç kimse yeni şarabı eski
tulumlara doldurmaz. Yoksa yeni şarap tulumları patlatır; hem
şarap dökülür, hem de tulumlar mahvolur. 38 Yeni şarabı yeni
tulumlara doldurmak gerek. 39 Üstelik hiç kimse eski şarabı içtikten
sonra yenisini istemez. ‘Eskisi güzel’ der."  

                               Bölüm 6

                          Sept* günü sorunu
                     (Mat.12:1-14; Mar.2:23-3:6)

    Bir Sept günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Öğrencileri
başakları koparıyor, avuçları içinde ufalayıp
yiyorlardı. 2 Ferisilerden bazıları, "Sept günü
yapılması yasak olanı neden yapıyorsunuz?" dediler.

    3 İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Davud’un,
kendisi ve yanındakiler acıkınca ne
yaptığını okumadınız mı? 4
Tanrı’nın evine girdi, kâhinlerden başkasının yemesi
yasak olan adak ekmeklerini alıp yedi ve yanındakilere de verdi."
5 Sonra İsa onlara, "İnsanoğlu Sept gününün de
Rabbidir" dedi.
    6 Bir başka Sept günü İsa havraya girmiş ders veriyordu.
Orada sağ eli sakat bir adam vardı. 7 İsa’yı suçlamak için
fırsat kollayan din bilginleriyle Ferisiler, Sept günü hastaları
iyileştirecek mi diye O’nu gözetliyorlardı. 8 İsa, onların
ne düşündüklerini biliyordu. Eli sakat olan adama, "Ayağa kalk,
ortaya çık" dedi. O da kalktı, orta yerde durdu.
    9 İsa onlara, "Size sorayım" dedi, "Kutsal Yasa’ya
göre Sept günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can
kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?" 10 Gözlerini hepsinin üzerinde
gezdirdikten sonra adama, "Elini uzat" dedi. Adam elini uzattı,
eli eskisi gibi sağlam oluverdi. 11 Onlar ise öfkeden deliye döndüler ve
aralarında İsa’ya ne yapabileceklerini tartışmaya
başladılar.

                    İsa on iki elçisini* seçiyor
                      (Mat.10:1-4; Mar.3:13-19)

    12 O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün
geceyi Tanrı’ya dua ederek geçirdi. 13-16 Gün doğunca
öğrencilerini yanına çağırdı ve onların
arasından, ‘elçi’ diye adlandırdığı şu on iki
kişiyi seçti: Petrus adını verdiği Simun, onun kardeşi
Andreya, Yakup, Yuhanna, Filipus, Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu
Yakup, Yurtsever* diye tanınan Simun, Yakup oğlu Yahuda ve sonradan
İsa’yı ele veren Yahuda İskariyot.
    17 İsa bunlarla birlikte aşağı inip düzlük bir yerde
durdu. Öğrencilerinden büyük bir kalabalık ve tüm Yahudiye’den,
Kudüs’ten, Sur’la Sayda yakınlarındaki kıyı bölgesinden
büyük bir halk topluluğu da oradaydı. 18 İsa’yı dinlemek ve
hastalıklarından şifa bulmak amacıyla gelmişlerdi. Kötü
ruhlardan sıkıntı çekenler de iyileştiriliyordu. 19
Kalabalıkta herkes İsa’ya dokunmak için çabalıyordu. Çünkü O’nun
içinden akan bir güç herkese şifa veriyordu.

                        Mutlular ve mutsuzlar
                            (Mat.5:1-12)

     20 İsa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi:

        "Ey yoksul olanlar, ne mutlu size,
         Tanrı’nın Egemenliği sizindir!
      21 Şimdi açlık çekenler, ne mutlu size,
         siz doyurulacaksınız!
         Şimdi ağlayanlar, ne mutlu size,
         siz güleceksiniz!
      22 İnsanoğlu’na olan
bağlılığınızdan ötürü
         insanlar sizden nefret ettikleri,
         sizi toplum dışı edip
aşağıladıkları
         ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman
         size ne mutlu!
      23 O gün sevinin, coşkuyla zıplayın!
         Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür.
         Nitekim onların ataları da
         peygamberlere böyle davrandılar.
      24 Ama vay halinize, ey zenginler,
         tesellinizi almış bulunuyorsunuz!
      25 Şimdi karnı tok olan sizler, vay halinize,
         açlık çekeceksiniz!
         Ey şimdi gülenler, vay halinize,
         yas tutup ağlayacaksınız!
      26 Tüm insanlar sizin için iyi sözler söyledikleri zaman,
         vay halinize!
         Çünkü onların ataları da
         sahte peygamberlere böyle davrandılar."

                        Düşmanlarınızı sevin
                         (Mat.5:38-48, 7:12)

    27-28 "Ne var ki, beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum:
düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik
yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için
dua edin. 29 Bir yanağınıza tokat atana öbürünü de çevirin.
Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin. 30 Sizden
bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri
istemeyin. 31 İnsanların size nasıl davranmasını
istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.
    32 "Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü
kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri severler. 33 Size
iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır?
Günahkârlar bile öyle yaparlar. 34 Verdiğinizi geri almak umudunda
olduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü
kazandırır? Günahkârlar bile, verdikleri kadarını geri
almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler. 35 Ama siz
düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir
karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül
büyük olacak, en yüce Olan’ın oğulları olacaksınız.
Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir. 36
Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.

                       Başkasını yargılamayın
                             (Mat.7:1-5)

    37 "Başkasını yargılamayın, siz de
yargılanmayacaksınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu
çıkarılmayacaksınız. Başkasını
bağışlayın, siz de bağışlanacaksınız.
38 Sizde olanı verin, size verilecek. İyice
bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış,
dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi
ölçekle ölçerseniz, size de aynı ölçek uygulanacak."
    39 İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: "Kör köre
kılavuzluk edebilir mi? Her ikisi de çukura düşmez mi? 40
Öğrenci öğretmeninden üstün değildir, ama eğitimini
tamamlayan her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır.
    41 "Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi
gözündeki merteği farketmezsin? 42 Kendi gözündeki merteği görmezken,
nasıl olur da kardeşine, ‘Kardeş, izin ver de gözündeki çöpü
çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği
çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi
görürsün.

                           Ağaç ve meyvesi
                       (Mat.7:16-20, 12:33-35)

    43 "İyi ağaç kötü meyve vermez. Kötü ağaç da iyi meyve
vermez. 44 Her ağaç meyvesinden tanınır. Dikenli bitkilerden
incir toplanmaz, çalılardan üzüm devşirilmez. 45 İyi insan,
yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan da içindeki kötülük
hazinesinden kötülük çıkarır. İnsanın ağzı,
yüreğinden taşanı söyler.
    46 "Niçin beni ‘Rab, Rab’ diye çağırıyorsunuz da
söylediklerimi yapmıyorsunuz? 47 Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan
kişinin kime benzediğini size anlatayım. 48 Böyle bir kişi,
evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan
adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve
saldırmışsa da, onu sarsamamış. Çünkü ev sağlam
yapılmış. 49 Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, temel
koymaksızın evini toprağın üzerinde kuran adama benzer.
Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çökmüş. Evin
yıkılışı da korkunç olmuş." 

                               Bölüm 7

                          Yüzbaşının imanı
                            (Mat.8:5-13)

    İsa, kendisini dinleyen halka bütün bu sözleri söyledikten sonra
Kefernahum’a gitti. 2 Orada bir yüzbaşının çok değer
verdiği kölesi ölüm döşeğinde hasta yatıyordu. 3
İsa’yla ilgili haberleri duyan yüzbaşı, gelip kölesini
iyileştirmesini rica etmek üzere O’na Yahudilerin bazı
ihtiyarlarını gönderdi. 4 Bunlar İsa’nın yanına
gelince içten bir yalvarışla O’na dediler ki, "Bu adam senin
yardımına layıktır. 5 Çünkü ulusumuzu seviyor.
Havramızı yaptıran da kendisidir."
    6 İsa onlarla birlikte yola çıktı. Eve
yaklaştığı sırada, yüzbaşı bazı
dostlarını yollayıp O’na şu haberi gönderdi: "Rab,
zahmet etme; ben layık değilim ki, damımın altına
giresin. 7 Nitekim senin yanına gelmeye de kendimi layık görmedim.
Sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir. 8 Ben de
buyruk altında bir görevliyim, benim de buyruğumda askerlerim var.
Birine, ‘Git’ derim, gider; bir diğerine, ‘Gel’ derim, gelir; köleme,
‘Şunu yap’ derim, yapar."
    9 Bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı.
Ardından gelen kalabalığa dönerek, "Size şunu
söyleyeyim" dedi, "İsrail’de bile böyle iman görmedim." 10
Ve gönderilenler eve döndüklerinde köleyi iyileşmiş buldular.

                   İsa bir dulun oğlunu diriltiyor

    11 Bundan kısa bir süre sonra İsa, Nain denilen bir kente gitti.
Öğrencileri ve büyük bir kalabalık da O’nunla birlikte gidiyordu. 12
İsa kentin kapısına tam yaklaştığı
sırada, dul anasının tek oğlu olan bir adamın cenazesi
kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da
kadınla birlikteydi. 13 Rab kadını görünce ona acıdı.
Kadına, "Ağlama" dedi.
    14 Yaklaşıp cenaze sedyesine dokundu, sedyeyi
taşıyanlar da durdular. İsa, "Delikanlı" dedi,
"sana kalk diyorum!" 15 Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya
başladı. İsa onu annesine geri verdi.
    16 Herkesi bir korku almıştı. "Aramızda büyük bir
peygamber ortaya çıktı" ve "Tanrı, halkının
yardımına geldi" diyerek Tanrı’yı yüceltmeye
başladılar. 17 İsa’yla ilgili bu haber, tüm Yahudiye’ye ve bütün
çevre bölgelere yayıldı.

                        İsa ve Vaftizci Yahya
                            (Mat.11:2-19)

    18-19 Yahya’nın öğrencileri, bütün bu olup bitenleri kendisine
bildirdiler. Öğrencilerinden ikisini yanına çağıran Yahya,
"Gelecek Olan* sen misin, yoksa başkasını mı
bekleyelim?" diye sormaları için onları Rab’be gönderdi.
    20 Adamlar İsa’nın yanına gelince şöyle dediler:
"Bizi sana Vaftizci Yahya gönderdi. ‘Gelecek olan sen misin, yoksa
başkasını mı bekleyelim?’ diye soruyor."
    21 Tam o sırada İsa, çeşitli hastalıklara, illetlere ve
kötü ruhlara tutulmuş birçok kişiyi iyileştirdi, kör olan birçok
kişinin gözlerini açtı. 22 Sonra Yahya’nın öğrencilerine
şöyle karşılık verdi: "Gidin, görüp
işittiklerinizi Yahya’ya bildirin. Körlerin gözleri açılıyor,
kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor,
sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara
duyuruluyor. 23 Benden ötürü sendeleyip düşmeyene ne mutlu!"
    24 Yahya’nın gönderdiği haberciler gittikten sonra İsa,
halka Yahya’dan söz etmeye başladı. "Çöle ne görmeye
gittiniz?" dedi. "Rüzgârda sallanan bir kamış mı? 25
Söyleyin, ne görmeye gittiniz? Zarif giysilere bürünmüş bir adam mı?
Oysa görkemli giysiler giyip bolluk içinde yaşayanlar kralların
saraylarında bulunur. 26 Öyleyse ne görmeye gittiniz? Bir peygamber mi?
Evet! Ve size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de
üstündür.

     27 ‘Bak, habercimi senin önünden gönderiyorum;
        o önden gidip senin yolunu hazırlayacak’  diye
yazılmış olan sözler onunla ilgilidir. 28 Size şunu
söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Yahya’dan daha üstün
olanı yoktur. Bununla birlikte Tanrı’nın Egemenliğinde en
küçük olan, ondan üstündür."
    29 Yahya tarafından vaftiz edilmiş olan bütün halk, hatta vergi
görevlileri bile bunu duyunca Tanrı’nın adil olduğunu
doğruladılar. 30 Oysa Yahya tarafından vaftiz edilmeye
yanaşmayan Ferisilerle Kutsal Yasa uzmanları, Tanrı’nın
kendileriyle ilgili tasarısını reddettiler.
    31 "Öyleyse bu kuşağın insanlarını neye
benzeteyim? Bunlar neye benziyorlar?" dedi İsa. 32
"Çarşı meydanında oturup birbirlerine,

        ‘Size kaval çaldık, oynamadınız;
         ağıt yaktık, ağlamadınız’  diye seslenen
çocuklara benziyorlar. 33 Vaftizci Yahya geldiği zaman oruç tuttu ve
şaraptan kaçındı. Bunun için ona ‘cinli’ diyorsunuz. 34
İnsanoğlu geldiği zaman hem yedi, hem içti. Bu kez de diyorsunuz
ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve
günahkârlarla* dost oldu!’ 35 Ne var ki bilgelik, kendisini benimseyenlerin
hepsince doğrulanır."

                        İsa ve günahkâr kadın

    36 Ferisilerden biri İsa’yı yemeğe çağırdı. O
da Ferisi’nin evine gidip sofraya oturdu. 37-38 O sırada, kentte günahkâr
olarak tanınan bir kadın, İsa’nın Ferisi’nin evinde yemek
yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde hoş
kokulu bir yağ getirdi. İsa’nın arkasında, ayaklarının
dibinde durarak ağladı, gözyaşlarıyla O’nun
ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla
ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü.
    39 İsa’yı evine çağırmış olan Ferisi bunu
görünce kendi kendine, "Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan
bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri
olduğunu anlardı" dedi.
    40 O zaman İsa söz alıp ona, "Simun" dedi, "sana
bir söyleyeceğim var."
    O da, "Buyur, öğretmenim" dedi.
    41 "İki kişinin bir alacaklıya borcu varmış.
Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluymuş. 42 Borçlarını
ödeyecek durumda olmadıklarından, alacaklı her ikisinin de
borcunu bağışlamış. Buna göre, hangisi onu daha çok
sevecek?"
    43 Simun, "Sanırım, kendisine daha çok
bağışlanan" diye cevap verdi.
    İsa ona, "Doğru söyledin" dedi. 44 Sonra kadına
dönerek Simun’a şunları söyledi: "Bu kadını görüyor
musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu
kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp
saçlarıyla sildi. 45 Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden
beri ayaklarımı öpüp duruyor. 46 Sen başıma
zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma hoş
kokulu bir yağ sürdü. 47 Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin
çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi
göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az
sever."
    48 Sonra kadına, "Günahların bağışlandı"
dedi.
    49 İsa’yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında,
"Günahları bile bağışlayan bu adam kim?"
şeklinde konuşmaya başladılar.
     50 İsa ise kadına, "İmanın seni kurtardı,
esenlikle git" dedi. 



                               Bölüm 8

                       İsa’yı izleyen kadınlar

    Bundan kısa bir süre sonra İsa, on iki öğrencisiyle birlikte
köy kent dolaşmaya başladı. Tanrı’nın
Egemenliğini duyurup müjdeliyordu. 2-3 Kötü ruhlardan ve
hastalıklardan kurtulmuş olan bazı kadınlar, içinden yedi
cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes’in kâhyası
Kuza’nın karısı Yohana, Suzana ve daha birçokları
İsa’yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi olanaklarıyla
İsa’ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı.

                          Tohum benzetmesi
                      (Mat.13:1-23; Mar.4:1-20)

    4-5 Büyük bir kalabalığın toplandığı,
insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir
sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: "Ekincinin biri
tohum ekmeye çıkmış. Ektiği tohumlardan kimi yol
kenarına düşmüş, ayak altında çiğnenip gökteki
kuşlara yem olmuş. 6 Kimi kayalık yere düşmüş,
filizlenince susuzluktan kuruyup gitmiş. 7 Kimi de dikenler arasına
düşmüş. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri
boğmuş. 8 Kimi ise iyi toprağa düşmüş, büyüyünce yüz
kat ürün vermiş." Bunları söyledikten sonra,
"İşitecek kulağı olan işitsin!" diye
seslendi.
    9-10 İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran
öğrencilerine, "Tanrı Egemenliğinin
sırlarını anlama gücü size verildi" dedi. "Ama
başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, 

        ‘gördükleri halde görmesinler,
         duydukları halde anlamasınlar.’

    11 "Benzetmenin anlamı şudur: tohum Tanrı’nın
sözüdür. 12 Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra
İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden
alır götürür. 13 Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü
sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan
kişilerdir. Böyleleri deneme anında  imandan dönerler. 14 Dikenler
arasına düşenler de sözü işiten, ama zaman geçtikçe
yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde
boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. 15 İyi
toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir
yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.

                        Her şey ışığa
çıkacak
                            (Mar.4:21-25)

    16 "Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da
yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler
ışığı görsünler diye onu  kandilliğe koyar. 17
Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok;
bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir
şey yoktur. 18 Bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin.
Kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde var
sandığı bile elinden alınacak."

                          İsa’nın yakınları
                     (Mat.12:46-50; Mar.3:31-35)

    19 İsa’nın annesiyle kardeşleri O’na geldiler, ama
kalabalıktan ötürü yanına yaklaşamadılar. 20 İsa’ya,
"Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek
istiyorlar" diye haber verildi.
    21 İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi:
"Annemle kardeşlerim, Tanrı’nın sözünü işiten ve
uygulayanlardır."

                      İsa fırtınayı dindiriyor
                     (Mat.8:23-27; Mar.4:35-41)

    22 Bir gün İsa öğrencileriyle birlikte bir kayığa
binerek onlara, "Gölün karşı yakasına geçelim" dedi.
Böylece kıyıdan açıldılar. 23 Kayıkta giderlerken
İsa uykuya daldı. O sırada gölde bir fırtına koptu.
Kayık su almaya başlayınca tehlikeli bir duruma düştüler. 24
Gidip İsa’yı uyandırarak, "Efendimiz, Efendimiz,
batıyoruz!" dediler. İsa kalkıp rüzgârı ve kabaran
dalgaları azarladı. Fırtına dindi ve ortalık sütliman
oldu.
    25 İsa öğrencilerine, "Nerede imanınız?"
dedi.
    Korku ve şaşkınlık içinde kaldılar. Birbirlerine,
"Bu adam kim ki, rüzgâra ve dalgalara bile buyruk veriyor, onlar da sözünü
dinliyorlar!" dediler.

                  Cinli bir adamın iyileştirilmesi
                      (Mat.8:28-34; Mar.5:1-20)

    26 Celile’nin karşısında bulunan Gerasalıların
memleketine vardılar. 27 İsa karaya çıkınca, kentten bir
adam O’nu karşıladı. Cinlere tutsak olan ve uzun zamandan beri
giysi giymeyen bu adam evde değil, mezarlık mağaralarda yaşıyordu.
28 Adam İsa’yı görünce bir çığlık atıp O’nun
önünde yere kapandı. Yüksek sesle, "Ey İsa, yüce
Tanrı’nın Oğlu, benden ne istiyorsun?" dedi. "Sana
yalvarırım, bana işkence etme!" 29 Çünkü İsa, kötü
ruha adamın içinden çıkmasını buyurmuştu. Cin
adamı sık sık etkisi altına alıyordu. Adam zincirler
ve kösteklerle bağlanıp başına nöbetçi konulduğu halde
bağlarını paralıyor ve cin tarafından ıssız
yerlere sürülüyordu.
    30 İsa ona, "Adın ne?" diye sordu.
    O da, "Tümen*" cevabını verdi. Çünkü onun içine bir
sürü cin girmişti. 31 Bunlar, dipsiz derinliklere* gitmelerini buyurmasın
diye İsa’ya yalvarıp durdular.
    32 Orada, dağın yamacında otlamakta olan büyük bir domuz
sürüsü vardı. Cinler, domuzların içine girmelerine izin vermesi için
İsa’ya yalvardılar. O da onlara izin verdi. 33 Adamdan çıkan
cinler domuzların içine girdiler. Sürü dik yamaçtan aşağı
koşuşarak göle atlayıp boğuldu.
    34 Domuzları güdenler olup biteni görünce kaçtılar, kentte ve
köylerde olayın haberini yaydılar. 35 Bunun üzerine halk, olup biteni
görmeye çıktı. İsa’nın yanına geldikleri zaman, cinlerden
kurtulmuş olan adamı giyinmiş ve aklı başına
gelmiş olarak İsa’nın ayakları dibinde oturmuş
buldular ve korktular. 36 Olayı görenler, cinlere tutsak olan adamın
nasıl kurtulduğunu halka anlattılar. 37 O zaman Gerasa
yöresinden gelmiş olan tüm kalabalık büyük bir korkuya kapılarak
İsa’nın yanlarından ayrılmasını rica ettiler. O
da geri dönmek üzere kayığa bindi.
    38-39 Cinlerden kurtulmuş olan adam İsa’nın yanında
kalmak için O’na yalvardı. Ama İsa, "Evine dön,
Tanrı’nın senin için neler yaptığını anlat"
diyerek onu salıverdi. Adam da gitti, İsa’nın kendisi için neler
yaptığını bütün kentte duyurdu. 

                     Dirilen kız, iyileşen kadın
                     (Mat.9:18-26; Mar.5:21-43)

    40 Karşı yakaya dönen İsa’yı halk sevinçle
karşıladı. Çünkü herkes O’nu bekliyordu. 41 O sırada, havra
yöneticisi olan Yair adında bir adam gelip İsa’nın
ayaklarına kapandı, evine gelmesi için yalvardı. 42 Çünkü on iki
yaşlarında olan biricik kızı ölmek üzereydi.
    İsa oraya giderken kalabalık O’nu her yandan
sıkıştırıyordu.  43 On iki yıldır
kanaması olan bir kadın da oradaydı. Varını
yoğunu hekimlere harcamıştı; ama hiçbiri onu
iyileştirememişti. 44 İsa’nın arkasından yetişip
giysisinin eteğine dokundu ve o anda kanaması kesildi.
    45 İsa, "Bana kim dokundu?" dedi.
    Herkes inkâr ederken Petrus(f), "Efendimiz, kalabalık seni
çepeçevre sarmış sıkıştırıyor"
dedi.
    46 Ama İsa, "Birisi bana dokundu" dedi. "İçimden
bir gücün akıp gittiğini hissettim."
    47 Yaptığını gizleyemeyeceğini anlayan kadın
titreyerek geldi, İsa’nın ayaklarına kapandı. Bütün
halkın önünde, O’na neden dokunduğunu ve o anda nasıl
iyileştiğini anlattı. 48 İsa ona,
"Kızım" dedi, "imanın seni kurtardı.
Esenlikle git."
    49 İsa daha konuşurken havra yöneticisinin evinden biri geldi.
Yöneticiye, "Kızın öldü" dedi, "artık
öğretmeni rahatsız etme."
    50 İsa bunu duyunca havra yöneticisine şöyle dedi: "Korkma,
sadece iman et, kızın kurtulacak."
    51 İsa eve gelince Petrus, Yuhanna, Yakup ve kızın annesi
babası dışında hiç kimsenin kendisiyle birlikte içeri
girmesine izin vermedi. 52 Herkes kız için ağlıyor, dövünüyordu.
İsa, "Ağlamayın" dedi, "kız ölmedi, sadece
uyuyor."
    53 Kızın öldüğünü bildikleri için İsa’yla alay ettiler.
54 O ise kızın elinden tutarak, "Kızım, kalk!"
diye seslendi. 55 Ruhu yeniden bedenine dönen kız hemen ayağa
kalktı. İsa, kıza yiyecek bir şey verilmesini buyurdu. 56
Kızın annesi babası şaşkınlık içindeydiler.
Ama İsa, olanları hiç kimseye anlatmamaları için onları
uyardı. 

                               Bölüm 9

                 İsa on iki elçisini görevlendiriyor
                      (Mat.10:5-15; Mar.6:7-13)

    İsa, Onikileri* yanına çağırarak onlara tüm cinleri
kovmak(g) ve hastalıkları iyileştirmek için güç ve yetki verdi.
2 Sonra onları Tanrı’nın Egemenliğini duyurmaya ve
hastaları iyileştirmeye gönderdi. 3 Onlara şöyle dedi:
"Yolculuk için yanınıza hiçbir şey almayın – ne
değnek, ne torba, ne ekmek, ne para, ne de yedek mintan. 4 Hangi eve
girerseniz, kentten ayrılıncaya dek orada kalın. 5 Sizi kabul
etmeyenler olursa, kentten ayrılırken onlara uyarı olsun diye
ayaklarınızın tozunu silkin." 6 Onlar da yola
çıktılar, her yerde Müjde’yi yayarak ve hastaları
iyileştirerek köy köy dolaştılar.
    7-8 Bölgenin kralı* Hirodes bütün bu olanları duyunca
şaşkına döndü. Çünkü bazıları Yahya’nın ölümden
dirildiğini, bazıları İlyas’ın göründüğünü, daha
başkaları ise eski peygamberlerden birinin dirildiğini
söylüyordu. 9 Hirodes, "Yahya’nın başını ben
kestirdim. Şimdi kendisiyle ilgili böyle haberler duyduğum bu adam
kim?" diyor ve İsa’yı görmenin bir yolunu arıyordu.

                    İsa beş bin kişiyi doyuruyor
               (Mat.14:13-21; Mar.6:30-44; Yu.6:1-44)

    10 Elçiler geri dönünce, yaptıkları her şeyi İsa’ya
anlattılar. Sonra İsa yalnızca onları yanına alıp
Beytsayda denilen bir kente çekildi. 11 Bunu öğrenen halk O’nun
ardından gitti. İsa onları ilgiyle karşıladı,
kendilerine Tanrı’nın Egemenliğinden söz etti ve şifaya
ihtiyacı olanları iyileştirdi.
    12 Günbatımına doğru Onikiler gelip O’na, "Halkı
salıver de çevredeki köylere ve çiftliklere gidip kendilerine barınak
ve yiyecek bulsunlar. Çünkü burada ıssız bir yerdeyiz"
dediler.
    13 O ise kendilerine, "Onlara siz yiyecek verin" dedi.
    "Beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok"
dediler. "Yoksa biz mi gidip bütün bu halk için yiyecek alalım?"
14 Orada yaklaşık beş bin erkek vardı.
    İsa öğrencilerine, "Halkı yaklaşık
ellişer kişilik kümeler halinde yere oturtun" dedi. 15
Öğrenciler öyle yapıp herkesi yere oturttular. 16 İsa, beş
ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek
şükran duasını yaptı; sonra bunları böldü ve halka
dağıtmaları için öğrencilerine verdi. 17 Herkes yiyip
doyduktan sonra on iki sepet dolusu yemek artığı toplandı.

                     Petrus’un Mesih’i tanıması
                    (Mat.16:13-28; Mar.8:27-9:1)

    18 Bir gün İsa tek başına dua ediyordu, öğrencileri de
yanındaydı. İsa onlara, "Halk benim kim olduğumu
söylüyor?" diye sordu.
    19 Onlar şöyle cevap verdiler: "Vaftizci Yahya diyorlar. Kimi ise
İlyas, kimileri de eski peygamberlerden birinin dirilmiş
olduğunu söylüyor."
    20 İsa onlara, "Ya siz" dedi, "ben kimim
dersiniz?".
    Petrus, "Sen Tanrı’nın Mesihisin" cevabını
verdi.
    21 İsa, onları uyararak bunu hiç kimseye söylememelerini buyurdu.
22 "İnsanoğlu’nun* çok acı çekmesi, ihtiyarlar,
başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün
dirilmesi gerektir" dedi. 23 Sonra herkese şunları söyledi:
"Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, her gün
çarmıhını yüklenip beni izlesin. 24 Canını kurtarmak
isteyen onu yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu
kurtaracaktır. 25 İnsan bütün dünyayı kazanıp da
canını yitirirse, canından olursa, bunun kendisine ne
yararı olur? 26 Kim benden ve benim sözlerimden utanırsa,
İnsanoğlu da kendisinin, Babasının ve kutsal meleklerin
görkemi içinde geldiğinde o kişiden utanacaktır. 27 Size
gerçeği söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, Tanrı’nın
Egemenliğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var."

                     İsa’nın görünümü değişiyor
                       (Mat.17:1-8; Mar.9:2-8)

    28 Bu sözleri söyledikten yaklaşık sekiz gün sonra İsa,
yanına Petrus, Yuhanna ve Yakub’u alarak dua etmek üzere dağa
çıktı. 29 İsa dua ederken yüzünün görünümü değişti,
giysileri şimşek gibi parıldayan bir beyazlığa
büründü. 30-31 O anda görkemli bir şekilde ortalıkta beliren iki
kişi İsa’yla konuşmaya başladılar. Bunlar Musa ile
İlyas’tı. İsa’nın yakında Kudüs’te gerçekleşecek
olan ayrılışını(ğ)
konuşuyorlardı.
    32 Petrus ile yanındakilerin üzerine uyku çökmüştü. Ama
uykuları iyice dağılınca İsa’nın görkemini ve
yanında duran iki kişiyi gördüler. 33 Bunlar İsa’nın
yanından ayrılırken Petrus İsa’ya, "Efendimiz"
dedi, "burada bulunmamız ne iyi oldu! Üç çardak kuralım: biri
sana, biri Musa’ya, biri de İlyas’a." Aslında ne
söylediğinin farkında değildi.
    34 Petrus daha bunları söylerken bir bulut gelip onları
gölgeledi. Bulut onların etrafını sarınca korktular. 35
Buluttan gelen bir ses, "Bu benim Oğlumdur, seçilmiş
Olan’dır. O’nu dinleyin!" dedi. 36 Ses kesilince İsa’nın
tek başına olduğu görüldü. Öğrenciler bunu gizli tuttular
ve o günlerde hiç kimseye gördüklerinden söz etmediler.

               Cine tutsak bir çocuğun iyileştirilmesi
                     (Mat.17:14-23; Mar.9:14-32)

    37 Ertesi gün dağdan indikleri zaman, İsa’yı büyük bir
kalabalık karşıladı. 38 Kalabalığın içinden
bir adam, "Öğretmenim" diye seslendi, "yalvarırım
sana, oğluma bakıver, o benim bir taneciğimdir. 39 Bir ruh onu
yakalıyor, o da birdenbire bağırmaya başlıyor. Ruh
onu, ağzından köpükler akıtana dek şiddetle sarsıyor.
Yara bere içinde bırakıyor, kendisinden zor ayrılıyor. 40
Ruhu kovmaları için öğrencilerine yalvardım, ama başaramadılar."
    41 İsa şöyle karşılık verdi: "Ey imansız
ve sapmış kuşak! Sizinle daha ne kadar kalıp size
katlanacağım? Oğlunu buraya getir."
    42 Çocuk daha İsa’ya yaklaşırken cin onu yere vurup
şiddetle sarstı. Ama İsa kötü ruhu azarladı, çocuğu
iyileştirerek babasına geri verdi. 43-44 Herkes Tanrı’nın
büyük gücüne şaşıp kaldı.
    İsa’nın tüm yaptıkları karşısında herkes
hayret içindeyken, kendisi öğrencilerine, "Siz şu sözlerime
iyice kulak verin" dedi. "İnsanoğlu, insanların eline
teslim edilecek." 45 Onlar bu sözü anlamadılar. Sözü
kavramasınlar diye anlamı kendilerinden gizlenmişti. Üstelik
İsa’ya bu sözle ilgili soru sormaktan korkuyorlardı.

                            En büyük kim?
                      (Mat.18:1-5; Mar.9:33-40)

    46 Öğrenciler, aralarında kimin en büyük olduğunu
tartışmaya başladılar. 47-48 Akıllarından geçeni
bilen İsa, küçük bir çocuğu tutup yanına çekti ve onlara
şöyle dedi: "Bu çocuğu benim adım uğruna kabul eden,
beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş
olur. Aranızda en küçük kim ise, işte en büyük odur."
    49 Yuhanna buna karşılık, "Efendimiz" dedi,
"senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizimle birlikte seni
izlemediği için ona engel olmaya çalıştık."
    50 İsa, "Ona engel olmayın!" dedi. "Size
karşı olmayan, sizden yanadır."

                   Samiriyeliler İsa’yı istemiyor

    51 Göğe alınacağı gün yaklaşınca İsa,
kararlı adımlarla Kudüs’e doğru yola çıktı. 52 Kendi
önünden haberciler gönderdi. Bunlar, kendisi için hazırlık yapmak
üzere gidip Samiriyelilere ait bir köye girdiler. 53 Ama Samiriyeliler Kudüs’e
gitmekte olan İsa’yı kabul etmediler. 54 Öğrencilerden Yakup’la
Yuhanna bunu görünce, "Rab, bunları yok etmek için bir buyrukla
gökten ateş yağdırmamızı ister misin?" dediler. 
55 Ama İsa dönüp onları azarladı. 56 Sonra başka bir köye
gittiler.



                       İsa’yı izlemenin bedeli
                            (Mat.8:19-22)

    57 Yolda giderlerken bir adam İsa’ya, "Nereye gidersen, ben senin
ardından geleceğim" dedi.
    58 İsa ona, "Tilkilerin ini, gökte uçan kuşların
yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak
bir yeri yok" dedi.
    59 Bir başkasına, "Ardımdan gel" dedi.
    Adam ise, "İzin ver de önce gidip babamı gömeyim"
dedi.
    60 İsa ona şöyle dedi: "Ölüleri bırak, kendi ölülerini
kendileri gömsünler. Sen gidip, Tanrı’nın Egemenliğini
duyur."
    61 Bir başkası, "Rab" dedi, "senin ardından
geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle
vedalaşayım."
    62 İsa ona, "Sabana el atıp da geriye bakan hiç kimse
Tanrı’nın Egemenliğine layık değildir" dedi. 

                              Bölüm 10

                    Yetmişlerin görevlendirilmesi

    Bu olaylardan sonra Rab yetmiş kişi daha görevlendirdi.
Bunları ikişer ikişer, kendisinin gideceği her kente, her
yere kendi önünden gönderdi. 2 Onlara şöyle dedi: "Ürün bol, ama
işçi az. Bu nedenle, ürünün sahibi olan Rab’be yalvarın da, ürününü
kaldıracak işçiler göndersin. 3 Haydi gidin! İşte,
kurtların arasına kuzular gibi gönderiyorum sizi. 4
Yanınızda ne kese, ne torba, ne de çarık taşıyın.
Yolda hiç kimseyle selamlaşmayın. 5 Hangi eve girerseniz, önce, ‘Bu
eve esenlik olsun!’ deyin. 6 Orada esenliksever biri varsa, dilediğiniz
esenlik onun üzerinde kalacak; yoksa, size dönecektir. 7 Girdiğiniz evde
kalın, size ne verirlerse onu yiyip için. Çünkü işçi kendi ücretini
hak eder. Evden eve taşınmayın.
    8 "Bir kente girdiğinizde sizi kabul ederlerse, önünüze
konulanı yiyin. 9 Orada bulunan hastaları iyileştirin ve
kendilerine, ‘Tanrı’nın Egemenliği size yaklaştı’
deyin. 10-11 Ama bir kente girdiğinizde sizi kabul etmezlerse, o kentin
caddelerine çıkıp şöyle deyin: ‘Kentinizde
ayaklarımıza yapışan tozları bile size karşı
siliyoruz. Yine de şunu bilin ki, Tanrı’nın Egemenliği
yaklaştı.’ 12 Size şunu söyleyeyim, yargı günü, Sodom
kentinin hali, o kentin halinden daha dayanılır olacak.
    13 "Vay haline, ey Horazin! Vay haline, ey Beytsayda! Sizlerde
yapılan mucizeler Sur ve Sayda’da yapılmış olsaydı,
onlar çoktan çulla* örtünüp kül içinde oturarak tövbe etmiş
olurlardı. 14 Ama yargı günü Sur ve Sayda’nın hali, sizinkinden
daha dayanılır olacak. 15 Ya sen, ey Kefernahum, göğe mi
çıkarılacaksın? Hayır, sen ta ölüler diyarına kadar
ineceksin!
    16 "Sizi dinleyen, beni dinlemiş olur; sizi reddeden, beni
reddetmiş olur. Beni reddeden de beni göndereni reddetmiş
olur."
    17 Yetmişler sevinç içinde döndüler. "Rab" dediler,
"senin adını andığımızda cinler bile bize
boyun eğiyorlar."
    18 İsa onlara şöyle dedi: "Şeytan’ın gökten
yıldırım gibi düştüğünü gördüm. 19 İşte ben
size, yılanları ve akrepleri ayak altında ezmek ve
düşmanın bütün gücünü alt etmek için yetki verdim. Hiçbir şey
size zarar vermeyecektir. 20 Bununla birlikte, ruhların size boyun
eğmesine sevinmeyin, adlarınızın gökte
yazılmış olmasına sevinin."
    21 O anda İsa Kutsal Ruh’un etkisiyle coşarak şöyle dedi:
"Baba, göğün ve yerin Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı
kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana
şükrederim. Evet Baba, bunun böyle olması senin isteğindi.
    22 "Babam her şeyi bana emanet etti. Oğul’un kim
olduğunu Baba’dan başka kimse bilmez. Baba’nın kim olduğunu
da Oğul ve Oğul’un O’nu tanıtmayı dilediği
kişilerden başkası bilmez."
    23 Sonra öğrencilerine dönüp özel olarak şöyle dedi: "Sizin
gördüklerinizi gören gözlere ne mutlu! 24 Size şunu söyleyeyim, nice
peygamberler, nice krallar sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama
göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama
işitemediler."

                           İyi Samiriyeli

    25 Bir Kutsal Yasa uzmanı İsa’yı sınamak amacıyla
gelip şöyle dedi: "Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras
almak için ne yapmalıyım?"
    26 İsa ona, "Kutsal Yasa’da ne
yazılmıştır?" diye sordu. "Orada ne
okursun?"
    27 Adam şöyle karşılık verdi: "Tanrın olan
Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün
aklınla sev. Komşunu da kendin gibi sev."
    28 İsa ona, "Doğru cevap verdin" dedi. "Bunu yap
ve yaşayacaksın."
    29 Oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek İsa’ya,
"Peki, komşum kim?" dedi.
    30 İsa şöyle cevap verdi: "Adamın biri Kudüs’ten
Eriha’ya inerken haydutların eline düşmüş. Onu soyup
dövmüşler ve yarı ölü halde bırakıp gitmişler. 31 Bir
rastlantı olarak o yoldan bir kâhin geçiyormuş. Adamı görünce
yolun öbür tarafından geçip gitmiş. 32 Bir Levili* de o yere
varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitmiş. 33 O
yoldan geçen bir Samiriyeli ise adamın bulunduğu yere gelip onu
görünce, yüreği sızlamış. 34 Adamın yanına
gitmiş, yaralarının üzerine yağla şarap dökerek
onları sarmış. Sonra adamı kendi hayvanına bindirip
bir hana götürmüş ve onunla ilgilenmiş. 35 Ertesi gün iki dinar
çıkararak hancıya vermiş. ‘Ona iyi bak’ demiş, ‘bundan
fazla ne harcarsan, dönüşümde sana öderim.’
    36 "Sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen
adama komşuluk yapmış?"
    37 Yasa uzmanı, "Ona acıyıp yardım eden"
dedi.
    İsa ona, "Git, sen de öyle yap" dedi.

                   İsa, Marta ve Meryem’in evinde

    38 İsa, öğrencileriyle birlikte yola devam edip bir köye girdi.
Marta adında bir kadın İsa’yı evinde konuk etti. 39
Marta’nın Meryem adındaki kızkardeşi, Rab’bin ayakları
dibine oturmuş O’nun konuşmasını dinliyordu. 40 Marta ise
işlerinin çokluğundan ötürü telaş içindeydi. İsa’nın
yanına gelerek, "Rab" dedi, "kardeşimin beni hizmet
işlerinde yalnız bırakmasına aldırmıyor musun?
Ona söyle de bana yardım etsin."
    41 Rab ona şu karşılığı verdi: "Marta,
Marta, sen çok şey için kaygılanıp telaşlanıyorsun. 42
Oysa gerekli olan tek bir şey var. Meryem iyi olanı seçmiştir ve
bu kendisinden alınmayacaktır." 



                              Bölüm 11

                          Nasıl dua etmeli
                        (Mat.6:9-13, 7:7-11)

    İsa bir yerde dua ediyordu. Duasını bitirince
öğrencilerinden biri O’na, "Rab" dedi, "Yahya’nın
kendi öğrencilerine öğrettiği gibi sen de bize dua etmesini
öğret."
    2 İsa onlara dedi ki, "Dua ettiğiniz zaman şöyle deyin:

        ‘Baba, adın kutsal kılınsın.
         Egemenliğin gelsin.
       3 Her gün bize gündelik ekmeğimizi ver.
       4 Günahlarımızı bağışla.
         Çünkü biz de bize karşı suç işleyen herkesi
         bağışlıyoruz.
         Ayartılmamıza izin verme.’"

    5-7 Sonra onlara şöyle dedi: "Sizlerden birinin bir
arkadaşı olur da gece yarısı ona gidip, ‘Dostum, bana üç
ekmek ödünç ver. Dostlarımdan biri yoldan geldi, onun önüne koyacak bir
şeyim yok’ derse, öbürü içerden, ‘Beni rahatsız etme! Kapı
artık kapandı, çocuklarım da yanımda yatıyor.
Kalkıp sana bir şey veremem’ diye cevap verir mi hiç? 8 Size
şunu söyleyeyim, arkadaşlık gereği kalkıp ona
istediğini vermese bile, adamın yüzsüzlüğünden ötürü kalkar,
ihtiyacı neyse ona verir.
    9 "Ben size şunu söyleyeyim: dileyin, size verilecek;
arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size
açılacaktır. 10 Çünkü her dileyen alır, arayan bulur,
kapıyı çalana kapı açılır.
    11 "Aranızda hangi baba, ekmek isteyen oğluna taş
verir? Ya da balık ister de ona balık yerine yılan verir? 12 Ya
da yumurta ister de ona akrep verir? 13 Sizler kötü yürekli olduğunuz
halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız,
gökteki Baba’nın, kendisinden dileyenlere Kutsal Ruh’u vereceği çok
daha kesin değil mi?"

                          İsa ve Beelzebub*
                     (Mat.12:22-30; Mar.3:20-27)

    14 İsa adamın birinden dilsiz bir cini kovuyordu. Cin
çıkınca adamın dili çözüldü. Halk hayret içinde kaldı. 15
Ama içlerinden bazıları, "Cinleri, cinlerin reisi Beelzebub’un
gücüyle kovuyor" dediler. 16 Bazıları ise O’nu sınamak
amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.
    17 Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi:
"Kendi içinde bölünmüş her ülke yıkıma uğrar, kendi
içinde bölünmüş her ev yıkılır. 18 Şeytan da kendi
içinde bölünmüşse, onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir? Siz,
benim Beelzebub’un gücüyle cinleri kovduğumu söylüyorsunuz. 19 Eğer
ben cinleri Beelzebub’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin
gücüyle kovuyorlar? Sizi bu durumda kendi adamlarınız
yargılayacak. 20 Ama ben cinleri Tanrı’nın eliyle kovuyorsam,
Tanrı’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.
    21 "Tepeden tırnağa silahlanmış güçlü bir adam
kendi evini koruduğu sürece, malları güvenlik içinde olur. 22 Ne var
ki, ondan daha güçlü biri saldırıp onu alt edince, güvendiği
bütün silahları elinden alır ve mallarını yağmalayarak
bölüştürür. 23 Benden yana olmayan bana karşıdır, benimle
birlikte toplamayan dağıtıyor demektir.
    24 "Kötü ruh kişinin içinden çıkınca kurak yerlerde
dolanıp rahatı arar. Bulamayınca da, ‘Çıkmış
olduğum kendi evime döneyim’ der. 25 Eve gelince orayı
süpürülmüş ve düzeltilmiş bulur. 26 Bunun üzerine gider, kendisinden
kötü yedi ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. Böylece o
kişinin son durumu ilkinden beter olur."
    27 İsa bu sözleri söylerken kalabalığın içinden bir
kadın O’na, "Ne mutlu seni taşımış olan rahme,
seni emzirmiş olan memelere!" diye seslendi.
    28 İsa, "Daha doğrusu, ne mutlu Tanrı’nın sözünü
dinleyip uygulayanlara!" dedi.

                         Yunus’un belirtisi
                           (Mat.12:38-42)

    29 Çevredeki kalabalık büyürken İsa konuşmaya
başladı. "Şimdiki kuşak kötü bir kuşak"
dedi. "Doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona Yunus’un belirtisinden
başka bir belirti gösterilmeyecek. 30 Yunus nasıl Ninova halkına
bir belirti olduysa, İnsanoğlu da bu kuşak için öyle
olacaktır. 31 Güney Kraliçesi*, yargı günü bu kuşağın
adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü
kraliçe, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür
ucundan gelmişti. Ve işte Süleyman’dan daha büyüğü
buradadır. 32 Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte
kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar,
Yunus’un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Ve işte Yunus’tan
daha büyüğü buradadır.

                            Bedenin ışığı
                         (Mat.5:15, 6:22-23)

    33 "Hiç kimse kandil yakıp onu mahzene ya da tahıl
ölçeğinin altına koymaz. Tersine, içeri girenler
ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. 34 Bedenin
ışığı gözdür. Gözün sağlamsa, tüm bedenin de
aydınlık olur. Gözün bozuksa, bedenin de karanlık olur. 35
Öyleyse dikkat et, içindeki ‘ışık’ karanlık olmasın.
36 Eğer bütün bedenin aydınlık olur da hiçbir tarafı
karanlık olmazsa, kandilin seni ışınlarıyla
aydınlattığı zamanki gibi, tüm bedenin aydınlık
olur."

                      Vay halinize, Ferisiler!
                       (Mat.23:1-36, 12:38-40)

    37 İsa konuşmasını bitirince bir Ferisi O’nu evine
yemeğe çağırdı. O da içeri girerek sofraya oturdu.38
İsa’nın yemekten önce yıkanmadığını gören
Ferisi şaştı.
    39 Rab ona şöyle dedi: "Siz Ferisiler, bardağın ve
tabağın dışını temizlersiniz, ama içiniz
açgözlülük ve kötülükle doludur. 40 Behey akılsızlar!
Dışı yapanla içi yapan aynı değil mi? 41 Siz
kaplarınızın içindekini(h) sadaka olarak verin, o zaman sizin
için her şey temiz olur.
    42 "Ama vay halinize, ey Ferisiler! Siz nanenin, sedef otunun ve her
tür sebzenin ondalığını verirsiniz de, adaleti ve
Tanrı sevgisini ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas
bunları yerine getirmeniz gerekirdi. 43 Vay halinize, ey Ferisiler!
Havralarda en seçkin yerlere kurulmaya, meydanlarda selamlanmaya
bayılırsınız. 44 Vay halinize! İnsanların,
farkında olmadan üzerlerinde gezindiği belirsiz mezarlara
benziyorsunuz."
    45 Kutsal Yasa uzmanlarından biri söz alıp İsa’ya,
"Öğretmenim, bunları söylemekle bize de hakaret etmiş
oluyorsun" dedi.
    46 İsa, "Sizin de vay halinize, ey Yasa uzmanları!"
dedi. "İnsanlara taşınması güç yükler yüklersiniz, kendiniz
ise bu yükleri kaldırmak için bir tek parmağınızı
kıpırdatmazsınız. 47 Vay halinize! Peygamberlerin
türbelerini yaparsınız, oysa onları sizin atalarınız
öldürmüştür. 48 Böylelikle atalarınızın
yaptıklarına tanıklık ederek bunları
onaylamış oluyorsunuz. Çünkü onlar peygamberleri öldürdüler, siz de
türbelerini yapıyorsunuz. 49 İşte bunun için Tanrı’nın
Bilgeliği şöyle demiştir: ‘Ben onlara peygamberler ve elçiler
göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.’ 50-51
Böylece bu kuşak, Habil’in kanından tutun da, sunakla tapınak
arasında öldürülen Zekeriya’nın kanına değin, dünyanın
kuruluşundan beri akıtılan tüm peygamberlerin kanından
sorumlu tutulacaktır. Evet, size söylüyorum, bu kuşak sorumlu
tutulacaktır. 52 Vay halinize, ey Yasa uzmanları! Bilgi
kapısının anahtarını alıp götürdünüz. Kendiniz bu
kapıdan girmediniz, girmek isteyenlere de engel oldunuz."
    53 İsa oradan ayrılınca, din bilginleriyle Ferisiler O’nu
şiddetle sıkıştırarak birçok konuda
ağzını aramaya başladılar. 54 Ağzından
çıkacak bir sözle O’nu tuzağa düşürmek için fırsat
kolluyorlardı. 

                              Bölüm 12

                        Uyarılar ve teşvikler
                           (Mat.10:26-31)

    O sırada halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine
toplanmıştı. İsa önce kendi öğrencilerine
şunları söylemeye başladı: "Ferisilerin
mayasından – yani, ikiyüzlülükten – kaçının. 2 Örtülü olup da
açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir
şey yoktur. 3 Bunun için karanlıkta söylediğiniz her söz gün
ışığında duyulacak, kapalı kapılar
ardında fısıldadıklarınız damlardan
duyurulacaktır.
    4 "Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra
başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. 5 Kimden korkmanız
gerektiğini size açıklayayım: kişiyi öldürdükten sonra
cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı’dan korkun. Evet, size
söylüyorum, O’ndan korkun. 6 Beş serçe kuşu iki meteliğe*
satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında
unutulmuş değildir. 7 Nitekim başınızdaki saçlar bile
hep sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha
değerlisiniz.
    8 "Size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça
kabul eden herkesi, İnsanoğlu* da Tanrı’nın melekleri
önünde açıkça kabul edecek. 9 Ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse,
kendisi de Tanrı’nın melekleri önünde inkâr edilecek. 10
İnsanoğlu’na karşı bir söz söyleyen herkes
bağışlanacak. Oysa Kutsal Ruh’a küfreden
bağışlanmayacaktır.
    11 "Sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve
yetkililerin önüne çıkardıkları zaman, ‘Kendimizi neyle,
nasıl savunacağız?’ ya da, ‘Ne söyleyeceğiz?’ diye
kaygılanmayın. 12 Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz
gerektiğini öğretecek."

                            Zengin budala

    13 Kalabalığın içinden biri İsa’ya,
"Öğretmenim, kardeşime söyle de mirası benimle
paylaşsın" dedi.
    14 İsa ona şöyle dedi: "Behey adam! Kim beni üzerinizde
yargıç ya da hakem yaptı?" 15 Sonra onlara, "Dikkatli
olun!" dedi. "Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü
insanın yaşamı, malının çokluğundan ibaret
değildir."
    16 İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: "Zengin bir
adamın toprakları bol ürün vermiş. 17 Adam kendi kendine, ‘Ne
yapmalıyım? Ürünlerimi koyacak yerim yok’ diye düşünmüş. 18
Sonra, ‘Şöyle yapacağım’ demiş. ‘Ambarlarımı
yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün
tahıllarımı ve mallarımı oraya
yığacağım. 19 Ve kendime, ey canım, yıllarca
yetecek kadar birikmiş bol malın var. Rahatına bak, ye, iç,
yaşamın tadını çıkar diyeceğim.’
    20 "Ama Tanrı ona, ‘Behey akılsız!’ demiş. ‘Bu
gece canın senden istenecek. Hazırladığın bu
şeyler kime kalacak?’
    21 "Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin
olmayan kişinin sonu böyle olur."

                            Kaygılanmayın
                            (Mat.6:25-34)

    22 İsa öğrencilerine şöyle dedi: "Bu nedenle size
şunu söylüyorum: ‘Ne yiyeceğiz?’ diye canınız için, ya da
‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. 23 Can
yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir. 24 Kargalara bakın! Ne eker,
ne biçerler; ne kilerleri, ne ambarları vardır. Tanrı yine de
onları doyurur. Sizler kuşlardan ne kadar daha değerlisiniz! 25
Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık(ı) uzatabilir? 26
Bu küçücük işe bile gücünüz yetmediğine göre, öbür konularda neden
kaygılanıyorsunuz?
    27 "Zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! Ne
çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu
söyleyeyim, tüm görkemine rağmen Süleyman bile bunlardan biri gibi
giyinmiş değildi. 28 Bugün var olup yarın ocağa atılacak
olan kır otunu böyle giydiren Tanrı’nın sizi de giydireceği
ne kadar daha kesindir, ey imanı kıt olanlar! 29 ‘Ne yiyeceğiz,
ne içeceğiz?’ diye düşünüp tasalanmayın. 30 Dünya ulusları
hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa Babanız, bunları
gereksindiğinizi bilir. 31 Siz O’nun egemenliğinin ardından
gidin, o zaman size bunlar da verilecektir.
    32 "Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size
vermeyi uygun gördü. 33 Mallarınızı satın, sadaka olarak
verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin.
Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer. 34
Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacak."

                      Uyanık ve hazırlıklı olun

    35 "Kuşaklarınız belinizde bağlı ve
kandilleriniz yanar durumda hazır olun. 36 Düğün
şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı
çaldığı anda ona hemen açmaya hazır bekleyenler gibi olun.
37 Efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Size
doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını
bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek. 38
Efendi ister gecenin ikinci, ister üçüncü nöbetinde* gelsin, uyanık
bulacağı kölelere ne mutlu! 39 Ama şunu bilin ki, ev sahibi,
hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin
soyulmasına fırsat vermez. 40 Siz de hazır olun. Çünkü
İnsanoğlu, ummadığınız bir saatte
gelecektir."
    41 Petrus, "Rab" dedi, "bu benzetmeyi bizim için mi
anlatıyorsun, yoksa herkes için mi?"
    42 Rab da şöyle dedi: "Efendinin, uşaklarına yemek
paylarını vaktinde vermek için üzerlerinde yetkili
kılacağı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir? 43 Efendisi
eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye
ne mutlu! 44 Size gerçeği söyleyeyim, efendisi onu tüm malının
üzerinde yetkili kılacak. 45-46 Ama o köle kendi kendine, ‘Efendim
gelmekte gecikiyor’ derse ve kadın erkek diğer hizmetkârları dövmeye,
yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği
bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle
cezalandıracak ve imansızlarla bir tutacaktır.
    47 "Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan,
onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek. 48 Oysa bilmeden
köteği hak eden davranışlarda bulunan, az dayak yiyecek. Kime
çok verilmişse, ondan çok istenecek. Kime çok şey emanet
edilmişse, kendisinden daha fazlası istenecektir.
    49 "Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu
ateş daha şimdiden alevlenmiş olsaydı! 50 Katlanmam gereken
bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da
sıkıntı çekiyorum! 51 Yeryüzüne barış getirmeye mi
geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ben
ayrılık getirmeye geldim. 52 Bundan böyle bir evde beş
kişi, ikiye karşı üç, üçe karşı iki bölünmüş
olacak. 53 Baba oğluna karşı, oğul babasına
karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı,
kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı
olacaktır."

                         Belirtileri anlamak
                        (Mat.16:2-3, 5:25-26)

    54 İsa halka şunları da söyledi: "Batıda bir
bulutun yükseldiğini görünce siz hemen, ‘Sağanak geliyor’ diyorsunuz,
ve öyle oluyor. 55 Yelin güneyden estiğini görünce, ‘Çok sıcak
olacak’ diyorsunuz, ve öyle oluyor. 56 Sizi ikiyüzlüler! Yeryüzünün ve
gökyüzünün görünümünden bir anlam çıkarabiliyorsunuz da, şimdiki
vaktin anlamını nasıl oluyor da
çıkaramıyorsunuz?
    57 "Doğru olanı neden kendiliğinizden ayırt
etmiyorsunuz? 58 Sizden davacı olan kişiyle birlikte
yargıcın önüne çıkmak üzere daha yolda giderken onunla
anlaşmak için elinizden geleni yapın. Yoksa o sizi yargıcın
önüne sürükler, yargıç gardiyanın eline verir, gardiyan da sizi hapse
atar. 59 Size şunu söyleyeyim, son kuruşu(i) ödemedikçe oradan asla
çıkamazsınız." 

                              Bölüm 13

                            Tövbe ediniz

    O sırada bazı kişiler gelip İsa’ya bir haber
getirdiler. Pilatus’un nasıl bazı Celilelileri öldürüp
kanlarını kendi kestikleri kurbanların kanına
kattığını anlattılar. 2 İsa onlara şöyle
karşılık verdi: "Böyle acı çeken bu Celilelilerin,
diğer bütün Celilelilerden daha mı çok günahlı olduğunu
sanıyorsunuz? 3 Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz
böyle mahvolacaksınız. 4 Ya da, Şiloha’daki kule üzerlerine
yıkılınca ölen o on sekiz kişinin, Kudüs’te yaşayan
diğer insanların hepsinden daha mı çok suçlu olduğunu
sanıyorsunuz? 5 Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle
mahvolacaksınız."

                         Meyve vermeyen ağaç

    6 İsa şu benzetmeyi anlattı: "Adamın birinin
bağında dikilmiş bir incir ağacı varmış.
Adam gelip ağaçta meyve aramış, ama bulamamış. 7
Bağcıya, ‘Bak’ demiş, ‘ben üç yıldır gelip bu incir
ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın
besinini neden boş yere tüketsin?’
    8 "Bağcı, ‘Efendim’ diye karşılık
vermiş, ‘ağacı bir yıl daha bırak, bu arada ben
çevresini kazıp gübreleyeyim. 9 Gelecek yıl meyve verirse, ne âlâ;
yok eğer vermezse, onu kesersin.’"

                     Bir kadının iyileştirilmesi

    10 Bir Sept günü İsa, havralardan birinde ders veriyordu. 11 On sekiz
yıldır içinde hastalık ruhu bulunan bir kadın da
oradaydı. İki büklüm olmuş, belini hiç
doğrultamıyordu. 12 İsa onu görünce yanına
çağırdı. "Kadın" dedi, "hastalığından
kurtuldun." 13 Ellerini kadının üzerine koydu, o da hemen
doğruldu ve Tanrı’yı yüceltmeye başladı.
    14 İsa’nın hastayı Sept günü iyileştirmesine kızan
havra yöneticisi kalabalığa seslenerek, "Çalışmak için
altı gün vardır" dedi. "O günler gelip iyileşin, Sept
günü değil."
    15 Rab ona şu karşılığı verdi: "Sizi
ikiyüzlüler! Her biriniz Sept günü kendi öküz ya da eşeğini yemlikten
çözüp suya götürmez mi? 16 Buna göre, Şeytan’ın on sekiz
yıldır bağlı tuttuğu, İbrahim’in bir
kızı olan bu kadının da Sept gününde bu bağdan
çözülmesi gerekmez miydi?"
    17 İsa’nın bu sözleri, kendisine karşı gelenlerin
hepsini utandırdı. Bütün kalabalık ise, O’nun
yaptığı görkemli işlerin tümüne seviniyordu. 

                        Hardal tanesi ve maya
                     (Mat.13:31-33; Mar.4:30-32)

    18 Sonra İsa şunları söyledi: "Tanrı’nın
Egemenliği neye benzer, onu neye benzeteyim? 19 Tanrı’nın
Egemenliği, bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal
tanesine benzer. Tane gelişip ağaç olmuş ve gökte uçan kuşlar
ağacın dallarında barınmış."
    20 İsa yine, "Tanrı’nın Egemenliğini neye
benzeteyim?" dedi. 21 "O, bir kadının alıp tüm hamuru
kabartmak için üç ölçek(j) una karıştırdığı
mayaya benzer."

                              Dar kapı
                        (Mat.7:13-14, 21-23)

    22 İsa köy kent dolaşıp ders vererek Kudüs’e doğru yol
alıyordu. 23-24 Biri O’na, "Rab" dedi, "kurtulanların
sayısı az mı olacak?"
    İsa oradakilere şöyle dedi: "Dar kapıdan girmeye gayret
edin. Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama
giremeyecek. 25 Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattı mı,
siz dışarıda dikilip, ‘Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek
kapıyı vurmaya başlayacaksınız.
    "O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’
diye karşılık verecek.
    26 "Siz o zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim
yollarımızda ders verdin’ demeye
başlayacaksınız.
    27 "O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden
geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden hepiniz, ey kötülük
yapanlar!’
    28 "İbrahim’i, İshak’ı, Yakub’u ve tüm peygamberleri
Tanrı’nın Egemenliğinde, kendinizi ise dışarı
atılmış gördüğünüz zaman, aranızda
ağlayış ve diş gıcırtısı
olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden
gelecek ve Tanrı’nın Egemenliğinde sofraya oturacaklar. 30 Ve
işte, sonuncu olan bazıları birinci olacak, birinci olan
bazıları da sonuncu olacak."

                              Ey Kudüs!
                           (Mat.23:37-39)

    31 Tam o sırada bazı Ferisiler gelip İsa’ya, "Buradan
ayrılıp başka yere git. Hirodes seni öldürmek istiyor"
dediler.
    32 İsa onlara şöyle dedi: "Gidin, o tilkiye söyleyin, ‘Bugün
ve yarın cinleri kovup hastaları iyileştireceğim ve üçüncü
gün hedefime ulaşacağım.’ 33 Yine de bugün, yarın ve öbür
gün yoluma devam etmem gerek. Çünkü bir peygamberin Kudüs’ün
dışında ölmesi düşünülemez!
    34 "Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri
taşlayan Kudüs! Bir tavuk, civcivlerini kanatları altına
nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak
istedim, ama siz istemediniz. 35 İşte, eviniz ıssız
bırakılacak! Size şunu söyleyeyim: ‘Rab’bin adıyla gelene
övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana dek beni bir daha
görmeyeceksiniz." 

                              Bölüm 14

                      İsa bir Ferisi’nin evinde

    Bir Sept günü İsa Ferisilerin ileri gelenlerinden birinin evine yemek
yemeye gittiğinde, O’nu dikkatle gözlediler. 2 Önünde, vücudu su
toplamış bir adam vardı. 3 İsa, Kutsal Yasa
uzmanlarına ve Ferisilere, "Sept günü bir hastayı iyileştirmek
Kutsal Yasa’ya uygun mudur, değil midir?" diye sordu. 4 Onlar ise ses
çıkarmadılar. İsa da adamı tutup iyileştirdi ve onu
salıverdi.
    5 İsa onlara şöyle dedi: "Oğlu ya da öküzü kuyuya
düşen hangi biriniz, Sept günü bile olsa onu hemen oradan çıkarmaz?"
6 Onlar buna hiçbir karşılık veremediler.
    7-9 Yemeğe çağrılanların baş köşeleri
seçtiğini farkeden İsa, onlara şu benzetmeyi anlattı:
"Biri seni düğüne çağırdığı zaman baş
köşeye kurulma. Aksi halde, senden daha üstün sayılan biri
çağrılmışsa, ikinizi de çağıran kişi sana
gelip, ‘Yerini bu adama ver’ diyebilir. Sen de o zaman utanç içinde kalkıp
en arkaya geçersin. 10 Ama sen çağrıldığın zaman gidip
en arkada otur. Öyle ki, seni çağıran gelince, ‘Dostum, daha öne
geçmez misin?’ desin. O zaman seninle birlikte sofrada oturan herkesin önünde
onurlandırılmış olursun. 11 Kendini yücelten herkes
alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir."

                      Kimleri yemeğe çağırmalı
                            (Mat.22:1-10)

    12 İsa kendisini yemeğe çağırmış olana da
şöyle dedi: "Bir öğlen ya da akşam yemeği
verdiğin zaman dost, kardeş, akraba ve zengin
komşularını çağırma. Yoksa onlar da seni çağırıp
karşılığını verirler. 13 Ama bir ziyafet
verdiğin zaman yoksulları, kötürümleri, sakatları, körleri
çağır. 14 Böylece mutlu olursun. Çünkü bunlar sana
karşılık verecek durumda değildirler.
Karşılığı sana, doğru kişiler dirildiği
zaman verilecektir."
    15 İsa’yla birlikte sofrada oturanlardan biri bu sözleri duyunca O’na,
"Tanrı’nın Egemenliğinde yemek yiyecek olana ne
mutlu!" dedi.
    16 İsa ona şöyle dedi: "Adamın biri büyük bir
şölen hazırlayıp birçok konuk çağırmış. 17
Şölen saati gelince davetlilere, ‘Buyurun, artık her şey
hazır’ diye haber vermek üzere kölesini göndermiş.
    18 "Ne var ki, hepsi anlaşmışçasına özür dilemeye
başlamışlar. Birincisi ona, ‘Bir tarla satın aldım,
gidip görmem gerek. Rica ederim, beni hoş gör’ demiş.
    19 "Bir başkası, ‘Beş çift öküz aldım, onları
denemeye gidiyorum. Rica ederim, beni hoş gör’ demiş.
    20 "Yine bir başkası, ‘Yeni evlendim, bu nedenle
gelemiyorum’ demiş.
    21 "Köle geri dönüp durumu efendisine bildirmiş. Bunun üzerine ev
sahibi öfkelenerek kölesine, ‘Çabuk ol’ demiş, ‘çıkıp kentin
caddelerini, sokaklarını dolaş; yoksul, kötürüm, kör, sakat
olanları al getir.’
    22 "Köle, ‘Efendim, buyruğun yerine getirilmiştir, ama daha
yer var’ demiş.
    23 "Efendisi köleye, ‘Çıkıp yolları ve çit
boylarını dolaş, bulduklarını zorla da gelsinler, evim
dolsun’ demiş. 24 ‘Size şunu söyleyeyim, ilk çağrılan o
adamlardan hiçbiri benim yemeğimden tatmayacaktır.’"

                         İsa’nın öğrencileri
                           (Mat.10:37-38)

    25-26 Kalabalık halk toplulukları İsa’yla birlikte yol
alıyordu. İsa dönüp onlara şöyle dedi: "Biri bana gelip de
babasını, annesini, karısını, çocuklarını,
kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa(k),
benim öğrencim olamaz. 27 Çarmıhını yüklenip ardımdan
gelmeyen, benim öğrencim olamaz.
    28 "Aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamlayacak
kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı
masrafı hesap etmez mi? 29-30 Yoksa temel atıp da işi
bitiremezse, durumu gören herkes, ‘Bu adam inşaata başladı, ama
bitiremedi’ diyerek onunla eğlenmeye başlar.
    31 "Ya da başka bir kralla savaşmaya gidecek olan hangi
kral, üzerine yirmi bin askerle yürüyen düşmana on bin askerle
karşı koyabilir miyim diye önce oturup bir değerlendirme yapmaz?
32 Eğer karşı koyamayacaksa, öbürü henüz uzaktayken elçiler
gönderip barış koşullarını ister. 33 Aynı
şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa,
benim öğrencim olamaz.
    34 "Tuz yararlıdır. Ama tuz tadını yitirirse,
tuzluluğunu tekrar nasıl kazanabilir? 35 Ne toprağa, ne de
gübreye yarar; onu çöpe atarlar. İşitecek kulağı olan
işitsin."  

                              Bölüm 15

                      Kaybolan koyun benzetmesi
                           (Mat.18:12-14)

    Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa’yı dinlemek için O’na
akın ediyordu. 2 Ferisilerle din bilginleri ise, "Bu adam
günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor" diye
söyleniyorlardı.
    3-4 Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı:
"Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse,
doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun
ardına düşmez mi? 5-6 Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına
alır, evine döner; arkadaşlarını,
komşularını çağırıp onlara, ‘Benimle birlikte
sevinin, kaybolan koyunumu buldum!’ der. 7 Size şunu söyleyeyim, aynı
şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen
doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç
duyulacaktır.

                      Kaybolan para benzetmesi

    8 "Ya da on gümüş parası* olan bir kadın bunlardan bir
tanesini kaybetse, kandil yakıp evi süpürerek parayı bulana dek her
tarafı dikkatle aramaz mı? 9 Parayı bulunca da
arkadaşlarını, komşularını
çağırıp, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybettiğim parayı
buldum!’ der. 10 Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde
Tanrı’nın melekleri de tövbe eden bir tek günahkâr için sevinç
duyacaklar."

                      Kaybolan oğul benzetmesi

    11 İsa, "Bir adamın iki oğlu varmış"
dedi. 12 "Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ demiş,
‘malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki
oğlu arasında paylaştırmış.
    13 "Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini
toplayıp uzak bir ülkeye gitmiş. Orada sefahat içinde bir yaşam
sürerek varını yoğunu çarçur etmiş. 14 Delikanlı her
şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık
baş göstermiş ve o da yokluk çekmeye başlamış. 15
Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine
girmiş. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yollamış.
16 Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla
karnını doyurmaya can atıyormuş. Ama hiç kimse ona bir
şey vermemiş.
    17 "Aklı başına gelince şöyle demiş:
‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense
burada açlıktan ölüyorum. 18 Kalkıp babamın yanına
döneceğim ve ona, Baba diyeceğim, Tanrı’ya(l) ve sana
karşı günah işledim. 19 Ben artık senin oğlun olarak
anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul
et.’
    20 "Böylece kalkıp babasının yanına dönmüş.
Kendisi daha uzaktayken babası onu görmüş, ona acımış,
koşup boynuna sarılmış ve onu öpmüş. 21 Oğlu ona,
‘Baba’ demiş, ‘Tanrı’ya(l) ve sana karşı günah
işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık
değilim.’
    22 "Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip
ona giydirin!’ demiş. ‘Parmağına bir yüzük takın,
ayaklarına çarık giydirin! 23 Besili danayı getirip kesin, yiyelim
ve eğlenelim. 24 Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama
döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye
başlamışlar.
    25 "Babanın büyük oğlu ise tarladaymış. Gelip eve
yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duymuş. 26
Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye
sormuş.
    27 "O da ona, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim
kavuştuğu için besili danayı kesti’ demiş.
    28-29 "Büyük oğul öfkelenmiş, içeri girmek istememiş.
Babası dışarı çıkıp ona yalvarmış. Ama
o, babasına şöyle cevap vermiş: ‘Bak, bunca yıl senin için
köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan
çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğleneyim
diye hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. 30 Oysa senin malını
fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı
kestin.’
    31 "Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman benim
yanımdasın, neyim varsa senindir’ demiş. 32 ‘Ama sevinip
eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama
döndü; kaybolmuştu, bulundu!’" 



                              Bölüm 16

                            Kurnaz kâhya

    İsa öğrencilerine şunları da anlattı: "Zengin
bir adamın bir kâhyası varmış. Kâhya, efendisinin
mallarını çarçur ediyor diye efendisine ihbar edilmiş. 2
Efendisi kâhyayı çağırıp ona, ‘Nedir bu senin hakkında
duyduklarım? Kâhyalığının hesabını ver.
Çünkü sen artık kâhyalık edemezsin’ demiş.
    3 "Kâhya kendi kendine, ‘Ne yapacağım ben?’ demiş.
‘Efendim kâhyalığı elimden alıyor. Toprak kazmaya gücüm
yetmez, dilenmekten utanırım. 4 Kâhyalıktan kovulduğum
zaman başkaları beni evlerine kabul etsinler diye ne
yapacağımı biliyorum.’
    5 "Böylelikle efendisine borcu olanların hepsini tek tek
yanına çağırmış. Birincisine, ‘Efendime ne kadar
borcun var?’ demiş.
    6 "Adam, ‘Yüz ölçek(m) zeytinyağı’
karşılığını vermiş.
    "Kâhya ona, ‘Borç senedini al ve hemen otur, elli ölçek diye yaz’
demiş.
    7 "Sonra bir başkasına, ‘Senin borcun ne kadar?’
demiş.
    "’Yüz ölçek(n) buğday’ demiş öteki.
    "Ona da, ‘Borç senedini al, seksen ölçek diye yaz’ demiş.
    8 "Efendisi de, dürüst olmayan kâhyayı, akıllıca
davrandığı için övmüş. Gerçekten bu çağın
insanları, kendilerine benzer kişilerle ilişkilerinde,
ışıkta yürüyenlerden(o) daha akıllı oluyorlar. 9 Size
şunu söyleyeyim, dünyanın aldatıcı servetini(ö) kendinize
dost edinmek için kullanın ki, bu servet yok olunca sizi sonsuza dek
kalacak konutlara kabul etsinler.

                       Servet ve güvenilirlik

    10 "Çok küçük bir işte güvenilir olan kişi, büyük işte
de güvenilir olur. Çok küçük bir işte dürüst olmayan kişi, büyük
işte de dürüst olmaz. 11 Dünyanın aldatıcı serveti
konusunda güvenilir değilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder? 12
Başkasının malı konusunda güvenilir değilseniz, kendi
malınız olmak üzere size kim bir şey verir?
    13 "Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret
edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem
Tanrı’ya, hem paraya(p) kulluk edemezsiniz."
    14 Parayı seven Ferisiler bütün bu sözleri duyunca İsa’yla alay
etmeye başladılar. 15 O da onlara şöyle dedi: "Siz insanlar
önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama Tanrı
yüreğinizi biliyor. İnsanların gururlandıkları ne
varsa, Tanrı’ya iğrenç gelir.
    16 "Kutsal Yasa ve peygamberlerin devri Yahya’nın zamanına
dek sürdü. O zamandan bu yana Tanrı’nın Egemenliği müjdeleniyor
ve herkes oraya zorla girmeye çalışıyor. 17 Gök ve yerin ortadan
kalkması, Kutsal Yasa’nın ufacık bir noktasının yok
olmasından daha kolaydır.
    18 "Karısını boşayıp başkasıyla
evlenen her adam zina etmiş olur. Kocasından boşanmış bir
kadınla evlenen de zina etmiş olur.

                       Dilenci ile zengin adam

    19 "Zengin bir adam varmış. Mor renkli ve ince ketenden
giysiler giyer, bolluk içinde her gün eğlenirmiş. 20-21 Buna
karşılık, her tarafı yara içinde olup bu zenginin
kapısının önüne bırakılan Lazar adında yoksul bir
adam, zenginin sofrasından düşen kırıntılarla
karnını doyurmaya can atarmış. Bir yandan da köpekler gelip
onun yaralarını yalarmış.
    22 "Bir gün yoksul adam ölmüş, melekler onu alıp
İbrahim’in yanına götürmüşler. Sonra zengin adam da ölmüş
ve gömülmüş. 23 Ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam
başını kaldırıp uzakta İbrahim’i ve onun
yanında Lazar’ı görmüş. 24 ‘Ey babamız İbrahim,
acı bana!’ diye seslenmiş. ‘Lazar’ı gönder de
parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu
alevlerin içinde azap çekiyorum.’
    25 "İbrahim, ‘Oğlum’ demiş, ‘yaşamın boyunca
senin iyilik payını, Lazar’ın da kötülük payını
aldığını unutma. Şimdiyse o burada teselli ediliyor,
sen de azap çekiyorsun. 26 Üstelik, sizinle bizim aramıza öyle büyük bir
uçurum yerleştirilmiştir ki, ne buradan size geçmek isteyenler
geçebilir, ne de oradan kimse bize geçebilir.’
    27 "Zengin adam şöyle demiş: ‘Öyleyse baba, sana rica
ederim, Lazar’ı babamın evine gönder. 28 Çünkü beş kardeşim
var. Lazar onları uyarsın ki, onlar da bu ıstırap yerine
düşmesinler.’
    29 "İbrahim, ‘Onlarda Musa’nın ve peygamberlerin sözleri
var, onları dinlesinler’ demiş.
    30 "Zengin adam, ‘Hayır, İbrahim baba, dinlemezler!’
demiş. ‘Ancak ölüler arasından biri onlara giderse, tövbe
ederler.’
    31 "İbrahim ona, ‘Eğer Musa ile peygamberleri dinlemezlerse,
ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar’ demiş." 

                              Bölüm 17

                        Günah, iman ve görev
                       (Mat.18:6-7; Mar.9:42)

    İsa öğrencilerine şöyle dedi: "İnsanı günaha
düşüren tuzakların olması kaçınılmazdır. Ama bu
tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline! 2 Böyle bir
kişi bu küçüklerden birini günaha düşüreceğine, boynuna bir
değirmen taşı asılıp denize atılsa, kendisi için
daha iyi olur. 3 Yaşayışınıza dikkat edin!
Kardeşiniz günah işlerse, onu azarlayın; tövbe ederse,
bağışlayın. 4 Günde yedi kez size karşı günah
işler ve yedi kez size geri gelip, ‘Tövbe ediyorum’ derse, onu
bağışlayın."
    5 Elçiler Rab’be, "İmanımızı artır!"
dediler.
    6 Rab şöyle dedi: "Bir hardal tanesi kadar imanınız
olsa, şu dut ağacına, ‘Kökünden sökül ve denizin içine dikil’
dersiniz ve o da sözünüzü dinler.
    7 "Hangi birinizin çift süren ya da çobanlık eden bir kölesi olur
da, tarladan dönüşünde ona, ‘Çabuk gel, sofraya otur’ der? 8 Tersine ona,
‘Yemeğimi hazırla, kuşağını bağla ve ben
yiyip içerken bana hizmet et. Ondan sonra da sen yiyip içersin’ demez mi? 9
Kendisine verdiği buyrukları yerine getirdi diye köleye teşekkür
eder mi hiç? 10 Siz de böylece, size verilen buyrukların hepsini yerine
getirdikten sonra, ‘Biz değersiz kullarız; sadece yapmamız
gerekeni yaptık’ deyin."

                             On cüzamlı*

    11 Kudüs’e doğru yoluna devam eden İsa, Samiriye ile Celile
arasındaki sınır bölgesinden geçiyordu. 12-13 Köyün birine
girdiği sırada, cüzamlı on adam O’nu karşıladı.
Bunlar uzakta durarak, "İsa, Efendimiz, acı halimize!" diye
seslendiler.
    14 İsa onları görünce, "Gidin, kâhinlere görünün" dedi.
Adamlar yolda giderken cüzamdan temizlendiler. 15-16 Onlardan biri,
iyileştiğini görünce yüksek sesle Tanrı’yı yücelterek geri
döndü, yüzüstü İsa’nın ayaklarına kapanıp O’na teşekkür
etti. Bu adam Samiriyeliydi.
    17 İsa, "İyileşenler on kişi değil
miydi?" diye sordu. "Diğer dokuzu nerede? 18 Tanrı’yı
yüceltmek için bu yabancıdan başka geri dönen olmadı
mı?" 19 Sonra adama, "Ayağa kalk, git" dedi. "İmanın
seni kurtardı."

               Tanrı’nın Egemenliği ne zaman gelecek?
                        (Mat.24:23-28, 37-41)

    20 Ferisiler İsa’ya, "Tanrı’nın Egemenliği ne
zaman gelecek?" diye sordular.
    İsa onlara şöyle cevap verdi: "Tanrı’nın
Egemenliği gözle görülür bir şekilde gelmez. 21 İnsanlar da,
‘İşte burada’ ya da, ‘İşte şurada’ demeyecekler. Çünkü
Tanrı’nın Egemenliği içinizdedir."
    22 İsa öğrencilerine şöyle dedi: "Öyle günler gelecek
ki, siz İnsanoğlu’nun günlerinden birini görmeyi özleyeceksiniz, ama
görmeyeceksiniz. 23 İnsanlar size, ‘İşte orada’, ‘İşte
burada’ diyecekler. Gitmeyin, onların arkasından koşmayın.
24 Şimşek çakıp göğü bir ucundan öbür ucuna dek nasıl
aydınlatırsa, İnsanoğlu kendi gününde öyle olacaktır.
25 Ama önce O’nun çok acı çekmesi ve bu kuşak tarafından
reddedilmesi gerekir.
    26 "Nuh’un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu’nun
günlerinde de öyle olacak. 27 Nuh’un gemiye bindiği güne dek insanlar
yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Sonra tufan gelip hepsini yok
etti. 28 Lut’un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip
içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. 29 Ama
Lut’un Sodom’dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt
yağdı ve hepsini yok etti.
    30 "İnsanoğlu’nun ortaya çıkacağı gün durum
aynı olacaktır. 31 O gün damda olan, evdeki eşyalarını
almak üzere aşağı inmesin. Tarlada olan da geri dönmesin. 32
Lut’un karısını hatırlayın! 33 Canını
esirgemek isteyen onu yitirecek. Canını yitiren ise onu
yaşatacaktır. 34 Size şunu söyleyeyim, o gece aynı yatakta
olan iki kişiden biri alınacak, öbürü bırakılacak. 35-36
Birlikte buğday öğüten iki kadından biri alınacak, öbürü
bırakılacak.(r)
    37 Onlar İsa’ya, "Bu olaylar nerede olacak, Rab?" diye
sordular.
    O da onlara, "Leş neredeyse, akbabalar da oraya
üşüşecek" dedi. 

                              Bölüm 18

                             Sürekli dua

    1-2 İsa öğrencilerine, hiç usanmadan, her zaman dua etmeleri
gerektiğini belirten şu benzetmeyi anlattı: "Kentin birinde
Tanrı’dan korkmayan, insana saygı duymayan bir yargıç
varmış. 3 Yine o kentte bir dul kadın varmış.
Yargıca sürekli gidip, ‘Davacı olduğum kişiden
hakkımı al’ diyormuş.
    4-5 "Yargıç bir süre ilgisiz kalmış. Ama sonunda kendi
kendine, ‘Ben her ne kadar Tanrı’dan korkmaz, insana saygı duymazsam
da, bu dul kadın beni rahatsız ettiği için onun
hakkını alacağım. Yoksa tekrar tekrar gelip beni
canımdan bezdirecek’ demiş."
    6 Rab şöyle devam etti: "Adaletsiz yargıcın ne
söylediğini duydunuz. 7 Tanrı da, gece gündüz kendisine yakaran
seçilmişlerinin hakkını almayacak mı? Onları çok
bekletecek mi? 8 Size şunu söyleyeyim, onların hakkını tez
alacaktır. Ama İnsanoğlu geldiği zaman acaba yeryüzünde
iman bulacak mı?"

                      Ferisi ve vergi görevlisi

    9-10 Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden
bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı:
"Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere
tapınağa çıkmış. 11 Ferisi ayakta dikilip kendi
kendine şöyle dua etmiş: ‘Tanrım, diğer insanlar gibi
soyguncu, hak yiyici ve zina edici olmadığım için, hatta şu
vergi görevlisi gibi olmadığım için sana şükrederim. 12
Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın
ondalığını veriyorum.’
    13 "Vergi görevlisi ise uzakta durmuş, gözlerini göğe
doğru kaldırmak bile istemiyor, ancak göğsünü döverek,
‘Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyormuş.
    14 "Size şunu söyleyeyim, Ferisi’den çok, bu adam
aklanmış olarak evine dönmüş. Çünkü kendini yücelten herkes
alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir."

                    İsa küçük çocukları kutsuyor
                    (Mat.19:13-15; Mar.10:13-16)

    15 Bazıları İsa’ya küçük çocukları da getiriyor, onlara
dokunmasını istiyorlardı. Bunu gören öğrenciler onları
azarladılar. 16 Ama İsa çocukları yanına
çağırarak, "Bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara
engel olmayın!" dedi. "Çünkü Tanrı’nın Egemenliği
böylelerinindir. 17 Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın
Egemenliğini bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla
giremez."

                      Zenginlik ve sonsuz yaşam
                    (Mat.19:16-30; Mar.10:17-31)

    18 İleri gelenlerden biri İsa’ya, "İyi öğretmenim,
sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye
sordu.
    19 İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi. "İyi
olan tek biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını
biliyorsun: ‘Zina etme, adam öldürme, hırsızlık yapma, yalan
yere tanıklık etme, annene babana saygı göster.’"
    21 "Bunların hepsini gençliğimden beri yerine
getiriyorum" dedi adam.
    22 İsa bunu duyunca ona, "Hâlâ bir eksiğin var" dedi.
"Neyin varsa hepsini sat, parasını yoksullara dağıt;
böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle."
    23 Adam bu sözleri duyunca çok üzüldü. Çünkü son derece zengindi. 24 Onun
üzüntüsünü gören İsa, "Varlıklı kişilerin Tanrı
Egemenliğine girmesi ne kadar güç!" dedi. 25 "Nitekim devenin
iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine
girmesinden daha kolaydır."
    26 Bunu işitenler, "Öyleyse kim kurtulabilir?"
dediler.
    27 İsa, "İnsanlar için imkânsız olan, Tanrı için
mümkündür" dedi.
    28 Petrus, "Bak, biz her şeyimizi bırakıp senin
ardından geldik" dedi.
    29-30 İsa onlara şöyle dedi: "Size doğrusunu
söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği uğruna evini,
karısını, kardeşlerini, anne babasını ya da
çocuklarını bırakıp da bu çağda bunların kat kat
fazlasına ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç
kimse yoktur."

              İsa, ölüp dirileceğini yeniden bildiriyor
                    (Mat.20:17-19; Mar.10:32-34)

    31 İsa, Onikileri bir yana çekip onlara şöyle dedi:
"Şimdi Kudüs’e gidiyoruz. Peygamberlerin İnsanoğlu’yla
ilgili yazdıklarının tümü yerine gelecektir. 32-33 O, diğer
uluslara teslim edilecek. O’nunla alay edecek, O’na hakaret edecekler; üzerine
tükürecek ve O’nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, üçüncü gün
dirilecek."
    34 Öğrenciler bu sözlerden hiçbir şey anlamadılar. Bu sözlerin
anlamı onlardan gizlenmişti ve anlatılanları
kavrayamıyorlardı.

                     Bir körün gözleri açılıyor
                    (Mat.20:29-34; Mar.10:46-52)

    35 İsa Eriha’ya yaklaşırken kör bir adam yol kenarında
oturmuş dileniyordu. 36 Adam oradan geçen kalabalığı
duyunca, "Ne oluyor?" diye sordu.
    37 Ona, "Nasıralı İsa geçiyor" diye
açıklamada bulundular.
    38 O da, "Ey Davut Oğlu İsa, halime acı!" diye
bağırdı. 39 Önden gidenler onu azarlayarak susturmak istedilerse
de o, "Ey Davut Oğlu, halime acı!" diyerek daha çok
bağırdı.
    40-41 İsa durdu, adamın kendisine getirilmesini buyurdu. Adam
yaklaşınca İsa ona, "Senin için ne yapmamı
istiyorsun?" diye sordu.
    O da, "Rab, gözlerim görsün" dedi.
    42 İsa ona, "Gözlerin görsün" dedi. "İmanın
seni kurtardı." 43 Adam o anda yeniden görmeye başladı ve
Tanrı’yı yücelterek İsa’nın ardından gitti. Bunu gören
bütün halk Tanrı’ya övgüler sundu. 

                              Bölüm 19

                            İsa ile Zakay

    İsa Eriha’ya girmiş kentin içinden geçiyordu. 2 Orada vergi
görevlilerinin başı olan, Zakay adında zengin bir adam
vardı. 3 İsa’nın kim olduğunu görmek istiyor, ama boyu
kısa olduğu için kalabalık yüzünden göremiyordu. 4
İsa’yı görebilmek için ileriye koşup bir yabani incir
ağacına tırmandı. Çünkü İsa oradan geçecekti.
    5 İsa oraya varınca yukarı bakıp ona, "Zakay,
çabuk aşağı in!" dedi. "Bugün senin evinde kalmam
gerek." 6 Zakay hızla aşağı indi ve sevinç içinde
İsa’yı evine buyur etti.
    7 Bunu görenlerin hepsi söylenmeye başladı: "Gidip günahkâr
birine konuk oldu!" dediler.
    8 Ama Zakay ayağa kalkıp Rab’be şöyle dedi: "Rab,
işte malımın yarısını yoksullara veriyorum. Bir
kimseden haksızlıkla bir şey aldımsa, dört katını
geri vereceğim."
    9 İsa dedi ki, "Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu. Çünkü bu
adam da İbrahim’in bir oğludur. 10 Nitekim İnsanoğlu,
kaybolmuş olanı arayıp kurtarmak için geldi."

                         Güvenilirlik sınavı
                           (Mat.25:14-30)

    11 Oradakiler bu sözleri dinlerken İsa konuşmasını bir
benzetmeyle sürdürdü. Çünkü Kudüs’e yaklaşmıştı ve onlar,
Tanrı’nın Egemenliğinin hemen ortaya
çıkacağını sanıyorlardı. 12 Bu nedenle İsa
şöyle dedi: "Soylu bir adam, kral atanıp dönmek üzere uzak bir
ülkeye gitmiş. 13 Gitmeden önce kölelerinden onunu çağırıp
onlara birer mina* vermiş. ‘Ben dönünceye dek bu paraları
işletin’ demiş.
    14 "Ne var ki, ülkesinin halkı adamdan nefret ediyormuş.
Arkasından temsilciler göndererek, ‘Bu adamın üzerimize kral
olmasını istemiyoruz’ diye haber iletmişler.
    15 "Adam kral atanmış olarak geri döndüğünde,
parayı vermiş olduğu köleleri çağırtıp ne
kazandıklarını öğrenmek istemiş. 16 Birincisi
gelmiş, ‘Efendimiz’ demiş, ‘senin bir minan on mina daha
kazandı.’
    17 "Efendisi ona, ‘Aferin, iyi köle’ demiş. ‘Çok küçük bir
işte güvenilir olduğunu gösterdiğin için sen on kent üzerinde
yetkili olacaksın.’
    18 "İkincisi gelip, ‘Efendimiz, senin bir minan beş mina
daha kazandı’ demiş.
    19 "Efendisi ona da, ‘Sen beş kent üzerinde yetkili
olacaksın’ demiş.
    20 "Bir diğeri gelmiş, ‘Efendimiz’ demiş, ‘işte
senin minan! Onu bir mendile sarıp sakladım. 21 Çünkü senden korktum,
sert adamsın; kendinden koymadığını alır,
ekmediğini biçersin.’
    22 "Efendisi ona, ‘Ey kötü köle, seni kendi ağzından
çıkan sözle yargılayacağım’ demiş. ‘Kendinden
koymadığını alan, ekmediğini biçen sert bir adam
olduğumu biliyordun ha? 23 Öyleyse neden paramı faizcilere vermedin?
Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım.’
    24 "Sonra çevrede duranlara, ‘Elindeki minayı alın, on
minası olana verin’ demiş.
    25 "Ona, ‘Efendimiz’ demişler, ‘onun zaten on minası
var!’
    26 "O da, ‘Size şunu söyleyeyim, kimde varsa ona daha çok
verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak’
demiş. 27 ‘Üzerlerine kral olmamı istemeyen bu düşmanlarıma
gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde kılıçtan
geçirin!’"

                       İsa’nın Kudüs’e girişi
               (Mat.21:1-11; Mar.11:1-11; Yu.12:12-19)

    28 İsa, bu sözleri söyledikten sonra önden yürüyerek Kudüs’e
doğru ilerledi. 29-30 Zeytin dağının yamacında bulunan
Beytfacı ile Beytanya’ya yaklaştığında
öğrencilerinden ikisini şu sözlerle köye gönderdi:
"Karşıdaki köye gidin. Köye girince, üzerine daha hiç kimsenin
binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu
çözüp bana getirin. 31 Biri size, ‘Onu niçin çözüyorsunuz?’ diye sorarsa,
‘Rab’bin ona ihtiyacı var’ dersiniz."
    32 Gönderilen öğrenciler gittiler, her şeyi İsa’nın
kendilerine anlattığı gibi buldular. 33 Sıpayı
çözerlerken hayvanın sahipleri onlara, ‘Sıpayı niye
çözüyorsunuz?" dediler.
    34 Onlar da, "Rab’bin ona ihtiyacı var"
karşılığını verdiler.
    35 Sıpayı İsa’ya getirdiler, üzerine kendi giysilerini
atarak İsa’yı üstüne bindirdiler. 36 İsa ilerlerken halk,
giysilerini yola seriyordu. 37 İsa Zeytin dağından
aşağı inen yola yaklaştığı sırada,
öğrencilerinden oluşan kalabalığın tümü, görmüş
oldukları bütün mucizelerden ötürü, sevinç içinde yüksek sesle
Tanrı’yı övmeye başladılar.

     38 "Rab’bin adıyla gelen Kral’a övgüler olsun!
      Gökte esenlik, en yücelerde yücelik olsun!" diyorlardı.

    39 Kalabalığın içinden bazı Ferisiler O’na,
"Öğretmen, öğrencilerini azarla!" dediler.
    40 İsa, "Size şunu söyleyeyim, bunlar susacak olsa,
taşlar bağıracaktır!" diye karşılık verdi.

                       İsa, Kudüs için ağlıyor

    41 İsa Kudüs’e yaklaşıp kenti görünce orası için
ağladı. 42 "Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu
bilseydin" dedi. "Ama bu şimdi senin gözlerinden
gizlenmiştir. 43 Senin için öyle günler gelecek ki, düşmanların
seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yandan
sıkıştıracaklar. 44 Seni ve sende oturan
çocuklarını yere çalacak, sende taş üstünde taş
bırakmayacaklar. Çünkü Tanrı’nın senin yardımına
geldiği zamanı farketmedin."

                  İsa satıcıları tapınaktan
kovuyor
              (Mat.21:12-17; Mar.11:15-19; Yu.2:12-22)

    45 Sonra İsa tapınağa girerek satıcıları
dışarı kovmaya başladı. 46 Onlara, "’Benim evim
dua evi olacak’ diye yazılmıştır. Ama siz burayı
haydut inine çevirdiniz" dedi.
    47-48 İsa her gün tapınakta ders veriyordu. Başkâhinler, din
bilginleri ve halkın ileri gelenleri ise O’nu yok etmek istiyor, ama bunu
nasıl yapacaklarını kestiremiyorlardı. Çünkü bütün halk
O’nu can kulağıyla dinliyordu. 

                              Bölüm 20

                           İsa’nın yetkisi
                    (Mat.21:23-27; Mar.11:27-33)

    O günlerden birinde, İsa tapınakta halka ders verip Müjde’yi
duyururken, başkâhinler ve din bilginleri, ihtiyarlarla birlikte
çıkageldiler. 2 O’na, "Söyle bize, bunları hangi yetkiyle
yapıyorsun? Bu yetkiyi sana kim verdi?" diye sordular.
    3-4 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Ben de size bir soru soracağım. Söyleyin bana, Yahya’nın
vaftiz etme yetkisi Tanrı’dan(s) mıydı, insanlardan
mıydı?"
    5 Bunu aralarında şöyle tartıştılar:
"’Tanrı’dan’ dersek, ‘Ona niçin inanmadınız?’ diyecek. 6
Yok eğer ‘İnsanlardan’ dersek, bütün halk bizi taşa tutacak.
Çünkü Yahya’nın peygamber olduğuna
inanmışlardır."
    7 "Nereden olduğunu bilmiyoruz" cevabını verdiler.
    8 İsa da onlara, "Ben de size bunları hangi yetkiyle
yaptığımı söylemeyeceğim" dedi. 

                      Bağ kiracıları benzetmesi
                     (Mat.21:33-46; Mar.12:1-12)

    9 İsa sözüne devam ederek halka şu benzetmeyi anlattı:
"Adamın biri bağ dikmiş ve bunu bağcılara
kiralayıp uzun bir süre için yolculuğa çıkmış. 10
Mevsimi gelince, bağın ürününden kendisine düşen payı
vermeleri için bağcılara bir köle yollamış. Ama
bağcılar köleyi dövmüş ve eli boş göndermişler. 11
Bağ sahibi başka bir köle daha yollamış. Bağcılar
onu da dövüp aşağılamış ve eli boş
göndermişler. 12 Adam bir üçüncüsünü yollamış,
bağcılar onu da yaralayıp kovmuşlar.
    13 "Bağın sahibi, ‘Ne yapsam ki?’ demiş. ‘Sevgili
oğlumu göndereyim. Belki onu sayarlar.’
    14 "Ama bağcılar onu görünce aralarında şöyle
konuşmuşlar: ‘Mirasçı bu; onu öldürelim de miras bize
kalsın.’ 15 Böylece, onu bağdan dışarı atıp
öldürmüşler.
    "Bu durumda bağın sahibi onlara ne yapacak? 16 Gelip o
bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına
verecek."
    Halk bunu duyunca, "Tanrı korusun!" dedi.
    17 İsa gözlerini onlara dikip şöyle dedi: "Öyleyse Kutsal
Yazılardaki şu sözün anlamı nedir?

        ‘Yapıcıların reddettiği taş,
      işte köşenin baş taşı oldu.’  18 O
taşın üzerine düşen herkes paramparça olacak, taş da kimin
üzerine düşerse onu ezip toz edecek."
    19 İsa’nın bu benzetmeyi kendilerine karşı
anlattığını farkeden din bilginleriyle başkâhinler
O’nu o anda yakalamak istediler, ama halkın tepkisinden korktular.

                       Sezar’ın hakkı Sezar’a
                    (Mat.22:15-22; Mar.12:13-17)

    20 İsa’yı dikkatle gözleyerek O’na, kendilerini doğru
kişilermiş gibi gösteren muhbirler gönderdiler. O’nu,
söyleyeceği bir sözle tuzağa düşürmek ve böylelikle valinin
yetki ve yargısına teslim etmek istiyorlardı. 21-22 Muhbirler
O’na, "Öğretmenimiz, senin doğru olanı söyleyip
öğrettiğini, insanlar arasında ayrım yapmaksızın
Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. Sezar’a vergi
vermemiz Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil mi?" diye sordular.
    23-24 Onların hilesini anlayan İsa onlara, "Bana bir dinar*
gösterin" dedi. "Üzerindeki resim ve yazı kimin?"
    "Sezar’ın" dediler.
    25 O da onlara, "Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a,
Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya verin" dedi.
    26 Onlar İsa’yı, halkın önünde söylediği sözlerle
tuzağa düşüremediler. Verdiği cevaba şaşarak susup
kaldılar.

                        Dirilişle ilgili soru
                    (Mat.22:23-33; Mar.12:18-27)

    27-28 Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen
Sadukilerden bazıları İsa’ya gelip şunu sordular:
"Öğretmenimiz,  Musa yazılarında bize şöyle
buyurmuştur: ‘Eğer bir adamın evli olan kardeşi çocuksuz
ölürse, o adam ölenin karısını alıp soyunu sürdürsün.’ 29
Yedi kardeş vardı. Birincisi kendine bir eş aldı, ama
çocuksuz öldü. 30-31 İkincisi de, üçüncüsü de kadını
aldılar; ve böylece kardeşlerin yedisi de çocuk bırakmadan öldü.
32 Son olarak kadın da öldü. 33 Buna göre, diriliş günü kadın
bunlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onunla evlendi."
    34 İsa onlara şöyle dedi: "Bu çağın insanları
evlenip evlendirilirler. 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine
erişmeye layık görülenler ne evlenir, ne evlendirilir. 36 Bir daha
ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve dirilişin
çocukları olarak Tanrı’nın çocuklarıdırlar. 37 Musa
bile alevlenen çalıyla ilgili bölümde Rab için, ‘İbrahim’in
Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakub’un
Tanrısı’ deyimini kullanarak ölülerin dirileceğine işaret
etmişti. 38 Tanrı ölülerin değil, yaşayanların
Tanrısıdır. Çünkü O’na göre bütün insanlar
yaşamaktadır."
    39-40 Artık O’na başka soru sormaya cesaret edemeyen din
bilginlerinden bazıları, "Öğretmenimiz, güzel
konuştun" dediler.

                          Mesih kimin oğlu?
                    (Mat.22:41-46; Mar.12:35-37)

    41 İsa onlara şöyle dedi: "Nasıl oluyor da, ‘Mesih
Davud’un Oğludur’ diyorlar? 42-43 Çünkü Davud’un kendisi Mezmurlar
kitabında şöyle diyor:

        ‘Rab Rabbime dedi ki,
         Ben düşmanlarını
         senin ayaklarının altına serinceye dek(ş)
         sağımda otur.’ 

44 Davut O’ndan ‘Rab’ diye söz ettiğine göre, O nasıl Davud’un
Oğlu olur?"
    45-46 Bütün halk dinlerken İsa öğrencilerine şöyle dedi:
"Uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan hoşlanan, meydanlarda
selamlanmaya, havralarda en seçkin yerlere, şölenlerde baş
köşelere kurulmaya bayılan din bilginlerinden sakının. 47
Dul kadınların malını mülkünü yiyen, gösteriş için
uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha da ağır
olacaktır." 

                              Bölüm 21

                         Dul kadının bağışı
                           (Mar.12:41-44)

    İsa başını kaldırdı ve bağış
kutusuna bağışlarını atan zenginleri gördü. 2-3 Fakir
bir dul kadının da oraya iki bakır para*
attığını görünce, "Size gerçeği söyleyeyim"
dedi, "bu yoksul dul kadın herkesten daha çok verdi. 4 Çünkü
bunların hepsi kutuya, zenginliklerinden artanı attılar. Bu
kadın ise yoksulluğuna rağmen, geçinmek için elinde ne varsa
hepsini verdi."

                          Sonun belirtileri
                     (Mat.24:1-35; Mar.13:1-31)

    5-6 Bazı kişiler tapınağın nasıl güzel
taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz edince İsa,
"Burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş üstünde
taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" dedi.
    7 Onlar da O’na, "Peki, öğretmenimiz, bu dediklerin ne zaman
olacak? Bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne
olacak?" diye sordular.
    8 İsa, "Sakın sizi saptırmasınlar" dedi.
"Birçokları, ‘Ben O’yum’ ve ‘Zaman yaklaştı’ diyerek benim
adımla gelecekler. Onların ardından gitmeyin. 9 Savaş ve
isyan haberleri duyunca korkmayın. Önce bunların olması gerek.
Ama son hemen gelmez."
    10 Sonra onlara şöyle dedi: "Ulus ulusa, devlet devlete
savaş açacak. 11 Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve
salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü
belirtiler olacak.
    12 "Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp size
zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim
adımdan ötürü kralların ve valilerin önüne çıkarılacaksınız.
13 Bu size, tanıklık etme fırsatı olacak. 14 Buna göre
kendinizi nasıl savunacağınızı önceden
düşünmemekte kararlı olun. 15 Çünkü ben size öyle bir konuşma
yeteneği, öyle bir bilgelik vereceğim ki, size karşı
çıkanların hiçbiri buna karşı direnemeyecek, bir şey
diyemeyecek. 16 Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve
dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı
öldürtecekler. 17 Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. 18 Ne
var ki, başınızın saçlarından bir tel bile yok
olmayacaktır. 19 Dayanmakla kendinizi kurtaracaksınız.
    20 "Kudüs’ün ordular tarafından
kuşatıldığını görünce bilin ki, kentin
yıkılacağı zaman yaklaşmıştır. 21 O
zaman Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsınlar, kentte olanlar
dışarı çıksınlar, tarlalarda bulunanlar da kente
girmesinler. 22 Çünkü o günler, yazılmış olanların tümünün
gerçekleşeceği ceza günleridir. 23 O günlerde gebe olan, çocuk
emziren kadınların vay haline! Çünkü ülkenin üzerine büyük
sıkıntı gelecek ve bu halk gazaba uğrayacaktır. 24
Kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak tüm uluslar arasına
sürülecekler. Kudüs, diğer ulusların dönemleri tamamlanıncaya
dek bunların ayakları altında çiğnenecektir.
    25 "Güneşte, ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek.
Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan
şaşkına dönecek, dehşete düşecekler. 26 Dünyanın
üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacaklar. Çünkü
göksel güçler sarsılacak. 27 O zaman İnsanoğlu’nun bulut içinde
büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. 28 Bu olaylar gerçekleşmeye
başlayınca doğrulun ve başlarınızı
kaldırın. Çünkü kurtuluşunuz yakın demektir."
    29 İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: "İncir
ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın. 30 Bunların
yapraklandığını gördüğünüz zaman yaz mevsiminin pek
yakın olduğunu kendiliğinizden anlıyorsunuz. 31 Aynı
şekilde, bu olayların gerçekleştiğini görünce bilin ki,
Tanrı’nın Egemenliği yakındır. 32 Size doğrusunu
söyleyeyim, bütün bunlar olmadan, bu kuşak(t) ortadan kalkmayacak. 33 Gök
ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan
kalkmayacaktır.
    34-35 "Kendinize dikkat edin! Yürekleriniz sefahat, sarhoşluk ve
bu yaşamın kaygılarıyla ağırlaşmasın. O
Gün*, üzerinize bir tuzak gibi aniden inmesin. Çünkü o Gün bütün yeryüzünde
yaşayan herkesin üzerine gelecektir. 36 Her an uyanık durun,
gerçekleşmek üzere olan bütün bu olaylardan kurtulabilmek ve
İnsanoğlu’nun önünde ayakta durabilmek için dua edin."
    37 İsa gündüz tapınakta ders veriyor, geceleri ise kentten
dışarı çıkıp Zeytin dağında
sabahlıyordu. 38 Sabah erkenden bütün halk O’nu tapınakta dinlemek
için O’na akın ediyordu. 

                              Bölüm 22

                     Yahuda, İsa’yı ele veriyor
                (Mat.26:1-5; Mar.14:1-2; Yu.11:45-53)

    Fısıh* denilen Mayasız Ekmek bayramı*
yaklaşmıştı. 2 Başkâhinlerle din bilginleri
İsa’yı ortadan kaldırmak için bir yol arıyor, ama halktan
korkuyorlardı. 3 Şeytan, Onikilerden* biri olup İskariyot diye
adlandırılan Yahuda’nın yüreğine girdi. 4 Yahuda gitti,
başkâhinler ve tapınak koruyucularının komutanlarıyla
İsa’yı nasıl ele verebileceğini görüştü. 5 Onlar buna
sevindiler ve kendisine para vermeye razı oldular. 6 Bunu kabul eden
Yahuda, kalabalığın olmadığı bir zamanda
İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

                            Fısıh yemeği  
          (Mat.26:17-35; Mar.14:12-31; Yu.13:21-30, 36-38; I Kor.11:23-25)

    7 Fısıh kurbanının kesilmesi gereken Mayasız Ekmek
günü geldi. 8 İsa, Petrus’la Yuhanna’yı şu sözlerle önden
gönderdi: "Gidin, Fısıh yemeğini yiyebilmemiz için
hazırlık yapın."
    9 O’na, "Nerede hazırlık yapmamızı istersin?"
diye sordular.
    10-11 İsa onlara, "Bakın" dedi, "kente
girdiğinizde karşınıza su testisi taşıyan bir
adam çıkacak. Adamı, gideceği eve kadar izleyin ve evin sahibine
şöyle deyin: ‘Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh
yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede? diye soruyor.’ 12 Ev
sahibi size, üst katta, döşenmiş büyük bir oda gösterecek. Orada
hazırlık yapın."
    13 Onlar da gittiler, her şeyi İsa’nın kendilerine
söylemiş olduğu gibi buldular ve Fısıh yemeği için
hazırlık yaptılar.
    14-15 Yemek saati gelince İsa, elçileriyle birlikte sofraya oturdu ve
onlara şöyle dedi: "Ben acı çekmeden önce bu Fısıh
yemeğini sizinle birlikte yemeyi çok arzulamıştım. 16 Size
şunu söyleyeyim, Fısıh yemeğini, Tanrı’nın
Egemenliğinde yetkinliğe erişeceği(u) zamana dek, bir daha
yemeyeceğim."
    17 Sonra kâseyi alarak şükretti ve, "Bunu alın,
aranızda paylaşın" dedi. 18 "Size şunu
söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği gelene dek, asmanın
ürününden bir daha içmeyeceğim."
    19 Sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara
verdi. "Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir. Beni anmak
için böyle yapın" dedi.
    20 Aynı şekilde, yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi:
"Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla
gerçekleşen yeni antlaşmadır. 21 Ama beni ele verecek olan
kişinin eli şu anda benimkiyle birlikte sofradadır. 22
İnsanoğlu, belirlenmiş olan yoldan gidiyor. Ama O’nu ele veren
adamın vay haline!" 23 Elçiler, içlerinden hangisinin bunu
yapacağını kendi aralarında soruşturmaya
başladılar.
    24 Aralarında ayrıca hangisinin en büyük
sayılacağı konusunda bir çekişme oldu. 25 İsa onlara,
"Ulusların kralları, kendi uluslarını egemenlik
hırsıyla yönetirler. İleri gelenleri de kendilerine iyiliksever
unvanını yakıştırırlar" dedi. 26 "Ama
siz böyle olmayacaksınız. Aranızda en büyük olan, en küçük gibi
olsun; yöneten de hizmet eden gibi olsun. 27 Hangisi daha büyük, sofrada oturan
mı, hizmet eden mi? Sofrada oturan değil mi? Oysa ben aranızda
hizmet eden biri gibi oldum. 28 Sınandığım zamanlarda
benimle birlikte dayanmış olanlar sizlersiniz. 29 Babam bana
nasıl bir egemenlik verdiyse, ben de size bir egemenlik veriyorum. 30 Öyle
ki, egemenliğimde benim soframda yiyip içesiniz ve tahtlar üzerinde oturarak
İsrail’in on iki oymağını
yargılayasınız.
    31 "Simun, Simun, Şeytan sizleri buğday gibi kalburdan
geçirmek için izin almıştır. 32 Ama ben, imanını
yitirmeyesin diye senin için dua ettim. Geri döndüğün zaman
kardeşlerini güçlendir."
    33 Simun İsa’ya, "Rab, ben seninle birlikte zindana da, ölüme de
gitmeye hazırım" dedi.
    34 İsa, "Sana şunu söyleyeyim, Petrus, bu gece horoz ötmeden
sen beni tanıdığını üç kez inkâr edeceksin"
dedi.
    35 Sonra İsa onlara, "Ben sizi kesesiz, torbasız ve
çarıksız gönderdiğim zaman, herhangi bir eksiğiniz oldu
mu?" dedi.
    "Hiçbir eksiğimiz olmadı" dediler.
    36 O da onlara, "Şimdi ise kesesi olan onu yanına
alsın, torbası olan da onu alsın" dedi.
"Kılıcı olmayan, abasını satıp bir
kılıç alsın. 37 Size şunu söyleyeyim,
yazılmış olan şu sözün bende yerine gelmesi gerektir: ‘O,
suçlularla bir sayıldı.’ Gerçekten de benimle ilgili
yazılmış olanlar yerine gelmektedir."
    38 "Rab, işte burada iki kılıç var" dediler.
    O da onlara, "Yeter!" dedi.

                        Zeytin dağındaki dua
                    (Mat.26:36-46; Mar.14:32-42)

    39 İsa dışarı çıktı, her zamanki gibi Zeytin
dağına gitti. Öğrenciler de O’nun ardından gittiler. 40
Oraya varınca İsa onlara, "Dua edin ki
ayartılmayasınız" dedi. 41-42 Onlardan bir taş
atımı kadar uzaklaştı ve diz çökerek şöyle dua etti:
"Baba, senin isteğine uygunsa, bu kâseyi benden uzaklaştır.
Yine de benim değil, senin istediğin olsun." 43 Gökten bir melek
İsa’ya görünerek O’nu güçlendirdi. 44 Derin bir acı içinde olan
İsa daha hararetle dua etti. Teri, toprağa düşen kan
damlalarına benziyordu.
    45 İsa duadan kalkıp öğrencilerin yanına dönünce
onları üzüntüden uyumuş buldu. 46 Onlara, "Niçin
uyuyorsunuz?" dedi. "Kalkıp dua edin ki
ayartılmayasınız."

                          İsa tutuklanıyor
              (Mat.26:47-68; Mar.14:43-50; Yu.18:3-12)

    47-48 İsa daha konuşurken bir kalabalık çıkageldi.
Onikilerden* biri, Yahuda adındaki kişi, kalabalığa öncülük
ediyordu. İsa’yı öpmek üzere yaklaşınca İsa ona,
"Yahuda" dedi, "İnsanoğlu’nu bir öpücükle mi ele
veriyorsun?"
    49 İsa’nın çevresindekiler olacakları anlayınca,
"Rab, kılıçla vuralım mı?" dediler. 50
İçlerinden biri başkâhinin kölesine vurarak sağ
kulağını uçurdu.
    51 Ama İsa, "Bırakın, yeter!" dedi, ve kölenin
kulağına dokunarak onu iyileştirdi.
    52 İsa, üzerine yürüyen başkâhinler, tapınak
koruyucularının komutanları ve ihtiyarlara şöyle dedi:
"Bir haydudun peşindeymiş gibi, kılıç ve sopalarla
mı geldiniz? 53 Her gün tapınakta sizinle birlikteydim, bana el
sürmediniz. Ama bu saat sizindir, karanlığın egemen olduğu
saattir."
    54 İsa’yı tutukladılar, alıp başkâhinin evine
götürdüler. Petrus ise onları uzaktan izliyordu. 55 Avlunun ortasında
ateş yakıp çevresinde oturduklarında Petrus da gelip onlarla
birlikte oturdu. 56 Bir hizmetçi kız ateşin
ışığında oturan Petrus’u gördü. Onu dikkatle süzerek,
"Bu da O’nunla birlikteydi" dedi.
    57 Ama Petrus, "Kadın, ben O’nu tanımıyorum" diye
inkâr etti.
    58 Biraz sonra onu gören başka biri, "Sen de onlardansın"
dedi.
    Petrus, "Be adam, onlardan değilim" dedi.
    59 Yaklaşık bir saat sonra yine başka biri, "Gerçekten
bu da O’nunla birlikteydi" diye ısrar etti. "Çünkü
Celilelidir."
    60 Petrus, "Sen ne diyorsun be adam, anlamıyorum!" dedi. Tam
o anda, Petrus daha konuşurken horoz öttü. 61-62 Rab arkasına dönüp
Petrus’a baktı. O zaman Petrus, Rab’bin kendisine, "Bu gece horoz
ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin" dediğini hatırladı
ve dışarı çıkıp acı acı
ağladı.
    63 İsa’yı göz altında tutan adamlar O’nunla alay ediyor,
O’nu dövüyorlardı. 64 Gözlerini bağlayıp,
"Peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?" diye 
soruyorlardı. 65 Ve kendisine daha bir sürü küfür
yağdırdılar.



                     İsa Yüksek Kurul’un önünde
              (Mat.26:59-66; Mar.14:55-64; Yu.18:19-24)

    66 Gün doğunca halkın ihtiyarları, başkâhinler ve din
bilginleri toplandılar. İsa, bunlardan oluşan Yüksek Kurul’un
önüne çıkarıldı. 67 O’na, "Sen Mesih isen, söyle bize"
dediler.
    İsa onlara şöyle dedi: "Size söylesem,
inanmazsınız. 68 Size soru sorsam, cevap vermezsiniz. 69 Ne var ki,
bundan böyle İnsanoğlu, kudretli Tanrı’nın
sağında oturacaktır."
    70 Onların hepsi, "Yani, sen Tanrı’nın Oğlu
musun?" diye sordular.
    O da onlara, "Söylediğiniz gibi, ben O’yum" dedi.
    71 "Artık tanıklığa ne ihtiyacımız
kaldı?" dediler. "İşte kendimiz O’nun
ağzından işittik!" 

                              Bölüm 23

                     İsa vali Pilatus’un önünde
            (Mat.27:1-2, 11-14; Mar.15:1-5; Yu.18:28-38)

    Sonra bütün kurul üyeleri kalkıp İsa’yı Pilatus’a
götürdüler. 2 O’nu şöyle suçlamaya başladılar: "Bu
adamın ulusumuzu yoldan saptırdığını gördük.
Sezar’a vergi ödenmesine engel oluyor, kendisinin de Mesih, yani bir kral
olduğunu söylüyor."
    3 Pilatus İsa’ya, "Sen Yahudilerin Kralı
mısın?" diye sordu.
    İsa, "Söylediğin gibidir" diye cevap verdi.
    4 Pilatus, başkâhinlerle halka, "Bu adamda hiçbir suç
görmüyorum" dedi.
    5 Ama onlar üstelediler: "Yahudiye’nin her tarafında
öğretişini yayarak halkı kışkırtıyor;
Celile’den başlayıp ta buraya kadar geldi" dediler.
    6 Pilatus bunu duyunca, "Bu adam Celileli mi?" diye sordu. 7
İsa’nın, Hirodes’in yönetimindeki bölgeden geldiğini
öğrenince, kendisini o sırada Kudüs’te bulunan Hirodes’e
gönderdi.
    8 Hirodes İsa’yı görünce çok sevindi. O’na ilişkin haberleri
duyduğu için çoktandır O’nu görmek istiyor, O’nun yapacağı
bir mucizeye tanık olmayı umuyordu. 9 O’na birçok soru sordu, ama O
hiç karşılık vermedi. 10 Orada duran başkâhinlerle din
bilginleri, İsa’yı ağır bir dille suçladılar. 11
Hirodes de askerleriyle birlikte O’nu aşağılayıp alay etti.
O’na gösterişli bir kaftan giydirip Pilatus’a geri gönderdi. 12 Bu olaydan
önce birbirine düşman olan Hirodes’le Pilatus, o gün dost oldular.

                          Pilatus’un kararı
             (Mat.27:15-26; Mar.15:6-15; Yu.18:39-19:16)

    13-14 Pilatus, başkâhinleri, yöneticileri ve halkı toplayarak
onlara, "Siz bu adamı bana, halkı saptırıyor diye
getirdiniz" dedi. "Oysa ben bu adamı sizin önünüzde sorguya
çektim ve kendisini suçladığınız konularda O’nda hiçbir suç
bulmadım. 15 Hirodes de bulmamış olmalı ki, O’nu bize geri
gönderdi. Görüyorsunuz, ölüm cezasını gerektiren hiçbir şey
yapmadı. 16-17 Bu nedenle ben O’nu dövdürüp
salıvereceğim."(ü)
    18 Ama onlar hep bir ağızdan, "Yok et bu adamı, bize
Barabas’ı salıver!" diye bağırdılar. 19 Barabas,
kentte çıkan bir ayaklanmaya katılmaktan ve adam öldürmekten hapse
atılmıştı.
    20 İsa’yı salıvermek isteyen Pilatus onlara yeniden
seslendi. 21 Onlar ise, "O’nu çarmıha ger, çarmıha ger!"
diye bağırıp durdular.
    22 Pilatus üçüncü kez onlara, "Bu adam ne kötülük yaptı ki?"
dedi. "Ölüm cezasını gerektirecek hiçbir suç bulmadım
O’nda. Bu nedenle O’nu dövdürüp salıvereceğim."
    23-24 Ne var ki onlar, yüksek sesle bağrışarak
İsa’nın çarmıha gerilmesi için direttiler. Sonunda
bağırışları baskın çıktı ve Pilatus,
onların isteğinin yerine getirilmesine karar verdi. 25 İstedikleri
adamı, ayaklanmaya katılmaktan ve adam öldürmekten hapse
atılmış olan adamı salıverdi. İsa’yı ise
onların isteğine bıraktı.

                        İsa çarmıha geriliyor
              (Mat.27:32-44; Mar.15:21-32; Yu.19:17-27)

    26 Askerler İsa’yı götürürken, kırdan gelmekte olan Simun
adında Kireneli bir adamı yakaladılar, çarmıhı
sırtına yükleyip İsa’nın arkasından yürüttüler. 27
Büyük bir halk topluluğu da İsa’nın ardından gidiyordu.
Aralarında İsa için dövünüp ağıt yakan kadınlar
vardı. 28 İsa bu kadınlara dönerek, "Ey Kudüs
kızları, benim için ağlamayın" dedi. "Kendiniz ve
çocuklarınız için ağlayın. 29 Çünkü öyle günler gelecek ki,
‘Kısır olan kadınlara, hiç doğurmamış olan
rahimlere, emzirmemiş olan memelere ne mutlu!’ diyecekler. 30 O zaman
dağlara, ‘Üzerimize düşün!’ ve tepelere, ‘Bizi örtün!’ diyecekler. 31
Çünkü yaş ağaca böyle yaparlarsa, kuruya neler
olacaktır?"
    32 İsa’yla birlikte idam edilmek üzere ayrıca iki suçlu da
götürülüyordu. 33 Kafatası denilen yere vardıklarında
İsa’yı, biri sağında öbürü solunda olmak üzere, iki
suçluyla birlikte çarmıha gerdiler. 34 İsa, "Baba, onları
bağışla" dedi. "Çünkü ne yaptıklarını
bilmiyorlar." O’nun giysilerini aralarında paylaşmak için kura
çektiler.
    35 Halk orada durmuş, olanları seyrediyordu. Yöneticiler ise
O’nunla alay ederek, "Başkalarını kurtardı; eğer
Tanrı’nın Mesihi, Tanrı’nın seçtiği O ise, kendini de
kurtarsın" diyorlardı.
    36-37 Askerler de yaklaşıp İsa’yla eğlendiler. O’na
ekşimiş üzüm suyu sunarak, "Sen Yahudilerin Kralıysan,
kurtar kendini!" dediler. 38 Başının üzerinde şu yafta
vardı: ‘YAHUDİLERİN KRALI BUDUR’.
    39 Çarmıhta asılı duran suçlulardan biri O’na, "Sen
Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!" diye küfür
etti.
    40 Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. "Sende Tanrı korkusu
da mı yok?" diye karşılık verdi. "Sen de
aynı cezayı çekiyorsun. 41 Nitekim biz haklı olarak
cezalandırılıyor, yaptıklarımızın
karşılığını alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir
kötülük yapmamıştır."
    42 Sonra, "Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni
an" dedi.
    43 İsa ona, "Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle
birlikte cennette olacaksın" dedi.

                            İsa’nın ölümü
              (Mat.27:45-56; Mar.15:33-41; Yu.19:28-30)

    44-45 Saat öğleyin on iki sularında güneş karardı ve
bütün ülkenin üzerine saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü.
Tapınaktaki perde ortasından yırtıldı. 46 İsa
yüksek sesle, "Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum!"
diye seslendi. Ve bunu söyledikten sonra ruhunu verdi.
    47 Olanları gören yüzbaşı, "Gerçekten bu adam
doğru bir kişiydi" diyerek Tanrı’yı yüceltmeye
başladı. 48 Olayı seyretmek için birikmiş olan halkın
tümü olup bitenleri görünce göğüslerini döve döve geri döndüler. 49 Ama
İsa’nın bütün tanıdıkları ve Celile’den O’nun
peşinden gelmiş olan kadınlar uzakta durmuş, olanları
seyrediyorlardı.

                          İsa’nın gömülmesi
              (Mat.27:57-61; Mar.15:42-47; Yu.19:38-42)

    50 Yüksek Kurul üyelerinden Yusuf adında iyi ve doğru bir adam
vardı. 51 Bir Yahudi kenti olan Aramatya’dan olup Tanrı’nın
Egemenliğini ümitle bekleyen Yusuf, Kurul’un kararını ve
eylemini onaylamamıştı. 52 Yusuf, Pilatus’a gidip
İsa’nın cesedini istedi. 53 Cesedi çarmıhtan indirip keten beze
sardı ve daha hiç kimsenin konulmadığı, kayaya oyulmuş
bir mezara yatırdı. 54 Hazırlık günüydü* ve Sept günü
başlamak üzereydi.
    55 İsa’yla birlikte Celile’den gelmiş olan kadınlar da
Yusuf’un ardından giderek mezarı ve İsa’nın ölüsünün oraya
nasıl konulduğunu gördüler. 56 Evlerine dönerek baharat ve hoş
kokulu yağlar hazırladılar. Ama Sept günü, Tanrı’nın
buyruğu uyarınca dinlendiler. 

                              Bölüm 24

                          İsa’nın dirilişi
                (Mat.28:1-10; Mar.16:1-8; Yu.20:1-10)

    Kadınlar haftanın ilk günü*, sabah çok erkenden,
hazırlamış oldukları baharatları alıp mezara
gittiler. 2 Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış
buldular. 3 Ama içeri girince Rab İsa’nın ölüsünü görmediler. 4 Onlar
bu durum karşısında şaşırıp
kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere
bürünmüş iki kişi yanlarında beliriverdi. 5 Korkuya kapılan
kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara,
"Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?"
dediler. 6 "O burada yok, dirildi. Daha Celile’deyken size ne
söylediğini anımsayın. 7 İnsanoğlu’nun günahlı
insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi
gerektiğini bildirmişti." 8 O zaman İsa’nın sözlerini
anımsadılar.
    9 Mezardan dönen kadınlar bütün bunları Onbirlere* ve
diğerlerinin hepsine bildirdiler. 10 Bunları elçilere anlatanlar,
Mecdelli Meryem, Yohana, Yakub’un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan
diğer kadınlardı. 11 Ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi
ve kadınlara inanmadılar. 12 Yine de, Petrus kalkıp mezara
koştu. Eğilip içeri baktığında keten bezlerden
başka bir şey görmedi. Olay karşısında
şaşkına dönmüş bir halde oradan uzaklaştı.

                     Emayus yolunda iki öğrenci
                           (Mar.16:12-13)

    13 Aynı gün öğrencilerden ikisi, Kudüs’ten altmış ok
atımı* uzaklıkta bulunan ve Emayus denilen bir köye
gitmekteydiler. 14 Bütün bu olup bitenleri kendi aralarında
konuşuyorlardı. 15 Bunları konuşup
tartışırlarken İsa’nın kendisi yanlarına geldi ve
onlarla birlikte yürümeye başladı. 16 Ama onların gözleri O’nu tanıma
gücünden yoksun bırakılmıştı.
    17 İsa onlara, "Yolda birbirinizle ne tartışıp
duruyorsunuz?" dedi.
    Üzgün bir halde, oldukları yerde durdular. 18 Bunlardan adı
Kleyopas olan O’na, "Kudüs’te bulunup da bu günlerde orada olup bitenleri
bilmeyen tek yabancı sen misin?" diye karşılık
verdi.
    19 İsa onlara, "Hangi olup bitenleri?" dedi.
    O’na, "Nasıralı İsa’yla ilgili olayları"
dediler. "O adam, Tanrı’nın ve bütün halkın önünde gerek
sözlerinde, gerek eylemlerinde güçlü bir peygamberdi. 20-23 Başkâhinlerle
yöneticilerimiz O’nu, ölüm cezasına çarptırmak için valiye teslim
ederek çarmıha gerdirdiler; oysa biz O’nun, İsrail’i kurtaracak
kişi olduğunu ummuştuk. Bu yetmiyormuş gibi, bu olaylar
olalı üç gün oldu ve aramızdan bazı kadınlar bizi
şaşkına çevirdiler. Bu sabah erkenden mezara gittiklerinde,
O’nun ölüsünü bulamamışlar. Sonra geldiler, bir görümde,
İsa’nın yaşamakta olduğunu bildiren melekler gördüklerini
söylediler. 24 Bizimle birlikte olanlardan bazıları mezara
gitmiş ve durumu, tam da kadınların anlatmış
olduğu gibi bulmuşlar. Ama O’nu görmemişler."
    25 İsa onlara, "Sizi akılsızlar! Peygamberlerin tüm
söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! 26 Mesih’in bu
acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli
değil miydi?" dedi. 27 Sonra Musa’nın ve tüm peygamberlerin
yazılarından başlayarak, Kutsal Yazıların hepsinde
kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı.
    28-29 Gitmekte oldukları köye yaklaştıkları sırada
İsa, yoluna devam edecekmiş gibi davrandı. Ama onlar,
"Bizimle kal. Neredeyse akşam olacak, gün batmak üzere" diyerek
O’nu zorladılar. Böylece İsa onlarla birlikte kalmak üzere içeri
girdi.
    30 Onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı, şükran
duasını yaptı ve ekmeği bölüp onlara verdi. 31 O zaman
onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar.
İsa ise gözlerinin önünden kayboldu. 32 Onlar birbirine, "Yolda
kendisi bizimle konuşurken ve Kutsal Yazıları bize
açıklarken yüreklerimiz nasıl da sevinçle çarpıyordu, değil
mi?" dediler.
    33 Kalkıp hemen Kudüs’e döndüler. Onbirleri ve onlarla beraber
olanları toplanmış buldular. 34 Bunlar, "Rab gerçekten
dirilmiştir, Simun’a görünmüş!" diyorlardı. 35 Kendileri de
yolda olup bitenleri ve ekmeği böldüğü zaman İsa’yı
nasıl tanıdıklarını anlattılar.

                       İsa Onbirlere görünüyor
        (Mat.28:16-20; Mar.16:14-18; Yu.20:19-23; Elçi.1:6-8)

    36 Bunları anlatırlarken İsa’nın kendisi gelip
aralarında dikildi. Onlara, "Size esenlik olsun!" dedi.
    37 Ürktüler, bir hayalet gördüklerini sanarak korkuya kapıldılar.
38 İsa onlara, "Neden telaşlanıyorsunuz? İçinizde
neden böyle kuşkular doğuyor?" dedi. 39 "Ellerime,
ayaklarıma bakın; işte ben’im! Bana dokunun da görün. Bir
hayalette et ve kemik olmaz, ama görüyorsunuz, bende var."
    40 Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve ayaklarını gösterdi.
41 Sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içinde olan
öğrencilerine İsa, "Sizde yiyecek bir şey var
mı?" diye sordu. 42 Kendisine bir parça kızarmış
balık verdiler. 43 İsa onu aldı ve onların gözleri önünde
yedi.
    44 Sonra onlara, "Ben daha sizlerle birlikteyken size şu sözleri
söylemiştim: ‘Musa’nın Yasasında, peygamberlerin
yazılarında ve Mezmurlarda* benimle ilgili yazılmış
olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’" dedi.
    45 Bundan sonra İsa, Kutsal Yazıları anlayabilmeleri için
zihinlerini açtı. 46 Onlara dedi ki, "Şöyle
yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden
dirilecek. 47 Günahların bağışlanması için tövbe
çağrısı da Kudüs’ten başlayarak tüm uluslara O’nun
adıyla duyurulacak. 48 Sizler bu olayların tanıklarısınız.
49 Ben de Babamın vaadettiğini size göndereceğim. Ama siz, gökten
gelecek güçle kuşanıncaya dek kentte kalın."

                       İsa’nın göğe yükselmesi
                     (Mar.16:19-20; Elçi.1:9-11)

    50 İsa onları kentin dışına, Beytanya’nın
yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları
kutsadı. 51 Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı,
göğe alındı. 52 Öğrencileri O’na tapındılar ve
büyük sevinç içinde Kudüs’e döndüler. 53 Sürekli tapınakta bulunuyor,
Tanrı’yı övüyorlardı.  

Dipnotlar: 

(a) Rab: Grekçede, "Rab’bin eli."
(b) güçlü bir kurtarıcı: Grekçede, "bir kurtuluş
boynuzu." (Boynuz,
    güç simgesidir.)
(c) doğan Güneş: Mesih (Tevrat, Malaki 4:2’ye bkz.).
(ç) kulun olan ben artık huzur içinde ölebilirim: Grekçede,
"kulunu
    şimdi esenlikle salıveriyorsun."
(d) Salmon: bazı metinlerde "Şalah" şeklinde
yazılıyor.
(e) Yahudiye’deki: bazı metinlerde, "Celile’deki."
(f) Petrus: bazı metinlerde, "Petrus ve yanındakiler."

(g) tüm cinleri kovmak: Grekçede, "tüm cinlerin üzerinde."
(ğ) ayrılışını: yani, ölümünü.
(h) kaplarınızın içindekini: Grekçede, "içtekileri."

(ı) ömrünü bir anlık: ya da "boyunu bir arşın*."

(i) kuruş: Grekçede, "lepton*."
(j) ölçek: Grekçede, "saton*."
(k) Grekçede, "Biri bana gelip de babasından, annesinden,
karısından,
    çocuklarından, kardeşlerinden, hatta kendi canından bile
nefret
    etmezse."
(l) Tanrı’ya: Grekçede, "göğe."
(m) ölçek: Grekçede, "batos*."
(n) ölçek: Grekçede, "koros*."
(o) ışıkta yürüyenlerden : Grekçede, "ışık
oğullarından."
(ö) dünyanın aldatıcı serveti:  Grekçede,
"haksızlık mamonu*." Buna
    benzer bir deyim ayet 11’de de kullanılmaktadır.
(p) paraya: Grekçede, "mamona*."
(r) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır:  "Tarlada
bulunan iki
    kişiden biri alınacak, öbürü bırakılacak." Bkz.
Matta 24:40.
(s) Yahya’nın vaftiz etme yetkisi Tanrı’dan: Grekçede,
"Yahya’nın
    vaftizi gökten*." Ayet 5’te de "Tanrı’dan" diye
çevrilen sözcük
    Grekçede "gökten" diye geçer.
(ş) ayaklarının altına serinceye dek: Grekçede,
"ayaklarına basamak
    yapıncaya dek."
(t) kuşak: ya da "soy."
(u) yetkinliğe erişeceği: Grekçede,
"tamamlanacağı."
(ü) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: 
"Pilatus’un her Fısıh
   bayramında onlar için bir kişi salıvermesi gerekiyordu."