We Love God!

God: "I looked for someone to take a stand for me, and stand in the gap" (Ezekiel 22:30)

Who hears "Depart from me, for I never knew you"?

Bible – turkish – mar04

                              
MARKOS 

                               Bölüm 1

                      Vaftizci Yahya’nın gelişi
                 (Mat.3:1-12; Lu.3:1-18; Yu.1:19-28)

    Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’le ilgili müjdenin
başlangıcı.
    2 Yeşaya peygamberin kitabında şöyle
yazılmıştır:

        "Bak, habercimi senin önünden gönderiyorum;
        o senin yolunu hazırlayacak."
      3 "Çölde yükselen ses,
        ‘Rab’bin yolunu hazırlayın,
        geçeceği patikaları düzeltin’ diyor."

    4 Böylece Vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı. İnsanları,
günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz*
olmaya çağırıyordu. 5 Bütün Yahudiye halkı ve Kudüslülerin
hepsi ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından
Şeria nehrinde vaftiz ediliyordu.
    6 Yahya’nın deve tüyünden giysisi, belinde de deriden
kuşağı vardı. Çekirge ve yaban balı yerdi. 7 Şu
haberi yayıyordu: "Benden sonra benden daha güçlü Olan geliyor.
Eğilip O’nun çarıklarının bağını çözmeye
bile layık değilim. 8 Ben sizi suyla vaftiz ettim, ama O sizi Kutsal
Ruh’la vaftiz edecektir."

                        İsa görevine başlıyor
             (Mat.3:13-4:22; Lu.3:21-22, 4:1-15, 5:1-11)

    9 O günlerde Celile’nin Nasıra kentinden çıkıp gelen
İsa, Yahya tarafından Şeria nehrinde vaftiz edildi. 10 Tam sudan
çıkarken, göklerin yarıldığını ve Ruh’un güvercin
biçiminde kendi üzerine indiğini gördü. 11 Göklerden, "Sen benim
sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum" diyen bir ses geldi.
    12 O an Ruh, İsa’yı çöle gönderdi. 13 Çölde
kaldığı kırk gün boyunca Şeytan tarafından
denendi. Yabani hayvanlar arasındaydı ve melekler O’na hizmet
ediyorlardı.
    14 Yahya’nın tutuklanmasından sonra İsa, Tanrı’nın
müjdesini duyura duyura Celile’ye gitti. 15 "Zaman doldu" diyordu,
"Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin,
Müjde’ye inanın!"
    16 İsa, Celile gölünün kıyısından geçerken, göle
ağ atmakta olan Simun ile kardeşi Andreya’yı gördü. Bu adamlar
balıkçıydı. 17 İsa onlara, "Ardımdan gelin,
sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım" dedi. 18
Onlar da hemen ağlarını bırakıp O’nun ardından
gittiler. 19 Oradan biraz ileri gidince Zebedi’nin oğulları Yakup’la
Yuhanna’yı gördü. Kayıkta ağlarını
onarıyorlardı. 20 İsa hemen onları çağırdı.
Onlar da babaları Zebedi’yi işçilerle birlikte kayıkta
bırakarak İsa’nın ardından gittiler.

          İsa kötü ruhları kovuyor, hastaları
iyileştiriyor
                      (Mat.8:14-17; Lu.4:31-44)

    21 Kefernahum’a girdiler. Sept* günü olunca İsa hemen havraya* girip
ders vermeye başladı. 22 Halk O’nun öğretişine
şaşıp kaldı. Çünkü onlara din bilginleri* gibi değil,
yetkili biri gibi ders veriyordu. 23-24 Tam o sırada havralarında
bulunan ve kötü ruha tutsak olan bir adam, "Ey Nasıralı
İsa, bizden ne istiyorsun?" diye bağırdı. "Bizi
mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum, Tanrı’nın
Kutsalısın sen!"
    25 İsa, "Sus, çık o adamdan!" diyerek kötü ruhu
azarladı. 26 Kötü ruh adamı sarstı ve büyük bir
çığlık atarak içinden çıktı.
    27 Herkes şaşıp kaldı. Birbirlerine, "Bu
nasıl şey?" diye sormaya başladılar. "Yepyeni bir
öğretiş! Kötü ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü
dinliyorlar." 28 Böylece İsa’yla ilgili haberler, tüm Celile
bölgesinin her yerine hızla yayıldı.
    29 İsa havradan çıkar çıkmaz, Yakup ve Yuhanna ile birlikte
Simun ve Andreya’nın evine gitti. 30 Simun’un kaynanası ateşler
içinde yatıyordu. Durumu hemen İsa’ya bildirdiler. 31 O da hastaya
yaklaştı, elinden tutup kaldırdı. Kadının
ateşi düştü ve kendisi onlara hizmet etmeye başladı.
    32 Akşam olup güneş batınca, bütün hastaları ve cine
tutsak olanları İsa’ya getirdiler. 33 Bütün kent halkı
kapıya toplanmıştı. 34 İsa, çeşitli
hastalıklara yakalanmış birçok kişiyi iyileştirdi,
birçok cini kovdu. Cinlerin konuşmasına izin vermiyordu. Çünkü onlar
kendisinin kim olduğunu biliyorlardı.
    35 Sabah çok erkenden, ortalık henüz ağarmadan İsa
kalktı, evden çıkıp ıssız bir yere gitti, orada dua
etmeye başladı. 36 Simun ile yanındakiler İsa’yı
aramaya çıktılar. 37 O’nu bulunca, "Herkes seni
arıyor!" dediler.
    38 İsa onlara, "Başka yere, yakındaki kasabalara
gidelim" dedi. "Oralarda da Tanrı sözünü duyurayım. Bunun
için çıkıp geldim." 39 Böylece havralarında Tanrı
sözünü duyurarak ve cinleri kovarak, tüm Celile bölgesini dolaştı.

                  İsa bir cüzamlıyı* iyileştiriyor
                       (Mat.8:1-4; Lu.5:12-16)

    40 İsa’ya cüzamlı biri geldi, diz çöküp O’na şöyle
yalvardı: "Eğer istersen beni temiz
kılabilirsin."
    41 Yüreği sızlayan İsa, elini uzatıp adama dokundu,
"İsterim, temiz ol!" dedi. 42 Adam hemen o anda cüzamdan kurtulup
tertemiz oldu.
    43 İsa onu sıkıca uyararak derhal yanından
uzaklaştırdı. 44 "Sakın kimseye bir şey
söyleme!" dedi. "Git, kâhine görün ve cüzamdan temizlendiğini
herkese kanıtlamak için Musa’nın buyurduğu adakları
sun."
    45 Ne var ki, adam çıkıp gitti, olayla ilgili haberi her tarafa
yayıp duyurmaya başladı. Öyle ki, İsa artık hiçbir
kente açıkça giremez oldu. Ancak dışarıda, ıssız
yerlerde kalıyordu. Ve halk her yerden O’na akın ediyordu. 

                               Bölüm 2

                    Bir felçlinin iyileştirilmesi
                       (Mat.9:1-8; Lu.5:17-26)

    Birkaç gün sonra İsa tekrar Kefernahum’a geldiğinde, evde
olduğu işitildi. 2 O kadar çok insan toplandı ki, artık
kapının önünde bile duracak yer kalmamıştı. İsa onlara
Tanrı sözünü anlatıyordu. 3 Bu arada O’na dört kişinin
taşıdığı felçli bir adamı getirdiler. 4
Kalabalıktan O’na yaklaşamadıkları için, bulunduğu
yerin üzerindeki damı delip açarak felçliyi üstünde yattığı
döşekle birlikte aşağı indirdiler. 5 Onların
imanını gören İsa felçliye, "Oğlum, günahların
bağışlandı" dedi.
    6-7 Orada oturmakta olan bazı din bilginleri ise için için şöyle
düşündüler: "Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı’ya
küfrediyor! Tek Tanrı’dan başka kim günahları
bağışlayabilir?"
    8 Akıllarından geçeni hemen ruhunda sezen İsa onlara,
"Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?" dedi.
9 "Hangisi daha kolay, felçliye, ‘Günahların
bağışlandı’ demek mi, yoksa, ‘Kalk, döşeğini
topla ve yürü’ demek mi? 10-11 Ne var ki, İnsanoğlu’nun* yeryüzünde
günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz
diye…" Sonra felçliye, "Sana söylüyorum, kalk, döşeğini
topla ve evine git!" dedi. 12 Adam kalktı, derhal döşeğini
topladı ve hepsinin gözü önünde çıkıp gitti. Herkes
şaşakalmıştı. Tanrı’yı övüyorlar,
"Böylesini hiç görmemiştik" diyorlardı.

                   Levi’nin öğrencilere katılması
                      (Mat.9:9-13; Lu.5:27-32)

    13 İsa yine çıkıp göl kıyısına gitti. Bütün
halk O’nun yanına geldi, O da onlara ders vermeye başladı. 14
Yoldan geçerken, vergi toplama kulübesinde oturan Alfay oğlu Levi’yi
gördü. Ona, "Ardımdan gel" dedi. Levi de kalkıp
İsa’nın ardından gitti.
    15 Daha sonra İsa, Levi’nin evinde yemek yerken, birçok vergi
görevlisi* ve günahkâr* birçok kişi O’nunla ve öğrencileriyle
birlikte sofraya oturmuştu. O’nu izleyen böyle birçok kişi
vardı. 16 Ferisilerden* bazı din bilginleri, O’nu günahkârlar ve
vergi görevlileriyle birlikte yemekte görünce öğrencilerine, "Niçin
vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte yemek yiyor?" diye
sordular.
    17 Bunu işiten İsa onlara, "Sağlamların
değil, hastaların hekime ihtiyacı var" dedi. "Ben
doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya
geldim."

                         Oruçla ilgili soru
                      (Mat.9:14-17; Lu.5:33-39)

    18 Yahya’nın öğrencileriyle Ferisiler oruç tutarken, bazı
kişiler İsa’ya gelip, "Yahya’nın ve Ferisilerin
öğrencileri oruç tutuyor da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?"
diye sordular.
    19 İsa şöyle karşılık verdi: "Güvey
aralarında olduğu sürece davetliler oruç tutar mı hiç? Güvey
aralarında oldukça oruç tutmazlar! 20 Ama güveyin aralarından
alınacağı günler gelecek, işte o zaman, o gün oruç
tutacaklar. 21 Hiç kimse eski bir giysi üzerine çekmemiş bir kumaş
parçası yamamaz. Yoksa yeni yama eski giysiden kopar ve yırtık
daha kötü duruma gelir. 22 Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara
doldurmaz. Yoksa şarap tulumları patlatır, şarap da
tulumlar da mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara doldurulur."

                          Sept* günü sorunu
                       (Mat.12:1-8; Lu.6:1-5)

    23 Bir Sept günü İsa ekinler arasından geçiyordu.
Öğrencileri de yolda giderken başakları koparmaya
başladılar. 24 Ferisiler İsa’ya, "Bak, Sept günü yasak
olanı neden yapıyorlar?" dediler.
    25 İsa onlara, "Davud’un, kendisi ve yanındakiler aç ve
muhtaç kalınca ne yaptığını hiç okumadınız
mı?" diye sordu. 26 "Başkâhin Aviyatar’ın
zamanında Davut, Tanrı’nın evine girdi, kâhinlerden
başkasının yemesi yasak olan adak ekmeklerini yedi ve
yanındakilere de verdi." 27 Sonra onlara, "İnsan Sept günü
için değil, Sept günü insan için yaratıldı" dedi. 28
"Bu nedenle İnsanoğlu Sept gününün de Rabbidir." 

                               Bölüm 3

                 Eli sakat bir adam iyileştiriliyor
                      (Mat.12:9-14; Lu.6:6-11)

    İsa yine havraya girdi. Orada eli sakat bir adam vardı. 2
Bazıları İsa’yı suçlamak amacıyla, Sept* günü
hastayı iyileştirecek mi diye O’nu gözetliyorlardı. 3 İsa,
eli sakat olan adama, "Ayağa kalk, ortaya çık!" dedi. 4
Sonra havradakilere, "Kutsal Yasa’ya göre Sept günü iyilik yapmak mı
doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, öldürmek
mi?" diye sordu. Onlardan ses çıkmadı.
    5 İsa, çevresindekilere öfkeyle baktı. Yüreklerinin
katılığı O’nu kederlendirmişti. Adama, "Elini
uzat!" dedi. Adam elini uzattı, eli eskisi gibi sağlam
oluverdi.
    6 Dışarı çıkan Ferisiler, İsa’yı yok etmek
için Hirodes yanlılarıyla hemen görüşmeye başladılar. 

                    İsa, Celile gölünün kıyısında

    7-8 İsa, öğrencileriyle birlikte göl kıyısına
çekildi. Celile’den büyük bir kalabalık O’nun ardından geldi.
Ayrıca, O’nun bütün yaptıklarını duymuş olan büyük bir
kalabalık Yahudiye’den, Kudüs’ten, İdumeya’dan, Şeria nehrinin
ötesinden, Sur ve Sayda bölgelerinden kendisine akın etti. 9 İsa,
kalabalığın arasında sıkışıp kalmamak
için öğrencilerine, küçük bir kayığı hazır
bulundurmalarını söyledi. 10 Birçoklarını iyileştirmiş
olduğundan, çeşitli hastalıklara yakalanmış
olanların hepsi O’na dokunmak için üzerine üşüşüyorlardı.
11 Kötü ruhlar da O’nu görünce ayaklarına kapanıyor, "Sen
Tanrı’nın Oğlusun!" diye
bağırıyorlardı. 12 Ama İsa, kim olduğunu
açıklamasınlar diye onları sıkı sıkıya
uyardı.

                    İsa on iki elçisini* seçiyor
                      (Mat.10:1-4; Lu.6:12-16)

    13 İsa, dağa çıkarak istediği kişileri yanına
çağırdı. Onlar da yanına gittiler. 14-19 İsa bunlardan
on iki kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya
göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti. Seçtiği bu
on iki kişi şunlardır: Petrus adını verdiği
Simun, Beni-Regeş, yani ‘Gökgürültüsü Oğulları’ adını
verdiği Zebedi’nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Andreya, Filipus,
Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu Yakup, Taday, Yurtsever* Simun ve
İsa’yı ele veren Yahuda İskariyot.

                          İsa ve Beelzebub*
                 (Mat.12:22-32; Lu.11:14-23, 12:10)

    20 İsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık
toplandı ki, İsa’yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. 21
Yakınları bunu duyunca "Aklını
kaçırmış" diyerek O’nu almaya gittiler.
    22 Kudüs’ten gelen din bilginleri ise, "Beelzebub O’nun içine
girmiş" ve "Cinleri, cinlerin reisinin gücüyle kovuyor"
diyorlardı.
    23 Bunun üzerine İsa din bilginlerini yanına
çağırıp onlara benzetmelerle seslendi. "Şeytan,
Şeytan’ı nasıl kovabilir?" dedi. 24 "Bir ülke kendi
içinde bölünmüşse, o ülke ayakta kalamaz. 25 Bir ev kendi içinde
bölünmüşse, o ev ayakta kalamayacak. 26 Şeytan da kendine karşı
gelip kendi içinde bölünmüşse, artık ayakta kalamaz; sonu gelmiş
demektir. 27 Hiç kimse güçlü adamın evine girip onun malını
çalamaz. Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa, onun evini soyabilir.
28-29 Size doğrusunu söyleyeyim, insanların işlediği her
günah, ettiği her küfür bağışlanacak, ama Kutsal Ruh’a
küfreden asla bağışlanmayacak. Öyle biri, asla silinmeyecek bir
günah işlemiş oluyor."
    30 İsa bu sözleri, "O’nda kötü ruh var" dedikleri için
söyledi.

                    İsa’nın annesiyle kardeşleri
                     (Mat.12:46-50; Lu.8:19-21)

    31 Daha sonra İsa’nın annesiyle kardeşleri geldi.
Dışarıda durdular, haber gönderip O’nu
çağırdılar. 32 İsa’nın çevresinde oturan
kalabalıktan bazıları, "Bak" dediler, "annenle
kardeşlerin dışarıda, seni istiyorlar."
    33 İsa buna karşılık onlara, "Kimdir annem ve
kardeşlerim?" dedi. 34 Sonra etrafına, çevresinde oturanlara
bakıp şöyle dedi: "İşte annem, işte
kardeşlerim! 35 Tanrı’nın isteğini kim yerine getirirse,
kardeşim, kızkardeşim ve annem odur." 

                               Bölüm 4

                          Tohum benzetmesi
                       (Mat.13:1-9; Lu.8:4-8)

    İsa göl kıyısında halka yine ders vermeye
başladı. Çevresinde öyle büyük bir kalabalık toplandı ki,
kendisi göldeki bir kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık göl
kıyısında, karada duruyordu. 2-3 İsa onlara benzetmelerle
birçok şeyler öğretiyordu. Öğretirken, "Şunu
dinleyin" dedi. "Ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış. 4
Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş. Kuşlar
gelip bunları yemiş. 5 Kimi, toprağı az olan kayalık
yere düşmüş. Toprak derin olmadığından hemen
filizlenmişler. 6 Ne var ki, güneş doğunca kavrulmuşlar ve
kök salamadıkları için kuruyup gitmişler. 7 Kimi de dikenler
arasına düşmüş. Dikenler büyümüş, filizleri
boğmuş. Bu filizler de ürün verememiş. 8 Kimi ise iyi
toprağa düşmüş, büyüyüp çoğalmış, ürün
vermiş. Bazısı otuz, bazısı altmış,
bazısı da yüz kat ürün vermiş." 9 Sonra İsa şunu
ekledi: "İşitecek kulağı olan işitsin!"

                         Benzetmelerin amacı
                      (Mat.13:10-17; Lu.8:9-10)

    10 Onikilerle* diğer izleyicileri İsa’yla yalnız
kalınca, kendisinden benzetmelerin anlamını sordular. 11 O da
onlara şöyle dedi: "Tanrı’nın Egemenliğinin
sırrı sizlere açıklandı, ama dışarıda
olanlara her şey benzetmelerle anlatılır. 12 Öyle ki,

        ‘bakıp bakıp görmesinler,
        duyup duyup anlamasınlar da,
        dönüp bağışlanmasınlar.’"

                    Tohum benzetmesi açıklanıyor
                     (Mat.13:18-23; Lu.8:11-15)

    13 İsa sonra onlara, "Siz bu benzetmeyi anlamıyor musunuz?"
dedi. "Öyleyse bütün diğer benzetmeleri nasıl
anlayacaksınız? 14 Ekincinin ektiği, Tanrı sözüdür. 15
Bazı insanlar sözün ekildiği yerde yol kenarına düşen
tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir işitmez, Şeytan gelir,
yüreklerine ekilen sözü alır götürür. 16-17 Kayalık yerlere ekilenler
ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök
salamadıkları için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böyleleri
Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca
hemen sendeleyip düşerler. 18-19 Yine bazıları dikenler
arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama
dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı
ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini
engeller. 20 İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu
benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren
kişilerdir."

                       Kandil kandilliğe konur
                            (Lu.8:16-18)

    21 Onlara, "Kandili, tahıl ölçeğinin ya da yatağın
altına koymak için mi getirirler?" dedi. "Kandilliğe koymak
için değil mi? 22 Gizli olan ne varsa, açığa
çıkarılmak üzere gizlenmiştir; saklı olan ne varsa,
aydınlığa çıkmak üzere saklanmıştır. 23
İşitecek kulağı olan işitsin!"
    24 İsa şöyle devam etti: "İşittiklerinize dikkat
edin! Hangi ölçekle ölçerseniz, size de aynı ölçek uygulanacak. Hatta size
daha fazlası verilecek. 25 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama
kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak."

                          Filizlenen tohum

    26 Sonra İsa şöyle dedi: "Tanrı’nın
Egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer. 27 Gece olur, uyur;
gündüz olur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunu bilmez ama, tohum
filizlenir, gelişir. 28 Toprak kendiliğinden ürün verir. Önce filizi,
sonra başağı, sonunda da başağı dolduran taneleri
verir. 29 Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağını salar.
Çünkü ürünü biçme zamanı gelmiştir."

                      Hardal tanesi benzetmesi
                   (Mat.13:31-32,34; Lu.13:18-19)

    30 İsa sonra şöyle dedi: "Tanrı’nın
Egemenliğini neye benzetelim, nasıl bir benzetmeyle anlatalım?
31-32 Tanrı’nın Egemenliği, hardal tanesine benzer. Hardal,
yeryüzünde toprağa ekilen tüm tohumların en küçüğü olmakla
birlikte, ekildikten sonra gelişir, tüm bahçe bitkilerinin boyunu
aşar. Öylesine dal budak salar ki, gökte uçan kuşlar gölgesinde
barınabilir."
    33 İsa, Tanrı sözünü halka dinleyebildikleri ölçüde, buna benzer
birçok benzetmeyle anlatırdı. 34 Benzetme kullanmadan onlara hiçbir
şey anlatmazdı. Ama kendi öğrencileriyle yalnız
kaldığında, onlara her şeyi açıklardı.

                     İsa fırtınayı
yatıştırıyor
                      (Mat.8:23-27; Lu.8:22-25)

    35 O gün akşam olunca öğrencilerine, "Karşı yakaya
geçelim" dedi.
    36 Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak
İsa’yı, içinde bulunduğu kayıkla götürdüler. Yanında
başka kayıklar da vardı. 37 Bu sırada büyük bir
kasırga koptu. Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki,
kayık neredeyse suyla dolmuştu. 38 İsa, kayığın
kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu.
Öğrenciler O’nu uyandırıp, "Öğretmenimiz,
batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?" dediler.
    39 İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, "Sus, sakin
ol!" dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu.
    40 İsa öğrencilerine, "Neden bu kadar korkaksınız?
Hâlâ imanınız yok mu?" dedi.
    41 Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine, "Bu adam kim ki, rüzgâr
da göl de O’nun sözünü dinliyor?" dediler. 

                            Bölüm 5

                Cinli bir adamın iyileştirilmesi
                   (Mat.8:28-34; Lu.8:26-39)

    Gölün karşı yakasına, Gerasalıların memleketine
vardılar. 2 İsa kayıktan iner inmez, kötü ruha tutsak olan bir
adam mezarlık mağaralardan çıkıp O’nu
karşıladı. 3 Mezarların içinde yaşayan bu adamı
artık kimse zincirle bile bağlayamıyordu. 4 Birçok kez zincirler
ve ayak köstekleriyle bağlandığı halde, zincirleri
koparmış, köstekleri parçalamıştı. Hiç kimse onunla
başa çıkamıyordu. 5 Gece gündüz mezarlarda, dağlarda
bağırıp duruyor, kendi kendini taşlarla
yaralıyordu.
    6 Uzaktan İsa’yı görünce koşup geldi, O’nun önünde yere
kapandı. 7 Yüksek sesle haykırarak, "Ey İsa, yüce
Tanrı’nın Oğlu, benden ne istiyorsun? Tanrı hakkı için
sana yalvarırım, bana işkence etme!" dedi. 8 Çünkü
İsa, "Ey kötü ruh, adamın içinden çık!"
demişti.
    9 Sonra İsa adama, "Adın ne?" diye sordu.
    "Adım Tümen*. Çünkü sayımız çok" dedi. 10
Ruhları o bölgeden çıkarmaması için İsa’ya çok
yalvardı.
    11 Orada, dağın yamacında otlamakta olan büyük bir domuz
sürüsü vardı. 12 Kötü ruhlar İsa’ya, "Bizi şu domuzlara
gönder, onlara girelim" diye yalvardılar. 13 İsa’nın izin
vermesi üzerine kötü ruhlar çıkıp domuzların içine girdiler.
Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan
aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.
    14 Domuzları güdenler kaçıp kentte ve köylerde olayın
haberini yaydılar. Halk da olup biteni görmeye çıktı. 15
İsa’nın yanına geldiklerinde, önceleri bir tümen cine tutsak
olan adamı giyinmiş, aklı başına gelmiş,
oturmuş görünce korktular. 16 Olayı görenler, cinli adama olanları
ve domuzların başına gelenleri halka anlattılar. 17 Bunun üzerine
halk, bölgelerinden ayrılması için İsa’ya yalvarmaya
başladı.
    18 İsa kayığa binerken, önceleri cine tutsak olan adam O’na,
"Hep seninle kalayım" diye yalvardı. 19 Ama İsa adama
izin vermedi. Ona, "Evine, yakınlarının yanına
dön" dedi. "Rab’bin senin için neler yaptığını,
sana nasıl merhamet ettiğini onlara anlat." 20 Adam da gitti,
İsa’nın kendisi için neler yaptığını Dekapolis’te
duyurmaya başladı. Anlattıklarına herkes
şaşıp kalıyordu.

                  Dirilen kız, iyileşen kadın
                   (Mat.9:18-26; Lu.8:40-56)

    21 İsa kayıkla yine karşı yakaya geçince, yanına
büyük bir kalabalık toplandı. Kendisi gölün kıyısında
duruyordu. 22-23 Bu sırada havra yöneticilerinden Yair adında biri
geldi. İsa’yı görünce ayaklarına kapandı, "Küçük
kızım can çekişiyor. Gelip ellerini onun üzerine koy da
kurtulsun, yaşasın!" diye yalvardı. 24 İsa adamla
birlikte gitti. O’nu dört bir yandan sıkıştıran büyük bir
kalabalık da ardından gidiyordu.
    25 Orada, on iki yıldır kanaması olan bir kadın vardı.
26 Bir sürü hekimin elinden çok çekmiş, tüm varını yoğunu
harcamış, ama iyileşeceğine daha da kötüleşmişti.
27 Kadın, İsa’yla ilgili anlatılanları duymuştu. Bu
nedenle, kalabalıkta O’nun arkasından gelip giysisine dokundu. 28
İçinden, "Giysilerine bile dokunsam kurtulacağım"
diyordu. 29 Hemen o anda kanaması kesiliverdi. Kadın, bedeninin
derinliğinde ıstıraptan kurtulduğunu hissetti. 30 İsa
ise, kendisinden bir gücün akıp gittiğini hemen anladı.
Kalabalığın ortasında dönüp, "Giysilerime kim
dokundu?" diye sordu.
    31 Öğrencileri O’na, "Seni sıkıştıran
kalabalığı görüyorsun! Nasıl oluyor da, ‘Bana kim dokundu’
diye soruyorsun?" dediler.
    32 İsa bunu yapmış olanı görmek için çevresine
bakındı. 33 Kadın da kendisindeki değişikliği
biliyordu. Korkuyla titreyerek geldi, İsa’nın ayaklarına
kapandı ve O’na tüm gerçeği anlattı. 34 İsa ona,
"Kızım" dedi, "imanın seni kurtardı.
Esenlikle git. Istırabın son bulsun."
    35 İsa daha konuşurken, havra yöneticisinin evinden adamlar
geldi. Yöneticiye, "Kızın öldü" dediler. "Artık
öğretmeni niye rahatsız ediyorsun?"
    36 İsa bu sözlere aldırmadan, havra yöneticisine, "Korkma,
sadece iman et!" dedi.
    37 İsa, Petrus, Yakup ve Yakub’un kardeşi Yuhanna’dan başka
hiç kimsenin kendisiyle birlikte gitmesine izin vermedi. 38 Havra yöneticisinin
evine geldiklerinde İsa, acı acı ağlayıp feryat eden
gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı. 39 İçeri
girerek onlara, "Niye gürültü edip ağlıyorsunuz?" dedi.
"Çocuk ölmedi, sadece uyuyor." 40 Onlar ise kendisiyle alay ettiler.
Ama İsa hepsini dışarı çıkardıktan sonra
çocuğun annesini babasını ve kendisiyle birlikte olanları
alıp çocuğun bulunduğu odaya girdi. 41 Çocuğun elinden
tutarak ona, "Talita kumi!" dedi. Bu söz, ‘Kızım, sana
söylüyorum, kalk’ demektir.
    42 On iki yaşında olan kız hemen ayağa kalktı,
yürümeye başladı.
    Oradakileri derin bir şaşkınlık aldı. 43 İsa,
"Bunu kimse bilmesin" diyerek onları sıkı
sıkıya uyardı ve kıza yiyecek bir şey verilmesini
buyurdu. 

                            Bölüm 6

                        İsa reddediliyor
                   (Mat.13:53-58; Lu.4:16-30)

    İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de
ardından gittiler. 2 Sept* günü olunca İsa havrada* ders vermeye
başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi
şaşıp kaldı. "Bu adam bunları nereden
öğrendi?" diye soruyorlardı. "Kendisine verilen bu bilgelik
nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? 3 Meryem’in oğlu, Yakup,
Yose, Yahuda ve Simun’un kardeşi olan marangoz değil mi bu?
Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?" Ve
gücenip O’nu reddettiler.
    4 İsa da onlara, "Bir peygamber, kendi memleketinden,
akrabalarının çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor
görülmez" dedi. 5 Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak
iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. 6 Halkın
imansızlığına şaşıyordu. 

              İsa on iki elçisini* görevlendiriyor
                    (Mat.10:5-15; Lu.9:1-6)

    İsa, çevredeki köyleri dolaşıp ders veriyordu. 7 On iki
öğrencisini yanına çağırarak onları ikişer
ikişer halk arasına göndermeye başladı. Onlara, kötü
ruhları kovma yetkisini verdi.
    8 Yolculuk için yanlarına değnekten başka bir şey
almamalarını söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de
kuşaklarında para götüreceklerdi. 9 Onlara çarık giymelerini
söyledi. Ama, "İki mintan giymeyin" dedi.
    10 "Bir yere gittiğiniz zaman, oradan ayrılıncaya dek
hep aynı evde kalın" diye devam etti. 11
"İnsanların sizi kabul etmedikleri, sizi dinlemedikleri bir
yerden ayrılırken, onlara uyarı olsun diye
ayağınızın altındaki tozu silkin!"
    12 Böylece yola çıkıp insanları tövbeye çağırmaya
başladılar. 13 Birçok cin kovdular; birçok hastayı, üzerlerine
yağ sürerek iyileştirdiler.

                 Yahya peygamberin öldürülmesi
                    (Mat.14:1-12; Lu.9:7-9)

    14 Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü İsa’nın ünü her
tarafa yayılmıştı. Bazıları, "Bu adam,
ölümden dirilmiş olan Vaftizci Yahya’dır. Olağanüstü güçlerin
O’nda etkin olmasının nedeni de budur" diyordu. 15
Başkaları, "O İlyas’tır"; yine
başkaları, "Eski peygamberlerden biri gibi bir
peygamberdir" diyordu.
    16 Hirodes bunları duyunca, "Başını
kestirdiğim Yahya dirilmiştir!" dedi.
    17-18 Hirodes’in kendisi, kardeşi Filipus’un karısı
Hirodiya’nın yüzünden adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış,
zindana attırıp zincire vurdurmuştu. Çünkü Hirodes bu
kadınla evlenince Yahya ona, "Kardeşinin karısıyla
evlenmen Kutsal Yasa’ya aykırıdır" demişti. 19
Hirodiya bu yüzden Yahya’ya kin bağlamıştı; onu öldürtmek
istiyor, ama başaramıyordu. 20 Çünkü Yahya’nın doğru ve
kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkuyor ve onu koruyordu.
Yahya’yı dinlediği zaman büyük bir şaşkınlık
içinde kalıyor, yine de onu dinlemekten zevk alıyordu.
    21 Ne var ki Hirodes’in, kendi doğum gününde saray büyükleri,
komutanlar ve Celile’nin ileri gelenleri için verdiği şölende
beklenen fırsat geldi. 22 Hirodiya’nın kızı içeri girip
dans etti. Bu, Hirodes’le konuklarının hoşuna gitti.
    Kral genç kıza, "Dile benden, ne dilersen veririm" dedi. 23
Ant içerek, "Benden ne dilersen, krallığımın
yarısı da olsa, veririm" dedi.
    24 Kız dışarı çıkıp annesine, "Ne
isteyeyim?" diye sordu.
    "Vaftizci Yahya’nın başını iste" dedi
annesi.
    25 Kız derhal koşup kralın yanına girdi, "Vaftizci
Yahya’nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum"
diyerek dileğini açıkladı.
    26 Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği
anttan ötürü kızı reddetmek istemedi. 27 Derhal bir cellat gönderip
Yahya’nın başını getirmesini buyurdu. Cellat zindana
giderek Yahya’nın başını kesti. 28 Kesik başı bir
tepsi üzerinde getirip genç kıza verdi, kız da annesine götürdü. 29
Yahya’nın öğrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldılar ve
mezara koydular.

                  İsa beş bin kişiyi doyuruyor
             (Mat.14:13-21; Lu.9:10-17; Yu.6:1-14)

    30 Elçiler, İsa’nın yanında toplanarak yaptıkları
ve öğrettikleri her şeyi O’na anlattılar. 31 İsa onlara,
"Gelin, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz
dinlenin" dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit
bulamıyorlardı.
    32 Kayığa binip tek başlarına tenha bir yere doğru
yol aldılar. 33 Gittiklerini gören birçok kişi onları
tanıdı. Halk civardaki bütün kentlerden yaya olarak yola dökülüp
onlardan önce oraya vardı. 34 İsa kayıktan inince büyük bir
kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyunlara
benzeyen bu insanlara acıdı ve onlara birçok konuda ders vermeye
başladı.
    35-36 Vakit iyice ilerleyince, öğrencileri O’nun yanına gelip
dediler ki, "Burası ıssız bir yer, vakit de çok geç.
Halkı salıver de çevredeki çiftlik ve köylere gidip kendilerine
yiyecek alsınlar."
    37 İsa ise, "Onlara siz yiyecek verin" diye
karşılık verdi.
    Öğrenciler İsa’ya, "Gidip iki yüz dinarlık ekmek
alıp onlara yedirelim mi yani?" diye sordular.
    38 İsa onlara, "Kaç ekmeğiniz var, gidin bakın"
dedi.
    Öğrenip geldiler, "Beş ekmekle iki
balığımız var" dediler.
    39 İsa onlara, herkesi kümeler halinde yeşil çimenlerin üzerine
oturtmalarını buyurdu. 40 Halk yüzer ellişer kişilik
bölükler halinde oturdu. 41 İsa, beş ekmekle iki
balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran
duasını yaptı; sonra ekmekleri böldü ve halka
dağıtmaları için öğrencilerine verdi. İki
balığı da hepsinin arasında paylaştırdı.
42-43 Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu ekmek ve balık
artığı topladılar. 44 Yemek yiyen erkeklerin
sayısı beş bin kadardı.

                     İsa su üstünde yürüyor
                   (Mat.14:22-33; Yu.6:15-21)

    45 Bundan hemen sonra İsa, öğrencilerine, kayığa binip
kendisinden önce karşı yakada bulunan Beytsayda’ya geçmelerini buyurdu.
Bu arada kendisi halkı evlerine gönderecekti. 46 Onları
uğurladıktan sonra, dua etmek için dağa çıktı. 47-48
Akşam olduğunda, kayık gölün ortasına
varmıştı. Yalnız başına karada kalmış
olan İsa, öğrencilerinin kürek çekmekte çok
zorlandıklarını gördü. Çünkü rüzgâr onlara karşı
esiyordu. Sabaha karşı(a) İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara
yaklaştı. Yanlarından geçip gidecekti. 49 Onlar ise, gölün
üstünde yürüdüğünü görünce O’nu hayalet sanarak bağrıştılar.
50 Hepsi O’nu görmüş ve dehşete kapılmıştı. Ama kendisi
hemen onlara seslenerek, "Cesur olun! Ben’im, korkmayın!" dedi.
51 İsa kayığa binip onlara katılınca rüzgâr dindi.
Onlar ise tam bir şaşkınlık içindeydiler. 52 Ekmekle ilgili
mucizeyi bile anlamamışlardı; zihinleri körleşmişti.

            İsa, Ginesar’da hastaları iyileştiriyor
                         (Mat.14:34-36)

    53 İsa’yla öğrencileri karşı yakaya
vardıklarında Ginesar’da karaya çıkıp kayığı
bağladılar. 54 Onlar kayıktan inince, halk İsa’yı
hemen tanıdı. 55 Bazıları koşa koşa tüm yöreyi
dolaştılar. İsa’nın bulunduğu yeri öğrenenler,
hastaları döşekler üzerinde oraya götürmeye başladılar. 56
Köy olsun, kent ya da çiftlik olsun, İsa’nın gittiği her yerde,
hastaları yollara yatırıyorlar, sadece giysisinin eteğine
dokunmalarına izin versin diye O’na yalvarıyorlardı.
Dokunanların hepsi de iyileşiyordu. 



                            Bölüm 7

                     İnsanı kirleten nedir?
                         (Mat.15:1-20)

    Kudüs’ten gelen Ferisiler ve bazı din bilginleri, İsa’nın
çevresinde toplandılar. 2 O’nun öğrencilerinden
bazılarının murdar*, yani yıkanmamış ellerle
yemek yediklerini gördüler. 3 Ferisiler, hatta bütün Yahudiler,
atalarının geleneği uyarınca ellerini iyice yıkamadan
yemek yemezler. 4 Keza, çarşıdan dönünce, yıkanmadan yemek
yemezler. Ayrıca kâse, testi ve bakır kapların
yıkanmasıyla ilgili birçok geleneklere de uyarlar.
    5 Ferisiler ve din bilginleri İsa’ya, "Senin öğrencilerin
neden atalarımızın geleneğine uymuyorlar, niçin murdar
ellerle yemek yiyiyorlar?" diye sordular.
    6 İsa onlara şöyle cevap verdi: "Yeşaya’nın siz
ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik sözü ne doğrudur! Yazmış
olduğu gibi, 

        ‘Bu halk, dudaklarıyla beni(b) sayar,
         ama yürekleri benden uzaktır.
       7 Boşuna bana taparlar.
         Çünkü öğrettikleri, sadece insan kurallarıdır.’ 

8 Siz Tanrı’nın buyruğunu bir yana bırakmış,
insanların geleneğine uyuyorsunuz."
    9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: "Kendi
geleneğinizi sürdürmek için Tanrı’nın buyruğunu bir kenara
itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! 10 Musa, ‘Annene babana saygı göster’
ve, ‘Annesine ya da babasına söven mutlaka ölümle
cezalandırılsın’ diye buyurmuştu. 11-12 Ama siz, ‘Eğer
bir adam annesine ya da babasına, benden alacağın tüm maddi
yardım kurbandır, yani Tanrı’ya adanmıştır derse,
artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yok’
diyorsunuz. 13 Böylece kuşaktan kuşağa
aktardığınız geleneklerle Tanrı’nın sözünü
geçersiz kılıyorsunuz. Buna benzer daha birçok şey
yapıyorsunuz."
    14 İsa, halkı yine yanına çağırıp onlara,
"Hepiniz beni dinleyin ve şunu belleyin" dedi. 15-16
"İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey
onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden
çıkandır."(c)
    17 İsa kalabalığı bırakıp eve girince,
öğrencileri O’na bu benzetmenin anlamını sordular. 18 O da
onlara, "Demek siz de anlamıyorsunuz, öyle mi?" dedi.
"Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu
kirletemeyeceğini anlamıyor musunuz? 19 Dıştan giren,
insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da ayakyoluna
atılır." İsa bu sözlerle, tüm yiyeceklerin temiz
olduğunu bildirmiş oluyordu.
    20 İsa şöyle devam etti: "İnsanı kirleten,
insanın içinden çıkandır. 21-22 Çünkü kötü düşünceler,
ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük,
kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve
akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır.
23 Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.

                     Fenikeli kadının imanı
                         (Mat.15:21-28)

    24 İsa oradan ayrılarak Sur ve Sayda bölgesine gitti. Burada bir
eve girdi. Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu, ama gizlenemedi. 25 Küçük
kızı kötü ruha tutsak olan bir kadın, İsa’yla ilgili haberi
duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı. 26 Yahudi olmayan bu
kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini
kovması için İsa’ya rica etti.
    27 İsa ona, "Bırak, önce çocuklar doysunlar" dedi.
"Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru
değildir."
    28 Kadın buna karşılık, "Haklısın,
Rab" dedi. "Ama köpekler de sofranın altında
çocukların ekmek kırıntılarını yer."
    29 İsa ona, "Söylediğin bu sözün hatırı için git,
cin kızından çıkmış bulunuyor" dedi.
    30 Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş,
yatakta yatar buldu.

                 Sağır bir adam iyileştiriliyor

    31 Sur bölgesinden ayrılan İsa, Sayda yoluyla Dekapolis
bölgesinin ortasından geçerek tekrar Celile gölüne geldi. 32 Ona
sağır ve dili tutuk bir adam getirdiler, elini üzerine koyması
için yalvardılar.
    33 İsa adamı kalabalıktan ayırıp bir yana çekti.
Parmaklarını adamın kulaklarına soktu, tükürüp onun diline
dokundu. 34 Sonra göğe bakarak içini çekti ve adama, "Effata",
yani "Açıl!" dedi. 35 Adamın kulakları hemen
açıldı, dili çözüldü ve düzgün bir şekilde konuşmaya
başladı.
    36 İsa orada bulunanları, bunu kimseye söylememeleri için
uyardı. Ama onları ne kadar uyardıysa, onlar haberi o kadar çok
yaydılar. 37 Halk büyük bir hayret içinde kalmıştı.
"Yaptığı her şey mükemmel. Sağırların
kulaklarını açıyor, dilsizleri konuşturuyor!"
diyorlardı. 

                            Bölüm 8

                 İsa dört bin kişiyi doyuruyor
                         (Mat.15:32-39)

    1-2 O günlerde yine büyük bir kalabalık toplanmıştı.
Yiyecek bir şeyleri olmadığı için İsa
öğrencilerini yanına çağırıp, "Halka
acıyorum" dedi. "Üç gündür yanımdalar, yiyecek hiçbir
şeyleri de yok. 3 Onları aç aç evlerine gönderirsem, yolda
bayılırlar. Hem bazıları uzak yoldan geliyor."
    4 Öğrencileri buna karşılık, "Böyle
ıssız bir yerde bu kadar kişiyi doyuracak ekmeği insan
nereden bulabilir?" dediler.
    5 İsa, "Kaç ekmeğiniz var?" diye sordu.
    "Yedi tane" dediler.
    6 Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. Sonra
yedi ekmeği aldı, şükredip bunları böldü,
dağıtmaları için öğrencilerine verdi. Onlar da halka
dağıttılar. 7 Birkaç küçük balıkları da vardı.
İsa şükran duasını yapıp bunları da
dağıtmalarını söyledi. 8 Herkes yiyip doyduktan sonra yedi
küfe dolusu yemek artığı topladılar. 9-10 Orada yaklaşık
dört bin kişi vardı. İsa onları salıverdikten sonra
öğrencileriyle birlikte hemen kayığa binip Dalmanuta
taraflarına geçti.

                Ferisilerin ve Hirodes’in mayası
                         (Mat.16:1-12)

    11 Ferisiler gelip İsa’yla tartışmaya başladılar.
O’nu sınamak amacıyla gökten bir belirti* göstermesini istediler. 12
İsa içten bir ah çekerek, "Bu kuşak neden bir belirti
istiyor?" dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, bu kuşağa
hiçbir belirti gösterilmeyecek." 13 Sonra onları orada
bırakıp yine kayığa bindi ve karşı yakaya
geçti.
    14 Öğrenciler ekmek almayı unutmuşlardı. Kayıkta,
yanlarında bir tek ekmek vardı. 15 İsa onlara şu
uyarıda bulundu: "Dikkatli olun, Ferisilerin mayasından ve
Hirodes’in mayasından sakının!"
    16 Onlar ise kendi aralarında, "Ekmeğimiz
olmadığı için böyle diyor" şeklinde
konuştular.
    17 Bunun farkında olan İsa, "Ekmeğiniz yok diye ne
konuşup duruyorsunuz?" dedi. "Hâlâ akıl erdiremiyor,
anlamıyor musunuz? Yüreğiniz körleşti mi? 18-19 Gözleriniz
olduğu halde görmüyor musunuz? Kulaklarınız olduğu halde
işitmiyor musunuz? Hatırlamıyor musunuz, beş ekmeği
beş bin kişiye bölüştürdüğümde kaç sepet dolusu yemek
artığı topladınız?"
    "On iki" dediler.
    20 "Yedi ekmeği dört bin kişiye bölüştürdüğümde
kaç küfe dolusu yemek artığı topladınız?"
    "Yedi" dediler.
    21 İsa onlara, "Hâlâ anlamıyor musunuz?" dedi.

              Beytsayda’da kör bir adam iyileştiriliyor

    22 İsa ile öğrencileri Beytsayda’ya geldiler. Orada bazı
kişiler İsa’ya kör bir adam getirip ona dokunması için
yalvardılar. 23 İsa körün elinden tutarak onu köyün
dışına çıkardı. Gözlerine tükürüp ellerini üzerine
koydu ve, "Bir şey görüyor musun?" diye sordu.
    24 Adam başını kaldırıp, "İnsanlar
görüyorum" dedi, "ağaçlara benziyorlar, ama
yürüyorlar."
    25 Sonra İsa ellerini yeniden adamın gözleri üzerine koydu. Adam
gözlerini açtı, baktı; iyileşmiş ve her şeyi açık
seçik görmeye başlamıştı. 26 İsa, "Köye bile
girme!" diyerek onu evine gönderdi.

                     Petrus’un Mesih’i tanıması
                     (Mat.16:13-20; Lu.9:18-21)

    27 İsa, öğrencileriyle birlikte Filipus Sezariyesi’ne
bağlı köylere gitti. Yolda öğrencilerine, "Halk, benim kim
olduğumu söylüyor?" diye sordu.
    28 Öğrencileri O’na şu karşılığı
verdiler: "Vaftizci Yahya diyorlar. Kimi ise İlyas, kimileri de
peygamberlerden biri olduğunu söylüyor."
    29 O da onlara, "Ya siz, ben kimim dersiniz?" diye sordu.
    Petrus, "Sen Mesih’sin" cevabını verdi.
    30 Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey söylememeleri için
onları uyardı.

              İsa ölüp dirileceğini önceden bildiriyor
                     (Mat.16:21-28; Lu.9:22-27)

    31 İsa, İnsanoğlu’nun* çok acı çekmesi, ihtiyarlar*,
başkâhinler* ve din bilginlerince* reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün
sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı. 32
Bunları açıkça söylüyordu. Bunun üzerine Petrus O’nu bir kenara çekip
azarlamaya başladı.
    33 Ama İsa dönüp diğer öğrencilerine baktı. Petrus’u
azarlayarak, "Çekil önümden, Şeytan!" dedi. "Senin
düşüncelerin Tanrı’nın değil, insanın
düşünceleridir."
    34 Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına
çağırıp şöyle konuştu: "Ardımdan gelmek
isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.
35 Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek; canını benim ve
Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. 36 İnsan bütün
dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne
yararı olur? 37 İnsan, kendi canına karşılık ne
verebilir? 38 Bu vefasız* ve günahkâr kuşağın
ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa,
İnsanoğlu da, Babasının görkemi içinde kutsal meleklerle
birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır." 

                               Bölüm 9

    İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim" diye devam etti,
"burada bulunanlar arasında, Tanrı’nın Egemenliğinin
kudretle gerçekleştiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var."

                     İsa’nın görünümü değişiyor
                     (Mat.17:1-13; Lu.9:28-36)

    2 Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve
Yuhanna’yı alarak onları yüksek bir dağa çıkardı.
Orada, gözlerinin önünde İsa’nın görünümü değişti. 3 Giysileri
göz kamaştırıcı bir beyazlığa büründü; yeryüzünde
hiçbir çamaşırcının erişemeyeceği bir
beyazlıktı bu. 4 O anda öğrencilere Musa’yla İlyas göründü.
İsa’yla konuşuyorlardı.
    5 Petrus İsa’ya, "Rabbî*, burada bulunmamız ne iyi oldu! Üç
çardak kuralım: biri sana, biri Musa’ya, biri de İlyas’a" dedi.
6 Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü çok korkmuşlardı.
    7 Bu sırada bir bulut gelip onları gölgeledi. Buluttan gelen bir
ses, "Sevgili Oğlum budur, O’nu dinleyin!" dedi.
    8 Öğrenciler birden çevrelerine baktılar, ama artık
yanlarında İsa’dan başka kimseyi göremediler.
    9 Dağdan inerlerken İsa onları, İnsanoğlu* ölümden
dirilmeden orada gördüklerini hiç kimseye söylememeleri için uyardı. 10 Bu
uyarıya uymakla birlikte kendi aralarında, "Ölümden dirilmek ne
demek?" diye tartışıp durdular.
    11 İsa’ya, "Din bilginleri neden önce İlyas’ın gelmesi
gerektiğini söylüyorlar?" diye sordular.
    12 O da onlara şöyle dedi: "Gerçekten de önce İlyas gelir ve
her şeyi yeniden düzene koyar. Ama nasıl oluyor da
İnsanoğlu’nun çok acı çekeceği ve hiçe
sayılacağı yazılmıştır? 13 Size şunu
söyleyeyim, İlyas geldi bile, ve ona ilişkin yazılmış
olduğu gibi, ona yapmadıklarını
bırakmadılar."

               Cine tutsak bir çocuğun iyileştirilmesi
                     (Mat.17:14-23; Lu.9:37-45)

    14 Öteki öğrencilerin yanına döndüklerinde, onların
çevresinde büyük bir kalabalığın
toplandığını, birtakım din bilginlerinin onlarla
tartıştığını gördüler. 15 Kalabalık
İsa’yı görünce büyük bir şaşkınlığa
kapıldı ve koşup O’nu selamladı.
    16 İsa öğrencilerine, "Onlarla ne
tartışıyorsunuz?" diye sordu.
    17 Halktan biri O’na, "Öğretmenim" diye
karşılık verdi, "dilsiz bir ruha tutsak olan oğlumu
sana getirdim. 18 Ruh onu nerede yakalarsa yere çarpıyor. Çocuk
ağzından köpükler saçıyor, dişlerini
gıcırdatıyor ve kaskatı kesiliyor. Ruhu kovmaları için
öğrencilerine başvurdum, ama başaramadılar."
    19 İsa onlara, "Ey imansız kuşak!" dedi.
"Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar
katlanacağım? Getirin çocuğu bana!"
    20 Çocuğu kendisine getirdiler. Ruh, İsa’yı görür görmez
çocuğu şiddetle sarstı; çocuk yere düştü,
ağzından köpükler saçarak yuvarlanmaya başladı.
    21 İsa çocuğun babasına, "Bu hal çocuğun
başına geleli ne kadar oldu?" diye sordu.
    "Küçüklüğünden beri böyle" dedi babası. 22
"Üstelik ruh onu öldürmek için birçok kez onu ateşe ya da suya
attı. Elinden bir şey gelirse, bize yardım et, acı
halimize!"
    23 İsa ona, "Elimden gelirse mi? İman eden biri için her
şey mümkün!" dedi.
    24 Çocuğun babası hemen, "İman ediyorum,
imansızlığımı yenmeme yardım et!" diye
feryat etti.
    25 İsa, halkın koşuşup geldiğini görünce kötü ruhu
azarlayarak, "Sana buyuruyorum, dilsiz ve sağır ruh,
çocuğun içinden çık ve ona bir daha girme!" dedi.
    26 Bunun üzerine ruh bir çığlık attı ve çocuğu
şiddetle sarsarak çıktı. Çocuk ölü gibi hareketsiz kaldı,
öyle ki oradakilerin birçoğu, "Öldü!" diyordu. 27 Ama İsa
elinden tutup kaldırınca, çocuk ayağa kalktı.
    28 İsa eve girdikten sonra öğrencileri özel olarak O’na, "Biz
kötü ruhu neden kovamadık?" diye sordular.
    29 İsa onlara, "Bu tür ruhlar ancak duayla kovulabilir"
cevabını verdi.
    30 Oradan ayrılmış, Celile bölgesinden geçiyorlardı.
İsa hiç kimsenin bunu bilmesini istemiyordu. 31 Öğrencilerine ders
verirken şöyle diyordu: "İnsanoğlu*, insanların eline
teslim edilecek ve öldürülecek, ama öldürüldükten üç gün sonra dirilecek."
32 Onlar bu sözleri anlamıyor, İsa’ya soru sormaktan da
korkuyorlardı.

                            En büyük kim?
                      (Mat.18:1-5; Lu.9:46-48)

    33 Kefernahum’a vardılar. Eve girdikten sonra İsa onlara,
"Yolda aranızda neyi tartışıyordunuz?" diye
sordu. 34 Hiç birinden ses çıkmadı. Çünkü yolda aralarında kimin
en büyük olduğunu tartışmışlardı.
    35 İsa oturup Onikileri yanına çağırdı. Onlara
şöyle dedi: "Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin
hizmetkârı olsun."
    36-37 Küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti, sonra onu
kucağına alarak onlara şöyle dedi: "Böyle bir çocuğu
benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul
eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur."

                  Bize karşı olmayan bizden yanadır
                            (Lu.9:49-50)

    38 Yuhanna O’na, "Öğretmenim" dedi, "senin adınla
cin kovan birini gördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için
ona engel olmaya çalıştık."
    39 "Ona engel olmayın!" dedi İsa. "Çünkü benim
adımla mucize yapıp da hemen ardından beni kötüleyecek kimse
yoktur. 40 Bize karşı olmayan, bizden yanadır. 41 Size
doğrusunu söyleyeyim, Mesih’e ait olduğunuz için sizlere bir bardak
su içiren ödülsüz kalmayacaktır.

                    Birini günaha sokmanın cezası
                       (Mat.18:6-9; Lu.17:1-2)

    42 "Kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse,
boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denize
atılması kendisi için daha iyi olur. 43-44 Eğer elin seni günaha
sokarsa, onu kes. Çolak olarak yaşama kavuşman, iki el sahibi olarak
sönmez ateşe, cehenneme gitmenden iyidir. 45-46 Eğer ayağın
seni günaha sokarsa, onu kes. Tek ayaklı olarak yaşama kavuşman,
iki ayak sahibi olarak cehenneme atılmandan iyidir. 47 Eğer gözün
seni günaha sokarsa, onu çıkar, at. Tanrı’nın Egemenliğine
tek gözle girmen, iki göz sahibi olarak cehenneme atılmandan iyidir.

     48 ‘Oradakileri kemiren kurt ölmez,
      yakan ateş de sönmez.'(ç) 

49 Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır. 50 tuz yararlıdır.
Ama tuz tuzluluğunu yitirirse, ona tekrar nasıl tat verebilirsiniz?
İçinizde tuz olsun ve birbirinizle barış içinde
yaşayın!" 

                              Bölüm 10

                       Boşanmayla ilgili soru
                       (Mat.19:1-12; Lu.16:18)

    İsa oradan ayrılıp Yahudiye sınırlarına,
Şeria nehrinin ötesine geldi. Çevresinde yine kalabalıklar
toplanmıştı; her zamanki gibi onlara yine ders veriyordu.
    2 Yanına gelen bazı Ferisiler O’nu sınamak amacıyla,
"Bir erkeğin, karısını boşaması Kutsal
Yasa’ya uygun mudur?" diye sordular.
    3 İsa karşılık olarak, "Musa size ne
buyurdu?" dedi.
    4 Onlar, "Musa, erkeğin bir boş kâğıdı
yazarak karısını boşamasına izin vermiştir"
dediler.
    5 İsa onlara, "Musa, yüreklerinizin
katılığından ötürü size bu buyruğu yazdı"
dedi. 6 "Tanrı, yaradılışın ta
başlangıcından insanları ‘erkek ve dişi olarak
yarattı.’ 7-8 ‘Bu nedenle adam annesini babasını bırakacak,
karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden olacaklar.’
Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. 9 O halde
Tanrı’nın birleştirdiğini insan ayırmasın."
    10 Öğrencileri evde O’na yine bu konuyla ilgili bazı sorular
sordular. 11 İsa onlara, "Karısını boşayıp
başkasıyla evlenen, karısına karşı zina
etmiş olur" dedi. 12 "Kocasını boşayıp
başkasıyla evlenen kadın da zina etmiş olur."

                    İsa küçük çocukları kutsuyor
                     (Mat.19:13-15; Lu.18:15-17)

    13 Bu arada bazıları İsa’ya küçük çocukları getiriyor,
onlara dokunmasını istiyorlardı. Ne var ki, öğrenciler
onları azarladılar. 14 İsa bunu görünce kızdı.
Öğrencilerine, "Bırakın, çocuklar bana gelsin" dedi.
"Onlara engel olmayın! Çünkü Tanrı’nın Egemenliği
böylelerinindir. 15 Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın
Egemenliğini bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla
giremez." 16 Çocukları kucağına aldı, ellerini
üzerlerine koyup onları kutsadı.

                      Zenginlik ve sonsuz yaşam
                     (Mat.19:16-30; Lu.18:18-30)

    17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde
diz çöküp O’na, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama
kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu.
    18 İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi. "İyi olan
tek biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını
biliyorsun: ‘Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan
yere tanıklık etme, kimsenin hakkını yeme, annene babana
saygı göster.’"
    20 Adam, "Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden
beri yerine getiriyorum" dedi.
    21 Ona sevgiyle bakan İsa, "Bir tek eksiğin var" dedi.
"Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte
hazinen olur. Sonra gel, beni izle."
    22 Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde
oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.
    23 İsa çevresine göz gezdirdikten sonra öğrencilerine,
"Varlıklı kişilerin Tanrı Egemenliğine girmesi ne
güç olacak!" dedi.
    24 Öğrenciler O’nun sözlerine şaştılar. Ama İsa
onlara yine, "Çocuklar" dedi, "Tanrı’nın
Egemenliğine girmek ne güçtür! 25 Devenin iğne deliğinden
geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha
kolaydır."
    26 Öğrenciler büsbütün şaşırmışlardı.
Birbirlerine, "Öyleyse kim kurtulabilir?" diyorlardı.
    27 İsa onlara bakarak, "İnsanlar için bu imkânsız, ama
Tanrı için değil. Tanrı için her şey mümkün"
dedi.
    28 Petrus O’na, "Bak, biz her şeyi bırakıp senin
ardından geldik" demeye başladı.
    29-30 "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "benim
ve Müjde’nin uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını,
çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da
şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla
eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda
sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. 31 Ne var ki,
birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci
olacak."

              İsa ölüp dirileceğini yeniden bildiriyor
                     (Mat.20:17-19; Lu.18:31-34)

    32-33 Yola çıkmış Kudüs’e gidiyorlardı. İsa
önlerinde yürüyordu. Öğrencileri şaşkınlık içindeydi,
ardından gelenler ise korkuyorlardı. İsa Onikileri yine bir yana
çekip kendi başına gelecekleri anlatmaya başladı:
"Şimdi Kudüs’e gidiyoruz" dedi. "İnsanoğlu*,
başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O’nu
ölüm cezasına çarptıracak ve diğer uluslara teslim edecekler. 34
O’nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O’nu kamçılayıp
öldürecekler. Ne var ki O, üç gün sonra dirilecek."

                     Yakup’la Yuhanna’nın dileği
                           (Mat.20:20-28)

    35 Zebedi’nin oğulları Yakup ile Yuhanna İsa’ya
yaklaşıp, "Öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu bizim
için yapmanı istiyoruz" dediler.
    36 İsa onlara, "Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?"
diye sordu.
    37 "Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında,
ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver"
dediler.
    38 "Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz" dedi İsa.
"Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz*
olacağım gibi siz de vaftiz olabilir misiniz?"(d)
    39 -40"Evet, olabiliriz" dediler.
    İsa onlara, "Benim içeceğim kâseden siz de içeceksiniz,
benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olacaksınız"
dedi. "Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek
benim elimde değil. Bu yerler belirli kişiler için
hazırlanmıştır."
    41 Bunu işiten diğer on öğrenci Yakup’la Yuhanna’ya
kızmaya başladılar. 42 İsa onları yanına
çağırıp şöyle dedi: "Bilirsiniz ki, ulusların
önderleri sayılanlar, onları egemenlik hırsıyla yönetirler,
ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını
hissettirirler. 43 Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük
olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkârı olsun. 44 Aranızda
birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. 45 Çünkü İnsanoğlu bile
hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları
uğruna fidye olarak vermeye geldi."

                  Kör Bartimay’ın gözleri açılıyor
                     (Mat.20:29-34; Lu.18:35-43)

    46 Sonra Eriha’ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyük bir
kalabalıkla birlikte Eriha’dan ayrılırken, Timay oğlu
Bartimay adında kör bir dilenci yol kenarında oturuyordu. 47
Nasıralı İsa’nın orada olduğunu duyunca, "Ey
Davut Oğlu İsa, halime acı!" diye bağırmaya
başladı. 48 Birçok kimse onu azarlayarak susturmak istediyse de o,
"Ey Davut Oğlu, halime acı!" diyerek daha çok
bağırdı.
    49 İsa durdu, "Çağırın onu" dedi.
    Kör adama seslenerek, "Ne mutlu sana! Kalk, seni
çağırıyor!" dediler. 50 Adam abasını üstünden
atarak ayağa fırladı ve İsa’nın yanına
geldi.
    51 İsa ona, "Senin için ne yapmamı istiyorsun?" diye
sordu.
    Kör adam, "Rabbuni*, gözlerim görsün" dedi.
    52 İsa, "Gidebilirsin, imanın seni kurtardı" dedi.
Adam o anda yeniden görmeye başladı ve yol boyunca İsa’nın
ardından gitti. 

                              Bölüm 11

                       İsa’nın Kudüs’e girişi
               (Mat.21:1-11; Lu.19:28-40; Yu.12:12-19)

    1-2 Kudüs’e yaklaşıp Zeytin dağının yamacında
bulunan Beytfacı ile Beytanya’ya geldiklerinde İsa
öğrencilerinden ikisini şu sözlerle köye gönderdi:
"Karşınızdaki köye gidin. Köye girer girmez, üzerine daha
hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa
bulacaksınız. Onu çözüp bana getirin. 3 Biri size, ‘Bunu niye
yapıyorsunuz?’ derse, ‘Rab’bin ona ihtiyacı var, hemen geri
gönderecek’ dersiniz."
    4 Gittiler ve yol üzerinde, bir evin sokak kapısının
yanında bağlı buldukları sıpayı çözdüler. 5 Orada
duranlardan bazıları, "Sıpayı ne diye
çözüyorsunuz?" dediler.
    6 Öğrenciler İsa’nın kendilerine söylediklerini
tekrarlayınca, adamlar onları rahat bıraktı. 7
Sıpayı İsa’ya getirip üzerine kendi giysilerini yaydılar.
İsa da sıpaya bindi. 8 Birçokları giysilerini,
bazıları da çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları yola
serdiler. 9 Önden gidenler ve arkadan gelenler şöyle
bağırıyorlardı: 



        "Hozana*!
        Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun!
      10 Atamız Davud’un yaklaşan egemenliği kutlu olsun!
        En yücelerde hozana!"

    11 İsa Kudüs’e varınca tapınağa gitti, her tarafı
gözden geçirdi. Sonra vakit ilerlemiş olduğundan Onikilerle birlikte
Beytanya’ya döndü.

                      İncir ağacı lanetleniyor
                           (Mat.21:18-19)

    12 Ertesi gün Beytanya’dan çıktıklarında İsa
acıkmıştı. 13 Uzakta, yapraklanmış bir incir
ağacı görünce üzerinde belki incir bulurum diye yaklaştı.
Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir
şey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi. 14 İsa
ağaca, "Artık senden hiç kimse bir daha meyve yemesin!"
dedi. Öğrencileri de bunu duydular.

                  İsa satıcıları tapınaktan
kovuyor
               (Mat.21:12-17; Lu.19:45-48; Yu.2:13-22)

    15 Oradan Kudüs’e geldiler. İsa tapınağa girerek oradaki
satıcı ve alıcıları dışarı kovmaya
başladı. Para bozanların masalarını, güvercin
satanların sehpalarını devirdi. 16 Yük taşıyan hiç
kimsenin tapınak alanından geçmesine izin vermedi.
    17 Halka ders verirken şunları söyledi: "’Benim evime, tüm
ulusların dua evi denecek’ diye yazılmamış mıdır?
Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz."
    18 Başkâhinler ve din bilginleri bunu duyunca İsa’yı yok
etmek için bir yol aramaya başladılar. O’ndan korkuyorlardı.
Çünkü bütün halk O’nun öğretişine hayrandı.
    19 Akşam olunca İsa’yla öğrencileri kentten
ayrıldı.

                    İncir ağacından alınacak ders
                           (Mat.21:20-22)

    20 Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken,
ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. 21 Olayı
hatırlayan Petrus, "Rabbî*, bak! Lanetlediğin incir
ağacı kurumuş!" dedi.
    22 İsa onlara şöyle karşılık verdi:
"Tanrı’ya iman edin. 23 Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu
dağa, ‘Kalk, denize atıl!’ der ve yüreğinde kuşku duymadan
dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine
gelecektir. 24 Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her
şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın,
dileğiniz yerine gelecektir. 25-26 Kalkıp dua ettiğiniz zaman,
birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu
bağışlayın ki, göklerde olan Babanız da sizin
suçlarınızı bağışlasın."(e)

                           İsa’nın yetkisi
                      (Mat.21:23-27; Lu.20:1-8)

    27-28 Yine Kudüs’e geldiler. İsa tapınakta gezinirken
başkâhinler, din bilginleri ve ihtiyarlar O’nun yanına gelip,
"Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bunları yapma yetkisini
sana kim verdi?" diye sordular.
    29 İsa da onlara, "Size bir soru soracağım" dedi.
"Bana cevap verin, ben de size bunları hangi yetkiyle
yaptığımı söylerim. 30 Yahya’nın vaftiz etme yetkisi
Tanrı’dan(f) mıydı, insanlardan mıydı? Cevap verin
bana."
    31 Bunu aralarında şöyle tartışmaya
başladılar: "’Tanrı’dan’ dersek, ‘Öyleyse ona niçin
inanmadınız?’ diyecek. 32 Yok eğer ‘insanlardan’ dersek…"
Halkın tepkisinden korkuyorlardı. Çünkü herkes Yahya’yı
gerçekten peygamber sayıyordu.
    33 İsa’ya, "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
    İsa da onlara, "Ben de size bunları hangi yetkiyle
yaptığımı söylemeyeceğim" dedi. 

                              Bölüm 12

                      Bağ kiracıları benzetmesi
                     (Mat.21:33-46; Lu.20:9-19)

    İsa onlara benzetmelerle seslenmeye başladı.
"Adamın biri bir bağ dikmiş, çevresini çitle çevirmiş,
üzüm sıkmak için bir çukur kazmış, bir de bekçi kulesi yapmış.
Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa
çıkmış. 2 Mevsimi gelince bağın ürününden kendisine
düşen payı almak üzere bağcılara bir köle
yollamış. 3 Bağcılar köleyi yakalayıp dövmüş ve
eli boş göndermişler. 4 Bağ sahibi bu kez onlara bir başka
köle yollamış. Onu da başından yaralamış ve
aşağılamışlar. 5 Sonra birini daha yollamış,
ama onu öldürmüşler. Daha birçok köle yollamış. Bunların
kimini dövmüş, kimini öldürmüşler.
    6 "Bağ sahibinin yanında tek biri kalmıştı, o
da sevgili oğluymuş. ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek
bağcılara en son onu yollamış.
    7 "Ama bağcılar birbirlerine, ‘Mirasçı bu’
demişler, ‘gelin onu öldürelim, miras bizim olur.’ 8 Böylece onu
yakalayıp öldürmüşler ve bağdan dışarı
atmışlar.
    9 "Bu durumda bağın sahibi ne yapacak? Gelip
bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına
verecek. 10-11 Şu Kutsal Yazı’yı okumadınız mı?

        ‘Yapıcıların reddettiği taş,
        işte köşenin baş taşı oldu.
        Rab’bin işidir bu,
        gözümüzde harika bir iş!’"

    12 İsa’nın bu benzetmede kendilerinden söz ettiğini anlayan
Yahudi din önderleri O’nu tutuklamak istediler; ama halkın tepkisinden
korktukları için O’nu bırakıp gittiler. 

                       Sezar’ın hakkı Sezar’a
                     (Mat.22:15-22; Lu.20:20-26)

    13 Daha sonra İsa’yı söyleyeceği sözlerle tuzağa
düşürmek amacıyla Ferisilerden ve Hirodes yanlılarından
bazılarını O’na gönderdiler. 14 Bunlar gelip İsa’ya,
"Öğretmenimiz" dediler, "senin dürüst biri olduğunu,
kimseyi kayırmadan, insanlar arasında ayrım yapmadan Tanrı
yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. Sezar’a* vergi vermek Kutsal
Yasa’ya uygun mu, değil mi? Verelim mi, vermeyelim mi?"
    15 Onların ikiyüzlülüğünü bilen İsa şöyle dedi:
"Beni neden sınıyorsunuz? Bana bir dinar getirin
bakayım." 16 Parayı getirdiler. İsa onlara, "Bu resim,
bu yazı kimin?" diye sordu.
    "Sezar’ın" dediler.
    17 İsa da onlara, "Sezar’ın hakkını Sezar’a,
Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya verin" dedi.
    İsa’nın sözlerine şaşakaldılar.

                        Dirilişle ilgili soru
                     (Mat.22:23-33; Lu.20:27-40)

    18-19 Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen
Sadukiler İsa’ya gelip şunu sordular: "Öğretmenimiz, Musa
yazılarında bize şöyle buyurmuştur: ‘Eğer bir
adamın kardeşi ölüp bir dul bırakır ama çocuk bırakmazsa,
sağ kalan kardeş, ölenin karısını alıp soyunu
sürdürsün.’ 20 Yedi kardeş vardı. Birincisi evlendi ve çocuk
bırakmadan öldü. 21 İkincisi aynı kadını aldı, o
da çocuk sahibi olmadan öldü. Üçüncüsüne de öyle oldu. 22 Yedisi de çocuksuz
öldü. Hepsinden sonra kadın da öldü. 23 Diriliş günü, ölümden
dirildiklerinde kadın bunlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü
yedisi de onunla evlendi."
    24 İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Ne
Kutsal Yazıları ne de Tanrı’nın gücünü biliyorsunuz.
Yanılmanızın nedeni de bu değil mi? 25 İnsanlar
ölümden dirilince ne evlenir ne evlendirilir, göklerdeki melekler gibidirler.
26 Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Musa’nın kitabında, alevlenen
çalıyla ilgili bölümde Tanrı’nın Musa’ya söylediklerini
okumadınız mı? ‘Ben İbrahim’in Tanrısı,
İshak’ın Tanrısı ve Yakub’un Tanrısıyım’
diyor. 27 Tanrı ölülerin değil, yaşayanların
Tanrısıdır. Siz büyük bir yanılgı içindesiniz."

                           En büyük buyruk
                     (Mat.22:34-40; Lu.10:25-28)

    28 Onların tartışmalarını dinleyen ve
İsa’nın onlara güzel bir cevap verdiğini gören bir din bilgini
yaklaşıp O’na, "Tüm buyrukların en önemlisi
hangisidir?" diye sordu.
    29 İsa şöyle karşılık verdi: "En önemlisi
şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız olan Rab tek Rab’dir. 30
Tanrın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün
aklınla ve bütün gücünle sev.’ 31 İkincisi de şudur:
‘Komşunu kendin gibi sev.’ Bunlardan daha büyük buyruk yoktur."
    32 Din bilgini İsa’ya, "İyi söyledin, öğretmenim"
dedi. "’Tanrı tektir ve O’ndan başkası yoktur’ demekle
doğruyu söyledin. 33 İnsanın Tanrı’yı bütün
yüreğiyle, bütün anlayışıyla ve bütün gücüyle sevmesi,
komşusunu da kendi gibi sevmesi, tüm yakılan adaklardan* ve sunulan
kurbanlardan daha önemlidir."
    34 İsa, onun akıllıca cevap verdiğini görerek,
"Sen Tanrı’nın Egemenliğinden uzak değilsin"
dedi.
    Bundan sonra kimse O’na soru sormaya cesaret edemedi.

                          Mesih kimin oğlu?
                     (Mat.22:41-46; Lu.20:41-44)

    35 İsa tapınakta ders verirken şunu sordu: "Nasıl
oluyor da din bilginleri, ‘Mesih, Davud’un Oğludur’ diyorlar? 36 Davud’un
kendisi, Kutsal Ruh’tan esinlenerek şöyle demişti:

        ‘Rab Rabbime dedi ki,
        Ben düşmanlarını
        senin ayaklarının altına serinceye dek
        sağımda otur.’ 

37 Davud’un kendisi O’ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl
Davud’un Oğlu olur?"
    Oradaki büyük kalabalık O’nu sevinçle dinliyordu.

                İsa ikiyüzlü din bilginlerini kınıyor
                     (Mat.23:1-36; Lu.20:45-47)

    38-39 İsa ders verirken şöyle dedi: "Uzun kaftanlar içinde
dolaşmaktan, meydanlarda selamlanmaktan, havralarda* en seçkin yerlere ve
şölenlerde baş köşelere kurulmaktan hoşlanan din
bilginlerinden sakının. 40 Dulların malını mülkünü
sömüren, gösteriş için uzun uzadıya dua eden bu kişilerin
cezası daha da ağır olacaktır."

                         Dul kadının bağışı
                             (Lu.21:1-4)

    41 İsa tapınaktaki bağış kutusunun
karşısında oturmuş, kutuya para atan halkı seyrediyordu.
Birçok zengin kişi kutuya büyük paralar attı. 42 Yoksul bir dul
kadın da geldi, birkaç kuruş değerinde iki bakır para(g)
attı.
    43 Öğrencilerini yanına çağıran İsa onlara
şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, bu yoksul dul kadın
kutuya herkesten daha çok para attı. 44 Çünkü diğerlerinin hepsi,
zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna
rağmen, varını yoğunu, geçinmek için elinde bulunanın
tümünü verdi." 

                              Bölüm 13

                          Sonun belirtileri
                      (Mat.24:1-28; Lu.21:5-24)

    İsa tapınaktan çıkarken öğrencilerinden biri O’na,
"Öğretmenim" dedi, "bak, ne görkemli taşlar! Ne
görkemli yapılar!"
    2 İsa ona, "Bu büyük yapıları görüyor musun? Burada
taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!"
dedi.
    3-4 İsa, Zeytin dağında, tapınağın
karşısında otururken Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreya özel
olarak kendisine şunu sordular: "Söyle bize, bu dediklerin ne zaman
olacak, bütün bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren
belirti ne olacak?"
    5 İsa onlara anlatmaya başladı: "Sakın kimse sizi
saptırmasın" dedi. 6 "Birçokları, ‘Ben O’yum’ diyerek
benim adımla gelecek ve birçok kişiyi saptıracaklar. 7
Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın.
Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. 8 Ulus
ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer depremler, kıtlıklar
olacak. Bunlar, doğum sancılarının
başlangıcıdır.
    9 "Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere
verecekler, havralarda dövecekler. Benden ötürü valilerin ve kralların
önüne çıkarılacak ve böylece onlara tanıklık edeceksiniz.
10 Ne var ki, önce Müjde’nin tüm uluslara duyurulması gerekir. 11 Sizi
tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, ‘Ne söyleyeceğiz?’ diye önceden
kaygılanmayın. O anda size ne esinlenirse onu söyleyin. Çünkü
konuşacak olan siz değil, Kutsal Ruh olacak. 12 Kardeş
kardeşini, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne
babalarına baş kaldırıp onları öldürtecekler. 13 Benim
adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama sona kadar dayanan
kurtulacaktır.
    14 "Yıkıcı iğrenç şeyin*, bulunmaması
gereken yerde dikildiğini gördüğünüz zaman (okuyan anlasın),
Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsın. 15 Damda olan, evinden bir
şey almak üzere aşağı inmesin, içeri girmesin. 16 Tarlada
olan, abasını almak için geri dönmesin. 17 O günlerde gebe olan,
çocuk emziren kadınların vay haline! 18 Dua edin ki,
kaçışınız kışa rastlamasın. 19 Çünkü o
günlerde öyle bir sıkıntı olacak ki, Tanrı’nın var
ettiği yaradılışın başlangıcından bu yana
böylesi olmamış, ondan sonra da olmayacaktır. 20 Rab o günleri
kısaltmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama
seçtiği kişiler uğruna o günleri
kısaltmıştır. 21 Eğer o zaman biri size,
‘İşte Mesih burada’, ya da, ‘İşte şurada’ derse,
inanmayın. 22 Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar,
mucizeler* ve harikalar yaratacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse seçilmiş
olanları saptıracaklar. 23 Ama siz dikkatli olun. İşte size
her şeyi önceden söylemiş bulunuyorum.

                       Mesih’in tekrar gelişi
                     (Mat.24:29-31; Lu.21:25-28)

    24-25 "Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra,

        ‘Güneş kararacak,
        ay ışığını vermez olacak,
        yıldızlar gökten düşecek
        ve göksel güçler sarsılacak.’

    26 "O zaman İnsanoğlu’nun* bulutlar içinde büyük güç ve
görkemle geldiğini görecekler. 27 İnsanoğlu o zaman meleklerini
gönderecek, kendi seçtiklerini, yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna
kadar, dört yelden alıp bir araya toplayacak.

                    İncir ağacından alınacak ders
                     (Mat.24:32-35; Lu.21:29-33)

    28 "İncir ağacından ders alın. Dalları
filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın
olduğunu anlarsınız. 29 Aynı şekilde, bu
olayların gerçekleştiğini görünce, bilin ki İnsanoğlu
yakındır, kapıdadır. 30 Size doğrusunu söyleyeyim,
bütün bunlar olmadan bu kuşak(ğ) ortadan kalkmayacak. 31 Gök ve yer
ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.

                       Bilinmeyen gün ve saat
                           (Mat.24:36-44)

    32 "O Gün* ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir;
Baba’dan başka kimse bilmez. 33 Dikkat edin, uyanık durun, dua edin.
Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. 34 Bu, yolculuğa
çıkan bir adamın durumuna benzer. Evinden ayrılırken
kölelerine yetki, her birine birer görev verir, kapıdaki nöbetçiye de
uyanık kalmasını buyurur. 35 Siz de uyanık kalın.
Çünkü evin efendisi ne zaman gelecek, akşam mı, gece yarısı
mı, horoz öttüğünde mi, sabaha doğru mu, bilemezsiniz. 36
Ansızın gelip sizi uykuda bulmasın! 37 Size söylediklerimi
herkese söylüyorum; uyanık kalın!" 

                              Bölüm 14

                      İsa’nın ölümü yaklaşıyor
                (Mat.26:1-16; Lu.22:1-6; Yu.11:45-53)

    Fısıh* ve Mayasız Ekmek bayramına* iki gün
kalmıştı. Başkâhinlerle din bilginleri İsa’yı
hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı. 2
"Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık
çıkar" diyorlardı.
    3 İsa Beytanya’da cüzamlı Simun’un evinde sofrada otururken
yanına bir kadın geldi. Kadın, kaymaktaşından bir kap
içinde çok değerli saf hintsümbülü yağı getirmişti.
Kabı kırarak yağı O’nun başından aşağı
döktü. 4-5 Bazıları buna kızdılar; birbirlerine, "Bu
yağ niçin böyle boş yere harcandı? Üç yüz dinardan fazlaya
satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi" diyerek
kadını azarlamaya başladılar.
    6 "Kadını rahat bırakın" dedi İsa.
"Neden üzüyorsunuz onu? Benim için güzel bir şey yaptı. 7
Yoksullar her zaman aranızdadır, dilediğiniz anda onlara
yardım edebilirsiniz; ama ben her zaman aranızda
olmayacağım. 8 Kadın elinden geleni yaptı, beni gömülmeye
hazırlamak üzere daha şimdiden bedenimi yağladı. 9 Size
doğrusunu söyleyeyim, Müjde dünyanın her neresinde duyurulursa, bu
kadının yaptığı da onun anılması için
anlatılacak."
    10 Bu arada Onikilerden biri olan Yahuda İskariyot, İsa’yı
ele vermek amacıyla başkâhinlerin yanına gitti. 11 Onlar bunu
işitince sevindiler, Yahuda’ya para vermeyi vaadettiler. O da
İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

                            Fısıh yemeği
           (Mat.26:17-30; Lu.22:7-20, 21-23; Yu.13:21-30)

    12 Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek
bayramının ilk günü öğrencileri İsa’ya,
"Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık
yapmamızı istersin?" diye sordular.
    13 O da öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi:
"Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak
karşınıza. Onu izleyin. 14 Adamın gideceği evin
sahibine şöyle deyin: ‘Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh
yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede? diye soruyor.’ 15 Ev
sahibi size, üst katta döşenmiş, hazır büyük bir oda gösterecek.
Orada bizim için hazırlık yapın."
    16 Öğrenciler yola çıkıp kente gittiler. Her şeyi,
İsa’nın kendilerine söylemiş olduğu gibi buldular ve
Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar. 17
Akşam olunca İsa Onikilerle birlikte geldi. 18 Sofraya oturmuş
yemek yerlerken İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi,
"sizden biri, benimle yemek yiyen biri beni ele verecek."
    19 Onlar da kederlenerek birer birer kendisine, "Yoksa beni mi demek
istedin?" diye sormaya başladılar.
    20 İsa onlara, "Onikilerden biridir, ekmeğini benimle
birlikte sahana banandır" dedi. 21 "Evet, İnsanoğlu*
kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama
İnsanoğlu’nu ele verenin vay haline! O adam hiç
doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu."
    22 İsa yemek sırasında eline ekmek aldı, şükran
duasını yapıp ekmeği böldü ve, "Alın, bu benim
bedenimdir" diyerek öğrencilerine verdi. 23 Sonra bir kâse alıp
şükretti ve bunu öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. 24 "Bu
benim kanım" dedi İsa, "birçokları uğruna
akıtılan antlaşma kanıdır*. 25 Size doğrusunu
söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliğinde tazesini içeceğim o
güne dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim."
    26 Bir ilahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin
dağına doğru gittiler. 

                Petrus’un inkârı önceden bildiriliyor
              (Mat.26:31-35; Lu.22:31-34; Yu.13:36-38)

    27 Bu arada İsa öğrencilerine, "Hepiniz sendeleyip
düşeceksiniz" dedi. "Çünkü şöyle
yazılmıştır:

        ‘Çobanı vuracağım
        koyunlar da darmadağın olacak.’ 

28 Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim."
    29 Petrus O’na, "Herkes sendeleyip düşse bile, ben
düşmem" dedi.
    30 "Sana doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "bugün,
bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin."
    31 Ama Petrus üsteleyerek, "Seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni
asla inkâr etmem" dedi. Hepsi de aynı şeyi söylediler.
                        Getsemani bahçesinde
                     (Mat.26:36-46; Lu.22:39-46)

    32 Sonra Getsemani denilen bir yere geldiler. İsa öğrencilerine,
"Ben dua ederken siz burada oturun" dedi.
    33 Petrus’u, Yakub’u ve Yuhanna’yı yanına aldı. Hüzünlenmeye
ve ağır bir sıkıntı duymaya
başlamıştı. 34 Onlara, "Canım ölüm derecesinde
kederli" dedi. "Burada kalın, uyanık durun."
    35 Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı.
"Mümkünse o saati yaşamayayım" dedi. 36 "Abba*,
Baba,(h) senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır.
Ama benim değil, senin istediğin olsun."
    37 Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları uyumuş
buldu. Petrus’a, "Simun" dedi, "uyuyor musun? Bir saat
uyanık kalamadın mı? 38 Uyanık durup dua edin ki,
ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden
güçsüzdür."
    39 Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. 40
Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların
göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü. İsa’ya ne
diyeceklerini bilemiyorlardı.
    41 İsa üçüncü kez yanlarına döndü, "Hâlâ uyuyor, dinleniyor
musunuz?" dedi. "Yeter! Saat geldi. İşte
İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. 42 Kalkın,
gidelim. İşte beni ele veren geldi!"

                          İsa tutuklanıyor
               (Mat.26:47-56; Lu.22:47-53; Yu.18:3-12)

    43 Tam o anda, İsa daha konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda
çıkageldi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve ihtiyarlar
tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir
kalabalık vardı. 44 İsa’yı ele veren Yahuda, "Kimi
öpersem, İsa O’dur. O’nu tutuklayın, güvenlik altına alıp
götürün" diye onlarla sözleşmişti. 45 Gelir gelmez İsa’ya
yaklaştı, "Rabbî*" diyerek O’nu öptü. 46 Onlar da
İsa’yı yakalayıp tutukladılar. 47 İsa’nın
yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti,
başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu.
    48 İsa onlara, "Bir haydudun peşindeymiş gibi beni
kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz?" dedi. 49
"Her gün tapınakta, yanıbaşınızda ders
veriyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine
gelsin diye oldu." 50 O zaman öğrencilerinin hepsi O’nu
bırakıp kaçtı.
    51 İsa’nın ardından sadece keten beze
sarınmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. 52 Ama
keten bezin içinden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı.

                     İsa Yüksek Kurul’un önünde
       (Mat.26:57-68; Lu.22:54-55, 63-71; Yu.18:13-14, 19-24)

    53 İsa’yı başkâhine götürdüler. Bütün başkâhinler*,
ihtiyarlar* ve din bilginleri* de orada toplandı. 54 Petrus,
başkâhinin avlusunun  içine kadar İsa’yı uzaktan izledi. Avluda
nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya
başladı.
    55 Başkâhinler ve Yüksek Kurul’un* tamamı, İsa’yı ölüm
cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanıklar
arıyor, ama bulamıyorlardı. 56 Birçok kişi O’na
karşı yalan yere tanıklık ettiyse de,
tanıklıkları birbirini tutmuyordu.
    57-58 Bazıları kalkıp O’na karşı yalan yere
şöyle tanıklık ettiler: "Biz O’nun, ‘Elle
yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve
üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak
kuracağım’ dediğini işittik." 59 Ama bu noktada bile
tanıklıkları birbirini tutmadı.
    60 Sonra başkâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak
İsa’ya, "Hiç cevap vermeyecek misin? Nedir bunların sana
karşı ettiği bu tanıklıklar?" diye sordu. 61 Ne
var ki, İsa susmaya devam etti, hiç cevap vermedi.
    Başkâhin O’na yeniden, "Yüce Olan’ın(ı) Oğlu Mesih
sen misin? diye sordu.
    62 İsa, "Ben’im" dedi. "Ve sizler,
İnsanoğlu’nun kudretli Olan’ın* sağında
oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini
göreceksiniz."
    63-64 Başkâhin giysilerini yırtarak, "Artık
tanıklara ne ihtiyacımız kaldı?" dedi. "Küfürü
işittiniz. Buna ne diyorsunuz?"
    İsa’nın ölüm cezasını hak ettiğine
oybirliğiyle karar verdiler. 65 Bazıları O’nun üzerine
tükürmeye, gözlerini bağlayarak O’nu yumruklamaya başladılar.
"Haydi, peygamberliğini göster!" diyorlardı. Nöbetçiler de
O’nu aralarına alıp tokatladılar.

                     Petrus İsa’yı inkâr ediyor
           (Mat.26:69-75; Lu.22:56-62; Yu.18:15-18, 25-27)

    66-67 Petrus aşağıda, avludayken, Başkâhin’in hizmetçi
kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu
dikkatle süzüp, "Sen de Nasıralı İsa’yla birlikteydin"
dedi.
    68 Petrus ise bunu inkâr ederek, "Senin neden söz ettiğini
bilmiyorum, anlamıyorum" dedi ve dışarıya,
dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz
öttü.
    69 Hizmetçi kız onu görünce, etrafta duranlara yine, "Bu adam
onlardan biri" demeye başladı.
    70 Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra Petrus’a yine,
"Gerçekten onlardansın; sen de Celilelisin" dediler.
    71 Petrus kendine lanet okuyup yemin ederek, "Sözünü ettiğiniz o
adamı tanımıyorum" dedi.
    72 Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, İsa’nın kendisine,
"Horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin" dediğini
hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. 

                              Bölüm 15

                     İsa, vali Pilatus’un önünde
             (Mat.27:1-2, 11-14; Lu.23:1-5; Yu.18:28-38)

    Sabah olunca başkâhinler, ihtiyarlar, din bilginleri ve Yüksek
Kurul’un tüm diğer üyeleri bir danışma toplantısı
yaptıktan sonra İsa’yı bağladılar, götürüp Pilatus’a
teslim ettiler.
    2 Pilatus O’na, "Sen Yahudilerin Kralı mısın?"
diye sordu.
    İsa ona, "Söylediğin gibidir" cevabını
verdi.
    3 Başkâhinler O’na karşı birçok suçlamada bulundular. 4
Pilatus O’na yeniden, "Hiç cevap vermeyecek misin?" diye sordu.
"Bak, seni ne kadar çok şeyle suçluyorlar."
    5 Ama İsa artık hiç cevap vermiyordu. Pilatus buna
şaştı.

                   İsa ölüm cezasına
çarptırılıyor
             (Mat.27:15-26; Lu.23:13-25; Yu.18:39-19:16)

    6 Pilatus, her Fısıh bayramında halkın istediği
bir tutukluyu salıverirdi. 7 O sırada hapishanede, ayaklanma
sırasında adam öldürmüş olan isyancılarla birlikte tutuklu
bulunan Barabas adında biri vardı. 8 Halk, Pilatus’a gelip her
zamanki gibi kendileri için birini salıvermesini istedi.
    9 Pilatus onlara, "Sizin için Yahudilerin Kralını
salıvermemi ister misiniz?" dedi. 10 Başkâhinlerin
İsa’yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini
biliyordu. 11 Ne var ki başkâhinler, İsa’nın değil,
Barabas’ın salıverilmesini istemeleri için halkı
kışkırttılar.
    12 Pilatus onlara tekrar seslenerek, "Öyleyse Yahudilerin Kralı
dediğiniz adamı ne yapayım?" diye sordu.
    13 "O’nu çarmıha ger!" diye bağırdılar
yine.
    14 Pilatus onlara, "O ne kötülük yaptı ki?" dedi.
    Onlar ise daha yüksek sesle, "O’nu çarmıha ger!" diye
bağırdılar.
    15 Halkı memnun etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabas’ı
salıverdi. İsa’yı ise kamçılattıktan sonra
çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.

                    Askerlerin İsa’yı aşağılaması
                      (Mat.27:27-31; Yu.19:2-3)

    16 Askerler İsa’yı, Pretoryum denilen vali konağına
götürüp tüm taburu topladılar. 17 O’na mor renkte bir giysi giydirdiler,
dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. 18 "Yaşa, ey
Yahudilerin Kralı!" diyerek O’nu selamlamaya başladılar. 19
Başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp
önünde yere kapanıyorlardı. 20 O’nunla böyle alay ettikten sonra mor
giysiyi üzerinden çıkarıp O’na yine kendi giysilerini giydirdiler ve
çarmıha germek üzere O’nu dışarı götürdüler.

                        İsa çarmıha geriliyor
              (Mat.27:32-44; Lu.23:26-43; Yu.19:17-27)

    21 Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan
geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama İsa’nın
çarmıhını zorla taşıttılar. 22 İsa’yı
Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. 23 O’na mürle*
karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. 24 Sonra O’nu
çarmıha gerdiler ve kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini
aralarında paylaştılar.
    25 İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. 26 Üzerindeki
suç yaftasında, ‘YAHUDİLERİN KRALI’ diye
yazılıydı. 27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında
öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler.(i) 29-30 Oradan
geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, "Hey,
hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden
kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!"
diyorlardı.
    31 Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla
alay ederek aralarında, "Başkalarını kurtardı,
kendini kurtaramıyor" diye konuşuyorlardı. 32
"İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de
görelim ve iman edelim." İsa’yla birlikte çarmıha gerilmiş
olanlar da O’na hakaret ettiler.

                            İsa’nın ölümü
              (Mat.27:45-56; Lu.23:44-49; Yu.19:28-30)

    33 Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren
bir karanlık çöktü. 34 Saat üçte İsa yüksek sesle, "Elohi,
Elohi, lema şevaktani" yani, "Tanrım, Tanrım, beni
niçin terkettin?" diye bağırdı.
    35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince,
"Bakın, İlyas’ı çağırıyor"
dediler.
    36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşimiş üzüm
suyuna batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya
içirdi. "Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?" dedi
adam.
    37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak ruhunu verdi.
    38 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek
yırtılarak ikiye bölündü. 39 İsa’nın
karşısında duran yüzbaşı, O’nun böyle ruhunu
verdiğini görünce, "Bu adam gerçekten Tanrı’nın
Oğluydu" dedi.
    40 Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı.
Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose’nin annesi Meryem ve
Şalome bulunuyordu. 41 İsa daha Celile’deyken bu kadınlar O’nun
peşinden gitmiş ve O’na hizmet etmişlerdi. O’nunla birlikte
Kudüs’e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu.

                          İsa’nın gömülmesi
              (Mat.27:57-61; Lu.23:50-56; Yu.19:38-42)

    42-43 O gün Hazırlık günü, yani Sept* gününden önceki gündü.
Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul’un saygın bir
üyesi olup Tanrı’nın Egemenliğini ümitle bekleyen
Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus’un huzuruna
çıktı ve İsa’nın cesedini istedi. 44 Pilatus,
İsa’nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı.
Yüzbaşıyı çağırıp, "Öleli çok oldu mu?"
diye sordu. 45 Yüzbaşından durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi
alması için izin verdi. 46 Yusuf da keten bez satın aldı, cesedi
çarmıhtan indirip beze sardı ve kayadan oyulmuş bir mezara
yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. 47
Mecdelli Meryem ile Yose’nin annesi Meryem, İsa’nın nereye
konulduğunu gördüler. 

                              Bölüm 16

                          İsa’nın dirilişi
                (Mat.28:1-8; Lu.24:1-12; Yu.20:1-10)

    Sept günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakub’un annesi Meryem ve Şalome
gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar.
2 Haftanın ilk günü* sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla
birlikte mezara gittiler. 3 Aralarında, "Mezarın
girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?" diye
konuşuyorlardı.
    4 Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman
taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. 5 Mezara
girip sağ tarafta beyaz bir kaftan giyinmiş genç bir adamın
oturduğunu görünce çok şaşırdılar.
    6 Adam onlara, "Şaşırmayın!" dedi. "Siz
çarmıha gerilmiş olan Nasıralı İsa’yı
arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte O’nu
yatırdıkları yer. 7 Şimdi O’nun öğrencilerine ve
Petrus’a gidip şöyle deyin: ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size
bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’"
    8 Kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. Onları bir
titreme, bir şaşkınlık almıştı.
Korkularından kimseye bir şey söylemediler.

                     İsa öğrencilerine görünüyor
               (Mat.28:9-10; Lu.24:13-35; Yu.20:11-18)

    9 İsa, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce
Mecdelli Meryem’e göründü. Bu kadından yedi cin kovmuştu. 10 Meryem
gitti, İsa’yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup
gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. 11 Ne var ki onlar,
İsa’nın diri olduğunu ve Meryem’e göründüğünü duyunca
inanmadılar.
    12 Bundan sonra İsa kırlara doğru yürümekte olan
öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. 13 Bunlar
geri dönüp diğerlerine haber verdiler, ama diğerleri bunlara da
inanmadılar.
    14 İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirlere* göründü. Kendisini
dirilmiş olarak görenlere inanmadıkları için
imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü
onları azarladı.

             İsa öğrencilerini bütün dünyaya gönderiyor
        (Mat.28:16-20; Lu.24:36-53; Yu.20:19-23; Elçi.1:6-11)

    15 İsa onlara şöyle buyurdu: "Bütün dünyaya gidin, Müjde’yi
bütün yaradılışa duyurun. 16 İman edip vaftiz olan
kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. 17-18 İman edenlerle birlikte
görülecek belirtiler şunlardır: benim adımla cinleri kovacaklar,
yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar.
Öldürücü bir zehir içseler bile, bundan zarar görmeyecekler. Ellerini
hastaların üzerine koyacaklar, hastalar da iyileşecek."
    19 Rab İsa onlara bu sözleri söyledikten  sonra göğe
alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu. 20
Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rab onlarla
birlikte çalışıyor, sözünü onlarla birlikte görülen belirtilerle
doğruluyordu.(j)  

Dipnotlar: 
(a) Sabaha karşı: Grekçede, "Gecenin dördüncü nöbetinde*."

(b) beni: yani, Tanrı’yı.
(c) Bazı metinlerde şu sözler de yer alır:
"İşitecek kulağı olan
    işitsin!" Bkz. Markos 4:9,23.
(ç) Bu ayet bazı metinlerde ayrıca ayet 45 ve ayet 47’den önce
    tekrarlanır.
(d) Bu ayette İsa, çekeceği acılardan ve çarmıhtaki
ölümünden söz
    etmektedir.
(e) Bazı metinlerde şu sözler de yer alır: "Ama siz
bağışlamazsanız,
    göklerde olan Babanız da sizin suçlarınızı
bağışlamaz." Bkz. Matta
    6:15, 18:35.


(f) Yahya’nın vaftiz etme yetkisi Tanrı’dan: Grekçede,
"Yahya’nın
    vaftizi gökten*." Ayet 31’de de "Tanrı’dan" diye
çevrilen sözcük
    Grekçede "gökten" diye geçer.
(g) birkaç kuruş değerinde iki bakır para: Grekçede, "bir
kodrantis*
    olan iki lepton*."
(ğ) kuşak: ya da "soy."
(h) Grekçede, "…yere kapanıp mümkünse o saatin kendisinden
geçmesi
    için dua etti. Dedi ki, ‘Abba, Baba…’"
(ı) Yüce Olan’ın: Grekçede, "Mübarek’in", yani
Tanrı’nın.
(i) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Böylece
‘O,
    suçlularla bir sayıldı’ diyen Kutsal Yazı yerine
geldi." Bkz. Luka
   22:37.
(j) 16. bölümün 9-20 ayetleri çoğu eski metinlerde yoktur.