We Love God!

God: "I looked for someone to take a stand for me, and stand in the gap" (Ezekiel 22:30)

We preachers cannot expect to communicate verbally from the pulpit if we visually out of it contradict ourselves.
John Stott

Bible – turkish – mat04

                               
MATTA

                               Bölüm 1

                          İsa Mesih’in soyu
                            (Lu.3:23-38)

    1-2 İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih’in soyuyla
ilgili kayıt şöyledir:

    İbrahim, İshak’ın babasıydı.
    İshak, Yakub’un babası;
    Yakup da Yahuda ve onun kardeşlerinin babasıydı.  
  3 Yahuda, Tamar’dan doğan Peres ve Zara’nın
babasıydı.
    Peres, Hesron’un babası;
    Hesron da Ram’ın babasıydı.  
  4 Ram, Aminadab’ın babası;
    Aminadab, Nahşon’un babası;
    Nahşon ise Salmon’un babasıydı.  
  5 Salmon, Rahav’dan doğan Boaz’ın babasıydı.
    Boaz, Rut’tan doğan Obed’in babası;
    Obed de Yeşay’ın babası;  
  6 Yeşay da, kral Davud’un babasıydı.
    Davut, Uriya’nın karısından doğan Süleyman’ın
babasıydı.  
  7 Süleyman, Rehavam’ın babası;
    Rehavam, Abiya’nın babası;
    Abiya da Asa’nın babasıydı.  
  8 Asa, Yehoşafat’ın babası;
    Yehoşafat, Yoram’ın babası;
    Yoram, Uziya’nın babasıydı.  
  9 Uziya, Yotam’ın babası;
    Yotam, Ahaz’ın babası;
    Ahaz da Hizkiya’nın babasıydı. 
 10 Hizkiya, Manaşe’nin babası;
    Manaşe, Amon’un babası;
    Amon ise Yoşiya’nın babasıydı. 
 11 Yoşiya, Babil’deki sürgünlük zamanında doğan Yekonya
    ve onun kardeşlerinin babasıydı. 
 12 Yekonya, Babil’deki sürgünlükten sonra doğan Şaltiyel’in
babası;
    Şaltiyel ise Zerubabel’in babasıydı. 
 13 Zerubabel, Abihud’un babası;
    Abihud, Elyakim’in babası;
    Elyakim de Azor’un babasıydı. 
 14 Azor, Sadok’un babası;
    Sadok, Ahim’in babası;
    Ahim ise Elihud’un babasıydı. 
 15 Elihud, Elazar’ın babası;
    Elazar, Matan’ın babası;
    Matan da Yakub’un babasıydı. 
 16 Yakup, Meryem’in kocası Yusuf’un babasıydı.
    Meryem’den de Mesih denilen İsa doğdu.

    17 Buna göre, İbrahim’den Davud’a kadar toplam on dört kuşak,
Davut’tan Babil’e sürgünlüğe kadar on dört kuşak ve Babil’e
sürgünlükten Mesih’e kadar da on dört kuşak geçti.

                         İsa Mesih’in doğumu
                             (Lu.2:1-7)

    18 İsa Mesih’in doğumu da şöyle oldu: annesi Meryem,
Yusuf’la nişanlanmıştı*. Ama evlenip birleşmelerinden
önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe kaldığı
anlaşıldı. 19 Meryem’in nişanlısı Yusuf,
doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak
istemediği için ondan gizlice ayrılmak niyetindeydi. 20 Ama böyle
düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği ona rüyada görünerek şöyle
dedi: "Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan
korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. 21 Bir
oğul doğuracak. Adını İsa* koyacaksın. Çünkü
halkını günahlarından kurtaracak olan O’dur."
    22-23 Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla
bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: "İşte,
kız gebe kalıp bir oğul doğuracak. O’nun adını
İmanuel koyacaklar." İmanuel, ‘Tanrı bizimledir’
demektir.
    24 Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin kendisine buyurduğu gibi
yaptı ve Meryem’i eş olarak yanına aldı. 25 Ne var ki,
Meryem oğlunu doğuruncaya dek Yusuf onunla birleşmedi.
Doğan çocuğun adını İsa koydu.

                               Bölüm 2

                     Yıldızbilimcilerin ziyareti

    1-2 İsa, Kral Hirodes’in devrinde Yahudiye’nin Beytlehem
kasabasında doğduktan sonra bazı yıldızbilimciler
doğudan Kudüs’e gelip şöyle dediler: "Yahudilerin kralı
olarak doğan çocuk nerede?  Doğuda O’nun
yıldızını gördük(a) ve O’na tapınmaya
geldik."
    3 Kral Hirodes bunu duyunca bütün Kudüs halkıyla birlikte çok tedirgin
oldu. 4 Tüm başkâhinleri* ve ulusun din bilginlerini* toplayarak onlara
Mesih’in nerede doğacağını sordu. 5 "Yahudiye’nin
Beytlehem kasabasında" dediler. "Çünkü peygamber
aracılığıyla şöyle
yazılmıştır:

      6 ‘Sen, Yahuda diyarında olan ey Beytlehem,  
        Yahuda önderleri arasında hiç de en önemsizi değilsin!       
        Çünkü benim halkım İsrail’i güdecek olan önder  
        senden çıkacaktır.’"

    7 Bunun üzerine Hirodes yıldızbilimcileri gizlice
çağırıp onlardan yıldızın göründüğü anı
tam olarak öğrendi. 8 Onları Beytlehem’e gönderirken dedi ki,
"Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulduğunuz zaman bana haber
verin, ben de gelip O’na tapınayım."
    9 Yıldızbilimciler, kralı dinledikten sonra yola
çıktılar. Doğuda(b) görmüş oldukları yıldız
onlara yol gösterdi ve gelip çocuğun bulunduğu yerin üzerinde durdu.
10 Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular. 11
Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na
tapındılar. Hazinelerini açıp O’na armağan olarak
altın, tütsü ve mür* sundular. 12 Sonra Hirodes’in yanına dönmesinler
diye rüyada uyarıldıklarından, ülkelerine başka yoldan
döndüler.

                            Mısır’a kaçış

    13 Yıldızbilimciler yola çıktıktan sonra Rab’bin bir
meleği Yusuf’a rüyada göründü. Ona, "Kalk!" dedi.
"Çocuğu ve annesini al ve Mısır’a kaç. Ben sana haber
verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes çocuğu öldürmek amacıyla onu
arayacak."
    14 Böylece Yusuf kalktı, aynı gece çocuğu ve annesini
alıp Mısır’a doğru yola çıktı. 15 Hirodes’in
ölümüne dek orada kaldı. Bu, Rab’bin peygamber
aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye
oldu: "Oğlumu Mısır’dan geri çağırdım."
    16 Hirodes, yıldızbilimciler tarafından
aldatıldığını görünce büyük öfkeye kapıldı.
Onlardan tam olarak öğrenmiş olduğu zamana göre, Beytlehem ve
tüm yöresinde bulunan iki ve daha küçük yaştaki erkek çocukların
hepsini öldürttü. 17 Böylelikle Yeremya peygamber
aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş
oldu:

      18 "Ramah’ta bir ses duyuldu, 
         ağlayış ve acı feryat sesleri!       
         Çocukları için ağlayan Rahel,  
         teselli edilmek istemiyor.     
         Çünkü onlar yok artık!"

                           Nasıra’ya dönüş

    19-20 Hirodes öldükten sonra, Rab’bin bir meleği Mısır’da
Yusuf’a rüyada görünerek, "Kalk!" dedi. "Çocuğu ve annesini
al, İsrail diyarına dön. Çünkü çocuğu öldürmek isteyenler
öldü."
    21 Bunun üzerine Yusuf kalktı, çocuğu ve annesini alıp
İsrail diyarına döndü. 22 Ama Yahudiye’de Hirodes’in yerine oğlu
Arhelas’ın tahta geçtiğini duyunca oraya gitmekten korktu. Rüyada
aldığı buyruğa uyarak Celile bölgesine gitti. 23 Oraya
varınca Nasıra denen kente yerleşti. Bu, peygamberler
aracılığıyla bildirilen, "O’na Nasıralı
denecektir" sözü yerine gelsin diye oldu.

                               Bölüm 3

                       Yahya’nın ortaya çıkışı
                 (Mar.1:1-8; Lu.3:1-18; Yu.1:19-28)

    1-2 O günlerde Vaftizci Yahya ortaya çıktı. Yahudiye çölünde
şu çağrıda bulunuyordu: "Tövbe edin! Göklerin
Egemenliği yaklaşmıştır." 3 Nitekim Yeşaya
peygamber aracılığıyla sözü edilen kişi
Yahya’dır. Yeşaya şöyle demişti:

        "Çölde yükselen ses,
        ‘Rab’bin yolunu hazırlayın,      
        geçeceği patikaları düzeltin’ diyor."

    4 Yahya’nın deve tüyünden giysisi, belinde de deriden
kuşağı vardı. Tek yiyeceği, çekirge ve yaban
balıydı.
    5-6 Kudüs’ün, bütün Yahudiye’nin ve tüm Şeria nehri yöresinin
halkı ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun
tarafından Şeria nehrinde vaftiz ediliyordu.
    7 Ne var ki, Ferisilerle Sadukilerden* birçok kişinin vaftiz olmak
için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "Ey
engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim
uyardı?  8 Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin. 9 Kendi
kendinize, ‘Biz İbrahim’in soyundanız’ diye düşünmeyin. Ben size
şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim’e şu taşlardan
çocuklar yaratacak güçtedir. 10 Balta şimdiden ağaçların köküne
dayanmıştır. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip
ateşe atılacak. 11 Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum,
ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben O’nun
çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim. O sizi
Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek. 12 Yabası elindedir. Harman
yerini temizleyecek, buğdayını toplayıp ambara
yığacak, samanı sönmeyen ateşte
yakacaktır."

                          İsa vaftiz oluyor
                      (Mar.1:9-11; Lu.3:21-22)

    13 Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere
Celile’den Şeria nehrine, Yahya’nın yanına geldi. 14 Ne var ki
Yahya, "Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana
geliyorsun?" diyerek O’na engel olmak istedi.
    15 İsa ona şu karşılığı verdi:
"Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu
şekilde yerine getirmemiz uygundur." O zaman Yahya O’nun
isteğine razı oldu.
    16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler
açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhunun güvercin biçiminde
inip üzerine konduğunu gördü. 17 Göklerden gelen bir ses de şöyle
dedi: "Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum."  

                               Bölüm 4

                            İsa sınanıyor
                      (Mar.1:12-13; Lu.4:1-13)

    Bundan sonra İsa, İblis’in* denemelerinden geçmek üzere Ruh
tarafından çöle götürüldü. 2 Kırk gün kırk gece oruç* tuttuktan
sonra acıktı. 3 O zaman Ayartıcı* O’na gelip,
"Tanrı’nın Oğluysan, söyle de şu taşlar ekmek
olsun" dedi.
    4 İsa ona şu karşılığı verdi:
"Kutsal Yazılarda, ‘İnsan yalnız ekmekle değil,
Tanrı’nın ağzından çıkan her bir sözle yaşar’
diye yazılmıştır."
    5-6 Sonra İblis O’nu kutsal kente* götürdü. Tapınağın
tepesine çıkarıp dedi ki, "Tanrı’nın Oğluysan, at
kendini buradan aşağı. Çünkü şöyle
yazılmıştır:

        ‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’

        ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye       
        onlar seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’"

    7 İsa İblis’e şu karşılığı verdi:
"’Tanrın olan Rab’bi sınama’ diye de
yazılmıştır."
    8 İblis, İsa’yı ayrıca çok yüksek bir dağa
çıkarıp O’na, tüm görkemleriyle dünyanın bütün ülkelerini
gösterdi. 9 "Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana
vereceğim" dedi.
    10 İsa ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git,
Şeytan! ‘Tanrın olan Rab’be tap, yalnız O’na kulluk et’ diye yazılmıştır."
    11 Bunun üzerine İblis İsa’yı bırakıp gitti.
Melekler de gelip İsa’ya hizmet ettiler.

                   İsa Müjde’yi duyurmaya başlıyor
                      (Mar.1:14-15; Lu.4:14-15)

    12 İsa, Yahya’nın tutuklandığını duyunca
Celile’ye döndü. 13 Nasıra’dan ayrılarak, Zebulun ve Naftali
yöresinde, Celile gölü kıyısında bulunan Kefernahum’a gelip
yerleşti. 14-15 Bu, Yeşaya peygamber aracılığıyla
bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu:

        "Zebulun diyarı ve Naftali diyarı,
         Şeria nehrinin ötesinde, deniz tarafı,
          ulusların Celilesi!
      16 Karanlıkta yaşayan halk,  
         büyük bir ışık gördü.    
         Ölümün gölgelediği diyarda     
         yaşayanların üzerine bir ışık
doğdu."

    17 O günden itibaren İsa şu çağrıda bulunmaya
başladı: "Tövbe edin! Göklerin Egemenliği
yaklaştı."

                    İsa ilk öğrencilerini seçiyor
                      (Mar.1:16-20; Lu.5:1-11)

    18 İsa, Celile gölünün kıyısında gezerken Petrus denen
Simun ile kardeşi Andreya’yı gördü. Balıkçı olan bu iki
kardeş göle ağ atmaktaydı. 19 İsa onlara,
"Ardımdan gelin, sizleri insan tutan balıkçılar
yapacağım" dedi. 20 Onlar da hemen ağlarını
bırakıp O’nun ardından gittiler. 21 Oradan daha ileri giden
İsa, başka iki kardeşi, Zebedi’nin oğulları Yakup’la
Yuhanna’yı gördü. Babaları Zebedi’yle birlikte kayıkta
ağlarını onarıyorlardı. İsa onları
çağırdı. 22 Onlar da hemen kayığı ve
babalarını bırakıp İsa’nın ardından
gittiler.

                     İsa hastaları iyileştiriyor
                            (Lu.6:17-19)

    23 İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı.
Buralardaki havralarda ders veriyor, Göksel Egemenliğin müjdesini
duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her
illeti iyileştiriyordu. 24 O’nun ünü bütün Suriye’ye
yayılmıştı. Çeşit çeşit hastalıklara
yakalanmış, ıstırap içinde olan, cine tutsak, saralı,
felçli olanların hepsini O’na getirdiler, O da onları
iyileştirdi. 25 Celile, Dekapolis, Kudüs, Yahudiye ve Şeria nehrinin
ötesinden gelen büyük kalabalıklar O’nun ardından gidiyordu.

                               Bölüm 5

                           Gerçek mutluluk
                            (Lu.6:20-23)

    İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı.
Oturduktan sonra, öğrencileri yanına geldiler. 2-3 Onlara seslenip
şöyle ders vermeye başladı:

        "Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!      
         Göklerin Egemenliği onlarındır.
       4 Ne mutlu yaslı olanlara!  
         Onlar teselli edilecekler.
       5 Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! 
         Onlar yeryüzünü miras alacaklar.
       6 Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! 
         Onlar doyurulacaklar.
       7 Ne mutlu merhametli olanlara!  
         Onlar merhamet bulacaklar.
       8 Ne mutlu yüreği temiz olanlara!      
         Onlar Tanrı’yı görecekler.
       9 Ne mutlu barışı sağlayanlara!  
         Onlara Tanrı oğulları denecek.
      10 Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere!  
         Göklerin Egemenliği onlarındır.

    11 "Benden ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size
karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! 12
Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önceki
peygamberlere de böyle zulmettiler.

                             Tuz ve ışık
                       (Mar.9:50; Lu.14:34-35)

    13 "Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, ona
tekrar nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı
atılıp insanların ayakları altında çiğnenmekten
başka bir şeye yaramaz.
    14 "Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepenin
üzerine kurulan kent gizlenemez. 15 İnsanlar da kandil yakıp
tahıl ölçeğinin altına koymazlar. Tersine, kandilliğe
koyarlar; oradan da evdekilerin hepsine ışık verir. 16 Sizin
ışığınız insanların önünde öyle
parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerde olan Babanızı
yüceltsinler!

                             Kutsal Yasa

    17 "Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz
kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya
değil, tamamlamaya geldim. 18 Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer
ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan
ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek. 19 Bu nedenle, bu
buyrukların en küçüklerinden birini kim çiğner ve
başkalarına öyle yapmalarını öğretirse, Göklerin
Egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine
getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliğinde
büyük sayılacak. 20 Size şunu söyleyeyim: doğruluğunuz din
bilginleriyle* Ferisilerinkini* kat kat aşmadıkça, Göklerin
Egemenliğine asla giremezsiniz!

                           Öfke ve cinayet

    21 "Atalarımıza, ‘Adam öldürme. Öldüren, yargılanmayı
hak edecek’ denildiğini duydunuz. 22 Ama ben size diyorum ki,
kardeşine karşı öfkelenen her kişi yargılanmayı
hak edecek. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz(c)
söylerse, Yüksek Kurul’un* yargısını hak edecek. Kim
kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecek. 23-24 Bu yüzden,
adağını sunağa getirirken, orada kardeşinin sana
karşı bir şeyi olduğunu hatırlarsan,
adağını orada, sunağın önünde bırak, git, önce kardeşinle
barış; sonra gel, adağını sun. 25 Senden davacı
olanla, daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca,
yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin.
26 Sana doğrusunu söyleyeyim, son kuruşu* ödemedikçe oradan asla
çıkamazsın.

                           Zina ve boşanma
                 (Mat.19:9; Mar.10:11-12; Lu.16:18)

    27 "’Zina etme’ denildiğini duydunuz. 28 Ama ben size diyorum ki,
bir kadına bakıp onu arzulayan her adam, zaten yüreğinde o
kadınla zina etmiştir. 29 Eğer sağ gözün seni günaha
sokarsa, onu çıkar, at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, tüm
vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. 30 Eğer sağ elin
seni günaha sokarsa, onu kes, at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması,
tüm vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.
    31 "’Kim karısını boşarsa ona boş
kâğıdını versin’ denilmiştir. 32 Ama ben size diyorum
ki, karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir
nedenle boşayan her adam, onu zinaya itmiş olur.
Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.

                              Ant içmek

    33 "Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içme, ama Rab’be
ettiğin antları tut’ denildiğini duydunuz. 34-35 Oysa ben size
diyorum ki, hiç ant etmeyin, ne gök üzerine – çünkü orası
Tanrı’nın tahtıdır; ne yer üzerine – çünkü orası O’nun
ayaklarının basamağıdır; ne de Kudüs üzerine – çünkü
orası Büyük Kral’ın kentidir. 36 Başınızın
üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara
edemezsiniz. 37 ‘Evet’iniz evet, ‘hayır’ınız hayır olsun.
Bundan fazlası Şeytan’dandır.(ç)

                         Göze göz, dişe diş
                            (Lu.6:29-30)

    38 "’Göze göz, dişe diş’ denildiğini duydunuz. 39 Ama
ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ
yanağınıza bir tokat atana öbürünü de çevirin. 40 Size
karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene
abanızı da verin. 41 Sizi bin adım* yol yürümeye zorlayanla iki
bin adım yürüyün. 42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç
isteyenden yüz çevirmeyin.

                        Düşmanlarınızı sevin
                         (Lu.6:27-28, 32-36)

    43 "’Komşunu sev, düşmanından nefret et’
denildiğini duydunuz. 44 Ama ben size diyorum ki,
düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. 45
Öyle ki, göklerde olan Babanızın oğulları
olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem de iyilerin
üzerine doğdurur. Yağmurunu da hem doğruların hem de
eğrilerin üzerine yağdırır. 46 Eğer yalnız sizi
sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri* de öyle
yapmıyor mu?  47 Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz,
fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?
48 Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin
olun.  

                               Bölüm 6

                          Yoksullara yardım

    "Dikkat edin! Yapacağınız doğru işleri
gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın. Öyle
yaparsanız, göklerdeki Babanızdan ödül alamazsınız.
    2 "Bu nedenle, birisine sadaka vereceğiniz zaman bunu ilan etmek
için önünüzde borazan çaldırmayın. İkiyüzlü kişiler,
insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar.
Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır! 3
Siz sadaka verdiğiniz zaman, sol eliniz sağ elinizin ne
yaptığını bilmesin. 4 Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli
kalsın. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız da sizi
ödüllendirecektir.

                                 Dua
                             (Lu.11:2-4)

    5 "Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın! Onlar,
herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe
başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size
doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır! 6 Siz
ise, dua edeceğiniz zaman odanıza girip kapıyı örtün ve
gizlide olan Babanıza dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören
Babanız da sizi ödüllendirecektir. 7 Dua ettiğinizde, putperestler
gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar, söz
kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar. 8 Siz
onlara benzemeyin! Çünkü Babanız, nelere gereksinmeniz olduğunu daha
siz O’ndan dilemeden önce bilir.
    9 "Bunun için siz şöyle dua edin:

        ‘Göklerdeki Babamız,       
         adın kutsal kılınsın.
      10 Egemenliğin gelsin.       
         Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de     
         senin istediğin olsun.
      11 Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
      12 Bize karşı suç işleyenleri
bağışladığımız gibi,  
         sen de bizim suçlarımızı bağışla.
      13 Ayartılmamıza izin verme.       
         Kötü olandan bizi kurtar.      
         Çünkü egemenlik, güç ve yücelik      
         sonsuzlara dek senindir. Amin.'(d)

    14 "Başkalarının suçlarını
bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin
suçlarınızı bağışlar. 15 Ama siz başkalarının
suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin
suçlarınızı bağışlamaz.

                                Oruç

    16 "Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın.
Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine
perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar
ödüllerini almışlardır. 17 Siz oruç tuttuğunuz zaman,
başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. 18 Öyle ki,
insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik
içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.

                          Göksel hazineler
                        (Lu.12:33-36, 16:13)

    19 "Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas
onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. 20 Bunun
yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları
yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. 21 Hazineniz neredeyse,
yüreğiniz de orada olacak.
    22 "Bedenin ışığı gözdür. Gözünüz
sağlamsa(e), tüm bedeniniz aydınlık olur. 23 Gözünüz bozuksa(f),
tüm bedeniniz karanlık olur. Buna göre, içinizdeki ‘ışık’
karanlıksa, ne korkunçtur o karanlık!
    24 "Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip
öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem
Tanrı’ya, hem de paraya(g) kulluk edemezsiniz.

                            Kaygılanmayın
                            (Lu.12:22-31)

    25 "Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‘Ne yiyip ne içeceğiz?’
diye canınız için, ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için
kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli
değil mi? 26 Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de
ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları
doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?  27 Hangi
biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?(ğ) 28 Giyecek
konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının
nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de
iplik eğirirler. 29 Ama size şunu söyleyeyim, tüm görkemine
rağmen Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. 30
Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle
giydiren Tanrı’nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil
mi, ey imanı kıt olanlar?
    31 "Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne
giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. 32 Uluslar hep bu
şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız, tüm
bunları gereksindiğinizi bilir. 33 Siz önce O’nun egemenliğinin
ve O’ndaki doğruluğun ardından gidin, o zaman size tüm bunlar da
verilecektir. 34 Buna göre, yarın için kaygılanmayın.
Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi
kendine yeter.

                               Bölüm 7
                       Başkasını yargılamayın
                         (Lu.6:37-38, 41-42)

    "Başkasını yargılamayın ki, siz de
yargılanmayasınız. 2 Başkasını nasıl yargılarsanız,
siz de aynı yoldan yargılanacaksınız. Hangi ölçekle
ölçerseniz, size de aynı ölçek uygulanacak. 3 Sen neden kardeşinin
gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? 4 Senin
gözünde mertek varken nasıl olur da kardeşine, ‘İzin ver de
gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? 5 Seni ikiyüzlü! Önce kendi
gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü
çıkarmak için daha iyi görürsün.
    6 "Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi
domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla
çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.



                          Tanrı’dan dileyin
                            (Lu.11:9-13)

    7 "Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız;
kapıyı çalın, size açılacaktır. 8 Çünkü her dileyen alır,
arayan bulur, kapıyı çalana kapı açılır. 9 Hanginiz
kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? 10 Ya da balık ister
de ona yılan verir? 11 Sizler kötü yürekli olduğunuz halde
çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız,
göklerde olan Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel şeyler
vereceği çok daha kesin değil mi?
    12 "İnsanların size nasıl davranmasını
istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Kutsal Yasa ve
peygamberlerin söyledikleri budur.

                        Dar kapı, geniş kapı
                             (Lu.13:24)

    13 "Dar kapıdan girin. Çünkü kişiyi yıkıma götüren
kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. 14
Yaşama götüren kapı ne dar, yol da ne çetindir! Bu yolu bulanlar
azdır.

                           Ağaç ve meyvesi
                       (Lu.6:43-44, 13:25-27)

    15 "Sahte peygamberlerden sakının! Kuzu postuna bürünerek
gelirler size, ama özde yırtıcı kurtlardır. 16 Onları
meyvelerinden tanıyacaksınız. Dikenli bitkilerden üzüm,
devedikenlerinden incir toplanabilir mi? 17 Bunun gibi, her iyi ağaç iyi
meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir. 18 İyi ağaç kötü
meyve veremez. Kötü ağaç da iyi meyve veremez. 19 İyi meyve vermeyen
her ağaç kesilip ateşe atılır. 20 Böylece sahte
peygamberleri meyvelerinden tanıyacaksınız.
    21 "Beni, ‘Rab! Rab!’ diye çağıran herkes Göklerin
Egemenliğine girecek değildir. Ancak göklerde olan Babamın
isteğini yerine getiren girecektir. 22 O Gün* birçokları bana
diyecekler ki, ‘Rab! Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin
adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize
yapmadık mı?’ 23 O zaman ben de onlara açıkça şöyle
diyeceğim: ‘Ben sizi hiç tanımadım. Çekilin önümden, ey kötülük
yapanlar!’

                      Sağlam temel, çürük temel
                            (Lu.6:47-49)

    24 "İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya
üzerinde kuran akıllı adama benzer. 25 Yağmur
yağmış, seller yükselmiş, yeller esmiş ve eve
saldırmış; ama ev yıkılmamış. Çünkü kaya
üzerine kurulmuştu. 26 Bu sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum
üzerinde kuran budala adama benzer. 27 Yağmur yağmış,
seller yükselmiş, yeller esmiş ve eve yüklenmiş. Ve ev
çökmüş, korkunç bir şekilde yıkılmış."
    28 İsa bu konuşmasını bitirince, halk O’nun
öğretişine şaşıp kaldı. 29 Çünkü onlara kendi din
bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu.



                               Bölüm 8

                  İsa bir cüzamlıyı* iyileştiriyor
                      (Mar.1:40-45; Lu.5:12-16)

    İsa dağdan inince büyük bir kalabalık O’nun ardından
gitti. 2 Bu sırada cüzamlı bir adam yaklaşıp O’nun önünde
yere kapanarak, "Rab" dedi, "eğer istersen beni temiz
kılabilirsin."
    3 İsa elini uzatıp adama dokundu, "İsterim, temiz
ol!" dedi. Adam hemen o anda cüzamdan temizlendi. 4 Sonra İsa adama,
"Sakın kimseye bir şey söyleme!" dedi. "Git, kâhine
görün ve cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için
Musa’nın buyurduğu adağı sun."

                          Yüzbaşının imanı
                             (Lu.7:1-10)

    5-6 İsa Kefernahum’a varınca bir yüzbaşı O’na gelip,
"Ya Rab" diye yalvardı, "felçli uşağım
korkunç acılar içinde evde yatıyor."
    7 İsa, "Gelip onu iyileştireceğim" dedi.
    8 Ama yüzbaşı, "Rab, ben layık değilim ki,
damımın altına giresin!"
karşılığını verdi. "Sen yeter ki bir söz
söyle, uşağım iyileşir. 9 Ben de buyruk altında bir
adamım, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, ‘Git’ derim,
gider; bir diğerine, ‘Gel’ derim, gelir; köleme, ‘Şunu yap’ derim,
yapar."
    10 İsa, duyduğu bu sözlere hayran kaldı. Ardından
gelenlere, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "ben
İsrail’de böyle imanı kimsede görmedim. 11 Size şunu söyleyeyim,
doğudan ve batıdan birçok insan gelecek, Göklerin Egemenliğinde
İbrahim, İshak ve Yakup’la birlikte sofraya oturacaklar. 12 Ama bu
egemenliğin asıl mirasçıları dışarıya,
karanlığa atılacak. Orada ağlayış ve diş
gıcırtısı olacaktır."  13 Sonra İsa
yüzbaşıya, "Git, inandığın gibi olsun"
dedi.
    Ve uşak o anda iyileşti.

                   İsa birçoklarını iyileştiriyor
                      (Mar.1:29-34; Lu.4:38-41)

    14 İsa Petrus’un evine geldiğinde, onun kaynanasının
ateşler içinde yattığını gördü. 15 İsa
kadının eline dokununca ateşi düşüverdi. Kadın
kalkıp İsa’ya hizmet etmeye başladı.
    16 Akşam olunca cine tutsak birçok kişiyi kendisine getirdiler.
İsa onlardaki kötü ruhları bir sözle kovdu, hastaların hepsini
iyileştirdi. 17 Bu, Yeşaya peygamber aracılığıyla
bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu:

        "Zayıflıklarımızı O kaldırdı,    
         hastalıklarımızı O yüklendi."

                       İsa’yı izlemenin bedeli
                            (Lu.9:57-62)

    18 İsa, çevresindeki kalabalığı görünce gölün
karşı yakasına geçilmesini buyurdu. 19 O sırada din
bilginlerinden biri gelip O’na şöyle dedi: "Öğretmenim, nereye
gidersen, ben senin ardından geleceğim."
    20 İsa ona, "Tilkilerin ini, gökte uçan kuşların
yuvası var, ama İnsanoğlu’nun* başını yaslayacak
bir yeri yok" dedi.
    21 Bir diğer öğrencisi İsa’ya, "Rab, izin ver de önce
gidip babamı gömeyim" dedi.
    22 İsa ona, "Sen ardımdan gel" dedi. "Ölüleri
bırak, kendi ölülerini kendileri gömsünler."

                      İsa fırtınayı dindiriyor
                      (Mar.4:35-41; Lu.8:22-25)

    23 İsa kayığa binince, ardından öğrencileri de
bindi. 24 Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki,
dalgalar kayığın üzerinden aşıyordu. İsa ise
uykuya dalmıştı. 25 Öğrenciler gidip O’nu uyandırarak,
"Rab, kurtar bizi, batıyoruz!" dediler.
    26 İsa, "Ey imanı kıt olanlar, neden
korkuyorsunuz?" dedi. Sonra kalkıp rüzgârı ve gölü
azarladı. Ortalık sütliman oldu.
    27 Hepsi hayret içinde kaldı. "Bu nasıl bir adam ki, rüzgâr
da göl de O’nun sözünü dinliyor?" dediler.

                  Cinli iki adamın iyileştirilmesi
                      (Mar.5:1-20; Lu.8:26-39)

    28 İsa gölün karşı yakasında Gadaralıların
memleketine vardığında, cine tutsak iki kişi mezarlık
mağaralardan çıkıp O’nu karşıladı. Bunlar öyle
tehlikeliydi ki, o yoldan kimse geçemiyordu. 29 İsa’ya, "Ey
Tanrı’nın Oğlu, bizden ne istiyorsun?" diye
bağırdılar. "Buraya, zaman dolmadan bize işkence
etmeye mi geldin?"
    30 Onlardan uzakta otlamakta olan büyük bir domuz sürüsü vardı. 31
Cinler İsa’ya, "Bizi kovacaksan, şu domuz sürüsüne gönder"
diye yalvardılar.
    32 İsa onlara, "Gidin!" dedi. Cinler de adamlardan
çıkıp domuzların içine girdiler. O anda bütün sürü dik yamaçtan
aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu. 33
Domuzları güdenler ise kaçıp kente gittiler. Cinli adamlarla ilgili haberleri
dahil, olup bitenlerin hepsini anlattılar. 34 Bunun üzerine bütün kent
halkı İsa’yı karşılamaya çıktı. O’nu görünce
bölgelerinden ayrılması için yalvardılar.

                               Bölüm 9

                    Bir felçlinin iyileştirilmesi
                      (Mar.2:1-12; Lu.5:17-26)

    İsa bir kayığa binip karşı kıyıya geçti
ve kendi kentine gitti. 2 Kendisine, şilteye
yatırılmış felçli bir adamı getirdiler. Onların
imanını gören İsa felçliye, "Oğlum, cesur ol,
günahların bağışlandı" dedi.
    3 Bunun üzerine bazı din bilginleri içlerinden, "Bu adam
Tanrı’ya küfrediyor!" dediler.
    4 Onların ne düşündüklerini bilen İsa dedi ki,
"Yüreğinizde neden kötü düşüncelere yer veriyorsunuz? 5 Hangisi
daha kolay? ‘Günahların bağışlandı’ demek mi, yoksa
‘Kalk, yürü’ demek mi? 6 Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde
günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz
diye…" Sonra felçliye, "Kalk, şilteni topla ve evine
git!" dedi. 7 Adam da kalkıp evine gitti. 8 Halk bunu görünce korkuya
kapıldı. İnsanlara böylesine bir yetki veren Tanrı’yı
yücelttiler.



                   Matta’nın öğrencilere katılması
                      (Mar.2:13-17; Lu.5:27-32)

    9 İsa oradan geçerken, vergi toplama kulübesinde oturan birini gördü.
Adı Matta olan bu adama, "Ardımdan gel" dedi. Adam da
kalkıp İsa’nın ardından gitti.
    10 Sonra İsa, Matta’nın evinde sofrada otururken, birçok vergi
görevlisi* ve günahkâr* birçok kişi gelip O’nunla ve öğrencileriyle
birlikte oturdu. 11 Bunu gören Ferisiler, İsa’nın öğrencilerine,
"Sizin öğretmeniniz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte
yemek yiyor?" diye sordular.
    12 İsa söylenenleri işitince şöyle dedi:
"Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı
var. 13 Gidin de, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’ sözünün
anlamını öğrenin. Çünkü ben doğru kişileri değil,
günahkârları çağırmaya geldim."                           

                         Oruçla ilgili soru
                      (Mar.2:18-22; Lu.5:33-39)

    14 Bu arada Yahya’nın öğrencileri gelip İsa’ya, "Biz ve
Ferisiler oruç tutuyoruz da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?" diye
sordular.
    15 İsa şöyle karşılık verdi: "Güvey hâlâ
aralarındayken, davetliler yas tutar mı hiç? Ama güveyin
aralarından alınacağı günler gelecek, işte o zaman
oruç tutacaklar. 16 Hiç kimse eski bir giysi üzerine çekmemiş bir kumaş
parçası yamamaz. Çünkü konulan yama, giysiden kopar ve yırtık
daha kötü duruma gelir. 17 Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara
doldurmaz. Yoksa tulumlar patlar; hem şarap dökülür, hem de tulumlar
mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara doldurulur, böylece her ikisi de
korunmuş olur."

                     Dirilen kız, iyileşen kadın
                      (Mar.5:21-43; Lu.8:40-56)

    18 İsa onlara bu sözleri söylerken bir havra yöneticisi gelip O’nun
önünde yere kapanarak, "Kızım az önce öldü. Ama sen gelip elini
onun üzerine koyarsan, dirilecek" dedi. 19 İsa kalkıp
öğrencileriyle birlikte adamın ardından gitti.
    20 Tam o sırada, on iki yıldır kanaması olan bir
kadın İsa’nın arkasından yetişip giysisinin
eteğine dokundu. 21 İçinden, "Giysisine bir dokunsam
kurtulacağım" diyordu. 22 İsa arkasına dönüp onu
görünce, "Cesur ol, kızım! İmanın seni
kurtardı" dedi. Ve kadın o anda iyileşti.
    23-24 İsa, yöneticinin evine varıp kaval çalanlarla gürültülü
kalabalığı görünce, "Çekilin!" dedi. "Kız
ölmedi, sadece uyuyor."  Onlar ise kendisiyle alay ettiler. 25
Kalabalık dışarı çıkarılınca İsa içeri
girip kızın elinden tuttu, kız da ayağa kalktı. 26 Bu
olayın haberi o yörenin tümüne yayıldı.

               İki körle bir dilsizin iyileştirilmesi

    27 İsa oradan ayrılırken iki kör adam, "Ey Davut
Oğlu, halimize acı!" diye feryat ederek O’nun ardından
gittiler. 28 İsa eve girince iki kör adam da yanına geldi. Onlara,
"İstediğinizi yapabileceğime inanıyor musunuz?"
diye sordu.
    Adamlar, "İnanıyoruz, ya Rab!" dediler.
    29 Bunun üzerine İsa körlerin gözlerine dokunarak,
"İmanınıza göre olsun" dedi. 30 Ve adamların
gözleri görmeye başladı.
    İsa, "Sakın kimse bunu bilmesin" diyerek onları
kesin bir şekilde uyardı. 31 Onlar ise çıkıp İsa’yla
ilgili haberi o yörenin tümüne yaydılar.
    32 Adamlar çıkarken İsa’ya, cine tutsak dilsiz biri getirildi. 33
Cin kovulunca adamın dili çözüldü. Halk hayret içinde,
"İsrail’de böylesi hiç görülmemiştir" diyordu.
    34 Ferisiler ise, "Cinleri, cinlerin reisinin gücüyle kovuyor"
diyorlardı.

                          Ürün bol, işçi az

    35 İsa tüm kent ve köyleri dolaştı. Buralardaki havralarda
ders veriyor, Göksel Egemenliğin müjdesini duyuruyor, her
hastalığı, her illeti iyileştiriyordu. 36
Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız
koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar. 37 O zaman
İsa öğrencilerine şöyle dedi: "Ürün bol, ama işçi az.
38 Bu nedenle ürünün sahibi olan Rab’be yalvarın da, ürününü kaldıracak
işçiler göndersin."

                              Bölüm 10

               İsa on iki elçisini* göreve gönderiyor
              (Mar.3:13-19, 6:7-13; Lu.6:12-16, 9:1-6)

    İsa on iki öğrencisini yanına çağırdı; kötü
ruhları kovmak ve her hastalığı, her illeti
iyileştirmek üzere onlara kötü ruhlar üzerine yetki verdi.
    2-4 Bu on iki elçinin adları şöyle: birincisi Petrus adıyla
bilinen Simun, onun kardeşi Andreya, Zebedi’nin oğulları Yakup
ve Yuhanna, Filipus ve Bartalmay, Tomas ve vergi görevlisi Matta, Alfay
oğlu Yakup ve Taday, Yurtsever* Simun ve İsa’yı sonradan ele
veren Yahuda İskariyot.
    5 İsa Onikileri şu buyrukla halkın arasına gönderdi:
"Diğer uluslara ait yerlere gitmeyin. Samiriyelilere ait kentlerin de
hiçbirine uğramayın. 6 Bunun yerine, İsrail halkının
kaybolmuş koyunlarına gidin. 7 Gittiğiniz her yerde Göklerin
Egemenliğinin yaklaştığını duyurun. 8
Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz
kılın, cinleri kovun. Karşılıksız
aldınız, karşılıksız verin. 9
Kuşağınıza altın, gümüş, ya da bakır para
koymayın. 10 Yolculuk için ne torba, ne yedek mintan, ne çarık, ne de
değnek alın. Çünkü işçi kendi yiyeceğini hak eder. 11 Hangi
kent ya da köye girerseniz, orada saygıdeğer birini arayın ve
ayrılıncaya dek onunla kalın. 12 Onun evine girerken, evdekilere
esenlik dileyin. 13 Eğer o evdekiler buna layıksa, dilediğiniz
esenlik onların üzerinde kalsın; layık değillerse,
dilediğiniz esenlik size geri dönsün. 14 Sizi kabul etmeyen, sözlerinizi
dinlemeyen bir evden ya da bir kentten ayrılırken, ayaklarınızın
tozunu silkin. 15 Size doğrusunu söyleyeyim, yargı günü, Sodom ve
Gomora diyarının hali, o kentin halinden daha dayanılır
olacaktır.

                       Gelecekteki sıkıntılar
                     (Mar.13:9-13; Lu.21:12-17)

    16 "İşte, kurtların arasına koyunlar gibi
gönderiyorum sizi. Yılan gibi akıllı, güvercin gibi saf olun. 17
İnsanlardan sakının. Sizi mahkemelere verecekler,
havralarında kamçılayacaklar. 18 Hatta benden ötürü valilerin ve
kralların önüne çıkarılacaksınız. Böylece onlara ve
uluslara tanıklık edeceksiniz. 19 Sizleri ele verdikleri zaman, neyi
nasıl söyleyeceğinizi düşünerek kaygılanmayın. Ne
söyleyeceğiniz o anda size bildirilecek. 20 Çünkü konuşacak olan siz
olmayacaksınız, Babanızın Ruhu sizin aracılığınızla
konuşacaktır.
    21 "Kardeş kardeşini, baba çocuğunu ölüme teslim
edecek. Çocuklar anne babalarına baş kaldırıp onları
öldürtecekler. 22 Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama
sona kadar dayanan kurtulacaktır. 23 Bir kentte size zulmettikleri zaman
ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye
dek İsrail’in tüm kentlerini dolaşmış
olmayacaksınız.
    24 "Öğrenci öğretmeninden, köle de efendisinden üstün
değildir. 25 Öğrencinin öğretmeni gibi, kölenin de efendisi gibi
olması yeterlidir. Eğer insanlar evin efendisine Beelzebub* derlerse,
ev halkına daha neler demezler!

                           Kimden korkmalı
                             (Lu.12:2-9)

    26 "Bunun için onlardan korkmayın. Örtülü olup da açığa
çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur. 27
Size karanlıkta söylediklerimi, siz gün ışığında
söyleyin. Kulağınıza fısıldananı, damlardan
duyurun. 28 Bedeni öldüren, ama canı öldürmeye gücü yetmeyenlerden
korkmayın. Hem canı hem de bedeni cehennemde mahvedecek güçte olan
Tanrı’dan korkun. 29 İki serçe kuşu bir meteliğe*
satılmıyor mu? Ama Babanızın oluru olmadan bunlardan bir
teki bile yere düşmez. 30 Size gelince, başınızdaki saçlar
bile hep sayılıdır. 31 Öyleyse korkmayın, siz birçok
serçeden daha değerlisiniz.
    32 "İnsanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi,
ben de göklerde olan Babamın önünde açıkça kabul edeceğim. 33
İnsanların önünde beni inkâr edeni, ben de göklerde olan Babamın
önünde inkâr edeceğim.
                         İsa’ya layık olmak
                  (Mar.9:41; Lu.12:51-53, 14:26-27)

    34 "Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın!
Ben barış değil, kılıç getirmeye geldim. 35 Çünkü ben
oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle
kaynanasının arasına ayrılık sokmaya geldim. 36
‘İnsanın düşmanları, kendi ev halkı olacaktır.’
37 Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven, bana
layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni
sevdiğinden çok seven, bana layık değildir. 38
Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, bana layık
değildir. 39 Canını kurtaran, onu yitirecek. Benim uğruma
canını yitiren ise onu kurtaracaktır.
    40 "Sizi kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de
beni göndereni kabul etmiş olur. 41 Bir peygamberi, peygamber olduğu
için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacak. Doğru bir
adamı, doğru biri olduğu için kabul eden, doğru adama
yaraşan bir ödül alacak. 42 Bu sıradan kişilerden herhangi
birine, öğrencim olduğu için bir bardak soğuk su bile içiren,
size doğrusunu söyleyeyim, ödülsüz kalmayacaktır."



                              Bölüm 11

                            İsa ve Yahya
                            (Lu.7:18-35)

    İsa, on iki öğrencisine bütün bu buyrukları verdikten sonra,
onların kentlerinde ders vermek ve Tanrı sözünü duyurmak üzere oradan
ayrıldı.
    2-3 Tutukevinde bulunan Yahya, Mesih’in yaptığı işleri
duyunca, O’na gönderdiği öğrencileri aracılığıyla
şunu sordu: "Gelecek Olan* sen misin, yoksa başkasını
mı bekleyelim?"
    4 İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Gidin,
işitip gördüklerinizi Yahya’ya bildirin. 5 Körlerin gözleri
açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz
kılınıyor, sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve
Müjde yoksullara duyuruluyor. 6 Benden ötürü sendeleyip düşmeyene ne
mutlu!"
    7 Yahya’nın öğrencileri giderken, İsa halka Yahya’dan söz
etmeye başladı. "Çöle ne görmeye gittiniz?" dedi.
"Rüzgârda sallanan bir kamış mı? 8 Söyleyin, ne görmeye
gittiniz? Zarif giysilere bürünmüş bir adam mı? Oysa zarif giysiler
giyenler, kralların saraylarında bulunur. 9 Öyleyse ne görmeye
gittiniz? Bir peygamber mi? Evet! Ve size şunu söyleyeyim, gördüğünüz
kişi peygamberden de üstündür.

     10 ‘Bak, habercimi senin önünden gönderiyorum;       
         o önden gidip senin yolunu hazırlayacak’ 

diye yazılmış olan sözler onunla ilgilidir. 11 Size
doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında, Vaftizci
Yahya’dan daha üstün olanı ortaya çıkmamıştır. Bununla
birlikte, Göklerin Egemenliğinde en küçük olan, ondan üstündür. 12
Vaftizci Yahya’nın ortaya çıktığı o günlerden bu yana
Göklerin Egemenliği zorlu biçimde gelişiyor(h), zorlu kişiler de
onu ele geçirmeye çalışıyor. 13 Yahya’ya dek tüm peygamberlerle
Kutsal Yasa, olacakları önceden bildirdiler. 14 Eğer bunu kabul etmek
isterseniz, gelecek olan İlyas odur. 15 Kulağı olan,
işitsin!
    16-17 "Ben bu kuşağın insanlarını neye
benzeteyim? Çarşı meydanlarında oturup
arkadaşlarına,

        ‘Size kaval çaldık, oynamadınız;      
         ağıt yaktık, dövünmediniz’ 

diye seslenen çocuklara benziyorlar. 18 Yahya geldiği zaman oruç tuttu ve
içkiden kaçındı. Bunun için ona ‘cinli’ diyorlar. 19
İnsanoğlu* geldiği zaman hem yedi, hem içti. Bu kez de diyorlar
ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri* ve
günahkârlarla* dost oldu!’ Ne var ki bilgelik, ortaya koyduğu işlerle
doğrulanır."

                        Tövbe etmeyen kentler
                            (Lu.10:13-15)

    20-21 Sonra İsa, mucizelerinin çoğunu yapmış
olduğu kentleri, tövbe etmedikleri için şöyle azarlamaya
başladı: "Vay haline, ey Horazin! Vay haline, ey Beytsayda!
Sizlerde yapılan mucizeler Sur ve Sayda’da yapılmış
olsaydı, onlar çoktan çulla* örtünüp kül içinde oturarak tövbe etmiş
olurlardı. 22 Size şunu söyleyeyim, yargı günü Sur ve
Sayda’nın hali, sizinkinden daha dayanılır olacak! 23 Ya sen, ey
Kefernahum, göğe mi çıkarılacaksın? Hayır, sen ta
ölüler diyarına kadar ineceksin! Çünkü sende yapılan mucizeler
Sodom’da yapılmış olsaydı, o kent bugüne dek ayakta
kalırdı. 24 Sana şunu söyleyeyim, yargı günü Sodom
diyarının hali, seninkinden daha dayanılır
olacak!"

                          Yorgunlara müjde
                            (Lu.10:21-22)

    25 İsa bundan sonra şöyle dedi: "Baba, göğün ve yerin
Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük
çocuklara açtığın için sana şükrederim. 26 Evet Baba, bunun
böyle olması senin isteğindi.
    27 "Babam her şeyi bana emanet etti. Oğul’u, Baba’dan
başka kimse tanımaz. Oğul’dan ve Oğul’un Baba’yı
tanıtmayı dilediği kişilerden başkası da
Baba’yı tanımaz.
    28 "Ey bütün yorgunlar ve yükleri ağır olanlar! Bana gelin,
ben sizi rahatlatırım. 29 Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm.
Boyunduruğumu takının ve benden öğrenin, böylece
canlarınız rahatlık bulur. 30 Boyunduruğum kolay
taşınır ve yüküm hafiftir." 

                              Bölüm 12

                          Sept* günü sorunu
                      (Mar.2:23-3:6; Lu.6:1-11)

    O sıralarda, İsa bir Sept günü ekinler arasından geçiyordu.
Acıkmış olan öğrencileri başakları koparıp
yemeye başladılar. 2 Bunu gören Ferisiler İsa’ya, "Bak,
senin öğrencilerin Sept günü yapılması yasak olanı
yapıyorlar" dediler.
    3 İsa onlara, "Davud’un, yanındakilerle birlikte
acıkınca ne yaptığını okumadınız
mı?" diye sordu. 4 "Tanrı’nın evine girdi, kendisinin
ve yanındakilerin yemesi yasak olan, ancak kâhinlerin yiyebileceği
adak ekmeklerini yedi. 5 Ya da kâhinlerin her hafta tapınakta Sept günüyle
ilgili buyruğu çiğnedikleri halde suçlu duruma düşmediklerini
Kutsal Yasa’da okumadınız mı? 6 Size şunu söyleyeyim,
burada tapınaktan daha üstün bir şey var. 7 Eğer siz, ‘Ben
kurban değil, merhamet isterim’ sözünün anlamını bilseydiniz,
suçsuz kişileri yargılamazdınız. 8 Çünkü
İnsanoğlu* Sept gününün de Rabbidir."
    9İ sa oradan ayrılıp onların havrasına gitti. 10
Orada eli sakat bir adam vardı. İsa’yı suçlamak amacıyla
kendisine, "Sept günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasa’ya
uygun mudur?" diye sordular.
    11 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Hanginizin bir koyunu olur da Sept günü çukura düşerse onu tutup
çıkarmaz? 12 İnsan, koyundan ne kadar daha çok değerlidir! O
halde Sept günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur."
    13 Sonra adama, "Elini uzat" dedi. Adam elini uzattı. Sakat
el, öbürü gibi eski sağlam durumuna geliverdi. 14 Dışarı
çıkan Ferisiler ise İsa’yı yok etmek için
anlaştılar.

                        Tanrı’nın seçtiği kul

    15 İsa bunu bildiği için oradan ayrıldı. Birçok
kişi O’nun ardından gitti, O da hepsini iyileştirdi. 16
Kendisini başkalarına tanıtmamaları için onları
uyardı. 17-18 Bu, Yeşaya peygamber aracılığıyla
bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu:

        "İşte, benim seçtiğim kulum,     
         canımın hoşnut olduğu sevgili kulum.      
         Ruhumu O’nun üzerine koyacağım.      
         O da adaleti uluslara ilan edecek.
      19 Çekişip bağırmayacak,     
         yollarda kimse O’nun sesini duymayacak.
      20 Ezilmiş kamışı kırmayacak, 
         tüten fitili söndürmeyecek,    
         ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak.
      21 Uluslar da O’nun adına ümit bağlayacak."

                          İsa ve Beelzebub*
                 (Mar.3:20-30; Lu.11:14-23, 6:43-45)

    22 Daha sonra İsa’ya, cine tutsak, kör ve dilsiz biri getirildi.
İsa adamı iyileştirdi. Öyle ki, adamın dili çözüldü,
gözleri görmeye başladı. 23 Bütün kalabalık
şaşırıp kaldı. "Bu, Davud’un Oğlu* olabilir
mi?" diye soruyorlardı.
    24 Ferisiler bunu duyunca, "Bu adam cinleri, ancak cinlerin reisi
Beelzebub’un gücüyle kovuyor" dediler.
    25 Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi:
"Kendi içinde bölünmüş olan her ülke yıkıma uğrar.
Kendi içinde bölünmüş hiçbir kent ya da ev ayakta kalamaz. 26 Eğer
Şeytan Şeytan’ı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu
durumda onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir? 27 Eğer ben
cinleri Beelzebub’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız cinleri
kimin gücüyle kovuyorlar? Sizi bu durumda kendi adamlarınız
yargılayacak. 28 Ama ben cinleri Tanrı’nın Ruhuyla kovuyorsam,
Tanrı’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.
    29 "Bir kimse güçlü adamın evine girip onun malını
nasıl çalabilir? Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa, onun
evini soyabilir.
    30 "Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte
toplamayan dağıtıyor demektir. 31 Bunun için size diyorum ki,
insanların işlediği her günah, ettiği her küfür
bağışlanacak; ama Ruh’a karşı yapılan küfür
bağışlanmayacak. 32 İnsanoğlu’na* karşı bir
söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a karşı bir
söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda
bağışlanacaktır.
    33 "Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi sayın; ya da
ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her ağaç
meyvesinden tanınır. 34 Sizi engerekler soyu! Kötü olan sizler
nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten
taşanı söyler. 35 İyi insan, içindeki iyilik hazinesinden iyilik
çıkarır. Kötü insan, içindeki kötülük hazinesinden kötülük
çıkarır. 36 Size şunu söyleyeyim, insanlar, söyleyecekleri her
boş söz için yargı gününde hesap verecekler. 37 Kendi sözlerinizle aklanacak,
yine kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız."

                         Yunus’un belirtisi
                  (Mar.8:11-12; Lu.11:24-26, 29-32)

    38 Bu arada bazı din bilginleri ve Ferisiler söz alarak şöyle
dediler: "Öğretmenimiz, senden doğaüstü bir belirti görmek
istiyoruz."
    39 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Kötü ve vefasız* kuşak bir belirti istiyor! Ama ona Yunus
peygamberin belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek. 40 Yunus,
nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında
kaldıysa, İnsanoğlu* da üç gün üç gece yerin bağrında
kalacak. 41 Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte
kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar,
Yunus’un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Ve işte Yunus’tan
daha büyüğü buradadır. 42 Güney Kraliçesi*, yargı günü bu
kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak.
Çünkü kraliçe, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın
ta öbür ucundan gelmişti. Ve işte Süleyman’dan daha büyüğü buradadır.
    43 "Kötü ruh kişinin içinden çıkınca kurak yerlerde
dolanıp rahatı arar, ama bulamaz. 44 O zaman, ‘Çıkmış
olduğum kendi evime döneyim’ der. Eve gelince orayı kimsesiz,
süpürülmüş ve düzeltilmiş bulur. 45 Bunun üzerine gider, yanına
kendisinden kötü yedi ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. Böylece
o kişinin son durumu ilkinden beter olur. Bu kötü kuşağın
da başına gelecek olan budur."

                    İsa’nın annesi ve kardeşleri
                      (Mar.3:31-35; Lu.8:19-21)

    46 İsa hâlâ halka seslenmekteyken, annesiyle kardeşleri geldi.
O’nunla konuşmak isteyerek dışarıda durdular. 47 Birisi
İsa’ya, "Bak" dedi, "annenle kardeşlerin
dışarıda duruyor, seninle konuşmak istiyorlar."
    48 İsa, kendisiyle konuşana şu
karşılığı verdi: "Kimdir annem, kimdir
kardeşlerim?" 49 Eliyle öğrencilerini göstererek,
"İşte annem, işte kardeşlerim!" dedi. 50
"Göklerdeki Babamın isteğini kim yerine getirirse,
kardeşim, kızkardeşim ve annem odur."

                              Bölüm 13

                          Tohum benzetmesi
                       (Mar.4:1-20; Lu.8:4-15)

    Aynı gün İsa evden çıktı, gidip gölün
kıyısında oturdu. 2 Çevresinde öyle büyük bir kalabalık
toplandı ki, kendisi bir kayığa binip oturdu. Bütün
kalabalık kıyıda duruyordu. 3 İsa onlara benzetmelerle
birçok şeyler anlattı. "Bakın" dedi, "ekincinin
biri tohum ekmeye çıkmış. 4 Ektiği tohumlardan kimi yol
kenarına düşmüş. Kuşlar gelip bunları yemiş. 5
Kimi, toprağı az olan kayalık yerlere düşmüş. Toprak
derin olmadığından hemen filizlenmişler. 6 Ne var ki,
güneş doğunca kavrulmuşlar, kök salamadıkları için
kuruyup gitmişler. 7 Kimi de dikenler arasına düşmüş.
Dikenler büyümüş, filizleri boğmuş. 8 Kimi ise iyi toprağa
düşmüş. Bazısı yüz, bazısı altmış,
bazısı da otuz kat ürün vermiş. 9 Kulağı olan
işitsin!"
    10 Öğrencileri gelip İsa’ya, "Onlara neden benzetmelerle
sesleniyorsun?" diye sordular.
    11 İsa da şu cevabı verdi: "Göklerin Egemenliğinin
sırlarını anlama gücü size verildi, ama onlara verilmedi. 12
Kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa,
kendisinde olan da elinden alınacak. 13 Onlara benzetmelerle seslenmemin
nedeni budur. Çünkü,

        ‘Gördükleri halde görmezler.     
         Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.’

    14 "Yeşaya’nın şu peygamberlik sözü onların bu
durumunda gerçekleşmiş oluyor:

        ‘Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız,       
         bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz!
      15 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı,      
         kulakları ağır işitir oldu.    
         Gözlerini de kapadılar.  
         Öyle ki, gözleri görmesin,     
         kulakları işitmesin, yürekleri anlamasın,       
         ve bana dönmesinler.     
         Dönselerdi, onları iyileştirirdim.’

    16 "Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız
işitiyor! 17 Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice
doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler.
Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler.
    18 "Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin. 19 Her kim
Göksel Egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, Şeytan(ç) gelir,
onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum
işte budur. 20-21 Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü
hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir
süre dayanan kişidir. Böyle biri Tanrı sözünden ötürü
sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip
düşer. 22 Dikenler arasında ekilen de şudur: sözü işitir,
ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin
aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini
engeller. 23 İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan
birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış,
kimi de otuz kat."

                        Deliceler benzetmesi

    24 İsa onlara başka bir benzetme anlattı: "Göklerin
Egemenliği, tarlasına iyi tohum eken adama benzer" dedi. 25
"Ne var ki, herkes uyurken, adamın düşmanı gelmiş ve
buğdayın arasına delice ekip gitmiş. 26 Ekin gelişip
başak salınca, deliceler de görünmüş.
    27 "Mal sahibinin köleleri gelip ona şöyle demişler:
‘Efendimiz, sen tarlana iyi tohum ekmedin mi? Öyleyse delice nereden
çıktı?’
    28 "O da onlara, ‘Bunu bir düşman yapmıştır’
demiş.
    "’Gidip deliceleri toplamamızı ister misin?’ diye
sormuş köleler.
    29 "’Hayır’ demiş. ‘Deliceleri toplarken belki
buğdayı da sökersiniz. 30 Ekinin biçileceği zamana kadar
bırakın, ikisi yan yana büyüsün. Ekin biçme zamanı gelince
orakçılara diyeceğim ki, ‘Önce deliceleri toplayın,
yakılmak üzere demet yapın. Buğdayı ise toplayıp
ambarıma koyun.’"

                 Hardal tanesi ve maya benzetmeleri
                     (Mar.4:30-34; Lu.13:18-21)

    31 İsa onlara bir benzetme daha anlattı: "Göklerin
Egemenliği bir adamın alıp tarlasına ektiği hardal
tanesine benzer" dedi. 32 "Hardal tüm tohumların en küçüğü
olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar,
ağaç olur. Öyle ki, gökte uçan kuşlar gelip dallarında
barınır."
    33 İsa onlara başka bir benzetme anlattı: "Göklerin
Egemenliği,  bir kadının alıp tüm hamuru kabartmak için üç
ölçek(ı) una karıştırdığı mayaya
benzer."
    34 İsa bütün bunları halka benzetmelerle anlattı. Benzetme
kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. 35 Bu, peygamber
aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye
oldu:

        "Ağzımı benzetmeler anlatarak açacağım,     
         dünyanın kuruluşundan beri     
         gizli kalmış sırları dile
getireceğim."

                  Deliceler benzetmesi açıklanıyor

    36 Bundan sonra İsa halkı bırakıp eve girdi.
Öğrencileri yanına gelip, "Tarladaki delicelerle ilgili
benzetmeyi bize açıkla" dediler.
    37 İsa, "İyi tohumu eken, İnsanoğlu’dur*"
diye karşılık verdi. 38 "Tarla ise dünyadır. İyi
tohum, Göksel Egemenliğin oğulları, deliceler de kötü
olanın oğullarıdır. 39 Deliceleri eken düşman,
İblis’tir. Ekin biçme zamanı, çağın sonu; orakçılar
ise meleklerdir.
    40 "Deliceler nasıl toplanıp ateşte
yakılıyorsa, çağın sonunda da böyle olacak. 41-42
İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha
düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O’nun egemenliğinden
toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada
ağlayış ve diş gıcırtısı
olacaktır. 43 Doğru kişiler, o zaman Babalarının
egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan
işitsin!

                  Gizli hazine ve inci benzetmeleri

    44 "Göklerin Egemenliği, tarlada saklanmış bir hazineye
benzer. Bunu bulan adam yine saklamış. Sevinç içinde gitmiş,
varını yoğunu satıp o tarlayı satın
almış.
    45 "Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara
benzer. 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitmiş,
varını yoğunu satıp o inciyi almış.

                            Ağ benzetmesi

    47 "Yine Göklerin Egemenliği, denize atılmış ve
her çeşit balığı toplamış bir ağa benzer. 48
Ağ dolunca onu kıyıya çekmişler. Yere oturup yararlı
balıkları seçmiş ve kaplara koymuşlar, yararsız
olanları atmışlar. 49-50 Çağın sonunda da böyle
olacak. Melekler gelip kötü kişileri doğruların arasından
ayıracaklar ve onları kızgın fırına atacaklar.
Orada ağlayış ve diş gıcırtısı
olacaktır.
    51 "Bütün bunları anladınız mı?" diye sordu
İsa.
    O’na, "Evet" karşılığını
verdiler.
    52 O da onlara, "İşte böylece Göklerin Egemenliği için
eğitilmiş her din bilgini, hazinesinden hem yeni hem eski
değerler çıkaran bir mal sahibine benzer" dedi.

                          İsa reddediliyor
                       (Mar.6:1-6; Lu.4:16-30)

    53 İsa bütün bu benzetmeleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı.
54 Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka ders vermeye
başladı. Halk şaşıp kalmıştı.
"Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden
geliyor?" diyorlardı. 55 "Marangozun oğlu değil mi bu?
Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O’nun
kardeşleri değil mi? 56 Kızkardeşlerinin hepsi
aramızda yaşamıyor mu? O halde O’nun bütün bu
yaptıkları nereden geliyor?" 57 Ve gücenip O’nu
reddettiler.
    Ama İsa onlara şöyle dedi: "Bir peygamber, kendi
memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez."
    58 İmansızlıklarından ötürü İsa orada pek fazla
mucize yapmadı.



                              Bölüm 14

                    Yahya peygamberin öldürülmesi
                       (Mar.6:14-29; Lu.9:7-9)

    1-2 O günlerde İsa’yla ilgili haberleri duyan bölge kralı*
Hirodes*, adamlarına, "Bu, Vaftizci Yahya’dır" dedi.
"Ölümden dirilmiştir. Olağanüstü güçlerin O’nda etkin
olmasının nedeni de budur."
    3 Hirodes, kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya yüzünden
Yahya’yı tutuklatmış, bağlatıp zindana
attırmıştı. 4 Çünkü Yahya Hirodes’e, "O kadınla
evlenmen Kutsal Yasa’ya aykırıdır" demişti. 5 Hirodes
Yahya’yı öldürtmek istemiş, ama halktan korkmuştu. Çünkü halk
Yahya’yı peygamber sayıyordu.
    6-7 Hirodes’in doğum günü şenliği sırasında
Hirodiya’nın kızı ortaya çıkıp dans etti. Bu,
Hirodes’in öyle hoşuna gitti ki, ant içerek kıza her ne dilerse
vereceğini söyledi. 8 Kız, annesinin
kışkırtmasıyla, "Bana şimdi, bir tepsi üzerinde
Vaftizci Yahya’nın başını ver" dedi. 9 Kral buna çok
üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü bu
dileğin yerine getirilmesini buyurdu. 10 Adam gönderip zindanda
Yahya’nın başını kestirdi. 11 Bir tepsi üzerinde getirilen
baş genç kıza verildi, kız da bunu annesine götürdü. 12
Yahya’nın öğrencileri gelip cesedi aldılar ve gömdüler. Sonra
gidip İsa’ya haber verdiler.

                    İsa beş bin kişiyi doyuruyor
                (Mar.6:30-44; Lu.9:10-17; Yu.6:1-14)

    13 İsa bunu duyunca, tek başına tenha bir yere çekilmek
üzere bir kayıkla oradan ayrıldı. Bunu öğrenen halk,
kentlerden çıkıp O’nu yaya olarak izledi. 14 İsa kayıktan
inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Onlara
acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi.
    15 Akşam olunca öğrencileri O’nun yanına gelip dediler ki,
"Burası ıssız bir yer, vakit de artık geç oldu.
Halkı salıver de köylere gidip kendilerine yiyecek
alsınlar."
    16 İsa, "Gitmelerine gerek yok, onlara siz yiyecek verin"
dedi.
    17 Öğrenciler, "Burada beş ekmekle iki balıktan
başka bir şeyimiz yok ki" dediler.
    18 İsa, "Onları buraya, bana getirin" dedi. 19 Halka
çimenlerin üzerine oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle
iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran
duasını yaptı; sonra ekmekleri bölüp öğrencilerine verdi,
onlar da halka dağıttılar. 20 Herkes yiyip doyduktan sonra on
iki sepet dolusu yemek artığı topladılar. 21 Yemek
yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, yaklaşık
beş bin erkekti.

                       İsa su üstünde yürüyor
                      (Mar.6:45-56; Yu.6:15-21)

    22 Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, kayığa binip
kendisinden önce karşı yakaya geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi
halkı salıverecekti. 23 Halkı salıverdikten sonra dua etmek
için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada
yalnızdı. 24 O sırada kayık kıyıdan bir hayli
uzakta(i) dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgâr karşı yönden
esiyordu.
    25 Sabaha karşı(j) İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara
yaklaştı. 26 Öğrenciler, O’nun gölün üstünde yürüdüğünü
görünce dehşete  kapıldılar. "Bu bir hayalet!" diyerek
korkuyla bağrıştılar.
    27 Ama İsa hemen onlara seslenerek, "Cesur olun! Ben’im,
korkmayın!" dedi.
    28 Petrus buna karşılık, "Ya Rab" dedi,
"eğer sen isen, buyruk ver de su üstünde yürüyerek sana
geleyim."
    29 İsa, "Gel!" dedi.
    Petrus da kayıktan indi, su üstünde yürüyerek İsa’ya
yaklaştı. 30 Ama rüzgârın ne kadar güçlü estiğini görünce
korktu, batmaya başladı. "Rab, beni kurtar!" diye
bağırdı.
    31 İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, "Ey imanı
kıt olan adam, neden kuşkuya düştün?" dedi.
    32 Onlar kayığa bindikten sonra rüzgâr dindi. 33
Kayıktakiler, "Sen gerçekten Tanrı’nın Oğlusun"
diyerek O’na tapındılar.
    34 Karşı yakaya vardıklarında Ginesar’da karaya
çıktılar. 35 Oranın halkı İsa’yı
tanıyınca bütün yöreye haber salıp hastaların hepsini O’na
getirdiler. 36 Yalnız giysisinin eteğine dokunmalarına izin
versin diye O’na yalvardılar. Dokunanların hepsi de iyileşti.

                              Bölüm 15

                       İnsanı kirleten nedir?
                            (Mar.7:1-23)

    1-2 Bu sırada Kudüs’ten bazı Ferisiler ve din bilginleri
İsa’ya gelip şunu sordular: "Senin öğrencilerin,
atalarımızın geleneğine neden karşı geliyorlar?
Yemekten önce ellerini yıkamıyorlar."
    3 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Ya siz, geleneğiniz uğruna neden Tanrı’nın
buyruğuna karşı geliyorsunuz? 4 Tanrı şöyle buyurdu:
‘Annene babana saygı göster’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven
mutlaka ölümle cezalandırılsın.’ 5-6 Ama siz, ‘Her kim anne ya
da babasına, benden alacağın tüm maddi yardım Tanrı’ya
adanmıştır derse, artık babasına saygı göstermek
zorunda değildir’ diyorsunuz. Böylelikle, geleneğiniz uğruna
Tanrı’nın Sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz. 7-8 Ey
ikiyüzlüler! Yeşaya’nın sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne
doğrudur:

        ‘Bu halk dudaklarıyla beni sayar,      
         ama yürekleri benden uzaktır.
       9 Boşuna bana taparlar.     
         Çünkü öğrettikleri, sadece insan
kurallarıdır.’"

    10 İsa, halkı yanına çağırıp onlara,
"Dinleyin ve şunu belleyin" dedi. 11 "İnsanı
kirleten, ağzına giren değildir. Ağzından
çıkandır insanı kirleten."
    12 Bu sırada öğrencileri O’na gelip, "Biliyor musun,
Ferisiler bu sözü duyunca gücendiler" dediler.
    13 İsa şu karşılığı verdi: "Göksel
Babamın dikmediği her fidan kökünden sökülecek. 14 Bırakın
onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör
köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer."
    15 Petrus, "Bu benzetmeyi bize açıkla" dedi.
    16 "Siz de mi hâlâ anlamıyorsunuz?" diye sordu İsa. 17
"Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da ayakyoluna
atıldığını anlamıyor musunuz? 18 Ne var ki
ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı
kirleten de budur. 19 Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina,
ahlaksızlık, hırsızlık, yalan tanıklık ve
iftira hep yürekten kaynaklanır. 20 İşte bunlar kirletir insanı.
Yıkanmamış ellerle yemek yemek ise insanı
kirletmez."

                        Kenanlı kadının imanı
                            (Mar.7:24-30)

    21 İsa oradan ayrılıp Sur ve Sayda bölgesine geçti. 22 O
yöreden Kenanlı bir kadın İsa’ya gelip, "Ya Rab, ey Davut
Oğlu, halime acı! Kızım cine tutsak, çok kötü durumda"
diye feryat etti.
    23 İsa kadına hiçbir karşılık vermedi.
Öğrencileri yaklaşıp, "Sal şunu, gitsin!" diye
rica ettiler. "Arkamızdan bağırıp duruyor."
    24 İsa, "Ben yalnız İsrail halkının
kaybolmuş koyunlarına gönderildim" diye cevap verdi.
    25 Kadın ise yaklaşıp, "Ya Rab, bana yardım
et!" diyerek O’nun önünde yere kapandı.(k)
    26 İsa ona, "Çocukların ekmeğini alıp köpeklere
atmak doğru değildir" dedi.
    27 Kadın, "Haklısın, Rab" dedi. "Ama köpekler
de efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları
yer."
    28 O zaman İsa ona şu karşılığı verdi:
"Ey kadın, imanın büyük! Sana dilediğin gibi olsun."
Ve kadının kızı o saatte iyileşti.

                    İsa dört bin kişiyi doyuruyor
                            (Mar.8:1-10)

    29 İsa oradan ayrıldı, Celile gölünün
kıyısından geçerek dağa çıkıp oturdu. 30
Yanına büyük kalabalıklar geldi. Beraberlerinde kötürüm, kör, çolak,
dilsiz ve daha birçok hastalar getirdiler. Hastaları O’nun ayaklarının
dibine bıraktılar. O da onları iyileştirdi. 31 Halk,
dilsizlerin konuştuğunu, çolakların sağlam
oluverdiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin yürüdüğünü
görünce şaştı ve İsrail’in Tanrısını
yüceltti.
    32 İsa öğrencilerini yanına çağırıp,
"Halka acıyorum" dedi. "Üç gündür yanımdalar, yiyecek
hiçbir şeyleri de yok. Onları aç aç evlerine göndermek istemiyorum,
yolda bayılabilirler."
    33 Öğrenciler kendisine, "Böyle ıssız bir yerde bu
kadar kalabalığı doyuracak ekmeği nereden
bulalım?" dediler.
    34 İsa, "Kaç ekmeğiniz var?" diye sordu.
    "Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var"
dediler.
    35 Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. 36
Yedi ekmekle balıkları aldı, şükredip bunları böldü,
öğrencilerine verdi. Onlar da halka dağıttılar. 37 Herkes
yiyip doyduktan sonra yedi küfe dolusu yemek artığı
topladılar. 38 Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar
hariç, dört bin erkekti. 39 İsa, halkı salıverdikten sonra
kayığa binip Magadan bölgesine geçti.

                              Bölüm 16

                   Doğaüstü bir belirti isteniyor
                     (Mar.8:11-13; Lu.12:54-56)

    Ferisilerle Sadukiler* İsa’nın yanına geldiler. O’nu
sınamak amacıyla kendilerine gökten bir belirti göstermesini
istediler.
    2 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Akşam olunca siz, ‘Gökyüzünün rengi kızıl olduğuna
göre hava iyi olacak’ dersiniz. 3 Sabahleyin, ‘Bugün gök kızıl ve
bulutlu. Hava bozacak’ dersiniz. Gökyüzünün görünümünü yorumlayabiliyorsunuz
da, belirli zamanlarla ilgili belirtileri yorumlayamıyor musunuz? 4 Kötü
ve vefasız* kuşak bir belirti istiyor! Ama ona Yunus’un belirtisinden
başka bir belirti gösterilmeyecek." Sonra İsa onları
bırakıp gitti. 
                   Ferisilerle Sadukilerin mayası
                            (Mar.8:14-21)

    5 Öğrenciler gölün karşı yakasına geçerken ekmek
almayı unutmuşlardı. 6 İsa onlara, "Dikkatli olun,
Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının!" dedi.
    7 Onlar ise kendi aralarında konuşarak, "Ekmek
almadığımız için böyle diyor" dediler.
    8 Bunun farkında olan İsa şöyle dedi: "Ey imanı
kıt olanlar! Ekmeğiniz yok diye aranızda ne konuşup
duruyorsunuz? 9-10 Hâlâ anlamıyor musunuz? Beş ekmekle beş bin
kişinin doyduğunu, kaç sepet dolusu yemek artığı
topladığınızı hatırlamıyor musunuz? Yedi ekmekle
dört bin kişinin doyduğunu, kaç küfe dolusu yemek
artığı topladığınızı
hatırlamıyor musunuz? 11 Ben size, ‘Ferisilerin ve Sadukilerin
mayasından kaçının’ derken, ekmekten söz etmediğimi
nasıl oluyor da anlamıyorsunuz?"
    12 Kendilerine ekmek mayasından değil de, Ferisilerle Sadukilerin
öğretişinden kaçınmalarını söylediğini o zaman
anladılar.

                     Petrus’un Mesih’i tanıması
                      (Mar.8:27-30; Lu.9:18-21)

    13 İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine
şunu sordu: "Halk, İnsanoğlu’nun* kim olduğunu
söylüyor?"
    14 Öğrencileri şu karşılığı verdiler:
"Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimileri de Yeremya ya da
peygamberlerden biri olduğunu söylüyor."
    15 İsa onlara, "Ya siz" dedi, "ben kimim dersiniz?"
    16 Simun Petrus, "Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu
Mesih’sin" cevabını verdi.
    17 İsa ona, "Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!" dedi.
"Bu sırrı sana açan insan(l) değil, göklerdeki
Babamdır. 18 Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus’sun(m) ve ben topluluğumu
bu kayanın(n) üzerine kuracağım. Ölüler diyarının
kapıları ona karşı direnemeyecek. 19 Göklerin
Egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde
bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış
olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş
olacak." 20 Bu sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih olduğunu
kimseye söylememeleri için öğrencilerini uyardı.

              İsa ölüp dirileceğini önceden bildiriyor
                     (Mar.8:31-9:1; Lu.9:22-27)

    21 Bundan sonra İsa, kendisinin Kudüs’e gitmesi, ihtiyarlar,
başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi
ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya
başladı.
    22 Bunun üzerine Petrus O’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı.
"Tanrı korusun, ya Rab! Senin başına asla böyle bir
şey gelmeyecek!" dedi.
    23 Ama İsa dönüp Petrus’a şöyle dedi: "Çekil önümden,
Şeytan! Sen yolumda engelsin. Senin düşüncelerin Tanrı’nın
değil, insan düşünceleridir."
    24 Sonra İsa, öğrencilerine şunları söyledi: "Ardımdan
gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni
izlesin. 25 Canını kurtarmak isteyen, onu yitirecek; canını
benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır. 26 İnsan bütün dünyayı
kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur?
İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir? 27
İnsanoğlu, Babasının görkemi içinde melekleriyle gelecek ve
herkese, yaptıklarının karşılığını
verecektir. 28 Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında,
İnsanoğlu’nun kendi egemenliği içinde geldiğini görmeden
ölümü tatmayacak olanlar var."

                              Bölüm 17

                     İsa’nın görünümü değişiyor
                      (Mar.9:2-13; Lu.9:28-36)

    Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve
Yakub’un kardeşi Yuhanna’yı alarak onları yüksek bir dağa
çıkardı. 2 Orada, gözlerinin önünde İsa’nın görünümü
değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri
ışık gibi bembeyaz oldu. 3 Birden öğrencilere Musa’yla
İlyas göründü. İsa ile konuşuyorlardı. 4 Petrus
İsa’ya, "Ya Rab" dedi, "burada bulunmamız ne iyi oldu!
İstersen burada üç çardak kurayım: biri sana, biri Musa’ya, biri de
İlyas’a."
    5 Petrus hâlâ konuşurken, parlak bir bulut birden onları
gölgeledi. Buluttan gelen bir ses, "Sevgili Oğlum budur, O’ndan
hoşnudum. O’nu dinleyin!" dedi.
    6 Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüzüstü yere
kapandılar. 7 İsa gelip onlara dokundu, "Kalkın,
korkmayın!" dedi. 8 Başlarını kaldırıp
bakınca İsa’dan başka kimseyi göremediler.
    9 Dağdan inerlerken İsa onlara, "İnsanoğlu* ölümden
dirilmeden önce, gördüklerinizi kimseye söylemeyin" diye buyurdu.
    10 Öğrencileri O’na şunu sordular: "Peki, din bilginleri
neden önce İlyas’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?"
    11 İsa, "İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden
düzene koyacak" diye cevap verdi. 12 "Size şunu söyleyeyim,
İlyas zaten gelmiştir, ama onu tanımadılar, ona
yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde
İnsanoğlu da, onların elinden acı çekecektir." 13 O
zaman öğrenciler İsa’nın kendilerine Vaftizci Yahya’dan söz ettiğini
anladılar.

                    Saralı çocuk iyileştiriliyor
                      (Mar.9:14-32; Lu.9:37-45)

    14 Kalabalığın yanına vardıklarında bir adam
İsa’ya yaklaşıp O’nun önünde diz çöktü. 15 "Ya Rab"
dedi, "oğlumun haline acı! Çocuk saralı ve çok acı
çekiyor. Sık sık ateşin ya da suyun içine düşüyor. 16 Onu
senin öğrencilerine getirdim, ama iyileştiremediler."
    17 İsa, "Ey imansız ve sapmış kuşak!"
dedi. "Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar
katlanacağım? Çocuğu buraya, bana getirin." 18 İsa
cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk da o anda
iyileşti.
    19 Sonra öğrenciler tek başlarına İsa’ya gelip,
"Biz cini neden kovamadık?" diye sordular.
    20-21 İsa, "İmanınız kıt olduğu
için" karşılığını verdi. "Size
doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa
şu dağa, ‘Buradan şuraya göç’ derseniz, göçer. Sizin için
imkânsız bir şey kalmaz."(o)
    22-23 Celile’de bir araya geldiklerinde İsa onlara,
"İnsanoğlu*, insanların eline teslim edilecek ve
öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek" dedi.
    Öğrenciler buna çok kederlendiler.

                           Tapınak vergisi

    24 Kefernahum’a geldiklerinde, iki dirhemlik* tapınak vergisini(ö)
toplayanlar Petrus’a gelip, "Öğretmeniniz tapınak vergisini
ödemiyor mu?" diye sordular.
    25 Petrus, "Ödüyor" dedi.
    Petrus eve gelince, daha kendisi bir şey söylemeden İsa ona,
"Simun, ne dersin?" dedi. "Dünya kralları gümrük ya da
vergiyi kimlerden alırlar? Kendi oğullarından mı,
yabancılardan mı?"
    26 Petrus’un, "Yabancılardan" demesi üzerine İsa,
"O halde oğullar özgürdür" dedi. 27 "Ama vergi
toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk
balığı çıkar, onun ağzını aç, dört dirhemlik
bir akçe* bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi olarak onlara ver."

                              Bölüm 18

                            En büyük kim?
              (Mar.9:33-37, 42-48; Lu.9:46-48, 17:1-2)

    Bu sırada İsa’nın öğrencileri O’na yaklaşıp,
"Göklerin Egemenliğinde en büyük kim?" diye sordular.
    2-3 İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta
yere dikip şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan
dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliğine asla
giremezsiniz. 4 Kim kendini bu çocuk gibi alçaltırsa, Göklerin
Egemenliğinde en büyük odur. 5 Böyle bir çocuğu benim adım
uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.
    6 "Ama kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse,
onun boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denizin
dibine atılması kendisi için daha iyi olur. 7 İnsanı günaha
düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline! Böyle tuzakların
olması kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık
eden kişinin vay haline!
    8 "Eğer elin ya da ayağın seni günaha sokarsa, onu kes,
at. Çolak ya da tek ayaklı olarak yaşama kavuşman, iki el iki
ayak sahibi olarak sönmez ateşe atılmandan iyidir. 9 Eğer gözün
seni günaha sokarsa, onu çıkar, at. Tek gözle yaşama kavuşman,
iki göz sahibi olarak cehennem ateşine atılmandan iyidir.
    10-11 "Bu küçüklerden bir tekini bile hor görmekten sakının!
Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerde olan
Babamın yüzünü her zaman görürler.(p)

                     Kaybolmuş koyun benzetmesi
                             (Lu.15:3-7)

    12 "Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri
yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp
yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? 13 Eğer onu bulacak
olursa, size doğrusunu söyleyeyim, yolunu şaşırmamış
olan doksan dokuzu için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. 14 Bunun
gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin
kaybolmasını istemez.



                      Bir kardeş günah işlerse

    15 "Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse,
ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin
arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış
olursun. 16 Ama dinlemezse, yanına bir ya da iki kişi daha al ki,
söylenen her şey iki ya da üç tanığın sözüyle
doğrulansın. 17 Eğer kardeşin onları dinlemek
istemezse, durumu inanlılar topluluğuna bildir. İnanlılar
topluluğunu da dinlemek istemezse, onu bir putperest ya da vergi
görevlisi* yerine koy.
    18 "Size doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde
bağlayacağınız her şey gökte de
bağlanmış olacak. Yeryüzünde çözeceğiniz her şey gökte
de çözülmüş olacak. 19 Yine size şunu söyleyeyim, yeryüzünde
aranızda iki kişi, dileyecekleri herhangi bir şey için
uyuşurlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir. 20 Nerede iki ya
da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada onların
arasındayım."

                      Acımasız köle benzetmesi

    21 Bunun üzerine Petrus İsa’ya gelip, "Ya Rab" dedi,
"kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu
bağışlamalıyım? Yedi kez mi?"
    22 İsa ona, "Yedi kez değil" dedi. "Yetmiş
kere yedi kez derim sana. 23 Şöyle ki, Göklerin Egemenliği,
köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. 24 Kral hesap görmeye
başladığında, kendisine on bin talant* borcu olan bir köle
getirilmiş. 25 Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi
onun, karısının, çocuklarının ve bütün
malının satılıp borcun ödenmesini buyurmuş. 26 Köle
yere kapanıp efendisine, ‘Bana karşı sabırlı ol! Sana
bütün borcumu öderim’ demiş. 27 Efendisi köleye acımış,
borcunu bağışlayıp onu salıvermiş.
    28 "Ama köle çıkıp gitmiş, kendisine yüz dinar borcu
olan bir başka köleye rastlamış. Onu yakalayıp, ‘Borcunu
öde’ diyerek boğazına sarılmış. 29 Bu köle yüzüstü
yere kapanmış, ‘Bana karşı sabırlı ol! Sana
borcumu öderim’ diye yalvarmış. 30 Ama ilk köle bunu reddetmiş.
Gitmiş, borcunu ödeyinceye dek kalmak üzere adamı zindana
attırmış. 31 Öteki köleler, olanları görünce çok
üzülmüşler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri
anlatmışlar.
    32 "Bunun üzerine efendisi köleyi yanına
çağırmış. ‘Ey kötü köle!’ demiş. ‘Bana
yalvardığın için bütün borcunu bağışladım.
33 Benim sana acıdığım gibi, senin de köle
arkadaşına acıman gerekmez miydi?’ 34 Bu öfkeyle efendisi, tüm
borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etmiş.
    35 "Eğer her biriniz kardeşini yürekten
bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle
davranacaktır."

                              Bölüm 19

                       Boşanmayla ilgili soru
                            (Mar.10:1-12)

    İsa, bu konuşmasını bitirdikten sonra Celile’den
ayrılıp Yahudiye sınırlarına, Şeria nehrinin
ötesine geldi. 2 Büyük halk toplulukları da O’nun ardından gitti.
Hasta olanlarını orada iyileştirdi.
    3 İsa’nın yanına gelen bazı Ferisiler, O’nu
sınamak amacıyla şunu sordular: "Bir adamın, herhangi
bir nedenle karısını boşaması Kutsal Yasa’ya uygun
mudur?"
    4-5 İsa şu karşılığı verdi: "Kutsal
Yazıları okumadınız mı? Yaradan, ta
başlangıçtan insanları ‘erkek ve dişi olarak yarattı’
ve şöyle dedi: ‘Bu nedenle adam annesini babasını
bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden
olacaklar.’ 6 Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O
halde Tanrı’nın birleştirdiğini, insan
ayırmasın."
    7 Ferisiler İsa’ya, "Öyleyse" dediler, "Musa neden
erkeğin, karısını, bir boş kâğıdı verip
boşayabileceğini söyledi?"
    8 İsa onlara, "Musa, karılarınızı
boşamanıza, yüreklerinizin katılığından ötürü
izin verdi" dedi. "Başlangıçta bu böyle değildi. 9 Ben
size şunu söyleyeyim, karısını cinsel
ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayıp
başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanmış
kadınla evlenen de zina etmiş olur."(r)
    10 Öğrenciler İsa’ya, "Eğer bir erkekle
karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha
iyi!" dediler.
    11 İsa onlara, "Herkes bu sözü kabul edemez" dedi.
"Ancak böyle bir Tanrı vergisine sahip olanlar kabul edebilir. 12
Çünkü ana rahminden, doğuştan hadım olanlar bulunduğu gibi,
insanlar tarafından hadım edilmiş olanlar ve kendilerini
Göklerin Egemenliği uğruna hadım saymış olanlar da
vardır. Bunu kabul edebilen, kabul etsin!"

                    İsa küçük çocukları kutsuyor
                     (Mar.10:13-16; Lu.18:15-17)

    13-14 O sırada bazıları İsa’ya, üzerlerine ellerini
koyup dua etmesi için küçük çocukları getirdiler. Öğrenciler
onları azarlayınca, İsa, "Bırakın
çocukları" dedi. "Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü
Göklerin Egemenliği böylelerinindir." 15 Ellerini onların
üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı.

                          Zengin genç adam
                     (Mar.10:17-31; Lu.18:18-30)

    16 Adamın biri İsa’ya gelip, "Öğretmenim, sonsuz
yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik
yapmalıyım?" diye sordu.
    17 İsa ona, "İyilik konusunda neden bana soru
soruyorsun?" dedi. "İyi olan tek biri var. Yaşama
kavuşmak istersen, O’nun buyruklarını yerine getir."
    18-19 "Hangi buyrukları?" diye sordu adam.
    İsa şu karşılığı verdi: "’Adam
öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere
tanıklık etme, annene babana saygı göster’; ve ‘komşunu
kendin gibi sev.’"
    20 Genç adam, "Bunların hepsini yerine getirdim" dedi,
"daha ne eksiğim var?"
    21 İsa ona, "Eğer eksiksiz olmak istersen, git,
varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece
göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle" dedi.
    22 Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan
uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.
    23 İsa öğrencilerine, "Size doğrusunu söyleyeyim"
dedi, "zengin bir kişinin Göklerin Egemenliğine girmesi güç
olacak. 24 Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden
geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha
kolaydır."
    25 Bunu işiten öğrenciler büsbütün
şaşırdılar, "Öyleyse kim kurtulabilir?" diye
sordular.
    26 İsa onlara bakarak, "İnsanlar için bu imkânsız, ama
Tanrı için her şey mümkün" dedi.
    27 Bunun üzerine Petrus O’na, "Bak" dedi, "biz her şeyi
bırakıp senin ardından geldik. Neyimiz olacak?"
    28 İsa onlara, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi,
"her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu* görkemli
tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelmiş olan sizler,
on iki tahta oturup İsrail’in on iki oymağını
yargılayacaksınız. 29 Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini,
anne ya da babasını, çocuklarını ya da
topraklarını bırakmış olan herkes, bunların yüz
katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak. 30 Ne var
ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da
birinci olacak."

                              Bölüm 20

                          Bağcı benzetmesi

    "Göklerin Egemenliği, bağında çalışacak
işçiler tutmak için sabah erkenden dışarı çıkan toprak
sahibine benzer. 2 Adam, işçilerle günlüğü bir dinara
anlaşıp onları bağına göndermiş.
    3 "Saat* dokuza doğru tekrar dışarı
çıkmış, çarşı meydanında boş duran
başka adamlar görmüş. 4-5 Onlara, ‘Siz de bağa gidip
çalışın. Hakkınız ne ise, veririm’ demiş, onlar
da bağa gitmişler.
    "Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı
şeyi yapmış. 6 Saat beşe doğru çıkınca,
orada duran daha başkalarını görmüş. Onlara, ‘Neden bütün gün
burada boş duruyorsunuz?’ diye sormuş.
    7 "’Kimse bize iş vermedi ki’ demişler.
    "Onlara, ‘Siz de bağa gidin, çalışın’
demiş.
    8 "Akşam olunca, bağın sahibi kâhyasına,
‘İşçileri çağır’ demiş. ‘Sonunculardan
başlayarak, birincilerine kadar, hepsine ücretlerini ver.’
    9 "Saat beşe doğru işe başlamış olanlar
gelip kâhyadan birer dinar almışlar. 10 Birinciler gelince daha çok
alacaklarını sanmışlar, ama onlara da birer dinar
verilmiş. 11 Paralarını alınca bağın sahibine
karşı söylenmeye başlamışlar. 12 ‘Bu sonuncular
yalnız bir saat çalıştılar’ demişler. ‘Ama sen
onları, günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir
tuttun!’
    13 "Bağın sahibi onlardan birine şöyle
karşılık vermiş: ‘Arkadaş, sana haksızlık
ettiğim yok! Seninle bir dinara anlaşmadık mı? 14
Hakkını al, git! Sana verdiğimi bu sonuncuya da vermek
istiyorum. 15 Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa
elim açık diye kıskanıyor musun?’
    16 "İşte böylece sonuncular birinci, birinciler de sonuncu
olacak."

              İsa ölüp dirileceğini yeniden bildiriyor
                     (Mar.10:32-34; Lu.18:31-34)

    17-18 İsa Kudüs’e giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana
çekip onlara özel olarak şunu söyledi: "Şimdi Kudüs’e gidiyoruz.
İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim
edilecek, onlar da O’nu ölüm cezasına çarptıracaklar. 19 O’nunla alay
etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için O’nu diğer
uluslara teslim edecekler. Ne var ki O, üçüncü gün dirilecek."



                         Bir annenin isteği
                           (Mar.10:35-45)

    20 O sırada Zebedi oğullarının annesi
oğullarıyla birlikte İsa’ya yaklaştı. Önünde yere
kapanarak kendisinden bir dileği olduğunu söyledi.
    21 İsa kadına, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
    Kadın O’na, "Buyruk ver de senin egemenliğinde bu iki
oğlumdan biri senin sağında, biri de solunda otursun"
dedi.
    22 "Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz" diye
karşılık verdi İsa. "Benim içeceğim kâseden siz
içebilir misiniz?"
    "Evet, içebiliriz" dediler.
    23 İsa onlara, "Elbette benim kâsemden içeceksiniz" dedi,
"ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim
elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için
hazırlamıştır."
    24 Bunu işiten diğer on öğrenci iki kardeşe
kızdılar. 25 Ama İsa onları yanına
çağırıp şöyle dedi: "Bilirsiniz ki, ulusların
önderleri onları egemenlik hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri
de onlara ağırlıklarını hissettirirler. 26 Sizin
aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen,
diğerlerinin hizmetkârı olsun. 27 Aranızda birinci olmak
isteyen, diğerlerinin kulu olsun. 28 Nitekim İnsanoğlu*, hizmet
edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları
uğruna fidye olarak vermeye geldi."

                     İki körün gözleri açılıyor
                     (Mar.10:46-52; Lu.18:35-43)

    29 Eriha’dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık
İsa’nın ardından gitti. 30 Yol kenarında oturan iki kör
adam, İsa’nın oradan geçmekte olduğunu duyunca, "Ya Rab, ey
Davut Oğlu*, halimize acı!" diye
bağırdılar.
    31 Kalabalık onları azarlayarak susturmak istediyse de onlar,
"Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!" diyerek daha çok
bağırdılar.
    32 İsa durup onları çağırdı. "Sizin için ne
yapmamı istiyorsunuz?"
    33 Onlar da, "Ya Rab, gözlerimiz açılsın"
dediler.
    34 Onlara acıyan İsa, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye
başladılar ve O’nun ardından gittiler.

                              Bölüm 21

                       İsa’nın Kudüs’e girişi
               (Mar.11:1-11; Lu.19:28-40; Yu.12:12-19)

    1-2 Kudüs’e yaklaşıp Zeytin dağının yamacında
bulunan Beytfacı köyüne geldiklerinde İsa, öğrencilerinden
ikisini şu sözlerle köye gönderdi: "Karşınızdaki köye
gidin. Hemen orada bağlı bir dişi eşek ve yanında bir
sıpa bulacaksınız. Onları çözüp bana getirin. 3 Size bir
şey diyen olursa, ‘Rab’bin bunlara ihtiyacı var, hemen geri
gönderecek’ dersiniz."
    4-5 Bu olay, peygamber aracılığıyla bildirilen şu
söz yerine gelsin diye oldu:



        "Siyon* kızına deyin ki,
        ‘Bak, alçakgönüllü Kralın, bir eşeğe,       
         evet bir sıpaya,    
         bir eşek yavrusuna binmiş      
         sana geliyor.’"

    6 Öğrenciler gittiler, İsa’nın kendilerine buyurduğu
gibi yaptılar. 7 Eşekle sıpayı getirip üzerlerine
giysilerini yaydılar, İsa da sıpanın üzerine bindi. 8
Halkın büyük bir bölümü giysilerini yolun üzerine serdi.
Bazıları da ağaçlardan dallar kesiyor, yola seriyorlardı. 9
Önden giden ve arkadan gelen kalabalıklar şöyle
bağırıyorlardı:

        "Davut Oğluna hozana*!     
         Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun,      
         en yücelerde hozana!"

    10 İsa Kudüs’e girdiği zaman bütün kent, "Bu kimdir?"
diyerek çalkandı.
    11 Kalabalıklar, "Bu, Celile’nin Nasıra kentinden İsa
peygamber" diyordu.

                  İsa satıcıları tapınaktan
kovuyor
               (Mar.11:15-19; Lu.19:45-48; Yu.2:13-22)

    12 İsa, tapınağa girerek oradaki bütün satıcı ve
alıcıları dışarı kovdu. Para bozanların
masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi.
13 Onlara şöyle dedi: "’Benim evime dua evi denecek’ diye
yazılmıştır. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz!"
    14 İsa tapınaktayken kendisine gelen kör ve kötürümleri
iyileştirdi. 15 Ne var ki, başkâhinlerle din bilginleri, O’nun
yaptığı harikaları ve tapınakta, "Davut
Oğluna hozana!" diye bağıran çocukları görünce
öfkelendiler.
    16 İsa’ya, "Bunların ne söylediğini duyuyor
musun?" diye sordular.
    "Duyuyorum" dedi İsa. "Siz şu sözü hiç
okumadınız mı? ‘Küçük çocukların ve emzikte olanların
dudaklarından kendine övgüler döktürdün.’"
    17 İsa onları bırakıp kentten çıktı.
Beytanya’ya dönüp geceyi orada geçirdi.

                         Kuruyan incir ağacı
                        (Mar.11:12-14, 20-24)

    18 İsa sabah erkenden kente dönerken acıkmıştı. 19
Yol kenarında gördüğü bir incir ağacına yaklaştı.
Ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca ağaca,
"Sonsuza dek artık meyve vermeyesin!" dedi. İncir
ağacı hemen o anda kurudu.
    20 Öğrenciler bunu görünce şaşkına döndüler.
"İncir ağacı birdenbire nasıl kurudu?" diye
sordular.
    21 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da
kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı
yapmakla kalmazsınız; şu dağa, ‘Kalk, denize atıl’
derseniz, dediğiniz olacaktır. 22 İman edip duayla dilediğiniz
her şeyi alacaksınız."



                          İsa’nın yetkisi
                      (Mar.11:27-33; Lu.20:1-8)

    23 İsa tapınağa girmiş ders veriyordu. Bu sırada
başkâhinler ve halkın ihtiyarları O’nun yanına gelerek,
"Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim
verdi?" diye sordular.
    24 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Ben de size bir soru soracağım. Bana cevap verirseniz, ben de
size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim. 25
Yahya’nın vaftiz etme yetkisi(s) nereden geldi, Tanrı’dan
mı(ş), insanlardan mı?"
    Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar:
"’Tanrı’dan’ dersek, bize, ‘Öyleyse ona niçin inanmadınız?’
diyecek. 26 Yok eğer ‘insanlardan’ dersek, halkın tepkisinden
korkuyoruz. Çünkü herkes Yahya’yı peygamber sayıyor."
    27 İsa’ya, "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
    İsa, "Ben de size bunları hangi yetkiyle
yaptığımı söylemeyeceğim" dedi.

                         İki oğul benzetmesi

    28 "Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu
varmış. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda
çalış’ demiş.
    29 "O da, ‘Gitmem!’ demiş. Ama sonra pişman olup
gitmiş.
    30 "Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söylemiş. O
da, ‘Giderim, efendim’ demiş, ama gitmemiş.
    31 "İkisinden hangisi babasının isteğini yerine
getirmiş olur?"
    "Birincisi" diye karşılık verdiler.
    İsa da onlara, "Size doğrusunu söyleyeyim, vergi
görevlileriyle fahişeler, Tanrı’nın Egemenliğine sizden
önce giriyorlar" dedi. 32 "Yahya size doğruluk yolunu göstermeye
geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi görevlileriyle fahişeler ona
inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona
inanmadınız.

                      Bağ kiracıları benzetmesi
                      (Mar.12:1-12; Lu.20:9-19)

    33 "Bir benzetme daha dinleyin: toprak sahibi bir adam, bağ
dikmiş, çevresini çitle çevirmiş, üzüm sıkmak için bir çukur
kazmış, bir de bekçi kulesi yapmış. Sonra bağı
bağcılara kiralayıp yolculuğa çıkmış. 34
Bağbozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni
almaları için kölelerini bağcılara yollamış. 35
Bağcılar adamın kölelerini yakalamış, birini
dövmüş, birini öldürmüş, diğerini de taşlamışlar.
36 Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle
yollamış. Bağcılar bunlara da aynı şeyi
yapmışlar. 37 Sonunda bağ sahibi, ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek
bağcılara onu yollamış.
    38 "Ama bağcılar adamın oğlunu görünce
birbirlerine, ‘Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım’
demişler. 39 Böylece onu yakalayıp bağdan dışarı
atmış ve öldürmüşler. 40 Bu durumda bağın sahibi
geldiği zaman bağcılara ne yapacak?"
    41 İsa’ya şu karşılığı verdiler:
"Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı
da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka
bağcılara kiralayacak."
    42 İsa onlara şunu sordu: "Kutsal Yazılarda şu
sözleri hiç okumadınız mı?



        ‘Yapıcıların reddettiği taş,     
         işte köşenin baş taşı oldu.    
         Rab’bin işidir bu,       
         gözümüzde harika bir iş!’

    43 "Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın
Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştirecek bir
ulusa verilecek.
    44 "Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş
da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek."
    45 Başkâhinler ve Ferisiler, İsa’nın
anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için
söylediğini anladılar. 46 O’nu tutuklamak istedilerse de, halkın
tepkisinden korktular. Çünkü halk, O’nu peygamber sayıyordu.

                              Bölüm 22

                       Düğün şöleni benzetmesi
                            (Lu.14:15-24)

    1-2 İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi:
"Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni
hazırlayan bir krala benzer. 3 Kral, şölene davet ettiklerini
çağırmak üzere kölelerini göndermiş, ama davetliler gelmek
istememiş.
    4 "Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara demiş ki,
‘Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi
hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım
kesildi. Her şey hazır, gelin şölene!’
    5 "Ama onlar aldırmamışlar. Biri tarlasına, biri
ticaretine gitmiş. 6 Öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp
hırpalamış ve öldürmüşler. 7 Kral öfkelenmiş.
Ordularını gönderip o katilleri yok etmiş, kentlerini ateşe
vermiş.
    8 "Sonra kölelerine şöyle demiş: ‘Düğün şöleni
hazır, ama çağırdıklarım buna layık
değilmiş. 9 Gidin yol kavşaklarına, kimi bulursanız
düğüne çağırın.’ 10 Böylece köleler yollara dökülmüş,
iyi kötü kimi bulmuşlarsa, hepsini toplamışlar. Düğün yeri
konuklarla dolmuş.
    11 "Kral konukları görmeye geldiğinde, orada düğün
elbisesi giymemiş bir adam görmüş. 12 Ona, ‘Arkadaş, üzerinde
düğün elbisesi olmadan buraya nasıl girdin?’ diye sorunca,
adamın dili tutulmuş.
    13 "O zaman kral, uşaklarına, ‘Şunun ellerini
ayaklarını bağlayın, onu dışarıya,
karanlığa atın!’ demiş. ‘Orada ağlayış ve
diş gıcırtısı olacaktır.’
    14 "Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler
azdır."

                       Sezar’ın hakkı Sezar’a
                     (Mar.12:13-17; Lu.20:20-26)

    15 Bunun üzerine Ferisiler çıkıp gittiler. İsa’yı,
kendi söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla bir
düzen kurdular. 16 Hirodes yanlılarıyla birlikte gönderdikleri kendi
öğrencileri İsa’ya gelip, "Öğretmenimiz" dediler,
"senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe
öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını
biliyoruz. Çünkü insanlar arasında ayrım yapmazsın. 17 Peki ne
dersin, söyle bize, Sezar’a* vergi vermek Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil
mi?"
    18 İsa ise onların kötü niyetlerini bildiğinden, "Ey
ikiyüzlüler!" dedi. "Beni neden sınıyorsunuz? 19 Vergi
ödemekte kullandığınız parayı gösterin bana!"
O’na bir dinar getirdiler. 20 İsa onlara, "Bu resim, bu yazı kimin?"
diye sordu.
    21 "Sezar’ın" dediler.
    O zaman İsa onlara, "Öyleyse Sezar’ın hakkını
Sezar’a, Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya verin"
dedi.
    22 Bu sözleri duyunca şaştılar, İsa’yı
bırakıp gittiler.

                        Dirilişle ilgili soru
                     (Mar.12:18-27; Lu.20:27-40)

    23-24 Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen
Sadukiler, aynı gün İsa’ya gelip şunu sordular:
"Öğretmenimiz, Musa şöyle buyurmuştur: ‘Eğer bir adam
çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısını
alsın, soyunu sürdürsün.’ 25 Aramızda yedi kardeş vardı.
İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından
karısını kardeşine bıraktı. 26 İkincisi,
üçüncüsü, yedincisine kadar hepsine aynı şey oldu. 27 Hepsinden sonra
kadın da öldü. 28 Buna göre diriliş günü kadın bu yedi
kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla
evlendi."
    29 İsa onlara, "Siz Kutsal Yazıları ve
Tanrı’nın gücünü bilmediğiniz için
yanılıyorsunuz" diye karşılık verdi. 30
"Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki
melekler gibidirler. 31 Ölülerin dirilmesi konusuna gelince,
Tanrı’nın size bildirdiği şu sözü okumadınız
mı? 32 ‘Ben İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın
Tanrısı ve Yakub’un Tanrısıyım’ diyor. Tanrı
ölülerin değil, yaşayanların Tanrısıdır."
    33 Bunları işiten halk, O’nun öğretişine
şaşıp kaldı.

                           En büyük buyruk
                     (Mar.12:28-34; Lu.10:25-28)

    34 Ferisiler, İsa’nın Sadukileri susturduğunu duyunca bir
araya toplandılar. 35-36 Onlardan biri, bir Kutsal Yasa uzmanı,
İsa’yı sınamak amacıyla O’na şunu sordu:
"Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisi?"
    37 İsa ona şu karşılığı verdi:
"’Tanrın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve
bütün aklınla sev.’ 38 İşte ilk ve en önemli buyruk budur. 39
İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‘Komşunu kendin gibi
sev.’ 40 Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki
buyruğa dayanır."

                          Mesih kimin oğlu?
                     (Mar.12:35-37; Lu.20:41-44)

    41-42 Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu:
"Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O, kimin
oğludur?"
    Onlar da, "Davud’un Oğlu" dediler.
    43 İsa şöyle dedi: "O halde nasıl oluyor da Davut,
Ruh’tan esinlenerek O’ndan ‘Rab’ diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut:

     44 ‘Rab Rabbime dedi ki, 
         Ben düşmanlarını    
         senin ayaklarının altına serinceye dek     
         sağımda otur.’ 

45 Davut O’ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davud’un
Oğlu olur?" 46 İsa’ya hiç kimse karşılık
veremedi. O günden sonra artık kimse de O’na bir şey sormaya cesaret
edemedi.

                              Bölüm 23

                            Vay halinize!
           (Mar.12:38-40; Lu.11:39-51, 20:45-47, 13:34-35)

    1-2 Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi:
"Din bilginleri* ve Ferisiler* Musa’nın kürsüsünde otururlar. 3 Bu nedenle
size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların
yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri
kendileri yapmazlar. 4 Ağır ve taşınması güç yükleri
bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da,
kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile
kıpırdatmak istemezler.
    5 "Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar.
Örneğin, muskalarını* büyük, giysilerinin püsküllerini* uzun
yaparlar. 6 Şölenlerde baş köşeye, havralarda da en seçkin
yerlere kurulmaya bayılırlar. 7 Meydanlarda selamlanmaktan ve
insanların kendilerini ‘Rabbî*’ diye çağırmalarından zevk
duyarlar.
    8 "Kimse sizi ‘Rabbî’ diye çağırmasın. Çünkü sizin bir
tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. 9 Yeryüzünde kimseye
‘Baba’ demeyin. Çünkü bir tek Babanız var, O da göksel Baba’dır. 10
Kimse sizi ‘önder’ diye çağırmasın. Çünkü bir tek önderiniz var,
O da Mesih’tir. 11 Aranızda en üstün olan, diğerlerinin
hizmetkârı olsun. 12 Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir.
    13-14 "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler!
Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne
kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri
bırakıyorsunuz!(t)
    15 "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir
kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları
dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat daha
cehennemlik yaparsınız.
    16 "Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, ‘Tapınak
üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın üzerine
ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.’ 17 Budalalar,
körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal
kılan tapınak mı? 18 Yine diyorsunuz ki, ‘Sunak üzerine ant
içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant
içen, andını yerine getirmek zorundadır.’ 19 Ey körler! Hangisi
daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı? 20
Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her
şeyin üzerine ant içmiş olur. 21 Tapınak üzerine ant içen de hem
tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant
içmiş olur. 22 Gök üzerine ant içen, Tanrı’nın tahtı ve
tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.
    23 "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz
nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de,
Kutsal Yasa’nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati
ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine
getirmeniz gerekirdi. 24 Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer
ayırır, ama deveyi yutarsınız!     25 "Vay halinize ey
din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve
çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların
içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. 26 Ey kör Ferisi! Sen
önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan
da temiz olsunlar.
    27 "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz
dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle
dolu badanalı mezarlara benzersiniz. 28 Dıştan insanlara
doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle
dolusunuz.
    29 "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler!
Peygamberlerin mezarlarını yaparsınız, doğru
kişilerin türbelerini donatırsınız. 30
‘Atalarımızın yaşadığı günlerde
yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik’
diyorsunuz. 31 Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları
olduğunuza siz kendiniz tanıklık ediyorsunuz. 32 Haydi,
atalarınızın başlattığı işi
bitirin!
    33 "Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından
nasıl kaçacaksınız? 34 İşte bunun için size
peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan
kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda
kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. 35 Böylelikle,
doğru kişi olan Habil’in kanından, tapınakla sunak
arasında öldürdüğünüz Berekya’nın oğlu Zekeriya’nın
kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin
kanından sorumlu tutulacaksınız. 36 Size doğrusunu
söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak(u) sorumlu
tutulacaktır.
    37 "Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri
taşlayan Kudüs! Bir tavuk, civcivlerini kanatları altına
nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak
istedim, ama siz istemediniz. 38 İşte, eviniz ıssız
bırakılacak! 39 Size şunu söyleyeyim: ‘Rab’bin adıyla
gelene övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana dek beni bir daha
görmeyeceksiniz."

                              Bölüm 24

                          Sonun belirtileri
                      (Mar.13:1-31; Lu.21:5-33)

    İsa tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri,
tapınağın binalarını O’na göstermek için yanına
geldiler. 2 İsa onlara, "Bütün bunları görüyor musunuz?"
dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş
kalmayacak, hepsi yıkılacak!"
    3 İsa, Zeytin dağında otururken öğrencileri yalnız
olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "bu
dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini
gösteren belirti ne olacak?"
    4 İsa onlara şu karşılığı verdi:
"Sakın kimse sizi saptırmasın! 5 Birçokları, ‘Mesih
benim’ diyerek benim adımla gelecek, birçok kişiyi
saptıracaklar. 6 Savaş gürültüleri, savaş haberleri
duyacaksınız. Korkmayın sakın! Bunların olması
gerek, ama bu daha son demek değildir. 7 Ulus ulusa, devlet devlete
savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. 8 Bütün
bunlar, doğum sancılarının
başlangıcıdır.
    9 "O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar, öldürecekler ve
benim adımdan ötürü tüm uluslar sizden nefret edecek. 10 O zaman birçok
kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret
edecekler. 11 Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi
saptıracak. 12 Kötülüklerin çoğalmasından ötürü
birçoklarının sevgisi soğuyacak. 13 Ama sona kadar dayanan
kurtulacaktır. 14 Göksel Egemenliğin bu müjdesi tüm uluslara bir
tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak, ve son o zaman
gelecektir.
    15-16 "Danyel peygamberin sözünü ettiği yıkıcı
iğrenç şeyin* kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman
(okuyan anlasın), Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsın. 17 Damda
olan, evindeki eşyalarını almak üzere aşağı
inmesin. 18 Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin. 19 O
günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! 20 Dua edin
ki, kaçışınız kışa ya da Sept gününe
rastlamasın. 21 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı
olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi
olmamış, ondan sonra da olmayacak. 22 O günler
kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı.
Ama seçilmiş olanlar* uğruna o günler kısaltılacak. 23
Eğer o zaman biri size, ‘İşte Mesih burada’, ya da ‘İşte
şurada’ derse, inanmayın. 24 Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler
türeyecek; bunlar büyük mucizeler* ve harikalar yaratacaklar. Öyle ki,
ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar. 25
İşte size önceden söylemiş bulunuyorum.
    26 "Bunun için size, ‘İşte Mesih çölde’ derlerse gitmeyin.
‘Bakın, iç odalarda’ derlerse inanmayın. 27 Çünkü
İnsanoğlu’nun* gelişi, doğuda çakıp batıya kadar
her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır.
    28 "Leş neredeyse, akbabalar oraya üşüşecek.
    29 "O günlerin sıkıntısından hemen sonra,

        ‘Güneş kararacak,    
         ay ışığını vermez olacak,      
         yıldızlar gökten düşecek       
         ve göksel güçler sarsılacak.’

    30 "O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek.
Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun
gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. 31
Kendisi, güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek ve onlar, O’nun
seçtiklerini, göklerin bir ucundan öbür ucuna kadar dört yelden alıp bir
araya toplayacaklar.
    32 "İncir ağacından ders alın! Dalları
filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın
olduğunu anlarsınız. 33 Aynı şekilde, bütün bu
olacakları görünce bilin ki, İnsanoğlu yakındır,
kapıdadır. 34 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu
kuşak(u) ortadan kalkmayacak. 35 Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim
sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.

                       Bilinmeyen gün ve saat
            (Mar.13:32-37; Lu.17:26-30, 34-46, 12:41-48)

    36 "O gün ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir;
Baba’dan başka kimse bilmez. 37 Nuh’un günlerinde nasıl olduysa,
İnsanoğlu’nun gelişinde de öyle olacak. 38 Nuh’un gemiye
bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip
evlendiriliyorlardı. 39 Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek
başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlu’nun
gelişi de öyle olacak. 40 O gün tarlada bulunan iki kişiden biri
alınacak, biri bırakılacak. 41 Değirmende buğday
öğüten iki kadından biri alınacak, biri bırakılacak.
    42 "Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbinizin geleceği
günü bilemezsiniz. 43 Ama şunu bilin ki, ev sahibi,
hırsızın gece hangi saatte* geleceğini bilse, uyanık
durur, evinin soyulmasına fırsat vermez. 44 Bunun için siz de
hazır olun! Çünkü İnsanoğlu, ummadığınız bir
saatte gelecektir.
    45 "Efendinin, hizmetkârlarına vaktinde yiyecek vermek için
üzerlerinde yetkili kıldığı güvenilir ve akıllı
köle kimdir? 46 Efendisi eve döndüğünde işinin başında
bulacağı o köleye ne mutlu! 47 Size doğrusunu söyleyeyim,
efendisi onu tüm malının üzerinde yetkili kılacak. 48-51 Ama o
köle kötü olur da kendi kendine, ‘Efendim gecikiyor’ der ve
yoldaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte
yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği bir günde,
ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle
cezalandıracak ve ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış
ve diş gıcırtısı olacaktır.



                              Bölüm 25

                        On bakire benzetmesi

    "O zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi
karşılamaya çıkmış olan on kıza benzeyecek. 2
Bunların beşi akılsız, beşi de
akıllıymış. 3 Akılsızlar kandillerini
almışlarsa da, yanlarına yağ almamışlar. 4
Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte kaplar içinde yağ da
almışlar. 5 Güvey gecikince hepsini uyku tutmuş ve dalıp
uyumuşlar.
    6 "Gece yarısı bir ses yankılanmış:
‘İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!’ 7
Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini
tazelemişler.
    8 "Akılsızlar akıllılara, ‘Kandillerimiz sönüyor,
bize yağınızdan verin!’ demişler.
    9 "Akıllılar, ‘Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En
iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın’
demişler.
    10 "Ne var ki, onlar yağ satın almaya giderlerken güvey
gelmiş. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte
düğün şölenine girmişler ve kapı kapanmış.
    11 "Daha sonra gelen öbür kızlar, ‘Efendimiz, efendimiz, aç
kapıyı bize!’ demişler.
    12 "Güvey ise, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizi
tanımıyorum’ demiş.
    13 "Bu nedenle uyanık durun. Çünkü o günü ve o saati
bilemezsiniz.

                       Emanet para benzetmesi
                            (Lu.19:11-27)

    14 "Göksel Egemenlik, yolculuğa çıkmak üzere olan bir
adamın kölelerini çağırıp malını kendilerine
emanet etmesine benzer.
    15 "Adam, her birinin yeteneğine göre, birine beş, birine
iki, birine de bir talant* vererek yola çıkmış. 16 Beş
talant alan, hemen gidip bu parayı işletmiş ve beş talant
daha kazanmış. 17 İki talant alan da iki talant daha
kazanmış. 18 Bir talant alan ise gidip toprağı
kazmış ve efendisinin bu parasını saklamış.
    19 "Uzun zaman sonra bu kölelerin efendisi dönmüş, onlarla
hesaplaşmaya oturmuş. 20 Beş talant almış olan gelip
beş talant daha getirmiş, ‘Efendimiz’ demiş, ‘bana beş
talant emanet etmiştin; bak, beş talant daha kazandım.’
    21 "Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve güvenilir köle!’ demiş. ‘Sen
küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük
işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin
şenliğine katıl!’
    22 İki talant almış olan da gelmiş, ‘Efendimiz’
demiş, ‘bana iki talant emanet etmiştin; bak, iki talant daha
kazandım.’
    23 "Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve güvenilir köle!’ demiş. ‘Sen
küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük
işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin
şenliğine katıl!’
    24 "Sonra bir talant almış olan gelmiş, ‘Efendimiz’
demiş, ‘senin sert bir adam olduğunu biliyordum. Ekmediğin
yerden biçer, harman savurmadığın yerden devşirirsin. 25 Bu
nedenle korktum, gidip senin verdiğin talantı toprağa gömdüm.
İşte, al paranı!’
    26-27 "Efendisi ona şu karşılığı
vermiş: ‘Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman
savurmadığım yerden devşirdiğimi biliyordun ha?
Öyleyse paramı faizcilere vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle
geri alırdım… 28 Haydi, elindeki talantı alın, on talantı
olana verin! 29 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde
olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak. 30 O
yararsız köleyi dışarıya, karanlığa atın.
Orada ağlayış ve diş gıcırtısı
olacaktır.’

                         Koyunlar ve keçiler

    31 "İnsanoğlu* kendi görkemi içinde bütün melekleriyle
birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. 32 Ulusların hepsi O’nun
önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi,
onları birbirinden ayıracak. 33 Koyunları sağına, keçileri
soluna alacak.
    34 "O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‘Sizler,
Babamın kutsadıkları, gelin!’ diyecek. ‘Dünya kurulduğundan
beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras
alın! 35 Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz;
susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni
içeri aldınız. 36 Çıplaktım, beni giydirdiniz;
hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma
geldiniz.’
    37 "O vakit doğru kişiler O’na şu
karşılığı verecekler: ‘Ya Rab, biz seni ne zaman aç
görüp doyurduk, ya da susamış görüp içecek verdik? 38 Seni ne zaman
yabancı gördük de içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? 39
Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?’
    40 "Kral da onlara şöyle cevap verecek: ‘Size doğrusunu
söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için
yaptığınızı, benim için yapmış
oldunuz.’
    41 "Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin
önümden! İblis ile onun melekleri için hazırlanmış sönmez
ateşe yollanın! 42-43 Çünkü acıkmıştım, bana
yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz;
yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım,
beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle
ilgilenmediniz.
    44 "O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler:
‘Ya Rab, seni ne zaman aç, susamış, yabancı, çıplak, hasta
ya da zindanda gördük de sana hizmet etmedik?’
    45 "Kral da onlara şu cevabı verecek: ‘Size doğrusunu
söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerden biri için bunu
yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.’
    46 "Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz
yaşama kavuşacaklar."

                              Bölüm 26

                       İsa’yı öldürme tasarısı
                (Mar.14:1-2; Lu.22:1-2; Yu.11:45-53)

    1-2 İsa bütün bunları anlattıktan sonra öğrencilerine
şöyle dedi: "Biliyorsunuz, iki gün sonra Fısıh*
bayramıdır, ve İnsanoğlu* çarmıha gerilmek üzere ele
verilecek."
    3 Bu sırada başkâhinler* ve halkın ihtiyarları*, Kayafa
adındaki başkâhinin sarayında toplandılar. 4
İsa’yı hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular. 5 Ama,
‘Bayramda olmasın ki, halk arasında kargaşalık
çıkmasın’ diyorlardı.

                           İsa Beytanya’da
                       (Mar.14:3-9; Yu.12:1-8)

    6-7 İsa Beytanya’da cüzamlı Simun’un evindeyken, yanına bir
kadın geldi. Kadın, kaymaktaşından bir kap içinde çok
değerli, hoş kokulu bir yağ getirmişti. İsa sofrada
otururken, kadın yağı O’nun başından
aşağı döktü.
    8 Öğrenciler bunu görünce kızdılar. "Nedir bu
savurganlık?" dediler. 9 "Bu yağ pahalıya
satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi."
    10 Söylenenlerin farkında olan İsa, öğrencilerine,
"Kadını neden üzüyorsunuz?" dedi. "Benim için güzel
bir şey yaptı. 11 Yoksullar her zaman aranızdadır, ama ben
her zaman aranızda olmayacağım. 12 Kadın bu hoş kokulu
yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine
boşalttı. 13 Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın
her neresinde duyurulursa, bu kadının yaptığı da onun
anılması için anlatılacak."

                         Yahuda’nın ihaneti
                      (Mar.14:10-11; Lu.22:3-6)

    14-15 O sırada Onikilerden biri – adı Yahuda İskariyot
olanı –  başkâhinlere giderek, "O’nu ele verirsem bana ne
verirsiniz?" dedi. Otuz gümüş tartıp ona verdiler. 16 Yahuda o
andan itibaren İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

                            Fısıh yemeği
       (Mar.14:12-26; Lu.22:7-23; Yu.13:21-30: I Kor.11:23-25)

    17 Mayasız Ekmek bayramının* ilk günü öğrenciler
İsa’nın yanına gelerek, "Fısıh yemeğini
yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?" diye
sordular.
    18 İsa onlara, "Kente varıp o adamın evine gidin"
dedi. "Ona şöyle deyin: ‘Öğretmen diyor ki, zamanım
yaklaştı. Fısıh bayramını, öğrencilerimle
birlikte senin evinde kutlayacağım.’" 19 Öğrenciler,
İsa’nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği
için hazırlık yaptılar.
    20 Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu.
21 Yemek yerlerken, "Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri beni ele
verecek" dedi.
    22 Bu söz onları kedere boğdu. Teker teker, "Yoksa beni mi
demek istedin, ya Rab?" diye sormaya başladılar.
    23 O da, "Beni ele verecek olan" dedi, "elindeki ekmeği
benimle birlikte sahana banmış olandır. 24 İnsanoğlu*,
kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama
İnsanoğlu’nu ele verenin vay haline! O adam hiç doğmamış
olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu."
    25 O’nu ele verecek olan Yahuda, "Rabbî*, yoksa beni mi demek
istedin?" diye sordu.
    İsa ona, "Söylediğin gibidir"
karşılığını verdi.
    26 Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı, şükran
duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi.
"Alın, yiyin" dedi, "bu benim bedenimdir." 27 Sonra
bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek,
"Hepiniz bundan için" dedi. 28 "Çünkü bu benim
kanımdır, günahların bağışlanması için
birçokları uğruna akıtılan antlaşma
kanıdır*. 29 Size şunu söyleyeyim, Babamın
egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek,
asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim."
    30 Bir ilahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin
dağına doğru gittiler.

                Petrus’un inkârı önceden bildiriliyor
              (Mar.14:27-31; Lu.22:31-34; Yu.13:36-38)

    31 Bu arada İsa öğrencilerine, "Bu gece hepiniz benden ötürü
sendeleyip düşeceksiniz" dedi. "Çünkü şöyle
yazılmıştır:

        ‘Çobanı vuracağım,  
         sürüdeki koyunlar da darmadağın olacak.’ 

32 Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim."
    33 Petrus O’na, "Herkes senden ötürü sendeleyip düşse de, ben
asla düşmem" dedi.
    34 "Sana doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "bu gece
horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin."
    35 Petrus, "Seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni asla inkâr
etmem" dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi
söylediler.

                        Getsemani bahçesinde
                     (Mar.14:32-42; Lu.22:39-46)

    36 Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen bir yere
geldi. Öğrencilerine, "Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz
burada oturun" dedi. 37 Petrus ile Zebedi’nin iki oğlunu yanına
aldı. Kederlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya
başlamıştı. 38 Onlara, "Canım ölüm derecesinde
kederli" dedi. "Burada kalın, benimle birlikte uyanık
durun."
    39 Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı.
"Baba" dedi, "mümkünse bu kâse benden
uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin
istediğin olsun."
    40 Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş
buldu. Petrus’a, "Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık
kalamadınız!" dedi. 41 "Uyanık durup dua edin ki,
ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden
güçsüzdür."
    42 İsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. "Baba" dedi,
"eğer ben içmeden bu kâsenin uzaklaştırılması
mümkün değilse, senin istediğin olsun."
    43 Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu.
Onların göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü. 44
Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı
sözlerle üçüncü kez dua etti.
    45 Sonra öğrencilerin yanına dönerek, "Hâlâ uyuyor, dinleniyor
musunuz?" dedi. "İşte saat yaklaştı,
İnsanoğlu* günahkârların eline veriliyor. 46 Kalkın,
gidelim. İşte beni ele veren geldi!"

                          İsa tutuklanıyor
               (Mar.14:43-50; Lu.22:47-53; Yu.18:3-12)

    47 İsa daha konuşurken, Onikilerden* biri olan Yahuda geldi.
Yanında, başkâhinlerle halkın ihtiyarları tarafından
gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık
vardı. 48 İsa’yı ele veren Yahuda, "Kimi öpersem, İsa
O’dur, O’nu tutuklayın" diye onlarla sözleşmişti. 49 Dosdoğru
İsa’ya gidip, "Selam, Rabbî*!" diyerek O’nu öptü.
    50 İsa ona, "Arkadaş, bunun için mi geldin?" dedi.
Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsa’yı yakalayıp
tutukladılar. 51 İsa’yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle
kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup
kulağını uçurdu. 52 O zaman İsa ona,
"Kılıcını yerine koy!" dedi.
"Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. 53 Yoksa
Babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen
şu an bana on iki tümenden* fazla melek gönderir. 54 Ama böyle olması
gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine
gelir?"
    55 Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi:
"Bir haydudun peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla
mı yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup ders veriyordum,
beni tutuklamadınız. 56 Ama bütün bunlar, peygamberlerin
yazdıkları yerine gelsin diye oldu." O zaman öğrencilerin
hepsi O’nu bırakıp kaçtı.

                     İsa Yüksek Kurul’un önünde
       (Mar.14:53-65; Lu.22:54-55, 63-71; Yu.18:13-14, 19-24)

    57 İsa’yı tutuklayanlar, O’nu başkâhin Kayafa’ya götürdüler.
Din bilginleriyle ihtiyarlar da orada toplanmışlardı. 58 Petrus,
İsa’yı uzaktan, ta başkâhinin avlusuna kadar izledi. Sonucu
görmek için içeri girip nöbetçilerin yanına oturdu.
    59 Başkâhinlerle Yüksek Kurul’un tamamı, İsa’yı ölüm
cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı
tanıklar arıyorlardı. 60 Ortaya birçok yalancı tanık
çıktığı halde, aradıklarını
bulamadılar. Sonunda iki tanık çıktı ortaya. 61 "Bu
adam" dediler, "’Ben Tanrı’nın
tapınağını yıkıp üç günde yeniden kurabilirim’
dedi."
    62 Başkâhin ayağa kalkıp İsa’ya, "Hiç cevap
vermeyecek misin?" dedi. "Nedir bunların sana karşı
ettiği bu tanıklıklar?" 63 Ne var ki, İsa susmaya
devam etti. Başkâhin ise O’na, "Yaşayan Tanrı hakkı
için sana yemin ettiriyorum, söyle bize, Tanrı’nın Oğlu Mesih
sen misin?" dedi.
    64 İsa, "Söylediğin gibidir"
karşılığını verdi. "Üstelik size şunu
söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu’nun, kudretli Olan’ın*
sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde
geldiğini göreceksiniz."
    65 Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak,
"Tanrı’ya küfretti!" dedi. "Artık tanıklara ne
ihtiyacımız kaldı? İşte küfürü işittiniz. 66 Buna
ne diyorsunuz?"
    "Ölümü hak etti!" diye cevap verdiler.
    67-68 Bunun üzerine İsa’nın yüzüne tükürüp O’nu
yumrukladılar. Bazıları da O’nu tokatlayıp, "Ey Mesih,
peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?" dediler.

                     Petrus İsa’yı inkâr ediyor
           (Mar.14:66-72; Lu.22:56-62; Yu.18:15-18, 25-27)

    69 Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi
kız yanına gelip, "Sen de Celileli İsa’yla
birlikteydin" dedi.
    70 Ama Petrus bunu herkesin önünde inkâr ederek şöyle dedi:
"Senin neden söz ettiğini anlamıyorum."
    71 Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören
başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, "Bu adam
Nasıralı İsa’yla birlikteydi" dedi.
    72 Petrus yemin ederek, "Ben o adamı tanımıyorum"
diye yine inkâr etti.
    73 Orada duranlar az sonra Petrus’a yaklaşıp, "Gerçekten sen
de onlardansın. Lehçen seni ele veriyor" dediler.
    74 Petrus kendine lanet okuyup yemin ederek, "O adamı
tanımıyorum!" dedi.
    Tam o anda horoz öttü. 75 Petrus, İsa’nın, "Horoz ötmeden
sen beni üç kez inkâr edeceksin" dediğini hatırladı ve
dışarı çıkıp acı acı ağladı.



                              Bölüm 27

                        Yahuda kendini asıyor
          (Mar.15:1; Lu.23:1-2; Yu.18:28-32; Elçi.1:18-19)

    Sabah olunca başkâhinlerle halkın ihtiyarlarının hepsi,
İsa’yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda
anlaştılar. 2 O’nu bağladılar, götürüp vali Pilatus’a
teslim ettiler.
    3 İsa’yı ele veren Yahuda, O’nun mahkûm edildiğini görünce
yaptığına pişman oldu. Otuz gümüş parayı
başkâhinlere ve ihtiyarlara geri götürdü. 4 "Ben suçsuz birini(ü) ele
vermekle günah işledim" dedi.
    Onlar ise, "Bundan bize ne? Onu sen düşün" dediler.
    5 Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak
oradan ayrıldı, gidip kendini astı.
    6 Paraları toplayan başkâhinler, "Kan pahası olan bu
paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz"
dediler. 7 Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için
mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın
aldılar. 8 Bunun için bu tarlaya bugüne dek ‘Kan Tarlası’
denilmektedir. 9-10 Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla
bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu:

        "İsrail oğullarından bazılarının      
         O’na biçtikleri değerin karşılığı olan     
         otuz gümüşü aldılar      
         ve Rab’bin bana buyurduğu gibi,      
         çömlekçinin tarlasını satın almak için
harcadılar."

                     İsa vali Pilatus’un önünde
           (Mar.15:2-15; Lu.23:3-5, 13-25; Yu.18:33-19:16)

    11 İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali O’na, "Sen
Yahudilerin Kralı mısın?" diye sordu.
    İsa, "Söylediğin gibidir" dedi.
    12 Başkâhinlerle ihtiyarlar O’nu suçlayınca hiç
karşılık vermedi. 13 Pilatus O’na, "Senin aleyhinde
yaptıkları bunca tanıklığı duymuyor musun?"
dedi. 14 İsa bir tek konuda bile ona cevap vermedi. Vali buna çok
şaştı.
    15 Her Fısıh bayramında vali, halkın istediği bir
tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti. 16 O günlerde Barabas
adında ünlü bir tutuklu vardı. 17 Halk bir araya
toplandığında, Pilatus onlara, "Sizin için kimi
salıvereyim istersiniz, Barabas’ı mı, Mesih denilen
İsa’yı mı?" diye sordu. 18 İsa’yı
kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
    19 Pilatus yargıç kürsüsünde otururken karısı ona, "O
doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda O’nun yüzünden çok
sıkıntı çektim" diye haber gönderdi.
    20 Başkâhinler ve ihtiyarlar ise, Barabas’ın salıverilmesini
ve İsa’nın öldürülmesini istesinler diye halkı
kışkırttılar.
    21 Vali onlara şunu sordu: "Sizin için ikisinden hangisini
salıvereyim istersiniz?"
    "Barabas’ı" dediler.
    22 Pilatus, "Öyleyse Mesih denen İsa’yı ne
yapayım?" dedi.
    Hep bir ağızdan, "Çarmıha gerilsin!" dediler.
    23 Pilatus, "O ne kötülük yaptı ki?" diye sordu.
    Onlar ise daha yüksek sesle, "Çarmıha gerilsin!" diye
bağırıp durdular.
    24 Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir
kargaşalığın başladığını görünce
su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp
şöyle dedi: "Bu adamın kanından ben sorumlu değilim.
Bu işe siz bakın!"
    25 Bütün halk şu karşılığı verdi: "O’nun
kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın
üzerinde olsun!"
    26 Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabas’ı salıverdi.
İsa’yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere
askerlere teslim etti.

                    Askerlerin İsa’yı
aşağılaması
                      (Mar.15:16-20; Yu.19:2-3)

    27 Sonra valinin askerleri İsa’yı vali konağına götürüp
tüm taburu başına topladılar. 28 O’nu soyup üzerine
kırmızı bir kaftan geçirdiler. 29 Dikenlerden bir taç örüp
başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular.
Önünde diz çöküp, "Yaşa, ey Yahudilerin Kralı!" diyerek
O’nunla alay ettiler. 30 Üzerine tükürdüler, kamışı alıp
başına vurdular. 31 O’nunla böyle alay ettikten sonra kaftanı
üzerinden çıkarıp O’na yine kendi giysilerini giydirdiler ve
çarmıha germek üzere O’nu alıp götürdüler.

                        İsa çarmıha geriliyor
              (Mar.15:21-32; Lu.23:26-43; Yu.19:17-27)

    32 Dışarı çıktıklarında Simun adında
Kireneli bir adama rastladılar. İsa’nın çarmıhını
ona zorla taşıttılar. 33-34 Golgota, yani Kafatası denilen
yere vardıklarında içmesi için İsa’ya ödle
karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek
istemedi.
    35 Askerler O’nu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini
aralarında paylaştılar. 36 Sonra oturup yanında nöbet
tuttular. 37 Başının üzerine,

        ‘BU, YAHUDİLERİN KRALI İSA’DIR’  diye yazan bir suç
yaftası astılar.
    38 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere
iki haydut da çarmıha gerildi. 39-40 Oradan geçenler
başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, "Hani sen
tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın?
Haydi, kurtar kendini! Tanrı’nın Oğluysan, çarmıhtan
in!" diyorlardı.
    41-42 Başkâhinler, din bilginleri ve ihtiyarlar da aynı
şekilde O’nunla alay ederek, "Başkalarını
kurtardı da kendini kurtaramıyor" diyorlardı.
"İsrail’in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan
aşağı insin de, O’na iman ederiz. 43 Tanrı’ya güveniyordu;
Tanrı O’nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben
Tanrı’nın Oğluyum’ demişti." 44 İsa’yla birlikte
çarmıha gerilmiş olan haydutlar da O’na aynı şekilde
hakaret ettiler.

                            İsa’nın ölümü
              (Mar.15:33-41; Lu.23:44-49; Yu.19:28-30)

    45 Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat* on ikiden saat üçe kadar süren
bir karanlık çöktü. 46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle,
"Elî, Elî, lema şevaktani?" yani, "Tanrım,
Tanrım, beni niçin terkettin?" diye bağırdı.
    47 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, "Bu adam
İlyas’ı çağırıyor" dediler.
    48 İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi,
ekşimiş üzüm suyuna batırıp bir kamışın
ucuna takarak İsa’ya içirdi. 49 Diğerleri ise, "Dur
bakalım, İlyas gelip O’nu kurtaracak mı?" dediler.
    50 İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu
teslim etti.
    51 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek
yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar
yarıldı. 52 Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal
kişinin cesetleri dirildi. 53 Bunlar mezarlarından çıkıp
İsa’nın dirilişinden sonra kutsal kente* girdiler ve birçok
kimseye göründüler.
    54 İsa’yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler,
depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar ve,
"Bu gerçekten Tanrı’nın Oğluydu!" dediler.
    55 Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı.
Bunlar, Celile’den İsa’nın peşinden gelip O’na hizmet
etmişlerdi. 56 Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf’un annesi
Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.

                          İsa’nın gömülmesi
              (Mar.15:42-47; Lu.23:50-56; Yu.19:38-42)

    57 Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı
geldi. O da İsa’nın bir öğrencisiydi. 58 Pilatus’a gidip
İsa’nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu.
59-60 Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurmuş
olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın
girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. 61
Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın
karşısında oturuyorlardı.
    62-63 Ertesi gün, yani Hazırlık* gününden sonraki gün,
başkâhinlerle Ferisiler Pilatus’un önünde toplanarak,
"Efendimiz" dediler, "kendisi daha yaşarken o
aldatıcının, ‘Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim’
dediğini hatırlıyoruz. 64 Bunun için buyruk ver de üçüncü güne
dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri
gelir, cesedini çalar ve halka, ‘Ölümden dirildi’ derler. Bu sonuncu aldatmaca
ilkinden beter olur."
    65 Pilatus onlara, "Bir manga asker alın, gidip mezarı
dilediğiniz gibi güvenlik altına alın" dedi. 66 Onlar da
askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik
altına aldılar.

                              Bölüm 28

                          İsa’nın dirilişi
                (Mar.16:1-10; Lu.24:1-12; Yu.20:1-10)

    Sept gününü izleyen haftanın ilk günü*, tan yeri ağarırken,
Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler.
    2 Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab’bin bir meleği gökten
indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. 3
Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. 4
Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere
yıkıldılar.
    5 Melek kadınlara şöyle seslendi: "Korkmayın!
Çarmıha gerilmiş olan İsa’yı
aradığınızı biliyorum. 6 O burada yok; söylemiş
olduğu gibi dirildi. Gelin, O’nun yattığı yeri görün. 7
Hemen O’nun öğrencilerine gidip şöyle deyin: ‘İsa ölümden
dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’
İşte ben size söylemiş bulunuyorum."
    8 Kadınlar, hem korku hem büyük sevinç içinde, çabucak mezardan
uzaklaşıp koşa koşa İsa’nın öğrencilerine
haber vermeye gittiler. 9 Ansızın İsa onların
karşısına çıktı, "Selam size!" dedi. Onlar
da yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarıldılar,
O’na tapınmaya başladılar. 10 O zaman İsa onlara,
"Korkmayın!" dedi. "Gidip kardeşlerime haber verin,
Celile’ye gitsinler, beni orada görecekler."

                    Nöbetçilerin getirdiği haber

    11 Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları
kente giderek olanların hepsini başkâhinlere bildirdiler. 12-13
Başkâhinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine
danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek dediler
ki, "Siz şöyle diyeceksiniz: ‘Öğrencileri geceleyin geldi, biz
uyurken O’nun cesedini çalıp götürdüler.’ 14 Eğer bu haber valinin
kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size
bir zarar gelmesini önleriz." 15 Böylece askerler parayı aldılar
ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek
Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir.

                             Son buyruk
        (Mar.16:14-18; Lu.24:36-49; Yu.20:19-23; Elçi.1:6-8)

    16 On bir öğrenci Celile’ye, İsa’nın kendilerine
bildirdiği dağa gittiler. 17 İsa’yı gördükleri zaman O’na
tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi. 18 İsa
yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: "Gökte ve
yeryüzünde bütün yetki bana verildi. 19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları
öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal
Ruh’un adıyla(v) vaftiz edin. 20 Size buyurduğum her şeye
uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek
her an sizinle birlikteyim."  

Dipnotlar: 
(a) Doğuda O’nun yıldızını gördük: ya da "O’nun
yıldızının doğuşunu
    gördük."
(b) Doğuda: ya da "Doğuşunu."
(c) aşağılayıcı bir söz: Grekçede, "raka",
yani "boş kafalı."
(ç) Şeytan: Grekçede, "kötü olan."
(d) "Çünkü…Amin" sözleri bazı eski metinlerde yoktur.
(e) "Gözünüz sağlamsa" diye çevrilen Grekçe deyim,
"Cömertseniz"
    anlamında kullanılırdı.
(f) "Gözünüz bozuksa" diye çevrilen Grekçe deyim,
"Cimriyseniz"
    anlamında kullanılırdı.
(g) para: Grekçede, "mamon*."
(ğ) ömrünü bir anlık: ya da "boyunu bir arşın."

(h) zorlu biçimde gelişiyor: ya da "zorlanıyor."
(ı) ölçek: Grekçede, "saton*."
(i) bir hayli uzakta: Grekçede, "birçok stadion* uzakta."
(j) Sabaha karşı: Grekçede, "Gecenin dördüncü nöbetinde*."

(k) O’nun önünde yere kapandı: ya da "O’na tapındı."

(l) insan: Grekçede, "et ve kan."
(m) Petrus: Grekçede, "petros", yani kaya parçası, taş.

(n) kaya: Grekçede, "petra", yani büyük taş kütlesi, kaya.

(o) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Ama bu tür
cinler
    ancak dua ve oruçla kovulabilir."
(ö) iki dirhemlik tapınak vergisi: Grekçede, "didrahma*."
(p) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır:
"İnsanoğlu, kaybolmuş
    olanı kurtarmak için geldi."
(r) "Boşanmış…olur" sözleri bazı eski
metinlerde yoktur.
(s) Yahya’nın vaftiz etme yetkisi: Grekçede, "Yahya’nın
vaftizi."
(ş) Tanrı’dan: Grekçede, "gökten."
(t) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Vay
halinize, ey din
    bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bir yandan gösteriş olsun
    diye uzun uzun dua edersiniz, öte yandan dulların malını
yersiniz.
    Bundan ötürü cezanız daha da ağır olacaktır."

(u) kuşak: ya da "soy."
(ü) birini: Grekçede, "kanı."
(v) adıyla: Grekçede, "adı içine."