We Love God!

God: "I looked for someone to take a stand for me, and stand in the gap" (Ezekiel 22:30)

Jesus: Everything else will fade

Bible – turkish – el04

                         
ELÇİLERİN İŞLERİ

                                Bölüm 1

     1-2 Ey Teofilos,
     İlk kitabımda(a) İsa’nın yapıp öğretmeye
başladığı her şeyi, seçmiş olduğu elçilere
Kutsal Ruh aracılığıyla buyruklar verip yukarı
alındığı güne dek olanları yazmıştım. 3
İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok
inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu
gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı’nın Egemenliğine
dair konuştu. 4 Kendileriyle birlikteyken onlara şu buyruğu
vermişti: "Kudüs’ten ayrılmayın, Baba’nın vermiş
olduğu ve benden duyduğunuz sözün gerçekleşmesini bekleyin. 5
Şöyle ki, Yahya suyla vaftiz etti, ama sizler birkaç güne kadar Kutsal
Ruh’la vaftiz edileceksiniz."

                          İsa göğe alınıyor

     6 Elçiler bir araya geldiklerinde İsa’ya şunu sordular:
"Rab, İsrail’e egemenliği şimdi mi geri
vereceksin?"
     7 İsa onlara, "Baba’nın kendi yetkisiyle belirlemiş
olduğu zamanları ve tarihleri sizin bilmenize izin yoktur"
karşılığını verdi. 8 "Ama Kutsal Ruh
üzerinize inince güç alacaksınız. Kudüs’te, tüm Yahudiye ve
Samiriye’de ve dünyanın dört bir bucağında benim
tanıklarım olacaksınız."
     9 İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde
yukarı alındı. Bir bulut O’nu alıp gözlerinin önünden
uzaklaştırdı. 10 İsa giderken onlar gözlerini göğe
dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde
iki adam yanlarında beliriverdi. 11 "Ey Celileliler, neden göğe
bakıp duruyorsunuz?" diye sordular. "Sizden göğe alınan
bu İsa, göğe çıktığını nasıl
gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir."

                 Matiya, Yahuda’nın yerine seçiliyor

     12 Bundan sonra elçiler, Kudüs’ten yaklaşık bir kilometre(b)
uzaklıktaki Zeytin dağından Kudüs’e döndüler. 13 Kente girince
kalmakta oldukları eve gidip üst kattaki odaya çıktılar. Petrus,
Yuhanna, Yakup, Andreya, Filipus, Tomas, Bartalmay, Matta, Alfay oğlu
Yakup, Yurtsever* Simun ve Yakup oğlu Yahuda oradaydı. 14
Bunların hepsi, İsa’nın annesi Meryem, diğer kadınlar
ve İsa’nın kardeşleriyle tam bir birlik içinde sürekli dua
ediyorlardı.
     15-16 O günlerde Petrus, yaklaşık yüz yirmi kardeşten
oluşan bir topluluğun ortasında ayağa kalkıp
şöyle konuştu: "Kardeşler, Kutsal Ruh’un, İsa’yı
tutuklayanlara kılavuzluk eden Yahuda ile ilgili olarak Davud’un
ağzıyla önceden bildirdiği Kutsal Yazı’nın yerine
gelmesi gerekiyordu. 17 Yahuda bizden biri sayılmış ve bu
hizmette yerini almıştı."
     18 Bu adam, yaptığı kötülüğün
karşılığında aldığı ücretle bir tarla
satın aldı. Sonra baş aşağı düştü, bedeni
yarıldı ve bütün bağırsakları dışarı
döküldü. 19 Kudüs’te yaşayan herkes olayı duydu. Tarlaya kendi
dillerinde ‘Kan tarlası’ anlamına gelen ‘Hakeldema’ adını
verdiler.
     20 "Nitekim Mezmurlar kitabında şöyle
yazılmıştır" dedi Petrus.

       "’O’nun konutu boş bırakılsın,
         içinde kimse oturmasın.’

    Ve, ‘Onun görevini bir başkası üstlensin.’

     21-22 "Buna göre, Yahya’nın vaftiz döneminden başlayarak
Rab İsa’nın, aramızdan yukarı alındığı
güne değin bizimle birlikte geçirdiği bütün süre boyunca
yanımızda bulunmuş olan adamlardan birinin, İsa’nın
dirilişine tanıklık etmek üzere bize katılması
gerekir."
     23 Böylece iki kişiyi, Barsaba denilen ve Yustus olarak da bilinen
Yusuf ile Matiya’yı önerdiler. 24-25 Sonra şöyle dua ettiler:
"Ya Rab, sen herkesin yüreğini bilirsin. Yahuda’nın, ait
olduğu yere gitmek için bıraktığı bu hizmeti ve
elçilik görevini üstlenmek üzere bu iki kişiden hangisini seçtiğini
göster bize." 26 Ardından bu iki kişiye kura çektirdiler; kura
Matiya’ya çıktı. Böylelikle Matiya on bir elçiye
katıldı.

                                Bölüm 2

                        Kutsal Ruh’un gelişi

    Pentikost günü* geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu.
2 Ansızın gökten, güçlü bir yelin esişini andıran bir ses
geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. 3 Ateşten dillere benzer
bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini
gördüler. 4 İmanlıların hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un
onları konuşturduğu yabancı dillerde konuşmaya
başladılar.
     5 O sırada Kudüs’te, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar
Yahudiler bulunuyordu. 6 Bunlar sesi işittikleri zaman büyük bir
kalabalık halinde toplandılar. Her biri kendi dilinde
konuşulduğunu duyunca şaşakaldılar. 7 Hayret ve
şaşkınlık içinde, "Bakın, bu
konuşanların hepsi Celileli değil mi?" diye sordular. 8
"Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilimizi işitiyoruz? 9-11
Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya’da, Yahudiye ve
Kapadokya’da, Pontus ve Asya’da*, Frikya ve Pamfilya’da, Mısır ve
Libya’nın Kirene’ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem öz
Yahudi hem de Yahudiliğe dönme Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar
var aramızda. Ama her birimiz Tanrı’nın büyük işlerinin
kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz."
     12 Hepsi hayret ve şaşkınlık içinde birbirlerine,
"Bunun anlamı ne?" diye sordular. 13 Başkalarıysa,
"Bunlar taze şarabı fazla kaçırmış" diye
alay ettiler.

                         Petrus’un konuşması

    14-15 Bunun üzerine Onbirlerle birlikte ayağa kalkan Petrus yüksek
sesle kalabalığa şöyle seslendi: "Ey Yahudiler ve Kudüs’te
bulunan herkes, bu durumu size açıklayayım. Sözlerime kulak verin. Bu
adamlar, sandığınız gibi sarhoş değiller. Saat*
daha sabahın dokuzu! 16-17 Bu gördüğünüz, Yoel peygamber
aracılığıyla önceden bildirilen olaydır:

        ‘Son günlerde, diyor Tanrı,
         tüm insanların üzerine Ruhumdan dökeceğim.
         Oğullarınız ve kızlarınız peygamberlik
edecekler.
         Gençleriniz görümler görecek,
         yaşlılarınız da düşler görecekler.
       18 O günlerde gerek erkek gerek kadın,
         kullarımın üzerine de Ruhumdan dökeceğim,
         onlar da peygamberlik edecekler.
       19 Yukarıda, gökyüzünde harikalar yaratacağım.
         Aşağıda, yeryüzünde belirtiler,
         kan, ateş ve duman bulutları görülecek.
       20 Rab’bin büyük ve görkemli günü gelmeden önce
         güneş karanlığa,
         ay da kan rengine dönecek.
       21 O zaman Rab’be yakaran(c) herkes kurtulacaktır.’

    22 "Ey İsrailliler, şu sözleri dinleyin: bildiğiniz
gibi Nasıralı İsa, Tanrı’nın, kendisi
aracılığıyla aranızda yaptığı
mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış
bir kişidir. 23 Tanrı’nın önceden belirlenmiş amacı ve
önbilgisi uyarınca elinize teslim edilen bu adamı, yasa tanımaz
kişilerin eliyle çarmıha çivileyip öldürdünüz. 24 Tanrı ise,
ölüm acılarına son vererek O’nu diriltti. Çünkü O’nun ölüme tutsak
kalması olanaksızdı. 25 O’nunla ilgili olarak Davut şöyle
der:

        ‘Rab’bi her zaman önümde gördüm,
         O benim sağımda durduğu için sarsılmam.
       26 Bu nedenle yüreğim mutlu, dilim sevinçlidir.
         Dahası, bedenim de umut içinde yaşayacak.
       27 Çünkü sen canımı ölüler diyarına terketmeyeceksin,
         Kutsalını çürümeye bırakmayacaksın.
       28 Yaşam yollarını bana öğrettin;
         varlığınla beni sevinçle dolduracaksın.’

    29 "Kardeşler, size açıkça söyleyebilirim ki, büyük
atamız Davut öldü, gömüldü, mezarı da bugüne dek burada duruyor. 30
Davut bir peygamberdi ve soyundan gelen birini tahtına
oturtacağına dair Tanrı’nın kendisine bir antla söz
verdiğini biliyordu. 31 Geleceği görerek Mesih’in ölümden
dirilişine ilişkin şunları söyledi: ‘O, ölüler
diyarına terkedilmedi, bedeni de çürümedi.’ 32 Tanrı, bu
İsa’yı ölümden diriltti ve biz hepimiz bunun
tanıklarıyız. 33 O, Tanrı’nın sağına
yüceltilmiş, vaadedilen Kutsal Ruh’u Baba’dan almış ve
şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh’u üzerimize
dökmüştür. 34-35 Davut, kendisi göklere çıkmadığı halde
şöyle der:

        ‘Rab Rabbime dedi ki,
         Ben düşmanlarını
         senin ayaklarının altına serinceye dek(ç),
         sağımda otur.’

    36 "Böylelikle tüm İsrail halkı şunu kesinlikle bilsin:
Tanrı, sizin çarmıha gerdiğiniz bu İsa’yı hem Rab hem
Mesih yapmıştır."
     37 Bu sözleri duyanlar, yüreklerine bir hançer saplanmış gibi
oldular. Petrus ve öbür elçilere, "Kardeşler, ne
yapmalıyız?" diye sordular.
     38 Petrus onlara şu karşılığı verdi:
"Günahlarınızın bağışlanması için tövbe
edin, her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz olsun. Böylece Kutsal
Ruh armağanını alacaksınız. 39 Bu vaat size,
çocuklarınıza ve uzakta olanların hepsine, Tanrımız
olan Rab’bin kendine çağıracağı herkese
yöneliktir."
     40 Petrus daha birçok sözlerle onları uyardı. "Kendinizi bu
sapık kuşaktan kurtarın!" diye yalvardı. 41 Onun
sözünü benimseyenler vaftiz oldu. O gün yaklaşık üç bin kişi
topluluğa katıldı. 42 Bunlar kendilerini elçilerin
öğretişine, beraberliğe, ekmek bölmeye* ve duaya
adadılar.

                     İmanlılar arasındaki birlik

    43 Herkesi bir korku sarmıştı. Elçilerin
aracılığıyla birçok harikalar ve mucizeler*
yapılıyordu. 44 İmanlıların tümü bir arada bulunuyor,
her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. 45 Mallarını
mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına
göre dağıtıyorlardı. 46-47 Her gün tapınakta
toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir
sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve Tanrı’yı övüyorlardı. Tüm
halkın beğenisini kazanmışlardı. Rab de her gün yeni
kurtulanları onların arasına katıyordu.

                                Bölüm 3

                  Sakat dilencinin iyileştirilmesi

    Bir gün Petrus’la Yuhanna, dua vakti olan saat* üçte tapınağa
çıkıyorlardı. 2 O sırada, doğuştan kötürüm olan
bir adam, tapınağın ‘Güzel Kapı’ diye
adlandırılan kapısına getiriliyordu. Tapınağa
girenlerden para dilenmesi için onu her gün getirip oraya
bırakırlardı. 3 Tapınağa girmek üzere olan Petrus’la
Yuhanna’yı gören adam, kendilerinden sadaka istedi. 4 Petrus’la Yuhanna
ona dikkatle baktılar. Sonra Petrus, "Bize bak" dedi. 5 Adam,
onlardan bir şey alacağını umarak gözlerini onların
üzerine dikti.
     6 Petrus ona, "Bende gümüş ve altın yok, ama bende
olanı sana veriyorum" dedi. "Nasıralı İsa
Mesih’in adıyla, yürü!" 7 Sonra onu sağ elinden kavrayıp
kaldırdı. Adamın ayakları ve bilekleri o anda
sapasağlam oldu. 8 Sıçrayıp ayağa kalktı, yürümeye
başladı. Yürüyüp sıçrayarak ve Tanrı’yı överek onlarla
birlikte tapınağa girdi. 9 Bütün halk, onun yürüyüp
Tanrı’yı övdüğünü gördü. 10 Onun, tapınağın Güzel
Kapısında oturup para dilenen kişi olduğunu anlayınca
ondaki değişiklik karşısında büyük bir hayret ve
şaşkınlığa düştüler.

                   Petrus’un tapınaktaki konuşması

    11 Adam, Petrus’la Yuhanna’ya tutunuyordu. Tüm halk hayret içinde ‘Süleyman’ın
Eyvanı*’ denilen yerde onlara doğru koşuştu. 12 Bunu gören
Petrus halka şöyle seslendi: "Ey İsrailliler, buna neden
şaştınız? Neden bize gözlerinizi öyle dikmiş
bakıyorsunuz? Sanki biz kendi gücümüz ya da
dindarlığımızla bu adamın yürümesini sağlamışız
gibi… 13 İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un Tanrısı,
atalarımızın Tanrısı, kulu İsa’yı
yüceltmiştir. Siz O’nu ele verdiniz. Pilatus O’nu serbest bırakmaya
karar verdiği halde, siz O’nu Pilatus’un önünde reddettiniz. 14 Kutsal ve
adil Olan’ı reddedip bir katilin salıverilmesini istediniz. 15 Siz
Yaşam Önderi’ni öldürdünüz, ama Tanrı O’nu ölümden diriltti. Biz
bunun tanıklarıyız. 16 Gördüğünüz ve
tanıdığınız bu adam, İsa’nın adı
sayesinde, O’nun adına olan imanla sapasağlam oldu. Hepinizin gözü
önünde onu tam sağlığa kavuşturan, İsa’nın
aracılığıyla etkin olan imandır.(d)
     17 "Şimdi ey kardeşler, yöneticileriniz gibi sizin de
bilgisizlikten ötürü böyle davrandığınızı biliyorum.
18 Ama tüm peygamberlerin ağzından Mesihinin acı çekeceğini
önceden bildiren Tanrı, sözünü bu şekilde yerine getirmiştir.
19-20 Öyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve
Tanrı’ya dönün. Öyle ki, Rab size yenilenme fırsatları versin ve
sizin için önceden belirlenmiş olan Mesih’i, yani İsa’yı
göndersin. 21 Tanrı’nın eski çağlardan beri kutsal
peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi her şeyin yeniden
düzenleneceği zamana dek, İsa’nın gökte kalması gerekiyor.
22 Musa şöyle demişti: ‘Tanrınız olan Rab size, kendi
kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. O’nun
size söyleyeceği her sözü dinleyin. 23 O peygamberi dinlemeyen herkes
Tanrı’nın halkından koparılıp yok edilecektir.’
     24 "Samuel ve ondan sonra gelip konuşmuş olan
peygamberlerin hepsi de bu günleri duyurmuştur. 25 Sizler peygamberlerin
mirasçıları, Tanrı’nın atalarınızla
yaptığı antlaşmanın
mirasçılarısınız. Nitekim Tanrı İbrahim’e
şöyle demişti: ‘Senin soyunun aracılığıyla
yeryüzündeki tüm halklar kutsanacaktır.’ 26 Tanrı, her birinizi kötü
yollarından döndürüp kutsamak için Kulunu ortaya çıkarıp önce
size gönderdi."

                                Bölüm 4

              Petrus’la Yuhanna Yüksek Kurul’un önünde

    Kâhinler*, tapınak koruyucularının komutanı ve
Sadukiler*, halka seslenmekte olan Petrus’la Yuhanna’nın üzerine
yürüdüler. 2 Çünkü onların halka ders vermelerine ve İsa’yı
örnek göstererek ölülerin dirileceğini söylemelerine çok
kızmışlardı. 3 Onları yakaladılar, akşam
olduğu için ertesi güne dek hapiste tuttular. 4 Ne var ki, konuşmayı
duymuş olanların birçoğu iman etti. Böylece imanlı erkeklerin
sayısı aşağı yukarı beş bine
ulaştı.
     5 Ertesi gün Yahudilerin yöneticileri, ihtiyarları ve din bilginleri
Kudüs’te toplandılar. 6 Başkâhin Hanna’nın yanısıra,
Kayafa, Yuhanna, İskender ve başkâhinin soyundan olan diğerleri
de oradaydı. 7 Petrus’la Yuhanna’yı huzurlarına getirtip onlara,
"Siz bunu hangi güçle ya da kimin adına dayanarak
yaptınız?" diye sordular.
     8 O zaman Kutsal Ruh’la dolan Petrus onlara şöyle dedi:
"Halkın yöneticileri ve ihtiyarlar! 9-10 Eğer bugün bir hastaya
yapılan iyilik yüzünden bizden hesap soruluyor ve bu adamın
nasıl iyileştiği soruşturuluyorsa, hepiniz ve tüm
İsrail halkı şunu bilesiniz: bu adam, sizin çarmıha
gerdiğiniz, ama Tanrı’nın ölümden dirilttiği Nasıralı
İsa Mesih’in adı sayesinde önünüzde sapasağlam duruyor. 11 İsa,

        ‘Siz yapıcılar tarafından hiçe sayılan,
         ama köşenin baş taşı durumuna gelen
taş’tır.

12 Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında
insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka
hiçbir ad yoktur."
     13 Kurul üyeleri, Petrus’la Yuhanna’nın yürekliliğini görüp de
bunların eğitim görmemiş, sıradan kişiler
olduklarını anlayınca şaştılar ve onların
İsa’yla birlikte bulunmuş olduklarını fark ettiler. 14
İyileştirilmiş olan adam, Petrus ve Yuhanna’yla birlikte gözleri
önünde duruyordu; bunun için hiçbir karşılık veremediler.
     15 Kurul üyeleri onlara dışarı çıkmalarını
buyurduktan sonra durumu kendi aralarında tartışmaya
başladılar. 16 "Bu adamları ne yapacağız?"
dediler. "Kudüs’te yaşayan herkes, bunların eliyle
olağanüstü bir mucize* yaratıldığını biliyor. Biz
bunu inkâr edemeyiz. 17 Ama bu haberin halk arasında daha çok
yayılmasını önlemek için onları tehdit edelim ki, bundan
böyle İsa’nın adından hiç kimseye söz etmesinler."
     18 Böylece onları çağırdılar, İsa’nın
adını hiç anmamalarını, o adı kullanarak hiçbir
şey öğretmemelerini buyurdular. 19 Ama Petrus’la Yuhanna şöyle
karşılık verdiler: "Tanrı’nın önünde,
Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru
mudur, kendiniz karar verin. 20 Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan
edemeyiz."
     21 Kurul üyeleri onları bir daha tehdit ettikten sonra serbest
bıraktılar; onları cezalandırmak için hiçbir gerekçe
bulamamışlardı. Çünkü bütün halk, olup bitenler için
Tanrı’yı yüceltiyordu. 22 Nitekim mucize sonucu iyileşen
adamın yaşı kırkı geçmişti.

                  İmanlılar cesaret için dua ediyor

    23 Serbest bırakılan Petrus’la Yuhanna,
arkadaşlarının yanına dönerek başkâhinlerle
ihtiyarların kendilerine söylediği her şeyi bildirdiler. 24
Arkadaşları bunu duyunca hep birlikte Tanrı’ya şöyle
seslendiler: "Ey Efendimiz! Göğü, yeri, denizi ve onların
içindekilerin tümünü yaratan sensin. 25 Kutsal Ruh
aracılığıyla senin kulun atamız Davud’un
ağzından şöyle dedin:

        ‘Uluslar neden hiddetlendi,
         halklar neden boş düzenler kurdu?
       26 Yeryüzünün kralları saf bağladı,
         yöneticiler, Rab’be ve O’nun Mesihine karşı
         bir araya geldi.’

    27-28 "Gerçekten de Hirodes ile Pontiyus Pilatus, bu kentte
İsrail halkı ve diğer uluslarla bir olup senin meshettiğin*
kutsal kulun İsa’ya karşı toplandılar. Senin kendi gücün(e)
ve isteğinle önceden kararlaştırdığın her
şeyi gerçekleştirdiler. 29 Ve şimdi ya Rab, onların
savurduğu tehditlere bak! Kullarına, senin sözünü tam bir
yüreklilikle duyurmaları için güç ver. 30 Kutsal kulun İsa’nın
adıyla hastaları iyileştirmek için, mucizeler ve harikalar
yaratmak için elini uzat."
     31 Duaları bitince toplandıkları yer sarsıldı.
Hepsi Kutsal Ruh’la doldular ve Tanrı sözünü cesaretle duyurmaya devam
ettiler.

                İmanlılar her şeylerini
paylaşıyorlar

    32 İnananların topluluğu yürekte ve düşüncede birdi.
Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için "bu benimdir"
demiyordu; her şeylerini ortak kabul ediyorlardı. 33 Elçiler, Rab
İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde
tanıklık ediyorlardı. Tanrı’nın büyük lütfu hepsinin
üzerindeydi. 34-35 Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev
sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini
getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi(f); bu da herkese ihtiyacına
göre dağıtılırdı.
     36-37 Örneğin, Kıbrıs doğumlu bir Levili olan ve
elçilerin Barnaba, yani ‘Cesaret Verici’ diye adlandırdıkları
Yusuf, sahip olduğu bir tarlayı sattı, parasını
getirip elçilerin buyruğuna verdi.

                                Bölüm 5

                         Hananya ile Safira

    1-2 Hananya adında bir adam, karısı Safira’nın
onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını
kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi.
Karısının da olup bitenlerden haberi vardı.
     3 Petrus ona, "Hananya, nasıl oldu da yüreğini
Şeytan’a verdin(g), Kutsal Ruh’a yalan söyleyip tarlanın
parasının bir kısmını kendine sakladın?"
dedi. 4 "Tarla satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu
sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz
mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara
değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun."
     5 Hananya bu sözleri işitince yere yıkılıp can verdi.
Olanları duyan herkesi büyük bir korku sardı. 6 Gençler kalkıp
Hananya’nın ölüsünü kefenlediler ve dışarı
taşıyıp gömdüler.
     7 Bundan yaklaşık üç saat sonra Hananya’nın
karısı, olanlardan habersiz içeri girdi. 8 Petrus ona, "Söyle
bana, tarlayı bu fiyata mı sattınız?" diye
sordu.
     "Evet, bu fiyata" dedi Safira.
     9 Petrus ona şöyle dedi: "Rab’bin Ruhunu sınamak için
nasıl oldu da söz birliği ettiniz? İşte, kocanı
gömenlerin ayak sesleri kapıda, seni de dışarı
taşıyacaklar." 10 Kadın o anda Petrus’un ayakları
dibine yıkılıp can verdi. İçeri giren gençler onu
ölmüş buldular, onu da dışarı taşıyarak
kocasının yanına gömdüler. 11 İnanlılar
topluluğunun tümünü ve olayı duyanların hepsini büyük bir korku
sardı.

                 Elçiler birçok kişiyi iyileştiriyor

    12 Elçilerin aracılığıyla halk arasında birçok
mucizeler* ve harikalar yaratılıyordu. İmanlıların
hepsi Süleyman’ın Eyvanında toplanıyordu. 13 Halk onlara büyük
saygı duyduğu halde, dışarıdan hiç kimse onlarla
birlik olmayı göze alamıyordu. 14 Buna rağmen, Rab’be
inanıp topluluğa katılan erkek ve kadınların
sayısı giderek artıyordu. 15 Bütün bunların sonucu halk,
yoldan geçen Petrus’un hiç değilse gölgesi bazılarının
üzerine düşsün diye, hasta olanları caddelere çıkartıp
şilteler ve döşekler üzerine yatırır oldu. 16 Kudüs’ün
çevresindeki kasabalardan da kalabalıklar geliyor, hastaları ve kötü
ruhlardan acı çekenleri getiriyorlardı. Bunların hepsi
iyileştirildi.

                      Elçilere yapılan baskılar

    17-18 Bunun üzerine, kıskançlıkla dolan başkâhin* ve
beraberindekilerin hepsi, yani Saduki mezhebinden olanlar, elçileri
yakalatıp devlet hapishanesine attılar. 19-20 Ama geceleyin Rab’bin
bir meleği zindanın kapılarını açıp onları
dışarı çıkarttı. "Gidin! Tapınağa girip
bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun" dedi. 21
Elçiler bu buyruğa uyarak gün doğarken tapınağa girip ders
vermeye başladılar.
     Başkâhin ve beraberindekiler gelince Yüksek Kurul’u*, İsrail
halkının tüm ihtiyarlarını toplantıya
çağırdılar. Sonra elçileri getirtmek için tutukevine adam
yolladılar. 22-23 Ne var ki, görevliler zindana vardıklarında
elçileri bulamadılar. Geri dönerek şu haberi ilettiler:
"Tutukevini kilitli ve tam bir güvenlik altında, nöbetçileri de
kapılarda durur bulduk. Ama kapıları
açtığımızda içerde kimseyi bulamadık!" 24 Bu
sözleri işiten tapınak koruyucularının komutanıyla
başkâhinler şaşkına döndüler, bu işin sonunun nereye
varacağını merak ettiler.
     25 O sırada yanlarına gelen biri, "Bakın, hapse
attığınız adamlar tapınakta dikilmiş halka ders
veriyor" diye haber getirdi. 26 Bunun üzerine komutanla görevliler gidip
elçileri getirdiler. Halkın kendilerini taşlamasından
korktukları için zor kullanmadılar.
     27-28 Elçileri getirip Yüksek Kurul’un önüne çıkarttılar.
Başkâhin onları sorguya çekti: "Bu adı kullanarak ders
vermeyin diye size kesin buyruk vermiştik" dedi. "Ama
bakın, öğretinizi Kudüs kentinin her tarafına
yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten
sorumlu göstermek istiyorsunuz."
     29 Petrus ve öbür elçiler şöyle karşılık verdiler:
"İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek. 30
Atalarımızın Tanrısı, sizin çarmıha gererek
öldürdüğünüz İsa’yı diriltti. 31 İsrail’e,
günahlarından tövbe etme ve bağışlanma
fırsatını vermek için Tanrı O’nu Önder ve
Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti. 32 Biz,
Tanrı’nın kendi sözünü dinleyenlere verdiği Kutsal Ruh’la
birlikte bu olayların tanıklarıyız."
     33 Kurul üyeleri bu sözleri işitince küplere bindiler ve elçileri
öldürmek istediler. 34-35 Ama tüm halkın saygısını
kazanmış bir Kutsal Yasa öğretmeni olan Gamalyel adlı bir
Ferisi*, Yüksek Kurul’da ayağa kalktı, elçilerin kısa bir süre
için dışarı çıkartılmasını buyurarak kurul
üyelerine şunları söyledi: "Ey İsrailliler, bu adamlara
yapacağınızı iyi düşünün. 36 Tevdas da bir süre önce
kendi kendisiyle ilgili büyük iddialarda bulunarak baş kaldırdı.
Dört yüz kadar kişi de ona katıldı. Oysa adam öldürüldü, izleyicilerinin
hepsi dağıtıldı, yok oldu. 37 Ondan sonra, sayım
yapıldığı günlerde ortaya çıkan Celileli Yahuda, bir
sürü insanı ayartıp peşine taktı. Ama o da öldürüldü,
izleyicilerinin hepsi darmadağın edildi. 38 Şimdi size şunu
söyleyeyim: bu adamlarla uğraşmayın, onları rahat
bırakın! Çünkü bu girişim, bu hareket insan işiyse, yok
olup gidecektir. 39 Yok eğer Tanrı’nın işiyse, bu
adamları yok edemezsiniz. Hatta kendinizi Tanrı’ya karşı savaşır
durumda bulabilirsiniz."
     Kurul üyeleri Gamalyel’in bu öğüdünü kabul ettiler. 40 Elçileri içeri
çağırtıp kamçılattılar ve İsa’nın
adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler.
     41 Elçiler, İsa’nın adı uğruna hakarete layık
görüldükleri için, Yüksek Kurul’un huzurundan sevinç içinde
ayrıldılar. 42 Her gün tapınakta ve evlerde ders vermekten ve
Mesih İsa’yla ilgili müjdeyi yaymaktan geri kalmadılar.

                                Bölüm 6

                            Yedi yardımcı

    İsa’nın öğrencilerinin sayıca
çoğaldığı o günlerde, Grekçe konuşan Yahudiler, günlük
yardım dağıtımında kendi dullarına gereken
ilginin gösterilmediğini ileri sürerek Aramice* konuşan Yahudilerden
yakınmaya başladılar. 2 Bunun üzerine Onikiler, bütün
öğrencileri bir araya toplayıp şöyle dediler: "Tanrı
sözünü yayma işini bırakıp maddi işlerle
uğraşmamız(ğ) doğru olmaz. 3 Bu nedenle
kardeşler, aranızdan Ruh’la ve bilgelikle dolu, yedi saygın
kişi seçin. Onları bu iş için görevlendirelim. 4 Biz ise
kendimizi duaya ve Tanrı sözünü yayma işine
adayalım."
     5-6 Bu öneri bütün topluluğu hoşnut etti. Böylece, iman ve
Kutsal Ruh’la dolu biri olan İstefan’ın yanısıra Filipus,
Prokorus, Nikanor, Timon, Parmenas ve Yahudiliğe dönme Antakyalı
Nikolas’ı seçip elçilerin önüne çıkardılar. Elçiler de dua edip
ellerini onların üzerine koydular*.
     7 Böylece Tanrı’nın sözü yayılıyor, Kudüs’teki
öğrencilerin sayısı arttıkça artıyor, kâhinlerden
birçoğu da iman çağrısına uyuyordu.

                        İstefan tutuklanıyor

    8 Tanrı’nın lütfuyla ve kudretle dolu olan İstefan, halk
arasında büyük harikalar ve mucizeler* yaratıyordu. 9 Ne var ki,
Azatlılar havrası diye bilinen havranın bazı üyeleri ve
Kirene’den, İskenderiye’den, Kilikya’dan ve Asya ilinden bazı
kişiler İstefan’la çekişmeye başladılar. 10 Ama
İstefan’ın konuşmasındaki bilgeliğe ve Ruh’a karşı
koyamadılar. 11 Bunun üzerine birkaç kişiyi el altından
ayartarak onlara, "Bu adamın Musa’ya ve Tanrı’ya karşı
küfür dolu sözler söylediğini duyduk" dedirttiler.
     12 Böylelikle halkı, ihtiyarları ve din bilginlerini
kışkırttılar. Gidip İstefan’ı yakaladılar ve
Yüksek Kurul’un önüne çıkardılar. 13 Getirdikleri yalancı
tanıklar, "Bu adam durmadan bu kutsal yere ve Yasa’ya karşı
konuşuyor" dediler. 14 "’Nasıralı İsa burayı
yıkacak, Musa’nın bize emanet ettiği töreleri de
değiştirecek’ dediğini duyduk."
     15 Kurul’da oturanların hepsi, İstefan’a baktıklarında
yüzünün bir melek yüzüne benzediğini gördüler.

                                Bölüm 7

                        İstefan’ın konuşması

    Başkâhin, "Bu iddialar doğru mu?" diye sordu.
     2-3 İstefan da şöyle karşılık verdi:
"Kardeşler ve babalar, beni dinleyin. Atamız İbrahim daha
Mezopotamya’dayken, Haran’a yerleşmeden önce, yüce Tanrı ona görünüp
şöyle dedi: ‘Ülkeni ve akrabalarını bırak, sana
göstereceğim ülkeye git.’
     4 "Bunun üzerine İbrahim Kildanilerin ülkesini bırakıp
Haran’a yerleşti. Babasının ölümünden sonra da Tanrı onu
oradan alıp şimdi sizin yaşadığınız bu
ülkeye getirdi. 5 Burada ona herhangi bir miras, bir karış toprak
bile vermemişti. Ama İbrahim’in o sırada hiç çocuğu
olmadığı halde, Tanrı bu ülkeyi mülk olarak ona ve ondan
sonra gelecek torunlarına vereceğini vaadetti. 6 Tanrı
şöyle dedi: ‘Senin torunların, yabancı bir ülkede, gurbette
yaşayacaklar. Dört yüz yıl köle olarak çalıştırılacak,
kötü muamele görecekler. 7 Ama ben’ dedi Tanrı, ‘kölelik edecekleri ulusu
cezalandıracağım. Bundan sonra oradan çıkacak ve bana bu
yerde tapınacaklar.’ 8 Sonra Tanrı onunla, sünnete dayalı
antlaşmayı yaptı. Böylelikle İbrahim, İshak’ın
babası oldu ve onu sekiz günlükken sünnet etti. Ve İshak Yakub’un,
Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.
     9-10 "Yusuf’u kıskanan atalarımız, onu köle olarak
Mısır’a sattılar. Ama Tanrı onunla beraberdi ve onu bütün
sıkıntılarından kurtardı. Ona bilgelik vererek
Mısır kralı Firavun’un gözüne girmesini sağladı.
Firavun da onu Mısır ve tüm saray halkı üzerinde yönetici tayin
etti.
     11 "Sonra tüm Mısır ve Kenan ülkesini kıtlık
vurdu, büyük sıkıntılar başladı. Atalarımız
yiyecek bulamadılar. 12 Mısır’da tahıl bulunduğunu
duyan Yakup, atalarımızı oraya ilk yolculuklarına gönderdi.
13 Mısır’a ikinci gelişlerinde ise Yusuf, kardeşlerine
kimliğini açıkladı. Firavun böylece Yusuf’un ailesini
tanımış oldu. 14 Yusuf haber yollayıp babası Yakub’u
ve tüm akrabalarını, toplam yetmiş beş kişiyi
çağırttı. 15 Böylece Yakup Mısır’a gitti. Kendisi de
atalarımız da orada öldüler. 16 Cesetleri sonra Şekem’e
getirilerek İbrahim’in Şekem’de Hamor oğullarından bir
miktar gümüş karşılığında satın
almış olduğu mezara konuldu.
     17 "Tanrı’nın İbrahim’e vermiş olduğu sözün
gerçekleşeceği zaman yaklaştığında,
Mısır’daki halkımızın nüfusu bir hayli
çoğalmıştı. 18 Sonunda Yusuf’u hiç tanımamış
başka bir kral Mısır’da tahta çıktı. 19 Bu adam,
halkımıza karşı kurnazca davrandı,
atalarımıza kötülük etti. Onları, yeni doğan
çocuklarını açıkta bırakıp ölüme terketmeye
zorladı.
     20-21 "O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa
doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra
açıkta bırakıldı. Firavun’un kızı onu bulup evlat
edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi. 22 Musa,
Mısırlıların tüm bilim dallarında eğitildi. Gerek
sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu.
     23 "Kırk yaşını doldurunca Musa’nın
yüreğinde öz kardeşleri olan İsrail oğullarının
durumunu yakından görme arzusu doğdu. 24 Onlardan birine
haksızlık edildiğini gören Musa, onu savundu.
Haksızlığı yapan Mısırlıyı öldürerek
ezilenin öcünü aldı. 25 ‘Kardeşlerim, Tanrı’nın benim
aracılığımla kendilerini kurtaracağını
anlarlar’ diye düşünüyordu. Ama onlar bunu anlamadılar. 26 Ertesi gün
Musa, kavga eden iki İbraniyle karşılaşınca
onları barıştırmak istedi. ‘Efendiler’ dedi, ‘siz
kardeşsiniz. Niye birbirinize haksızlık ediyorsunuz?’
     27 "Ne var ki, soydaşına haksızlık eden kişi
Musa’yı yana iterek, ‘Kim seni başımıza yönetici ve
yargıç yaptı?’ dedi. 28 ‘Yoksa dün Mısırlıyı
öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?’ 29 Bu söz üzerine Musa
Midyan ülkesine kaçtı. Orada gurbette yaşadı ve iki oğul
babası oldu.
     30 "Kırk yıl geçtikten sonra Musa’ya, Sina
dağının yakınlarındaki çölde, yanan bir
çalının alevleri içinde bir melek göründü. 31-32 Musa gördüklerine
şaştı. Daha yakından bakmak için
yaklaştığında, Rab ona şöyle seslendi: ‘Senin
atalarının Tanrısı, İbrahim’in, İshak’ın ve
Yakub’un Tanrısı ben’im.’ Korkuyla titreyen Musa bakmaya cesaret
edemedi.
     33 "Sonra Rab ona, ‘Çarıklarını çıkart
ayaklarından! Çünkü üzerinde durduğun yer kutsal topraktır’
dedi. 34 ‘Mısır’da halkıma yapılan kötü muameleyi
gözlerimle gördüm, iniltilerini işittim ve onları kurtarmaya geldim.
Şimdi gel, seni Mısır’a göndereceğim.’
     35 "Bu Musa, ‘kim seni yönetici ve yargıç yaptı?’ diye
reddettikleri Musa’ydı. Tanrı onu, çalıda kendisine görünen
meleğin aracılığıyla yönetici ve kurtarıcı
olarak gönderdi. 36 Halkı Mısır diyarından çıkaran,
orada, Kızıldeniz’de ve kırk yıl boyunca çölde harikalar ve
mucizeler* yaratan oydu. 37 İsrail oğullarına, ‘Tanrı size
kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber
çıkaracak’ diyen Musa odur. 38 Çöldeki topluluğun arasında
yaşamış, Sina dağında kendisiyle konuşan melekle
ve atalarımızla birlikte bulunmuş olan odur. Bize iletmek üzere
kendisine yaşam dolu sözler verildi.
     39 "Ne var ki, atalarımız ona boyun eğmek istemediler.
Onu reddettiler, Mısır’a dönmeyi özler oldular. 40 Harun’a, ‘Bize
öncülük edecek ilahlar yap’ dediler. ‘Çünkü bizi Mısır
diyarından çıkaran o Musa’ya ne olduğunu bilmiyoruz!’ 41 Ve o
günlerde buzağı biçiminde bir put yaptılar. Ona kurbanlar
sundular, kendi elleriyle yaptıkları bu put için bir şenlik
düzenlediler. 42 Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel
cisimlere kulluk etmeye terketti. Peygamberlerin kitabında
yazılmış olduğu gibi:

        ‘Ey İsrail halkı,
         çölde kırk yıl boyunca
         bana mı adaklar ve kurbanlar sundunuz?
       43 Siz Molok’un* çadırını
         ve ilahınız Refan’ın* yıldızını
taşıdınız.
         Tapınmak için yaptığınız putlardı
bunlar.
         Bu yüzden sizi Babil’in ötesine süreceğim.’

    44 "Çölde atalarımızın Tanıklık
çadırı* vardı. Musa bunu, kendisiyle konuşan
Tanrı’nın buyurduğu gibi, gördüğü örneğe göre
yapmıştı. 45 Tanıklık çadırını önceki
kuşaklardan teslim alan atalarımız, Yeşu’nun önderliğinde
diğer ulusların topraklarını ele geçirdikleri zaman,
çadırı beraberlerinde getirdiler. Ulusları
atalarımızın önünden kovan Tanrı’nın kendisiydi.
Çadır, Davud’un zamanına dek kaldı. 46 Tanrı’nın
beğenisini kazanmış olan Davut, Yakub’un Tanrısı için
bir barınak yapmaya izin istedi. 47 Oysa Tanrı için bir ev yapan
Süleyman oldu.
     48-50 "Ne var ki, en yüce Olan, elle yapılmış
konutlarda oturmaz. Peygamberin belirttiği gibi,

        ‘Gök benim tahtım,
         yeryüzü ayaklarımın basamağıdır.
         Bana ne tür bir ev yapacaksınız?
         Ya da, dinleneceğim yer neresidir?
         Bütün bunlar benim elimin eseri değil mi?
         diyor Rab.’

    51 "Ey dik kafalılar, yürekleri ve kulakları sünnet
edilmemiş olanlar!(h) Siz tıpkı atalarınıza
benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruh’a karşı direniyorsunuz. 52-53
Atalarınız peygamberlerin hangisine zulmetmediler ki? Adil
Olan’ın* geleceğini önceden bildirenleri de öldürdüler. Melekler
aracılığıyla buyrulan Yasa’yı alıp da buna
uymayan sizler, şimdi de adil Olan’a ihanet edip O’nu
katlettiniz!"

                   İstefan’ın taşlanıp öldürülmesi

    54 Kurul üyeleri bu sözleri duyunca küplere bindiler, İstefan’a
karşı dişlerini gıcırdattılar. 55 Kutsal Ruh’la
dolu olan İstefan ise, gözlerini göğe dikip Tanrı’nın
görkemini ve Tanrı’nın sağında duran İsa’yı
gördü. 56 "Bakın" dedi, "göklerin
açıldığını ve İnsanoğlu’nun
Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum."
     57 Bunun üzerine kulaklarını tıkayıp
çığlıklar atarak hep birlikte İstefan’a
saldırdılar. 58 Onu kentten dışarı atıp taşa
tuttular. İstefan’a karşı tanıklık etmiş olanlar,
abalarını Saul adlı bir gencin ayaklarının dibine
bıraktılar. 59 Taş yağmuru altında İstefan,
"Rab İsa, ruhumu al!" diye yalvarıyordu. 60 Sonra diz
çökerek yüksek sesle şöyle dedi: "Ya Rab, bu günahı onlara
yükleme!" Bunu söyledikten sonra gözlerini yaşama kapadı.

                                Bölüm 8

    İstefan’ın öldürülmesini Saul da
onaylamıştı.
     O gün Kudüs’te inanlılar topluluğuna karşı korkunç bir
baskı dönemi başladı. Elçiler hariç tüm imanlılar Yahudiye
ve Samiriye’nin her yanına dağıldılar. 2 Bazı dindar
kişiler, İstefan’ı gömdükten sonra onun için büyük yas tuttular.
3 Saul ise inanlılar topluluğunu kırıp geçiriyordu. Ev ev
dolaşarak, kadın erkek demeden imanlıları
dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu.

                         Filipus Samiriye’de

    4 Bunun sonucu dağılan imanlılar, gittikleri her yerde
Tanrı sözünü müjdeliyorlardı. 5 Filipus, Samiriye kentine gidip
oradakilere Mesih’i tanıtmaya başladı. 6 Filipus’u dinleyen ve
yaptığı mucizeleri* gören kalabalıklar, hep birlikte onun
söylediklerine kulak verdiler. 7 Birçoklarının içinden kötü ruhlar
yüksek sesle haykırarak çıktı; bir sürü felçli ve kötürüm
iyileştirildi. 8 Ve o kentte büyük bir sevinç oldu.

                            Büyücü Simun

    9 Ne var ki, kentte bir süreden beri büyücülük yapan ve Samiriye
halkını şaşkına çeviren Simun adlı biri
vardı. Simun, büyük bir adam olma iddiasındaydı. 10 Küçük büyük,
herkes onu dikkatle dinler, "Büyük Güç dedikleri Tanrı gücü işte
budur" derlerdi. 11 Uzun zamandan beri onları büyücülüğüyle
şaşkına çevirdiği için onu dikkatle dinlerlerdi. 12 Ama
Tanrı’nın Egemenliği ve İsa Mesih adıyla ilgili
müjdeyi duyuran Filipus’un söylediklerine inandıkları zaman, hem
erkekler hem kadınlar vaftiz oldular. 13 Simun’un kendisi de inanıp
vaftiz oldu. Ondan sonra sürekli olarak Filipus’un yanında kaldı.
Doğaüstü belirtileri ve yapılan büyük mucizeleri görünce
şaşkına döndü.
     14 Kudüs’teki elçiler, Samiriye halkının, Tanrı’nın
sözünü benimsediğini duyunca Petrus’la Yuhanna’yı onlara gönderdiler.
15 Petrus’la Yuhanna oraya varınca, Samiriyeli imanlıların
Kutsal Ruh’u almaları için dua ettiler. 16 Çünkü Ruh daha hiçbirinin
üzerine inmemişti. Rab İsa’nın adıyla vaftiz
olmuşlardı, o kadar. 17 Petrus’la Yuhanna onların üzerine
ellerini koyunca, onlar da Kutsal Ruh’u aldılar.
     18-19 Elçilerin bu el koyma hareketiyle Kutsal Ruh’un verildiğini
gören Simun onlara para teklif ederek, "Bana da bu yetkiyi verin ki, kimin
üzerine ellerimi koysam Kutsal Ruh’u alsın" dedi.
     20 Petrus ona şöyle dedi: "Paran seninle birlikte mahvolsun!
Çünkü Tanrı’nın armağanını parayla elde
edebileceğini sandın. 21 Senin bu işte bir payın, bir
hakkın yok. Yüreğin, Tanrı’nın gözünde doğru
değildir. 22 Bu kötülüğünden tövbe et ve Rab’be yalvar, yüreğindeki
bu düşünce belki bağışlanır. 23 Senin kin dolu,
kötülüğe tutsak olmuş biri olduğunu görüyorum."
     24 Simun, "Benim için Rab’be yalvarın da söylediklerinizden
hiçbiri başıma gelmesin" diye karşılık
verdi.
     25 Petrus’la Yuhanna tanıklık edip Rab’bin sözünü bildirdikten
sonra, Samiriye’nin birçok köyünde de Müjde’yi duyura duyura Kudüs’e
döndüler.

                        Filipus ve Etiyopyalı

    26 Bu arada Rab’bin bir meleği Filipus’a şöyle seslendi:
"Kalk, güneye doğru, Kudüs’ten Gazze’ye inen yola, çöl yoluna
git." 27-28 Filipus da kalkıp gitti. Bu sırada, Etiyopya
kraliçesi Kandaki’nin vezirlerinden biri, kraliçenin tüm hazinelerinden sorumlu
olan Etiyopyalı bir hadım, ülkesine dönmekteydi. Tapınmak için
Kudüs’e gitmiş olan hadım arabasında oturmuş, Yeşaya
peygamberin kitabını okuyordu. 29 Ruh Filipus’a, "Git"
dedi, "şu arabaya yetiş."
     30 Filipus koşup arabanın yanına geldi ve hadımın
Yeşaya peygamberi okumakta olduğunu işitti. "Acaba
okuduklarını anlıyor musun?" diye sordu.
     31 Etiyopyalı, "Biri bana yol göstermedikçe nasıl
anlayabilirim ki?" diyerek Filipus’un arabaya binip yanına
oturmasını rica etti. 32 Kutsal Yazılardan okuduğu bölüm
şuydu:

        "Koyun gibi boğazlanmaya götürüldü;
         kırkıcının önünde kuzu nasıl ses
çıkarmazsa,
         O da öylece ağzını açmadı.
      33 Aşağılandığında adalet O’ndan
esirgendi.
         O’nun soyunu kim anacak?
         Çünkü yeryüzündeki yaşamına son verildi."

    34 Hadım Filipus’a, "Lütfen açıklar mısın,
peygamber kimden söz ediyor, kendisinden mi, bir başkasından
mı?" diye sordu. 35 Bunun üzerine Filipus anlatmaya koyuldu. Kutsal
Yazıların bu bölümünden başlayarak ona İsa’yla ilgili
müjdeyi bildirdi.
     36-37 Yolda giderlerken su bulunan bir yere geldiler. Hadım,
"Bak, burada su var" dedi. "Vaftiz olmama ne engel var?"(ı)
     38 Sonra arabanın durmasını buyurdu. Filipus’la hadım
birlikte suya girdiler ve Filipus hadımı vaftiz etti. 39 Sudan
çıktıkları zaman Rab’bin Ruhu Filipus’u hemen oradan
uzaklaştırdı. Filipus’u bir daha görmeyen hadım sevinç
içinde yoluna devam etti. 40 Filipus ise kendini Aşdot kentinde buldu.
Sezariye’ye varıncaya dek tüm kentleri dolaşarak Müjde’yi
duyurdu.

                                Bölüm 9

                        İsa Saul’a görünüyor

    1-2 Saul ise Rab’bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm
soluyordu. Başkâhine gitti, Şam’daki havralara verilmek üzere
mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa’nın yolunda yürüyen
kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Kudüs’e getirmek niyetindeydi. 3
Yol alıp Şam’a yaklaştığı sırada, birdenbire
gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı. 4 Yere
yıkılan Saul, bir sesin kendisine, "Saul, Saul, neden bana
zulmediyorsun?" dediğini işitti.
     5 Saul, "Ey efendim, sen kimsin?" dedi.
     "Ben, senin zulmettiğin İsa’yım" diye cevap
geldi. 6 "Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana
bildirilecek."
     7 Saul’la birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutuldu,
oldukları yerde kalakaldılar. Sesi duydularsa da, kimseyi
göremediler. 8 Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında
hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam’a
götürdüler. 9 Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip
içmedi.
     10 Şam’da Hananya adında bir İsa öğrencisi vardı.
Bir görümde Rab ona, "Hananya!" diye seslendi.
     "Buradayım, Rab" dedi Hananya.
     11 Rab ona, "Kalk" dedi, "Doğru Sokak denilen
sokağa git ve Yahuda’nın evinde Saul adında Tarsuslu birini ara.
Şu anda orada dua ediyor. 12 Görümünde yanına Hananya adlı
birinin geldiğini ve gözlerini açmak için ellerini kendisinin üzerine
koyduğunu görmüştür."
     13 Hananya şöyle karşılık verdi: "Rab,
birçoklarının bu adam hakkında neler
anlattıklarını duydum. Kudüs’te senin kutsallarına nice
kötülük yapmış! 14 Burada da senin adını anan herkesi
tutuklamak için başkâhinlerden yetki almıştır."
     15 Rab ona, "Git!" dedi. "Bu adam, benim adımı
diğer uluslara, krallara ve İsrail oğullarına duyurmak
üzere seçilmiş bir aracımdır. 16 Benim adım uğruna ne
kadar sıkıntı çekmesi gerekeceğini ona
göstereceğim."
     17 Bunun üzerine Hananya gitti, eve girdi ve ellerini Saul’un üzerine
koydu. "Saul kardeş" dedi, "sen buraya gelirken yolda sana
görünen Rab, yani İsa, gözlerin açılsın ve Kutsal Ruh’la
dolasın diye beni yolladı." 18-19 Hemen o anda Saul’un
gözlerinden perde gibi bir şeyler düştü. Yeniden görmeye başlayan
Saul kalktı, vaftiz oldu, sonra yemek yiyip kuvvet buldu.

                      Saul, Şam’da ve Kudüs’te

    Saul, birkaç gün Şam’daki öğrencilerin yanında kaldı.
20 Havralarda İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu
hemen duyurmaya başladı. 21 Onu duyanların hepsi
şaşkına döndü. "Kudüs’te bu adı ananları
kırıp geçiren adam bu değil mi? Buraya da, öylelerini
tutuklayıp başkâhinlere götürmek amacıyla gelmedi mi?"
diyorlardı. 22 Saul ise günden güne güçleniyordu. İsa’nın Mesih
olduğuna dair kanıtlar göstererek Şam’da yaşayan Yahudileri
şaşkına çeviriyordu.
     23 Aradan günler geçti. Yahudiler, Saul’u öldürmek için bir düzen
kurdular. 24 Ne var ki, kurdukları düzenle ilgili haber Saul’a
ulaştı. Yahudiler onu öldürmek için gece gündüz kentin
kapılarını gözlüyorlardı. 25 Ama Saul’un öğrencileri
geceleyin kendisini aldılar, kentin surlarından
sarkıttıkları bir küfe içinde aşağı
indirdiler.
     26 Saul Kudüs’e varınca oradaki öğrencilere katılmaya
çalıştı. Ama hepsi ondan korkuyor, İsa’nın bir
öğrencisi olduğuna inanamıyorlardı. 27 O zaman Barnaba onu
alıp elçilere götürdü. Onlara, Saul’un Şam yolunda Rab’bi nasıl
gördüğünü, Rab’bin de onunla konuştuğunu, Şam’da ise onun
İsa adını nasıl korkusuzca duyurduğunu anlattı.
28 Böylelikle Saul, Kudüs’te girip çıktıkları her yerde
öğrencilerle birlikte bulunarak Rab’bin adını korkusuzca
duyurmaya başladı. 29 Dili Grekçe olan Yahudilerle konuşup
tartışıyordu. Ama onlar onu öldürmeyi tasarlıyorlardı.
30 Kardeşler bunu öğrenince onu Sezariye’ye götürüp oradan Tarsus’a
yolladılar.
     31 Tüm Yahudiye, Celile ve Samiriye’deki inanlılar topluluğu
esenliğe kavuştu. Gelişen ve Rab korkusu içinde yaşayan
topluluk, Kutsal Ruh’un yardımıyla sayıca büyüyordu.

                          Eneyas ve Tabita

    32 Bu arada her tarafı dolaşan Petrus, Lidda’da yaşayan
kutsallara da uğradı. 33 Orada, felçli olup sekiz yıldan beri
yataktan kalkamayan Eneyas adında birini buldu. 34 Petrus ona,
"Eneyas, İsa Mesih seni iyileştiriyor" dedi. "Kalk,
yatağını topla." Eneyas hemen ayağa kalktı. 35
Lidda ve Şaron’da yaşayan herkes onu gördü ve Rab’be döndü.
     36 Yafa’da İsa öğrencisi olan Tabita adında bir kadın
vardı. Tabita, ‘ceylan’ anlamına gelir. Bu kadın her zaman
iyilik yapıp yoksullara yardım ederdi. 37 O günlerde hastalanıp
öldü. Ölüsünü yıkayıp üst kattaki odaya koydular. 38 Lidda Yafa’ya
yakın olduğundan, Petrus’un Lidda’da bulunduğunu duyan
öğrenciler ona iki kişi yollayıp, "Vakit kaybetmeden
yanımıza gel" diye yalvardılar.
     39 Petrus kalkıp onlarla birlikte gitti. Eve varınca onu üst
kattaki odaya çıkardılar. Bütün dul kadınlar ağlayarak
Petrus’un çevresinde toplandılar. Ona, Ceylan’ın kendileriyle
birlikteyken dikmiş olduğu entarilerle üstlükleri gösterdiler. 40
Petrus, herkesi dışarı çıkarttı, diz çöküp dua etti.
Sonra ölüye doğru dönerek, "Tabita, kalk" dedi. Kadın
gözlerini açtı, Petrus’u görünce doğrulup oturdu. 41 Petrus elini
uzatarak onu ayağa kaldırdı. Sonra kutsallarla dul
kadınları çağırdı, Ceylan’ı diri olarak onlara
teslim etti. 42 Bu olayın haberi bütün Yafa’ya yayılınca
birçokları Rab’be inandı. 43 Petrus uzunca bir süre Yafa’da, Simun
adında bir dericinin evinde kaldı.

                               Bölüm 10

                          İman eden yüzbaşı

    1-2 Sezariye’de Kornelyus adında bir adam vardı. ‘İtalyan’
taburunda yüzbaşı olan Kornelyus, dindar, bütün ev halkıyla
birlikte Tanrı’dan korkan bir adamdı. Halka çok yardımda
bulunur, Tanrı’ya sürekli dua ederdi. 3 Bir gün saat* üç sularında,
bir görümde Tanrı’nın bir meleğinin kendisine geldiğini
açıkça gördü. Melek ona, "Kornelyus" diye seslendi.
     4 Kornelyus korku içinde ona gözlerini dikti, "Ne var, efendim?"
dedi.
     Melek ona şöyle dedi: "Duaların ve sadakaların
Tanrı katına ulaştı, Tanrı bunları andı. 5
Şimdi, Petrus olarak da tanınan Simun adlı birini
çağırtmak için Yafa’ya adam yolla. 6 Petrus, evi deniz
kıyısında bulunan Simun adlı bir dericinin yanında
kalıyor."
     7 Kendisiyle konuşan melek uzaklaştıktan sonra Kornelyus,
uşaklarından ikisini ve özel yardımcılarından olan
dindar bir askeri çağırdı. 8 Kendilerine her şeyi
anlattıktan sonra onları Yafa’ya gönderdi.

                          Petrus’un görümü

    9 Ertesi gün onlar yol alıp kente yaklaşırlarken, saat on
iki sularında Petrus dua etmek için dama çıktı. 10
Acıkınca da yemek istedi. Yemek hazırlanırken Petrus
kendinden geçti. 11 Göğün açıldığını ve büyük bir
çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden
sarkıtılarak yeryüzüne indirildiğini gördü. 12
Çarşafın içinde, yeryüzünde yaşayan her türden dört ayaklı
hayvanlar, sürüngenler ve gökte uçan kuşlar vardı. 13 Bir ses ona,
"Kalk, Petrus, kes ve ye!" dedi.
     14 "Asla olmaz, Rab" dedi Petrus. "Hiçbir zaman murdar* ya
da kirli herhangi bir şey yememişimdir."
     15 Ses tekrar, ikinci kez duyuldu; Petrus’a, "Tanrı’nın
temiz kıldıklarına sen murdar deme" dedi. 16 Bu, üç kez
tekrarlandı. Sonra çarşafı andıran nesne hemen göğe
alındı.
     17 Petrus şaşkınlık içindeydi. Gördüğü görümün ne
anlama gelebileceğini düşünürken, Kornelyus’un gönderdiği
adamlar Simun’un evini soruşturmuş, gelip dış kapıya
dayanmışlardı. 18 Evdekilere seslenerek, "Petrus diye
tanınan Simun burada mı kalıyor?" diye sordular.
     19 Petrus hâlâ görümün anlamını düşünürken Ruh ona,
"Bak, üç kişi seni arıyor" dedi. 20 "Haydi kalk,
aşağı in. Hiç çekinmeden onlarla git. Çünkü onları ben
gönderdim."
     21 Petrus aşağı inip adamlara,
"Aradığınız kişi benim" dedi.
"Gelişinizin nedeni ne acaba?"
     22 "Kornelyus adında, doğru ve Tanrı’dan korkan, tüm
Yahudi ulusunca iyiliğiyle tanınan bir yüzbaşı var"
dediler. "Kutsal bir melek ona, seni evine çağırtıp senin
söyleyeceklerini dinlemesini buyurdu." 23 Bunun üzerine Petrus onları
içeri çağırıp konuk etti.

                     Petrus, Kornelyus’un evinde

    Ertesi gün Petrus kalktı, onlarla birlikte yola çıktı.
Yafa’daki kardeşlerden bazıları da ona katıldı. 24
İkinci gün Sezariye’ye vardılar. Bu arada Kornelyus, akraba ve
yakın dostlarını toplamış onları bekliyordu. 25
Eve giren Petrus’u karşıladı, tapınırcasına
ayaklarına kapandı. 26 Petrus ise onu ayağa kaldırarak,
"Kalk, ben de insanım" dedi.
     27 Petrus Kornelyus’la konuşa konuşa içeri girdiğinde
birçok insanın toplanmış olduğunu gördü. 28 Onlara
şöyle dedi: "Bir Yahudi’nin, başka ulustan biriyle ilişkide
bulunmasının, onu ziyaret etmesinin töremize aykırı
olduğunu bilirsiniz. Oysa Tanrı bana, hiç kimseye murdar ya da kirli
dememem gerektiğini göstermiştir. 29 Bu nedenle,
çağrıldığım zaman hiç itiraz etmeden geldim.
Şimdi, beni ne amaçla çağırttığınızı
sorabilir miyim?"
     30 Kornelyus, "Üç gün(i) önce bu sıralarda, saat üçte evimde dua
ediyordum" dedi. "Birdenbire, parlak giysili bir adam önümde
dikiliverdi. 31 ‘Kornelyus’ dedi, ‘Tanrı senin duanı işitti,
verdiğin sadakaları andı. 32 Yafa’ya adam yolla, Petrus diye
tanınan Simun’u çağırt. O, deniz kıyısında oturan
derici Simun’un evinde kalıyor.’ 33 Bunun üzerine sana hemen adam
yolladım. Sen de lütfedip geldin. İşte şimdi biz hepimiz,
Rab’bin sana buyurduğu her şeyi dinlemek üzere Tanrı’nın
önünde toplanmış bulunuyoruz."
     34-35 O zaman Petrus söz alıp şöyle dedi:
"Tanrı’nın insanlar arasında ayrım
yapmadığını, ama kendisinden korkan ve doğru
olanı yapan kişiyi, ulusuna bakmaksızın kabul ettiğini
gerçekten anlıyorum. 36 Tanrı’nın, herkesin Rabbi olan İsa
Mesih aracılığıyla esenliği müjdeleyerek İsrail
oğullarına ilettiği bildiriden haberiniz vardır. 37-38
Yahya’nın vaftiz çağrısından sonra Celile’den
başlayarak tüm Yahudiye’de meydana gelen olayları,
Tanrı’nın, Nasıralı İsa’yı nasıl Kutsal
Ruh’la ve kudretle meshettiğini* biliyorsunuz. İsa her yanı
dolaşarak iyilik yapıyor, İblis’in* baskısı
altında olanların hepsini iyileştiriyordu. Çünkü Tanrı
O’nunla beraberdi.
     39 "Biz, İsa’nın, Yahudilerin ülkesinde ve Kudüs’te
yaptıklarının hepsine tanık olduk. O’nu çarmıha gerip
öldürdüler. 40 Ama Tanrı üçüncü gün O’nu ölümden diriltti ve açıkça
görünmesini sağladı. 41 İsa, halkın tümüne değil de,
Tanrı’nın önceden seçmiş olduğu tanıklara, ölümden dirilmesinden
sonra kendisiyle birlikte yiyip içen bizlere göründü. 42 Tanrı
tarafından ölülerle dirilerin Yargıcı olarak atanan kişinin
kendisi olduğunu halka duyurmamızı, buna tanıklık
etmemizi buyurdu. 43 Peygamberlerin hepsi O’nunla ilgili tanıklıkta
bulunuyorlar. Şöyle ki, O’na inanan herkesin günahları O’nun
adıyla bağışlanır."
     44 Petrus daha bu sözleri söylerken, Tanrı bildirisini duyan herkesin
üzerine Kutsal Ruh indi. 45 Petrus’la birlikte gelmiş olan Yahudi(j)
imanlılar, Kutsal Ruh armağanının diğer uluslardan
olanların da üzerine dökülmesini şaşkınlıkla
karşıladılar. 46-47 Çünkü onların, bilmedikleri dillerde
konuşup Tanrı’yı yücelttiklerini duyuyorlardı.
     O zaman Petrus, "Bunlar, tıpkı bizim gibi Kutsal Ruh’u
almışlardır. Suyla vaftiz olmalarına kim engel
olabilir?" dedi. 48 Böylelikle onların İsa Mesih adıyla
vaftiz olmalarını buyurdu. Sonra onlar Petrus’a, birkaç gün
yanlarında kalması için ricada bulundular.

                               Bölüm 11

                       Petrus’un açıklamaları

    Elçilerle tüm Yahudiye’deki kardeşler, diğer ulusların da
Tanrı’nın sözünü kabul ettiklerini duydular. 2 Ama Petrus Kudüs’e
gittiği zaman sünnet yanlıları onu eleştirdiler. 3
"Sen sünnetsiz kişilerin evine gidip onlarla yemek
yemişsin!" dediler.
     4 Petrus baştan başlayarak olanları tek tek onlara
anlattı. 5 "Ben Yafa kentinde dua ediyordum" dedi.
"Kendimden geçerek bir görüm gördüm. Büyük bir çarşafı
andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtıldığını,
bunun gökten aşağı inip benim bulunduğum yere kadar geldiğini
gördüm. 6 Gözlerimi çarşafa dikip dikkatle baktım. Çarşafın
içinde, yeryüzünde yaşayan dört ayaklılar, yabanıl hayvanlar,
sürüngenler ve gökte uçan kuşlar gördüm. 7 Sonra bir sesin bana, ‘Kalk,
Petrus, kes ve ye!’ dediğini işittim.
     8 "’Asla olmaz, Rab!’ dedim. ‘Ağzıma hiçbir zaman murdar*
ya da kirli bir şey girmemiştir.’
     9 "Ses ikinci kez gökten geldi: ‘Tanrı’nın temiz
kıldıklarına sen murdar deme’ dedi. 10 Bu, üç kez
tekrarlandı; sonra her şey yeniden göğe alındı.
     11 "Tam o sırada Sezariye’den bana gönderilen üç kişi,
bulunduğumuz evin önünde durdular. 12 Ruh bana, hiç çekinmeden onlarla
birlikte gitmemi söyledi. Bu altı kardeş de benimle geldiler,
varıp adamın evine girdik. 13 Adam bize, evinde beliren meleği
nasıl gördüğünü anlattı. Melek ona şöyle demiş:
‘Yafa’ya adam yolla, Petrus diye tanınan Simun’u çağırt. 14 O
sana, seninle tüm ev halkının kurtuluş bulacağı sözler
söyleyecek.’
     15 "Ben konuşmaya başlayınca Kutsal Ruh,
başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi, onların da üzerine
indi. 16 O zaman Rab’bin söylediği şu sözü anımsadım:
‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’ 17
Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih’e inanmış olan bizlere
verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse, ben
kimim ki Tanrı’ya karşı koyayım?"
     18 Bunları dinledikten sonra yatıştılar.
Tanrı’yı yücelterek şöyle dediler: "Demek ki Tanrı,
tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını diğer
uluslara da vermiştir."

                       Antakya’daki imanlılar

    19 İstefan’ın öldürülmesiyle başlayan baskı sonucu
dağılan imanlılar, Fenike, Kıbrıs ve Antakya’ya kadar
gittiler. Tanrı sözünü sadece Yahudilere duyuruyorlardı. 20 Ama
içlerinden Kıbrıslı ve Kireneli olan bazı adamlar
Antakya’ya gidip Greklerle de konuşmaya başladılar. Onlara Rab
İsa’yla ilgili müjdeyi bildirdiler. 21 Onların arasında etkin
olan Rab’bin gücü(k) sayesinde çok sayıda kişi inanıp Rab’be
döndü.
     22 Olup bitenlerin haberi, Kudüs’teki inanlılar topluluğuna
ulaştı. Bunun üzerine imanlılar Barnaba’yı Antakya’ya
gönderdiler. 23-24 Kutsal Ruh’la ve imanla dolu, iyi bir adam olan Barnaba,
Antakya’ya varıp Tanrı lütfunun meyvelerini görünce sevindi. Herkesi,
candan ve yürekten Rab’be bağlı kalmaya özendirdi. Sonuç olarak
Rab’be daha birçok kişi kazanıldı.
     25-26 Sonra Barnaba, Saul’u aramak için Tarsus’a gitti. Onu bulunca da
Antakya’ya getirdi. Böylece Barnaba’yla Saul bütün bir yıl oradaki
inanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi
eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Mesihçiler* adı verildi.
     27 O günlerde Kudüs’ten Antakya’ya bazı peygamberler geldi. 28
Bunlardan Agabus adlı biri ortaya çıkıp bütün dünyada
şiddetli bir kıtlık olacağını Ruh’un
aracılığıyla bildirdi. Bu kıtlık, Klavdiyus’un
imparatorluğu sırasında oldu. 29 Öğrenciler, her biri kendi
gücü oranında, Yahudiye’de yaşayan kardeşlere gönderilmek üzere
yardım toplamayı kararlaştırdılar. 30 Bu kararı
yerine getirip bağışlarını Barnaba ve Saul’un eliyle
topluluğun ihtiyarlarına* gönderdiler.

                               Bölüm 12

                      Petrus’un hapisten kaçışı

    O sırada kral Hirodes, inanlılar topluluğundan bazı
kişileri, kötülük yapmak amacıyla yakalattı. 2 Yuhanna’nın
kardeşi Yakub’u kılıçla öldürttü. 3 Yahudilerin bundan memnun
kaldığını görünce ardından Petrus’u da yakalattı.
Bunu, Mayasız Ekmek bayramı* sırasında yaptı. 4
Petrus’u tutuklatıp hapse attırdı ve dörder kişilik dört
takım askerin gözetimine teslim etti. Fısıh bayramından*
sonra onu halkın önünde yargılamak niyetindeydi. 5 Bu nedenle Petrus
hapiste tutuldu. Ama inanlılar topluluğu, onun için Tanrı’ya
hararetle dua ediyordu.
     6 Petrus, Hirodes’in kendisini yargılayacağı günden önceki
gece, iki zincirle bağlanmış olarak iki askerin arasında
uyuyordu. Kapıda duran nöbetçiler de zindanın güvenliğini
sağlıyordu. 7 Birdenbire Rab’bin bir meleği göründü ve hücrede
bir ışık parladı. Melek, Petrus’un böğrüne dokunup onu
uyandırdı. "Çabuk, kalk!" dedi. O anda zincirler Petrus’un
bileklerinden düştü.
     8 Melek ona, "Kuşağını bağla,
çarıklarını giy" dedi. Petrus da söyleneni yaptı.
"Abanı giy, beni izle" dedi melek. 9 Petrus onu izleyerek
dışarı çıktı. Ama meleğin
yaptığının gerçek olduğunu anlamıyor, bir görüm
gördüğünü sanıyordu. 10 Birinci ve ikinci nöbetçiyi geçerek kente
açılan demir kapıya geldiler. Kapı, önlerinde kendiliğinden
açıldı. Dışarı çıkıp bir sokak boyunca
yürüdüler, sonra melek ansızın Petrus’un yanından
yitiverdi.
     11 O zaman kendine gelen Petrus, "Rab’bin bana meleğini
gönderdiğini şimdi gerçekten anlıyorum" dedi. "O beni
Hirodes’in elinden ve Yahudi halkının
uğrayacağımı umduğu tüm belalardan
kurtardı."
     12 Petrus olanların farkına varınca Markos diye
tanınan Yuhanna’nın annesi Meryem’in evine gitti. Orada birçok
kişi toplanmış dua ediyordu. 13 Petrus’un dış
kapıyı çalması üzerine Roda adlı bir hizmetçi kız
kapıya bakmaya gitti. 14 Petrus’un sesini tanıyan kız,
sevincinden kapıyı açmadan tekrar içeri koşarak, "Petrus
kapıda duruyor!" diye haber verdi.
     15 "Çıldırmışsın sen!" dediler ona. Ama
kız üsteleyince onlar, "Onun meleği olmalı"
dediler.
     16 Petrus ise kapıyı çalmaya devam etti. Kapıyı
açıp onu görünce şaşıp kaldılar. 17 Petrus, eliyle
susmalarını işaret ederek Rab’bin onu zindandan nasıl
çıkardığını anlattı. Sonra, "Bu haberleri Yakup’la
öbür kardeşlere iletin" diyerek oradan ayrılıp başka
bir yere gitti.
     18 Askerler sabahleyin büyük bir telaşa kapıldılar.
Birbirlerine, "Petrus ne oldu?" diye sordular. 19 Hirodes onu
arattı, bulamayınca da nöbetçileri sorguya çekti ve idam edilmeleri
için buyruk verdi.

                        Kral Hirodes’in ölümü

    Bundan sonra Hirodes, Yahudiye’den Sezariye’ye gidip bir süre orada
kaldı. 20 Bu arada Sur ve Sayda halklarına ateş püskürüyordu.
Bunlar birleşip kendisiyle görüşmeye geldiler. Önce kralın
baş danışmanı Vilastos’u kendi taraflarına çekerek
barış isteğinde bulundular. Çünkü kendi ülkelerinin
gereksindiği yiyecekler kralın ülkesinden
sağlanıyordu.
     21 Belirlenen günde krallık giysilerini giymiş olan Hirodes
tahtına oturarak halka bir konuşma yaptı. 22 Halk, "Bu bir
insanın sesi değil, bir ilahın sesidir!" diye
bağırıyordu. 23 O anda Rab’bin bir meleği Hirodes’i vurdu.
Çünkü Tanrı’ya ait olan yüceliği kendine mal etmişti. İçi
kurtlarca kemirilerek can verdi.
     24 Tanrı’nın sözü ise yayılıyor, etkisini
artırıyordu.
     25 Görevlerini tamamlayan Barnaba’yla Saul, Markos diye tanınan
Yuhanna’yı yanlarına alarak Kudüs’ten döndüler.

                               Bölüm 13

                Barnaba’yla Saul’un görevlendirilmesi

    Antakya’daki inanlılar topluluğu içinde bazı peygamberler ve
öğreticiler vardı: Barnaba, Niger denilen Şimon, Kireneli
Lukyus, bölge kralı* Hirodes’le birlikte büyümüş olan Menahem ve
Saul. 2 Bunlar Rab’be tapınıp oruç tutarlarken Kutsal Ruh kendilerine
şöyle dedi: "Barnaba’yla Saul’u, kendilerini
çağırmış olduğum görev için bana
ayırın." 3 Böylece oruç tutup dua ettikten sonra, Barnaba’yla
Saul’un üzerine ellerini koyup onları yolcu ettiler.

                              Kıbrıs’ta

    4 Kutsal Ruh’un buyruğuyla yola çıkan Barnaba’yla Saul,
Selefkiye’ye gittiler, oradan da gemiyle Kıbrıs’a geçtiler. 5
Salamis’e varınca Yahudilerin havralarında Tanrı sözünü
duyurmaya başladılar. Yuhanna’yı da yardımcı olarak
yanlarına almışlardı.
     6 Adayı baştan başa geçerek Baf’a geldiler. Orada, büyücü
ve sahte peygamber olan Baryeşu adında bir Yahudiyle
karşılaştılar. 7-8 Baryeşu, vali Sergiyus Pavlus’a
yakın biriydi. Akıllı bir kişi olan vali, Barnaba’yla
Saul’u çağırtıp Tanrı sözünü dinlemek istedi. Ne var ki
Baryeşu – büyücü anlamına gelen diğer adıyla Elimas –
onlara karşı koyarak valiyi iman etmekten caydırmaya
çalıştı. 9-10 Ama Kutsal Ruh’la dolan Saul, yani Pavlus,
gözlerini Elimas’a dikerek, "Ey İblis’in oğlu!" dedi.
"Yüreğin her türlü hile ve sahtekârlıkla dolu; doğru olan
her şeyin düşmanısın. Rab’bin düz yollarını
çarpıtmaktan vazgeçmeyecek misin? 11 İşte şimdi Rab’bin eli
sana karşı kalkmıştır. Kör olacaksın, bir süre
gün ışığını göremeyeceksin."
     O anda adamın üzerine bir sis, bir karanlık çöktü. Dört dönerek,
elinden tutup kendisine yol gösterecek birilerini aramaya başladı. 12
Olanları gören vali, Rab’le ilgili öğretişi hayranlıkla
karşıladı ve iman etti.

                        Pisidya Antakyası’nda

    13 Pavlus’la beraberindekiler Baf’tan denize açılıp Pamfilya
bölgesinin Perge kentine gittiler. Yuhanna ise onları bırakıp
Kudüs’e döndü. 14 Onlar Perge’den yollarına devam ederek Pisidya
Antakyası’na geçtiler. Sept günü havraya girip oturdular. 15 Kutsal Yasa
ve peygamberlerin yazılarından okunduktan sonra, havranın
yöneticileri onlara, "Kardeşler, halka verecek bir öğüdünüz
varsa buyurun, konuşun" diye haber yolladılar.
     16 Pavlus ayağa kalktı, eliyle bir işaret yaparak, "Ey
İsrailliler ve Tanrı’dan korkan diğerleriniz, dinleyin"
dedi. 17-18 "Bu halkın, yani İsrail’in Tanrısı, bizim
atalarımızı seçti ve Mısır diyarında gurbette
yaşadıkları süre içinde onları büyük bir ulus yaptı.
Sonra güçlü eliyle onları oradan çıkardı, çölde
yaklaşık kırk yıl onların nazına katlandı.
19-20 Kenan diyarında yenilgiye uğrattığı yedi ulusun
topraklarını İsrail halkına miras olarak verdi. Bütün
bunlar aşağı yukarı dört yüz elli yıl sürdü.
     "Sonra Tanrı, Samuel peygamberin zamanına kadar onlar için
hakimler yetiştirdi. 21 Halk bir kral isteyince, Tanrı onlar için
Benyamin oymağından Kiş oğlu Saul’u yetiştirdi. Saul
kırk yıl krallık etti. 22 Tanrı, onu tahttan indirdikten
sonra onlara kral olarak Davud’u başa geçirdi. Onunla ilgili şu
tanıklıkta bulundu: ‘Yeşay oğlu Davud’u gönlüme uygun bir
adam olarak gördüm, o her istediğimi yapar.’ 23 Tanrı, verdiği
sözü tutarak bu adamın soyundan İsrail’e bir Kurtarıcı,
İsa’yı gönderdi. 24 İsa’nın gelişinden önce Yahya, tüm
İsrail halkını, tövbe edip vaftiz olmaya çağırdı.
25 Yahya görevini tamamlarken şöyle diyordu: ‘Beni kim sanıyorsunuz?
Ben Mesih değilim. Ama O benden sonra geliyor. Ben O’nun ayağındaki
çarığın bağını çözmeye bile layık
değilim.’
     26 "Kardeşler, İbrahim’in soyundan gelenler ve
Tanrı’dan korkan diğerleriniz, bu kurtuluş bildirisi bize
gönderildi. 27 Çünkü Kudüs’te yaşayanlar ve onların yöneticileri
İsa’yı reddettiler. O’nu mahkûm etmekle her Sept günü okunan
peygamberlerin sözlerini yerine getirmiş oldular. 28 O’nda ölüm
cezasını gerektiren herhangi bir suç bulamadıkları halde,
Pilatus’tan O’nun idamını istediler. 29 O’nunla ilgili
yazılmış olanların hepsini yerine getirdikten sonra O’nu
çarmıhtan indirip mezara koydular. 30 Ama Tanrı O’nu ölümden
diriltti. 31 İsa, kendisiyle birlikte Celile’den Kudüs’e gelmiş
olanlara günlerce görünmeye devam etti. Bu kişiler şimdi halka O’nun
tanıklığını yapıyor.
     32-33 "Biz de size Müjde’yi duyuruyoruz: Tanrı İsa’yı
diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların
çocukları olan bizler için yerine getirmiştir. İkinci Mezmur’da
da yazıldığı gibi:

        ‘Sen benim Oğlumsun,
          bugün ben sana Baba oldum.’

    34 "Tanrı, O’nu asla çürümemek üzere ölümden dirilttiğini
şu sözlerle belirtmiştir:

        ‘Size, Davud’a vaadettiğim
         kutsal ve güvenilir nimetleri vereceğim.’

    35 "Bunun için başka bir yerde de şöyle der:

        ‘Kutsalını çürümeye bırakmayacaksın.’

    36 "Davut, kendi kuşağında Tanrı’nın
amacı uyarınca hizmet ettikten sonra gözlerini yaşama
kapadı, ataları gibi gömüldü ve bedeni çürüdü gitti. 37 Oysa
Tanrı’nın dirilttiği Kişi’nin bedeni çürümedi. 38-39
Dolayısıyla kardeşler, şunu bilin ki, günahların bu
Kişi aracılığıyla
bağışlanacağı size duyurulmuş bulunuyor.
Şöyle ki, O’na inanan herkes, Musa’nın Yasasıyla
aklanamadığınız her suçtan O’nun
aracılığıyla aklanır. 40-41 Dikkat edin,
peygamberlerin sözünü ettiği şu durum sizin başınıza
gelmesin:

        ‘Bakın, siz alay edenler,
         şaşkına dönüp yok olun!
         Ben sizin gününüzde bir iş yapıyorum,
         öyle bir iş ki, biri size anlatsa
inanmazsınız.’"

    42 Pavlus’la Barnaba havradan çıkarken halk onları, bir sonraki
Sept günü aynı konular üzerinde konuşmaya çağırdı. 43
Havradaki topluluk dağılınca, Yahudiler ve Yahudiliğe dönmüş
olup Tanrı’ya tapan yabancılardan birçoğu onların
ardından gitti. Pavlus’la Barnaba onlarla konuşarak onları
devamlı Tanrı’nın lütfunda yaşamaya özendirdiler.   44
Ertesi Sept günü kent halkının hemen hemen tümü Rab’bin sözünü
dinlemek için toplanmıştı. 45 Kalabalığı gören
Yahudiler büyük bir kıskançlık içinde, küfrederek Pavlus’un sözlerine
karşı koydular.
     46 Pavlus’la Barnaba ise cesaretle karşılık verdiler:
"Tanrı’nın sözünü ilkönce size bildirmemiz gerekiyordu. Siz onu
reddettiğinize ve kendinizi sonsuz yaşama layık
görmediğinize göre, biz şimdi diğer uluslara gidiyoruz. 47 Çünkü
Rab bize şöyle buyurmuştur:

        ‘Yeryüzünün dört bir bucağına kurtuluş götüresin
diye,
         seni uluslara ışık yaptım.’"

    48 Diğer uluslardan olanlar bunu işitince sevindiler ve Rab’bin
sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların
hepsi iman etti.
     49 Böylece Rab’bin sözü bütün yörede yayıldı. 50 Ne var ki
Yahudiler, Tanrı’ya tapan saygın kadınlarla kentin ileri gelen
erkeklerini kışkırttılar, Pavlus’la Barnaba’ya
karşı bir baskı hareketi başlatıp onları bölgenin
sınırlarının dışına attılar. 51 Bunun
üzerine Pavlus’la Barnaba onlara bir uyarı olsun diye
ayaklarının tozunu silkerek Konya’ya gittiler. 52 Öğrenciler ise
sevinç ve Kutsal Ruh’la doluydu.

                               Bölüm 14

                              Konya’da

    Konya’da Yahudilerin havrasına birlikte giren Pavlus’la Barnaba öyle
konuştular ki, hem Yahudilerden hem de Greklerden çok sayıda
kişi iman etti. 2 Ama inanmayan Yahudiler, diğer uluslardan olan
kişileri kışkırtarak kardeşlere karşı
zihinlerini bulandırdılar. 3 Orada uzunca bir süre kalan Pavlus’la
Barnaba, Rab hakkında cesaretle konuşuyorlardı. Rab de onlara mucizeler*
ve harikalar yapma gücünü vererek kendi lütfunu açıklayan bildiriyi
doğruladı. 4 Kentin halkı ikiye bölünmüştü.
Bazıları Yahudilerin, bazıları elçilerin tarafını
tuttu.
     5 Yahudilerle diğer uluslardan olanlar, kendi yöneticileriyle
birlikte elçileri hırpalayıp taşlamak için bir düzen kurdular.
6-7 Bunu öğrenen Pavlus’la Barnaba, Likavonya’nın Listra ve Derbe
kentlerine ve çevre bölgeye kaçarak oralarda da Müjde’yi yaydılar.

                         Listra ve Derbe’de

    8 Listra’da, doğuştan kötürüm olup ayakları tutmayan ve hiç
yürüyememiş bir adam vardı. 9-10 Bu adam Pavlus’un söylediklerini
dinledi. Onu dikkatle süzen Pavlus, iyileştirilebileceğine imanı
olduğunu görerek yüksek sesle ona, "Kalk, ayaklarının
üzerine dikil!" dedi. Adam yerinden fırlayıp yürümeye
başladı.
     11 Pavlus’un ne yaptığını gören halk Likavonya
dilinde, "Tanrılar insan kılığına girip
yanımıza inmiş!" diye haykırdı. 12 Barnaba’ya
Zeus(l), konuşmada öncülük eden Pavlus’a da Hermes(m) adını
taktılar. 13 Kentin hemen dışında bulunan Zeus
tapınağının kâhini kent kapılarına boğalar
ve çelenkler getirdi, halkla birlikte elçilere kurban sunmak istedi.
     14 Ne var ki elçiler, Barnaba’yla Pavlus, bunu duyunca giysilerini
yırtarak kalabalığın içine daldılar. 15
"Efendiler, neden böyle şeyler yapıyorsunuz?" diye
bağırdılar. "Biz de sizin gibi insanız, aynı
yaradılışa sahibiz. Size müjde getiriyoruz. Sizi bu boş
şeylerden vazgeçmeye, göğü, yeri, denizi ve bunların
içindekilerin hepsini yaratmış olan, yaşayan Tanrı’ya
dönmeye çağırıyoruz. 16 Geçmiş çağlarda Tanrı,
tüm ulusların kendi yollarından gitmelerine izin verdi. 17 Yine de
kendini tanıksız bırakmış değildir. Size iyilik
ediyor. Gökten yağmur yağdırıyor, çeşitli ürünleriyle
mevsimleri düzenliyor, sizi yiyecekle doyurup yüreklerinizi sevinçle dolduruyor."
18 Bu sözlerle bile halkın kendilerine kurban sunmasını güçlükle
engelleyebildiler.
     19 Ne var ki, Antakya ve Konya’dan gelen bazı Yahudiler, halkı
kendi taraflarına çekerek Pavlus’u taşladılar; onu ölmüş
sanarak kentin dışına sürüklediler. 20 Ama öğrenciler
çevresinde toplanınca Pavlus ayağa kalkıp kente döndü. Ertesi
gün Barnaba’yla birlikte Derbe’ye gitti.

                          Antakya’ya dönüş

    21-22 O kentte de Müjde’yi duyurup birçok öğrenci edindiler. Sonra
Listra, Konya ve Antakya’ya dönerek öğrencileri ruhça pekiştirdiler,
imana bağlı kalmaları için onlara cesaret verdiler.
"Tanrı’nın Egemenliğine, birçok sıkıntıdan
geçerek girmemiz gerek" diyorlardı. 23 Pavlus’la Barnaba her
toplulukta imanlılar için ihtiyarlar seçtiler. Dua ve oruçla onları,
inanmış oldukları Rab’be emanet ettiler.
     24 Pisidya bölgesinden geçerek Pamfilya’ya geldiler. 25 Perge’de
Tanrı sözünü bildirdikten sonra Antalya’ya gittiler. 26 Oradan gemiyle,
artık tamamlamış bulundukları görev için
Tanrı’nın lütfuna emanet edildikleri yer olan Antakya’ya döndüler. 27
Oraya vardıklarında inanlılar topluluğunu bir araya getirip
Tanrı’nın kendileri aracılığıyla neler
yaptığını, diğer uluslara iman kapısını
nasıl açtığını anlattılar. 28 Oradaki
öğrencilerin yanında uzun bir süre kaldılar.

                               Bölüm 15

                         Kudüs’teki toplantı

    Yahudiye’den gelen bazı kişiler Antakya’daki kardeşlere,
"Siz Musa’nın töresi uyarınca sünnet olmadıkça
kurtulamazsınız" diye öğretiyorlardı. 2 Pavlus’la
Barnaba, bu adamlarla bir hayli çekişip tartıştılar. Sonunda
Pavlus’la Barnaba’nın, kardeşlerden diğer bazılarıyla
birlikte Kudüs’e gidip bu sorunu elçiler ve ihtiyarlarla görüşmesi
kararlaştırıldı. 3 Böylece inanlılar topluluğunca
gönderilenler, diğer uluslardan olanların Tanrı’ya nasıl
döndüğünü anlata anlata Fenike ve Samiriye bölgelerinden geçerek tüm
kardeşlere büyük sevinç verdiler. 4 Kudüs’e geldiklerinde inanlılar
topluluğu, elçiler ve ihtiyarlarca iyi karşılandılar.
Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yapmış
olduğu her şeyi anlattılar.
     5 Ne var ki, Ferisi* mezhebinden olan imanlılardan bazıları
kalkıp şöyle dediler: "Diğer uluslardan olanları
sünnet etmek ve onlara Musa’nın yasasına uymalarını
buyurmak gerek."
     6 Elçilerle ihtiyarlar bu konuyu görüşmek için toplandılar. 7
Uzunca bir tartışmadan sonra Petrus ayağa kalkıp onlara,
"Kardeşler" dedi, "diğer uluslar Müjde sözünü benim
ağzımdan duyup inansınlar diye Tanrı’nın uzun zaman
önce aranızdan beni seçtiğini biliyorsunuz. 8 İnsanın
yüreğini bilen Tanrı, Kutsal Ruh’u tıpkı bize verdiği
gibi onlara da vermekle, onları kabul ettiğini gösterdi. 9 Onlarla
bizim aramızda hiçbir ayrım yapmadı, iman etmeleri üzerine
yüreklerini arındırdı. 10 Öyleyse, ne bizim ne de
atalarımızın taşıyabildiği bir boyunduruğu
öğrencilerin boynuna geçirerek şimdi neden Tanrı’yı
sınıyorsunuz? 11 Bizler, Rab İsa’nın lütfuyla
kurtulduğumuza inanıyoruz; onlar da öyle."
     12 Bunun üzerine bütün topluluk sustu ve Barnaba’yla Pavlus’u dinlemeye
başladı. Barnaba’yla Pavlus, Tanrı’nın kendileri
aracılığıyla diğer uluslar arasında
yapmış olduğu mucizeler* ve harikaları tek tek
anlattılar. 13 Onlar konuşmalarını bitirince Yakup söz
aldı: "Kardeşler, beni dinleyin" dedi. 14 "Simun,
Tanrı’nın diğer uluslardan kendine ait olacak(n) bir halk
çıkarmak amacıyla onlara ilk kez nasıl
yaklaştığını anlatmıştır. 15-16
Peygamberlerin sözleri de bunu doğrulamaktadır.
Yazılmış olduğu gibi:

        ‘Bundan sonra ben geri dönüp,
         Davud’un yıkılmış çadırını yeniden
kuracağım.
         Onun yıkıntılarını yeniden kurup
         onu tekrar ayağa kaldıracağım.   
   17-18 Öyle ki, geriye kalan insanlar,
         adımı taşıyan tüm uluslar Rab’bi
arasınlar.
         Bunları ta başlangıçtan bildiren Rab,
         işte böyle diyor.’

    19 "Bu nedenle, kanımca diğer uluslardan Tanrı’ya
dönenlere güçlük çıkarmamalıyız. 20 Ancak putlara sunulup murdar
hale gelen etlerden, cinsel ahlaksızlıktan, boğularak öldürülen
hayvanların etinden ve kandan sakınmaları gerektiğini
onlara yazmalıyız. 21 Çünkü çok eski zamanlardan beri Musa’nın
sözleri her kentte duyurulmakta, her Sept günü havralarda okunmaktadır."

               Diğer uluslardan olan imanlılara mektup

    22 Bunun üzerine tüm inanlılar topluluğuyla elçiler ve
ihtiyarlar, kendi aralarından seçtikleri adamları Pavlus ve
Barnaba’yla birlikte Antakya’ya göndermeye karar verdiler. Kardeşlerin
önde gelenlerinden Barsaba denilen Yahuda ile Silas’ı seçtiler. 23
Onların eliyle şu mektubu yolladılar:

          Kardeşleriniz olan biz elçilerle ihtiyarlardan, diğer
          uluslardan olup Antakya, Suriye ve Kilikya’da bulunan siz
          kardeşlere selam! 24 Bizden bazı kişilerin
yanınıza
          geldiğini, sözleriyle sizi tedirgin edip
aklınızı
          karıştırdığını duyduk. Oysa
onları biz göndermedik. 25 Bu
          nedenle aramızdan seçtiğimiz bazı kişileri,
sevgili
          kardeşlerimiz Barnaba ve Pavlus’la birlikte size
göndermeye
          oybirliğiyle karar verdik. 26 Bu ikisi, Rabbimiz İsa
Mesih’in
          adı uğruna canlarını gözden
çıkarmış kişilerdir. 27 Kararımız
          uyarınca size Yahuda ile Silas’ı gönderiyoruz. Onlar,
bu
          yazdıklarımızın aynısını sözlü
olarak da aktaracaklar.
          28-29 Kutsal Ruh ve bizler, gerekli olan şu
kuralların
          dışında size herhangi bir şey yüklememeyi uygun
gördük:
          putlara sunulan kurbanların etinden, kandan,
boğularak
          öldürülen hayvanların etinden ve cinsel
ahlaksızlıktan
          sakınmanız gerektir. Bunlardan kaçınırsanız,
iyi edersiniz.
          Esen kalın.

    30 Adamlar böylece yola koyulup Antakya’ya gittiler. Topluluğu bir
araya getirerek onlara mektubu verdiler. 31 İmanlılar, mektuptaki
yüreklendirici sözleri okuyunca sevindiler. 32 Kendileri peygamber olan Yahuda
ile Silas, birçok konuşmalar yaparak kardeşleri yüreklendirip ruhça
pekiştirdiler. 33-34 Bir süre orada kaldıktan sonra, kendilerini
göndermiş olanların yanına dönmek üzere kardeşler
tarafından esenlikle yolcu edildiler.(o)
     35 Pavlus’la Barnaba ise Antakya’da kaldılar, diğer
birçoklarıyla birlikte ders verip Rab’bin sözünü müjdelediler.

               Pavlus’la Barnaba arasında anlaşmazlık

    36 Bundan birkaç gün sonra Pavlus Barnaba’ya, "Rab’bin sözünü
duyurduğumuz bütün kentlere dönüp kardeşleri ziyaret edelim,
nasıl olduklarını görelim" dedi. 37 Barnaba, Markos denilen
Yuhanna’yı da yanlarında götürmek istiyordu. 38 Ama Pavlus,
Pamfilya’da kendilerini yüzüstü bırakıp birlikte göreve devam etmemiş
olan Markos’u yanlarında götürmeyi uygun görmedi. 39 Aralarında
öylesine keskin bir anlaşmazlık çıktı ki, birbirlerinden
ayrıldılar. Barnaba Markos’u alıp Kıbrıs’a doğru
yelken açtı. 40 Silas’ı seçen Pavlus ise, kardeşlerce Rab’bin
lütfuna emanet edildikten sonra yola çıktı. 41 Suriye ve Kilikya
bölgelerini dolaşarak inanlı topluluklarını
pekiştirdi.

                               Bölüm 16

               Timoteyus, Pavlus’la Silas’a katılıyor

    Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da annesi imanlı
bir Yahudi, babası ise Grek olan Timoteyus adında bir öğrenci
vardı. 2 Listra ve Konya’daki kardeşler ondan övgüyle söz
ediyorlardı. 3 Timoteyus’u kendisiyle birlikte götürmek isteyen Pavlus,
oralarda bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi,
babasının Grek olduğunu biliyordu. 4 Kent kent dolaşarak
Kudüs’teki elçilerle ihtiyarların almış olduğu
kararları imanlılara iletiyor, bunlara uymalarını
istiyorlardı. 5 Böylelikle toplulukların imanı güçleniyor ve
sayıları günden güne artıyordu.

                Pavlus’un Makedonya’yla ilgili görümü

    6 Kutsal Ruh’un, Tanrı sözünü Asya ilinde yaymalarını
engellemesi üzerine Pavlus’la arkadaşları Frikya ve Galatya
bölgesinden geçtiler. 7 Misya sınırına geldiklerinde Bitinya
bölgesine geçmek istediler. Ama İsa’nın Ruhu onlara izin vermedi. 8
Bunun üzerine Misya’dan geçip Troas kentine gittiler. 9 O gece Pavlus bir görüm
gördü. Önünde Makedonyalı bir adam durmuş, ona yalvarıyordu:
"Makedonya’ya geçip bize yardım et" diyordu. 10 Pavlus’un
gördüğü bu görümden sonra hemen Makedonya’ya gitmenin bir yolunu
aradık. Çünkü Tanrı’nın bizi, Müjde’yi oradakilere duyurmaya
çağırdığı sonucuna varmıştık.

                        Lidya’nın iman etmesi

    11 Troas’tan denize açılıp doğru Semadireğ’e, ertesi gün
de Neapolis’e gittik. 12 Oradan da bir Roma yerleşme merkezi ve
Makedonya’nın o bölgesinin en önemli kenti olan Filipi’ye geçtik. Birkaç
gün bu kentte kaldık.
     13 Sept günü kent kapısından dışarı
çıkıp ırmak kıyısına gittik. Orada bir dua yeri
olacağını düşünüyorduk. Oturduk, orada toplanmış
olan kadınlarla konuşmaya başladık. 14 Bizi dinleyenler
arasında Tiyatira kentinden Lidya adında bir kadın vardı.
Mora boyanmış kumaş ticareti yapan Lidya, Tanrı’ya tapan
biriydi. Pavlus’un söylediklerine kulak vermesi için Rab onun yüreğini
açtı. 15 Lidya, ev halkıyla birlikte vaftiz olduktan sonra bizi evine
çağırdı. "Beni Rab’bin bir inanlısı kabul
ediyorsanız, gelin, evimde kalın" dedi ve bizi razı etti.

                       Pavlus’la Silas hapiste

    16 Bir gün biz dua yerine giderken, karşımıza,
falcılık ruhuna tutsak bir köle kız çıktı. Bu
kız, gelecekten haber vererek efendilerine bir hayli kazanç
sağlıyordu. 17 Pavlus’la diğerlerimizin arkasına
takılarak, "Bu adamlar yüce Tanrı’nın kullarıdır,
size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!" diye bağırıp
durdu. 18 Ve günlerce sürdürdü bunu. Sonunda, bundan çok rahatsız olan
Pavlus arkasına dönerek ruha, "İsa Mesih’in adıyla, bu
kızın içinden çıkmanı emrediyorum" dedi. Ruh hemen o
anda kızın içinden çıktı.
     19 Kızın efendileri, kazanç umutlarının yok
olduğunu görünce Pavlus’la Silas’ı yakalayıp çarşı
meydanına, yetkililerin önüne sürüklediler. 20-21 Onları
yargıçların karşısına çıkartarak, "Yahudi
olan bu adamlar kentimizi allak bullak ediyorlar. Biz Romalılar için benimsenmesi
ve uygulanması yasak olan birtakım töreler yayıyorlar"
dediler.
     22 Bunun üzerine halk toplu halde onlara karşı
saldırıya geçti. Yargıçlar, Pavlus’la Silas’ın giysilerini
yırtıp sıyırarak değnekle dövülmeleri için buyruk
verdiler. 23 Onları iyice dövdürdükten sonra hapse attılar.
Zindancıya, onları sıkı güvenlik altında
tutmasını buyurdular. 24 Bu buyruğu alan zindancı
onları hapishanenin iç bölmesine atarak ayaklarını tomruğa
vurdu.
     25 Gece yarısına doğru Pavlus’la Silas dua ediyor,
Tanrı’yı ilahilerle yüceltiyorlardı. Öbür tutuklular da
onları dinliyordu. 26 Birdenbire öyle şiddetli bir deprem oldu ki,
tutukevi temelden sarsıldı. Bir anda tüm kapılar
açıldı, herkesin zincirleri çözüldü. 27 Uykudan uyanan zindancı,
zindan kapılarının açılmış olduğunu gördü.
Tutukluların kaçmış olduğunu düşünerek kendi
canına kıymak üzere kılıcını çekti. 28 Ama Pavlus
yüksek sesle, "Kıyma canına, hepimiz buradayız!" diye
seslendi.
     29 Işık getirten zindancı içeri daldı, titreyerek
Pavlus’la Silas’ın önünde yere kapandı. 30 Onları
dışarı çıkararak, "Efendiler, kurtulmak için ne yapmam
gerek?" diye sordu.
     31 Onlar, "Rab İsa’ya iman et, sen de ev halkın da
kurtulursunuz" dediler. 32 Sonra kendisine ve ev halkının
hepsine Rab’bin sözünü bildirdiler. 33 Gecenin o saatinde zindancı
onları götürüp yaralarını yıkadı. Sonra kendisi bütün
ev halkıyla birlikte hemen vaftiz oldu. 34 Pavlus’la Silas’ı kendi
evine götürerek önlerine sofra kurdu. Tanrı’ya inanmış olarak
evdekilerin hepsiyle birlikte sevinçle coşuyordu.
     35 Gün doğunca yargıçlar görevlileri yollayıp, "O
adamları serbest bırak" diye haber gönderdiler. 36 Zindancı
bu sözleri Pavlus’a iletti. "Yargıçlar, serbest
bırakılmanız için emir gönderdiler. Şimdi çıkabilirsiniz,
esenlikle gidin" dedi.
     37 Ama Pavlus görevlilere şöyle dedi: "Roma vatandaşı*
olduğumuz halde, bizi yargılamadan herkesin önünde dövüp hapse
attılar. Şimdi bizi gizlice mi kovacaklar? Olmaz böyle şey!
Kendileri gelsinler, bizi alıp çıkarsınlar!"
     38 Görevliler, bu sözleri yargıçlara iletti. Yargıçlar Pavlus’la
Silas’ın Roma vatandaşı olduğunu duyunca korktular. 39
Gelip özür dilediler. Sonra onları dışarı çıkararak
kentten ayrılmalarını rica ettiler. 40 Zindandan çıkan
Pavlus’la Silas, Lidya’nın evine gittiler. Kardeşlerle görüşüp
onları yüreklendirdikten sonra oradan ayrıldılar.

                               Bölüm 17

                             Selanik’te

    Amfipolis ve Apolonya’dan geçerek Selaniğ’e geldiler. Burada
Yahudilerin bir havrası vardı. 2 Pavlus, her zamanki gibi Yahudilere
giderek art arda üç Sept günü* onlarla Kutsal Yazılar üzerinde
tartıştı. 3 Mesih’in acı çekip ölümden dirilmesi
gerektiğine dair açıklamalarda bulunuyor, kanıtlar gösteriyordu.
"Size duyurmakta olduğum bu İsa, Mesih’tir" diyordu. 4
Onlardan bazıları, Tanrı’ya tapan Greklerden büyük bir topluluk
ve ileri gelen kadınların da birçoğu ikna olup Pavlus’la Silas’a
katıldılar.
     5 Bunu kıskanan Yahudiler ise boşta gezen bazı belalı
adamları peşlerine takıp bir kalabalık toplayarak kentte
bir kargaşa başlattılar. Pavlus’la Silas’ı bulup
halkın önünde yargılamak amacıyla Yason’un evine
saldırdılar. 6 Onları bulamayınca, Yason ile diğer
bazı kardeşleri kentin yetkilileri önüne sürüklediler.
"Dünyayı altüst eden o adamlar buraya da geldiler" diye
bağırıyorlardı. 7 "Yason da onları evine aldı.
Onların hepsi, İsa adında başka bir kral olduğunu
söyleyerek Sezar’ın buyruklarına karşı geliyorlar." 8
Bu sözleri işiten kalabalık ve kentin yetkilileri telaşa
kapıldı. 9 Sonunda yetkililer Yason ve öbürlerini kefaletle serbest
bıraktılar.

                              Veriya’da

    10 Kardeşler, hemen o gece Pavlus’la Silas’ı Veriya kentine
gönderdiler. Onlar oraya varınca Yahudilerin havrasına gittiler. 11
Veriya’daki Yahudiler, Selanik’tekilerden daha açık fikirliydiler.
Tanrı sözünü büyük ilgiyle karşılayarak her gün Kutsal
Yazıları inceliyor, öğretilenlerin doğru olup
olmadığını araştırıyorlardı. 12
Böylelikle içlerinden birçokları ve çok sayıda saygın Grek kadın
ve erkek iman etti.
     13 Selanik’teki Yahudiler Pavlus’un Veriya’da da Tanrı sözünü
duyurduğunu öğrenince oraya gittiler, halkı
kışkırtıp ayağa kaldırdılar. 14 Bunun
üzerine kardeşler Pavlus’u hemen deniz kıyısına
yolladılar. Silas ile Timoteyus ise Veriya’da kaldılar. 15 Pavlus’la
birlikte gidenler onu Atina’ya kadar götürdüler. Sonra Pavlus’tan, bir an önce
kendisine yetişsinler diye Silas’la Timoteyus için emir alarak oradan
ayrıldılar.

                              Atina’da

    16 Onları Atina’da bekleyen Pavlus, kentin putlarla dolu olduğunu
görünce yüreğinde derin bir acı duydu. 17 Bu nedenle, gerek havrada
Yahudilerle ve Tanrı’ya tapan diğerleriyle, gerek her gün
çarşı meydanında karşılaştığı
kişilerle tartışıp duruyordu. 18 Epikürcü* ve Stoacı*
bazı filozoflar onunla atışmaya başladılar. Kimi,
"Bu lafebesi ne demek istiyor?" derken, kimi de, "Galiba
yabancı ilahların haberciliğini yapıyor" diyordu.
Çünkü Pavlus, İsa’yla ve dirilişle ilgili müjdeyi duyuruyordu. 19
Onlar Pavlus’u alıp Ares tepesi kuruluna(ö) götürdüler. Ona, "Yaydığın
bu yeni öğretinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz?" dediler.
20 "Kulağımıza yabancı gelen bazı konulardan söz
ediyorsun. Bunların anlamını öğrenmek isteriz."
     21 Tüm Atinalılar  ve kentte bulunan yabancılar, vakitlerini hep
yeni düşünceleri anlatarak ve dinleyerek geçirirlerdi.
     22 Pavlus, Ares tepesi kurulunun önüne çıkıp şunları
söyledi: "Ey Atinalılar, sizin her bakımdan çok dindar
olduğunuzu görüyorum. 23 Ben çevrede dolaşırken,
tapındığınız yerleri incelerken üzerinde,

                        ‘BİLİNMEYEN TANRI’YA’

diye yazılmış bir sunağa bile rastladım. Sizin
bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı ben size
tanıtayım.
     24 "Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, göğün ve yerin
Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz.
25 Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre,
bir şeye gereksinmesi varmış gibi O’na insan eliyle hizmet
edilmez. Tanrı, tüm ulusları bir tek insandan türetti ve onları
yeryüzünün dört bir bucağına yerleştirdi. 26 Ulusların var
olacağı belirli süreleri ve yerleşecekleri bölgelerin
sınırlarını önceden saptadı. 27 Bunu, kendisini
arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı.
Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir. 28 Nitekim, ‘O’nda
yaşıyor ve deviniyoruz; O’nda varız.’ Sizin
ozanlarınızdan bazılarının da belirttiği gibi,
‘Biz de O’nun soyundanız.’
     29 "Tanrı’nın soyundan olduğumuza göre, Tanrısal
özün, insan düşüncesi ve becerisiyle biçimlendirilmiş altın,
gümüş ya da taştan bir nesneye benzediğini düşünmemeliyiz.
30 Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi;
ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor. 31 Çünkü
dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla
adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu
Kişi’yi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese
vermiştir."
     32 Ölülerin dirilmesiyle ilgili sözleri duyunca kimi alay etti, kimi de,
"Seni bu konuda bir daha dinlemek isteriz" dedi. 33 Bunun üzerine
Pavlus aralarından çıktı gitti. 34 Birkaç kişi ona
katılıp inandı. Bunların arasında kurul üyesi
Diyonisyus, Damaris adlı bir kadın ve birkaç kişi daha
vardı.

                               Bölüm 18

                              Korint’te

    Bundan sonra Pavlus Atina’dan ayrılıp Korint’e gitti. 2-3 Orada
Pontus doğumlu, Akvila adında bir Yahudi ile karısı
Priskila’yı buldu. Bunlar, Klavdiyus’un bütün Yahudilerin Roma’yı
terketmesi yolunda buyruk vermesi üzerine kısa süre önce İtalya’dan
gelmişlerdi. Akvila ile Priskila’nın yanına giden Pavlus,
aynı meslekten olduğundan onlarla kalıp çalıştı.
Çünkü meslekleri çadırcılıktı. 4 Pavlus, her Sept günü
havrada tartışarak hem Yahudileri hem Grekleri ikna etmeye
çalışıyordu.
     5 Silas’la Timoteyus Makedonya’dan gelince, Pavlus kendini tümüyle
Tanrı sözünü yayma işine verdi. Yahudilere, İsa’nın Mesih
olduğuna dair tanıklık ediyordu. 6 Ama Yahudiler karşı
gelip ona sövmeye başlayınca Pavlus, giysilerini silkerek onlara,
"Başınıza geleceklerin sorumlusu sizsiniz!" dedi.
"Sorumluluk benden gitti.(p) Bundan böyle diğer uluslara
gideceğim." 7 Pavlus oradan çıktı, Tanrı’ya tapan
Titiyus Yustus adlı birinin evine gitti. Yustus’un evi havranın
bitişiğindeydi. 8 Havranın yöneticisi olan Krispus tüm ev
halkıyla birlikte Rab’be inandı. Pavlus’u dinleyen Korintlilerden
birçoğu da inanıp vaftiz oldu.
     9 Bir gece Rab bir görümde Pavlus’a, "Korkma" dedi,
"konuş, susma! 10 Ben seninle beraberim; hiç kimse sana dokunmayacak,
kötülük yapmayacak. Çünkü bu kentte benim halkım çoktur." 11 Pavlus,
orada bir buçuk yıl kaldı ve halka sürekli Tanrı sözünü
öğretti.
     12 Galyo’nun Ahaya valisi olduğu sıralarda, hep birlikte
Pavlus’a karşı gelen Yahudiler onu mahkemeye çıkardılar. 13
"Bu adam insanları kandırıyor, Yasa’ya aykırı bir
biçimde Tanrı’ya tapınmaya yöneltiyor" dediler.
     14 Pavlus tam söze başlayacakken Galyo Yahudilere şöyle dedi:
"Ey Yahudiler, davanız bir haksızlık ya da ciddi bir suçla
ilgili olsaydı, sizleri sabırla dinlemem gerekirdi. 15 Ama sorun bir
söz, bazı adlar ve kendi yasanızla ilgili olduğuna göre, bu
davaya kendiniz bakın. Ben böyle şeylere yargıçlık etmek
istemem." 16 Sonra Galyo onları mahkemeden kovdu. 17 Hep birlikte,
havranın yöneticisi olan Sostenis’i yakalayıp mahkemenin önünde
dövdüler. Galyo ise olup bitenlere hiç aldırmadı.

                          Antakya’ya dönüş

    18 Pavlus Korint’teki kardeşlerin yanında bir süre daha
kaldı. Sonra onlarla vedalaştı, Priskila ve Akvila ile birlikte
Suriye’ye gitmek üzere gemiyle yola çıktı. Adakta bulunmuş
olduğu için Kenhere’de saçlarını kestirmişti.(r) 19 Efes’e
vardıkları zaman Priskila ve Akvila’yı orada bıraktı.
Kendisi havraya giderek Yahudilerle tartışmaya başladı. 20
Bunlar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de, Pavlus kabul
etmedi. 21 Ama onlara veda ederken, "Tanrı dilerse yanınıza
yine döneceğim" dedi. Sonra Efes’ten denize açıldı.
     22 Sezariye’ye vardıktan sonra Kudüs’e gidip oradaki inanlılar
topluluğunu ziyaret etti, oradan da Antakya’ya geçti. 23 Bir süre orada
kaldıktan sonra yola çıktı; sırayla Galatya ve Frikya
bölgelerini dolaşarak tüm öğrencileri ruhça pekiştirdi.

                               Apollos

    24 Bu arada İskenderiye doğumlu Apollos adında bir Yahudi
Efes’e geldi. Üstün bir konuşma yeteneği olan Apollos, Kutsal
Yazıları çok iyi biliyordu. 25 Rab’bin yolunda eğitilmiş
bir kişiydi. Ateşli bir ruhla konuşuyor ve sadece Yahya’nın
vaftizini bildiği halde İsa’yla ilgili gerçekleri doğru biçimde
öğretiyordu. 26 Havrada cesaretle konuşmaya başladı.
Kendisini dinleyen Priskila ile Akvila, onu yanlarına alarak Tanrı
yolunu ona daha doğru biçimde açıkladılar.
     27 Apollos Ahaya’ya gitmek isteyince kardeşler onu bu yolda
cesaretlendirdiler. Onu iyi karşılamaları için oradaki
öğrencilere mektup yazdılar. Apollos Ahaya’ya varınca
Tanrı’nın lütfuyla iman etmiş olanlara çok yardım etti. 28
Şöyle ki Kutsal Yazılardan, İsa’nın Mesih olduğunu
kanıtlayarak açıkça ve güçlü bir şekilde Yahudilerin
iddialarını çürüttü.

                               Bölüm 19

                           Pavlus Efes’te

    1-2 Apollos Korint’teyken Pavlus, iç bölgelerden geçerek Efes’e geldi.
Orada bazı öğrencileri bularak onlara, "İman ettiğiniz
zaman Kutsal Ruh’u aldınız mı?" diye sordu.
     "Kutsal Ruh diye birinin varlığını duymadık
ki!" dediler.
     3 "Öyleyse neye dayanarak vaftiz oldunuz?" diye sordu.
     "Yahya’nın öğretişine dayanarak vaftiz olduk"
dediler.
     4 Pavlus, "Yahya’nın yaptığı vaftiz, tövbeyle
ilgili bir vaftizdi" dedi. "Halka, kendisinden sonra gelecek olana,
yani İsa’ya inanmalarını söyledi." 5 Onlar bunu duyunca,
Rab İsa’nın adıyla vaftiz oldular. 6 Pavlus ellerini
onların üzerine koyunca Kutsal Ruh üzerlerine indi ve bilmedikleri
dillerde konuşup peygamberlik etmeye başladılar. 7
Aşağı yukarı on iki kişiydiler.
     8 Havraya giren Pavlus cesaretle konuşmaya başladı. Üç ay
boyunca oradakilerle tartışıp durdu, onları
Tanrı’nın Egemenliği konusunda ikna etmeye
çalıştı. 9 Ne var ki, bazıları sert bir tutum
takınıp ikna olmamakta direndiler ve İsa’nın yolunu halkın
önünde kötülemeye başladılar. Bunun üzerine Pavlus onlardan
ayrıldı. Öğrencilerini de alıp götürdü ve Tiranus’un
dersanesinde her gün tartışmalarını sürdürdü. 10 Bu durum
iki yıl sürdü. Sonunda Yahudi olsun Grek olsun, Asya ilinde yaşayan
herkes Rab’bin sözünü işitti.
     11 Tanrı, Pavlus’un eliyle olağanüstü mucizeler
yaratıyordu. 12 Şöyle ki, Pavlus’un bedenine değmiş olan
mendiller ya da peştamallar hasta olanlara götürüldüğünde,
hastalıkları yok oluyor, kötü ruhlar içlerinden
çıkıyordu.
     13 Çevrede dolaşıp kötü ruhları kovmakla uğraşan
bazı Yahudiler de kötü ruhlara tutsak olanları Rab İsa’nın
adını anarak kurtarmaya kalkıştılar. "Pavlus’un
tanıttığı İsa’nın adıyla size
emrediyoruz!" diyorlardı. 14 Bunu yapanlar arasında Skeva
adlı bir Yahudi başkâhinin yedi oğlu da vardı.
     15 Kötü ruh ise onlara şöyle karşılık verdi:
"İsa’yı biliyor, Pavlus’u da tanıyorum, ama siz
kimsiniz?" 16 İçinde kötü ruh bulunan adam onlara saldırdı,
hepsini alt ederek bozguna uğrattı. Öyle ki, o evden çıplak ve
yaralı olarak kaçtılar.
     17 Bu haber, Efes’te yaşayan bütün Yahudilerle Greklere
ulaştı. Hepsini bir korku aldı ve Rab İsa’nın adı
büyük bir saygınlık kazandı. 18 İman etmiş
olanların birçoğu geliyor, yapmış oldukları
kötülükleri itiraf edip açığa vuruyordu. 19 Büyücülükle uğraşmış
bir sürü kişi de kitaplarını toplayıp herkesin önünde
yaktılar. Kitapların değerini hesapladılar, toplam elli bin
gümüş para tutuyordu. 20 Böylelikle Rab’bin sözü kudretle yayılıyor
ve etkinlik kazanıyordu.
     21 Pavlus, bu olup bitenlerden sonra Makedonya ve Ahaya’dan geçip Kudüs’e
gitmeye karar verdi. "Oraya gittikten sonra Roma’yı da görmem
gerek" diyordu. 22 Yardımcılarından ikisini, Timoteyus ile
Erastus’u Makedonya’ya göndererek kendisi bir süre daha Asya ilinde kaldı.

                        Efes’teki kargaşalık

    23 O sırada İsa’nın yoluna ilişkin büyük bir
kargaşalık çıktı. 24 Artemis*
tapınağının gümüşten maketlerini yapan Dimitriyus
adlı bir kuyumcu, el sanatçılarına bir hayli iş
sağlıyordu. 25 Sanatçıları ve benzer işlerle
uğraşanları bir araya toplayarak onlara şöyle dedi:
"Efendiler, bu işten büyük kazanç
sağladığımızı biliyorsunuz. 26 Ama Pavlus denen
bu adamın, elle yapılan tanrıların gerçek tanrılar
olmadığını söyleyerek yalnız Efes’te değil,
neredeyse tüm Asya ilinde çok sayıda kişiyi kandırıp
saptırdığını görüyor ve duyuyorsunuz. 27 Hem bu
sanatımız saygınlığını yitirmek tehlikesiyle
karşı karşıyadır, hem de ulu tanrıça Artemis’in
tapınağının hiçe sayılması ve tüm Asya iliyle tüm
dünyanın tapındığı tanrıçanın,
ululuğundan yoksun kalması tehlikesi vardır."
     28 Oradakiler bunu duyunca öfkeyle doldular. "Efeslilerin Artemisi
uludur!" diye bağırmaya başladılar. 29 Kent büsbütün
karıştı. Halk, Pavlus’un yol arkadaşlarından
Makedonyalı Gayus ve Aristarkus’u yakalayıp sürükleyerek hep birlikte
tiyatroya koşuştu. 30 Pavlus halkın arasına girmek
istediyse de, öğrenciler onu bırakmadılar. 31 Hatta, Pavlus’un
dostu olan bazı Asya ili yöneticileri ona haber yollayarak tiyatroda
görünmemesi için yalvardılar.
     32 Tiyatrodaki topluluk karışıklık içindeydi. Her biri
ayrı bir şey bağırıyordu. Çoğunluk ne için
toplandıklarını bile bilmiyordu. 33 Yahudiler İskender’i
öne çıkarınca kalabalıktan bazıları olayı ona
bağladı. Eliyle bir işaret yapan İskender, halka
savunmasını yapmak istedi. 34 Ama halk kendisinin Yahudi
olduğunu anlayınca hepsi bir ağızdan yaklaşık iki
saat süreyle, "Efeslilerin Artemisi uludur!" diye
bağırıp durdu.
     35 Kalabalığı yatıştıran belediye
yazmanı, "Ey Efesliler" dedi, "Efes kentinin, ulu Artemis
tapınağının ve gökten düşen kutsal taşın
bekçisi olduğunu bilmeyen var mı? 36 Bunları hiç kimse inkâr
edemez. Bunun için sakin olmanız, düşüncesizce bir şey
yapmamanız gerek. 37 Buraya getirdiğiniz bu adamlar, ne
tapınakları yağma ettiler, ne de tanrıçamıza sövdüler.
38 Dimitriyus ve sanatçı arkadaşlarının herhangi birinden
şikâyeti varsa, mahkemeler açık, yargıçlar(s) da var.
Karşılıklı suçlamalarını orada yapsınlar. 39
Soruşturacağınız başka bir durum varsa, bunun yasal
toplantıda çözümlenmesi gerek. 40 Bugünkü olaylardan ötürü ayaklanma
suçundan yargılanmak tehlikesindeyiz. Bu kargaşanın hiçbir
gerekçesi olmadığına göre, hesabını da
veremeyeceğiz." 41 Bunları söyledikten sonra halkı
dağıttı.

                               Bölüm 20

                           Pavlus Troas’ta

    Kargaşalık yatıştıktan sonra Pavlus,
öğrencileri çağırtıp onları yüreklendirdi. Sonra
kendilerine veda ederek Makedonya’ya gitmek üzere yola çıktı. 2 O
yöreleri dolaşarak imanlıları yüreklendiren birçok
konuşmalar yaptıktan sonra Yunanistan’a* gitti. 3 Orada üç ay kaldı.
Suriye’ye deniz yoluyla gitmek üzereyken Yahudilerin kendisine karşı
bir düzen kurması nedeniyle dönüşü Makedonya üzerinden yapmaya karar
verdi. 4 Pirus oğlu Veriyalı Sopater, Selaniklilerden Aristarkus ile
Sekundus, Derbeli Gayus, Timoteyus ve Asya ilinden Tihikus ile Trofimus onunla
birlikte gittiler. 5 Bunlar önden gidip bizi Troas’ta beklediler. 6 Biz de
Mayasız Ekmek bayramından* sonra Filipi’den denize açılıp
beş günde Troas’a gelerek onlarla buluştuk. Orada yedi gün
kaldık.
     7 Haftanın ilk günü* ekmek bölmek* için bir araya
toplandığımızda Pavlus imanlılara bir konuşma
yaptı. Ertesi gün oradan ayrılacağı için
konuşmasını gece yarısına dek sürdürdü. 8
Toplanmış olduğumuz üst kattaki odada birçok kandil
yanıyordu. 9 Eftikus adlı bir delikanlı pencerede oturuyordu.
Pavlus konuşmasını uzattıkça Eftikus’un uykusu
bastırdı. Uykuya dalınca da ikinci(ş) kattan
aşağı düştü ve yerden ölü olarak kaldırıldı.
10 Aşağı inen Pavlus delikanlının üzerine kapanıp
onu kucakladı. "Telaşlanmayın, yaşıyor!"
dedi. 11 Sonra yukarı çıkıp ekmek böldü ve yemek yedi. Gün
doğuncaya dek onlarla uzun uzun konuştu, sonra oradan
ayrıldı. 12 Çocuğu diri olarak evine götüren imanlılar bu
olaydan büyük cesaret aldılar.
     13 Biz önden giderek gemiye bindik ve Asos’a hareket ettik. Pavlus’u
oradan alacaktık. Kendisi karadan gitmek istediği için bunu böyle
düzenlemişti. 14 Bizi Asos’ta karşılayınca onu gemiye
alıp Midilli’ye geçtik. 15 Oradan denize açılıp ertesi gün
Sakız adasının karşısına geldik. Üçüncü gün
Sisam’a uğradık ve bir gün sonra Milet’e vardık. 16 Pavlus, Asya
ilinde vakit kaybetmemek için Efes’e uğramamaya karar vermişti.
Pentikost günü Kudüs’te olabilmek umuduyla acele ediyordu.

                Pavlus Efesli ihtiyarlara veda ediyor

    17 Pavlus, Milet’ten Efes’e haber yollayarak inanlılar
topluluğunun ihtiyarlarını yanına çağırttı.
18 Yanına geldikleri zaman onlara şöyle dedi: "Asya iline ayak
bastığım ilk günden beri, sizinle bulunduğum bütün süre
boyunca nasıl davrandığımı biliyorsunuz. 19
Yahudilerin kurduğu düzenlerden çektiğim
sıkıntıların ortasında Rab’be tam bir
alçakgönüllülükle, gözyaşları içinde kulluk ettim. 20 Yararlı
olan herhangi bir şeyi size duyurmaktan, gerek açıkta gerek evden eve
dolaşarak size ders vermekten çekinmedim. 21 Hem Yahudileri hem de Grekleri,
tövbe edip Tanrı’ya dönmeye ve Rabbimiz İsa’ya inanmaya
çağırdım.
     22 "Şimdi de Ruh’a boyun eğerek Kudüs’e gidiyorum. Orada
başıma neler geleceğini bilmiyorum. 23 Ancak Kutsal Ruh, beni
zincirler ve sıkıntıların beklediğine dair her kentte
beni uyarıyor. 24 Canımı hiç önemsemiyorum, ona değer
vermiyorum. Yeter ki yarışı bitireyim ve Rab İsa’dan
aldığım görevi, Tanrı’nın lütfunu açıklayan
müjdeye tanıklık etme görevini tamamlayayım.
     25 "Şimdi aralarında dolaşıp Tanrı’nın
Egemenliğini duyurduğum sizlerden hiçbirinin yüzümü bir daha
görmeyeceğini biliyorum. 26 Bu yüzden bugün size şunu açıkça
söyleyeyim ki, ben hiç kimsenin uğrayacağı yargıdan sorumlu
değilim.(t) 27 Tanrı’nın isteğini size tam olarak bildirmekten
çekinmedim. 28 Kendinize ve Kutsal Ruh’un sizi gözetmen olarak
görevlendirdiği tüm sürüye göz kulak olun. Rab’bin kendi kanı
pahasına sahip olduğu inanlılar topluluğunu gütmek üzere
atandınız. 29 Ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen
yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum.
30 Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin
aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak. 31
Bunun için uyanık durun. Üç yıl boyunca, aralıksız, gece
gündüz demeden, gözyaşı dökerek her birinizi nasıl
uyardığımı hatırlayın.
     32 "Şimdi sizi Tanrı’ya ve O’nun lütfunu açıklayan
sözüne emanet ediyorum. Bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve sizi kutsal
kılınmış olan tüm insanların arasında mirasa
kavuşturacak güçtedir. 33 Ben hiç kimsenin gümüşüne, altınına
ya da giysisine göz dikmedim. 34 Siz de bilirsiniz ki, bu eller hem benim, hem
de benimle birlikte olanların gereksinmelerini karşılamak için
hizmet etmiştir. 35 Yaptığım her işte sizlere, böyle
emek vererek güçsüzlere yardım etmemiz ve Rab İsa’nın, ‘Vermek,
almaktan daha büyük mutluluktur’ diyen sözünü unutmamamız gerektiğini
gösterdim."
     36 Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onların hepsiyle
birlikte dua etti. 37 Sonra hepsi acı acı ağlayarak Pavlus’un
boynuna sarıldılar, onu öptüler. 38 Onları en çok üzen, ‘yüzümü
bir daha görmeyeceksiniz’ demesi oldu. Sonra onu gemiye kadar geçirdiler.

                               Bölüm 21

                          Kudüs’e yolculuk

    Onlardan ayrılınca denize açılıp doğru
İstanköy’e gittik. Ertesi gün Rodos’a, oradan da Patara’ya geçtik. 2
Fenike’ye gidecek bir gemi bulup ona bindik ve denize açıldık. 3
Kıbrıs’ı görünce güneyinden geçerek Suriye’ye yöneldik ve Sur
kentinde karaya çıktık. Gemi, yükünü orada boşaltacaktı. 4
Oradaki öğrencileri arayıp bulduk ve yanlarında bir hafta
kaldık. Öğrenciler, Ruh’un yönlendirmesiyle Pavlus’u, Kudüs’e
gitmemesi için uyardılar. 5 Günümüz dolunca kentten ayrılıp
yolumuza devam ettik. İmanlıların hepsi, eşleri ve
çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar geçirdiler.
Deniz kıyısında diz çöküp dua ettik. 6 Birbirlerimizle
vedalaştıktan sonra biz gemiye bindik, onlar da evlerine
döndüler.
     7 Sur’dan deniz yolculuğumuza devam ederek Batlamya kentine geldik.
Oradaki kardeşleri ziyaret edip bir gün yanlarında kaldık. 8
Ertesi gün ayrılıp Sezariye’ye geldik. Yedilerden(u) biri olan Müjde
yayıcısı Filipus’un evine giderek onun yanında kaldık.
9 Bu adamın peygamberlik eden, evlenmemiş dört kızı
vardı.
     10 Oraya varışımızdan birkaç gün sonra Yahudiye’den
Agabus adlı bir peygamber geldi. 11 Bu adam bize yaklaşıp
Pavlus’un kuşağını aldı, bununla kendi ellerini
ayaklarını bağlayarak dedi ki, "Kutsal Ruh şöyle
diyor: ‘Yahudiler, bu kuşağın sahibini Kudüs’te böyle
bağlayıp diğer uluslara teslim edecekler.’"
     12 Bu sözleri duyunca hem bizler hem de oralılar Kudüs’e gitmemesi
için Pavlus’a yalvardık. 13 Bunun üzerine Pavlus şöyle
karşılık verdi: "Ne yapıyorsunuz, ne diye
ağlayıp yüreğimi sızlatıyorsunuz? Ben Rab
İsa’nın adı uğruna Kudüs’te yalnız bağlanmaya
değil, ölmeye de hazırım."
     14 Pavlus’u ikna edemeyince, "Rab’bin istediği olsun" diyerek
sustuk.
     15 Bir süre sonra hazırlığımızı yapıp
Kudüs’e doğru yola çıktık. 16 Sezariye’deki öğrencilerden
bazıları da bizimle birlikte geldiler. Bizi, evinde
kalacağımız adama, eski öğrencilerden
Kıbrıslı Minason’a götürdüler.

                           Pavlus Kudüs’te

    17 Kudüs’e vardığımız zaman kardeşler bizi
sevinçle karşıladılar. 18 Ertesi gün Pavlus’la birlikte Yakub’u
görmeye gittik. İhtiyarların hepsi de orada
toplanmıştı. 19 Onların hal hatırını soran
Pavlus, hizmeti sonucunda Tanrı’nın diğer uluslar arasında
yapmış olduğu işleri teker teker anlattı.
     20 Bunları işitince Tanrı’yı yücelttiler. Pavlus’a,
"Görüyorsun kardeş, Yahudiler arasında binlerce imanlı var,
hepsi de Kutsal Yasa’yı savunmakta gayretlidir" dediler. 21 "Ne
var ki, duyduklarına göre sen diğer uluslar arasında
yaşayan bütün Yahudilere, çocuklarını sünnet etmemelerini,
törelerimize uymamalarını söylüyor, Musa’nın yasasına
sırt çevirmeleri gerektiğini öğretiyormuşsun. 22 Şimdi
ne yapmalı? Senin buraya geldiğini mutlaka duyacaklar. 23 Bunun için
sana dediğimizi yap. Aramızda adak adamış dört kişi
var.(ü) 24 Bunları yanına al, kendileriyle birlikte arınma
törenine katıl. Başlarını traş edebilmeleri için
kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili
duyduklarının asılsız olduğunu, senin de Kutsal
Yasa’ya uygun olarak yaşadığını anlasın. 25
Diğer uluslardan olan imanlılara gelince, biz onlara, putlara sunulan
kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanlardan ve
cinsel ahlaksızlıktan sakınmalarını öngören
kararımızı yazmıştık."
     26 Bunun üzerine Pavlus o dört kişiyi yanına aldı, ertesi
gün onlarla birlikte arınma törenine katıldı. Sonra
tapınağa girerek arınma günlerinin ne zaman
tamamlanacağını, her biri için ne zaman kurban
sunulacağını bildirdi.

                         Pavlus tutuklanıyor

    27 Yedi günlük süre bitmek üzereydi. Asya ilinden bazı Yahudiler
Pavlus’u tapınakta görünce tüm kalabalığı
kışkırtarak onu yakaladılar. 28 "Ey İsrailliler,
yardım edin!" diye bağırdılar. "Her yerde
herkese, halkımıza, Kutsal Yasa’ya ve bu kutsal yere karşı
öğretiler yayan adam budur. Üstelik tapınağa bazı Grekleri
sokarak bu kutsal yeri kirletti." 29 Bu Yahudiler, daha önce kentte
Pavlus’un yanında görmüş oldukları Efesli Trofimus’un, Pavlus
tarafından tapınağa sokulduğunu
sanıyorlardı.
     30 Bütün kent ayağa kalkmıştı. Her taraftan
koşuşup gelen halk Pavlus’u tutup tapınaktan
dışarı sürükledi. Arkasından tapınağın
kapıları hemen kapatıldı. 31 Onlar Pavlus’u öldürmeye
çalışırken, tüm Kudüs’ün karıştığı
haberi Roma taburunun komutanına ulaştı. 32 Komutan hemen
yüzbaşılarla askerleri yanına alarak kalabalığın
olduğu yere koşup geldi. Komutanla askerleri gören halk Pavlus’u
dövmeyi bıraktı. 33 O zaman komutan yaklaşıp Pavlus’u
yakaladı, iki zincirle bağlanması için buyruk verdi. Sonra,
"Kimdir bu adam, ne yaptı?" diye sordu.
     34 Kalabalıktakilerin her biri ayrı bir şey
bağırıyordu. Kargaşalıktan ötürü kesin bilgi
edinemeyen komutan, Pavlus’un kaleye götürülmesini buyurdu. 35 Pavlus
merdivenlere geldiğinde kalabalık öylesine azmıştı ki,
askerler onu taşımak zorunda kaldılar. 36 Kalabalık,
"Öldürün onu!" diye bağırarak onları izliyordu.

                      Pavlus kendini savunuyor

    37 Kaleden içeri girmek üzereyken Pavlus komutana, "Sana bir şey
söyleyebilir miyim?" dedi.
     Komutan, "Grekçe biliyor musun?" dedi. 38 "Sen bundan bir
süre önce bir ayaklanma başlatıp dört bin tedhişçiyi(v) çöle
götüren Mısırlı değil misin?"
     39 Pavlus, "Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi, hiç de önemsiz
olmayan bir kentin vatandaşıyım" dedi. "Rica ederim,
halka birkaç söz söylememe izin ver." 40 Komutanın izin vermesi
üzerine Pavlus merdivende dikilip eliyle halka bir işaret yaptı.
Derin bir sessizlik olunca, Arami* dilinde konuşmaya
başladı.

                               Bölüm 22

    "Kardeşler ve babalar, size şimdi yapacağım
savunmayı dinleyin" dedi. 2-3 Pavlus’un kendilerine Arami* dilinde
seslendiğini duyduklarında daha derin bir sessizlik oldu. Pavlus
şöyle devam etti: "Ben bir Yahudiyim. Kilikya’nın Tarsus
kentinde doğdum ve burada, Kudüs’te Gamalyel’in dizinin dibinde büyüdüm.
Atalarımızın yasasıyla ilgili sıkı bir
eğitimden geçtim. Bugün hepinizin olduğu gibi, Tanrı için
gayretle çalışan biriydim. 4 İsa’nın yolundan gidenlere
öldüresiye zulmeder, erkek kadın demeden onları bağlayıp hapse
atardım. 5 Başkâhin ile tüm ihtiyarlar kurulu da benim söylediklerimi
doğrulayabilirler. Kendilerinden Yahudi kardeşlere
yazılmış mektuplar alarak Şam’a doğru yola
çıkmıştım. Amacım, oradaki İsa
inanlılarını da cezalandırmak üzere bağlayıp
Kudüs’e getirmekti.
     6 "Ben öğleye doğru yol alıp Şam’a
yaklaşırken, birdenbire gökten parlak bir ışık çevremi
aydınlatıverdi. 7 Yere yıkıldım. Bir sesin bana,
‘Saul, Saul! Neden bana zulmediyorsun?’ dediğini işittim.
     8 "’Ey efendim, sen kimsin?’ diye sordum.
     "Ses bana, ‘Ben senin zulmettiğin Nasıralı
İsa’yım’ dedi. 9 Beraberimde olanlar ışığı
gördülerse de, benimle konuşanın söylediklerini
anlamadılar.
     10 "’Rab, ne yapmalıyım?’ diye sordum.
     "Rab bana, ‘Kalk, Şam’a git’ dedi, ‘yapmakla
görevlendirildiğin her şey orada sana açıklanacak.’ 11 Parlayan
ışığın görkeminden gözlerim görmez olduğundan,
beraberimde olanlar elimden tutup beni Şam’a götürdüler.
     12-13 "Orada Hananya adında dindar, Kutsal Yasa’ya
bağlı biri vardı. Kentte yaşayan tüm Yahudilerin
kendisinden övgüyle söz ettiği bu adam gelip yanımda durdu ve, ‘Saul
kardeş, gözlerin görsün!’ dedi. Ben de o anda onu gördüm.
     14 "Hananya, ‘Atalarımızın Tanrısı,
kendisinin isteğini bilmen ve adil Olan’ı görüp O’nun
ağzından bir ses işitmen için seni seçmiştir’ dedi. 15
‘Görüp işittiklerini tüm insanlara duyurarak O’nun
tanıklığını yapacaksın. 16 Haydi, ne bekliyorsun?
Kalk, vaftiz ol ve O’nun adını anarak günahlarından
arın!’
     17-18 "Ben Kudüs’e döndükten sonra, tapınakta dua ettiğim
bir sırada, kendimden geçerek Rab’bi gördüm. Bana, ‘Çabuk ol’ dedi,
‘Kudüs’ten hemen ayrıl. Çünkü benimle ilgili
tanıklığını kabul etmeyecekler.’
     19 "’Rab’ dedim, ‘benim havradan havraya giderek sana inananları
tutuklayıp dövdüğümü biliyorlar. 20 Üstelik sana tanıklık
eden İstefan’ın kanı döküldüğü zaman, ben de
oradaydım. Onu öldürenlerin giysilerine bekçilik ederek
yapılanları onayladım.’
     21 "Rab bana, ‘Git’ dedi, ‘ben seni uzakta olan uluslara
göndereceğim.’"

                        Roma vatandaşı Pavlus

    22 Pavlus’u buraya kadar dinleyenler, bu söz üzerine, "Böylesini
yeryüzünden temizlemeli, yaşaması uygun değildir!" diye
seslerini yükselttiler.
     23-24 Onlar böyle bağırır, giysilerini sallayıp havaya
toz savururken komutan, Pavlus’un kalenin içine götürülmesini buyurdu.
Halkın Pavlus’un aleyhine neden böyle
bağırdığını öğrenmek için onun
kamçılanarak sorguya çekilmesini istedi. 25 Kendisini sırımlarla
bağlayıp kollarını geriyorlardı ki, Pavlus orada duran
yüzbaşıya, "Mahkemesi yapılmamış bir Roma
vatandaşını* kamçılamanız yasaya uygun mudur?"
dedi.
     26 Yüzbaşı bunu duyunca gidip komutana haber verdi. "Ne
yapıyorsun?" dedi. "Bu adam Roma
vatandaşıymış."
     27 Komutan Pavlus’un yanına geldi, "Söyle bakayım, sen
Romalı mısın?" diye sordu.
     Pavlus da, "Evet" dedi.
     28 Komutan, "Ben bu vatandaşlığı yüklü bir para
ödeyerek elde ettim" diye karşılık verdi.
     Pavlus, "Ben ise doğuştan Roma
vatandaşıyım" dedi.
     29 Onu sorguya çekecek olanlar hemen yanından çekilip gittiler.
Kendisini bağlatmış olan komutan da, onun Roma
vatandaşı olduğunu anlayınca korktu.

                    Pavlus Yüksek Kurul’un önünde

    30 Komutan ertesi gün Yahudilerin Pavlus’u tam olarak neyle
suçladıklarını öğrenmek isteyerek onu hapisten getirtti,
başkâhinlerle tüm Yüksek Kurul’un toplanması için buyruk verdi ve onu
aşağı indirip Kurul’un önüne çıkardı.

                               Bölüm 23

    Yüksek Kurul’u dikkatle süzen Pavlus, "Kardeşler" dedi,
"ben bugüne dek Tanrı’nın önünde tertemiz bir vicdanla
yaşadım." 2 Başkâhin Hananya, Pavlus’un yanında
duranlara onun ağzına vurmaları için buyruk verdi. 3 Bunun
üzerine Pavlus ona, "Seni badanalı duvar, Tanrı sana
vuracaktır!" dedi. "Sen hem beni Kutsal Yasa’ya göre
yargılamaya oturmuşsun, hem de Yasa’yı çiğneyerek bana
tokat attırıyorsun."
     4 Çevrede duranlar, "Tanrı’nın başkâhinine hakaret mi
ediyorsun?" dediler.
     5 Pavlus, "Kardeşler, başkâhin olduğunu
bilmiyordum" dedi. "Nitekim, ‘Halkının hiçbir önderini
kötüleme’ diye yazılmıştır."
     6 Oradakilerden bir bölümünün Saduki, diğer bölümünün de Ferisi
mezhebinden olduğunu anlayan Pavlus, Yüksek Kurul’a şöyle seslendi:
"Kardeşler, ben özbeöz Ferisiyim. Ölülerin dirileceği umudunu
beslediğim için yargılanmaktayım." 7 Pavlus’un bu sözü
üzerine Ferisilerle Sadukiler çekişmeye başladılar, Kurul ikiye
bölündü. 8 Sadukiler, ölümden diriliş, melek ve ruh yoktur derler;
Ferisiler ise bunların hepsine inanırlar.
     9 Kurul’da büyük bir kargaşalık çıktı. Ferisiler
mezhebinden olan bazı din bilginleri kalkıp ateşli bir
şekilde, "Bu adamda hiçbir suç görmüyoruz" diye
bağırdılar. "Bir ruh ya da bir melek kendisiyle
konuşmuşsa, ne olmuş?" 10 Çekişme öyle
şiddetlendi ki komutan, Pavlus’u parçalayacaklar diye korktu. Askerlerin
aşağı inip onu zorla aralarından alarak kaleye
götürmelerini buyurdu.
     11 O gece Rab Pavlus’a görünüp ona, "Cesur ol" dedi,
"Kudüs’te benimle ilgili nasıl tanıklık ettinse, Roma’da da
öyle tanıklık etmen gerek."

                    Pavlus’u öldürme girişimleri

    12 Ertesi sabah Yahudiler gizli bir anlaşma yaptılar.
"Pavlus’u öldürmedikçe bir şey yiyip içersek, bize lanet olsun!"
diye yemin ettiler. 13 Bu anlaşmaya katılanların
sayısı kırkı aşıyordu. 14 Bunlar
başkâhinlerle ihtiyarların yanına gidip şöyle dediler:
"Biz, ‘Pavlus’u öldürmedikçe ağzımıza bir şey
koyarsak, bize lanet olsun!’ diye yemin ettik. 15 Şimdi siz, Yüksek
Kurul’la birlikte Pavlus’a ilişkin durumu daha ayrıntılı
bir şekilde araştıracakmış gibi, komutanın onu
size getirmesini rica edin. Biz de, adam daha Kurul’a gelmeden onu öldürmeye
hazır olacağız."
     16 Ne var ki, Pavlus’un kızkardeşinin oğlu onların
pusu kurduğunu duydu. Varıp kaleye girdi ve haberi Pavlus’a iletti.
17 Yüzbaşılardan birini yanına çağıran Pavlus,
"Bu genci komutana götür, kendisine ileteceği bir haber var"
dedi.
     18 Yüzbaşı, genci alıp komutana götürdü. "Tutuklu
Pavlus beni çağırıp bu genci sana getirmemi rica etti. Sana bir
söyleyeceği varmış" dedi.
     19 Komutan, genci elinden tutup bir yana çekti. "Bana bildirmek
istediğin nedir?" diye sordu.
     20 "Yahudiler sözbirliği ettiler" dedi, "Pavlus’la
ilgili durumu daha ayrıntılı bir şekilde araştırmak
istiyorlarmış gibi, yarın onu Yüksek Kurul’a götürmeni rica
edecekler. 21 Ama sen onlara kanma! Aralarından kırktan fazla
kişi ona pusu kurmuş bekliyor. ‘Onu öldürmedikçe bir şey yiyip
içersek, bize lanet olsun!’ diye yemin ettiler. Şimdi hazırlar,
senden olumlu bir cevap gelmesini bekliyorlar."
     22 Komutan genci, "Bunları bana
açıkladığını hiç kimseye söyleme" diye
uyardıktan sonra salıverdi.

                    Pavlus Sezariye’ye yollanıyor

    23 Komutan, yüzbaşılardan ikisini yanına
çağırıp şöyle dedi: "Akşam saat* dokuzda
Sezariye’ye hareket etmek üzere iki yüz piyade, yetmiş atlı ve iki
yüz mızraklı hazırlayın. 24 Ayrıca Pavlus’u bindirip
vali Feliks’in yanına sağ salim ulaştırmak için hayvan
sağlayın." 25-26 Sonra şöyle bir mektup yazdı:

      Klavdiyus Lisyas’tan,
      sayın vali Feliks’e selam.
          27 Bu adamı Yahudiler yakalamış öldürmek üzereydiler.
Ne var
          ki, kendisinin Roma vatandaşı olduğunu öğrenince
askerlerle
          yetişip onu kurtardım. 28 Kendisini neyle
suçladıklarını
          bilmek istediğim için onu Yahudilerin Yüksek Kurulunun
önüne
          çıkarttım. 29 Suçlamanın, Yahudilerin yasasına
ilişkin bazı
          sorunlarla ilgili olduğunu öğrendim. Ölüm ya da hapis
          cezasını gerektiren herhangi bir suçlama yoktu. 30 Bana
bu
          adama karşı bir tuzak kurulduğu bildirilince onu hemen
sana
          gönderdim. Onu suçlayanlara da kendisiyle ilgili
          şikâyetlerini sana bildirmelerini buyurdum.

    31 Askerler, kendilerine verilen buyruk uyarınca Pavlus’u alıp
geceleyin Antipatris’e götürdüler. 32 Ertesi gün, atlıları Pavlus’la
birlikte yola devam etmek üzere bırakarak kaleye döndüler. 33 Atlılar
Sezariye’ye varınca mektubu valiye verip Pavlus’u da teslim ettiler. 34-35
Vali mektubu okuduktan sonra Pavlus’un hangi ilden olduğunu sordu.
Kilikyalı olduğunu öğrenince, "Seni suçlayanlar da gelsin,
o zaman seni dinlerim" dedi. Sonra Pavlus’un, Hirodes’in sarayında
gözaltında tutulması için buyruk verdi.

                               Bölüm 24

                 Pavlus Feliks’in önünde suçlanıyor

    Bundan beş gün sonra başkâhin Hananya, ihtiyarlardan
bazıları ve Tertulus adlı bir hatip Sezariye’ye gelip Pavlus’la
ilgili şikâyetlerini valiye ilettiler. 2-3 Pavlus
çağrılınca Tertulus suçlamalarına başladı.
"Ey erdemli Feliks!" dedi. "Senin sayende uzun süredir esenlik
içinde yaşamaktayız. Aldığın önlemlerle de bu ulusun
yararına olumlu gelişmeler kaydedilmiştir.
Yaptıklarını, her zaman ve her yerde büyük bir şükranla
anıyoruz. 4 Seni fazla yormak istemiyorum; söyleyeceğimiz birkaç sözü
hoşgörüyle dinlemeni rica ediyorum.
     5" Biz şunu anladık ki, bu adam dünyanın her
yanında tüm Yahudiler arasında kargaşalık çıkaran bir
fesatçı ve Nasranî tarikatının elebaşılarından
biridir. 6-8 Tapınağı bile kirletmeye kalkıştı.
Ama biz onu yakaladık.(y) Onu sorguya çekersen, onunla ilgili tüm
suçlamalarımızın doğruluğunu kendisinden
öğrenebilirsin." 9 Oradaki Yahudiler de anlatılanların
doğru olduğunu söyleyerek bu suçlamalara katıldılar.
     10 Valinin bir işareti üzerine Pavlus şöyle
karşılık verdi: "Senin yıllardan beri bu ulusa
yargıçlık ettiğini bildiğim için, kendi savunmamı
sevinçle yapıyorum. 11 Sen kendin de öğrenebilirsin, tapınmak
amacıyla Kudüs’e gidişimden bu yana sadece on iki gün geçti. 12 Beni
ne tapınakta, ne havralarda, ne de kentin başka bir yerinde herhangi
biriyle tartışırken ya da halkı ayaklandırmaya
çalışırken görmüşlerdir. 13 Şu anda bana yönelttikleri
suçlamaları da sana kanıtlayamazlar. 14 Bununla birlikte, sana
şunu itiraf edeyim ki, kendilerinin tarikat dedikleri Yol’un bir
izleyicisi olarak atalarımızın Tanrısına kulluk
ediyorum. Kutsal Yasa’da ve peygamberlerin kitaplarında yazılı
her şeye inanıyorum. 15 Aynı bu adamların kabul ettiği
gibi, hem doğru kişilerin hem doğru olmayanların ölümden
dirileceğine dair Tanrı’ya ümit
bağlamışımdır. 16 Bu nedenle ben gerek Tanrı,
gerek insanlar önünde vicdanımı temiz tutmaya her zaman özen
gösteriyorum.
     17 "Birkaç yıl süren ayrılıktan sonra, ulusuma
bağışlar getirmek ve adaklar sunmak için Kudüs’e geldim. 18 Beni
tapınakta adaklar sunarken buldukları zaman arınmış
durumdaydım. Çevremde ne bir kalabalık ne de
karışıklık vardı. Ancak orada Asya ilinden bazı
Yahudiler bulunuyordu. 19 Onların bana karşı bir diyecekleri
varsa, senin önüne çıkıp suçlamalarını belirtmeleri gerek.
20 Buradakiler de, Yüksek Kurul’un önündeki duruşmam sırasında
bende ne suç bulduklarını açıklasınlar. 21 Önlerine
çıkarıldığımda, ‘Bugün, ölülerin dirilişi
konusunda tarafınızdan yargılanmaktayım’ diye
seslenmiştim. Olsa olsa beni bu konuda suçlayabilirler."
     22 İsa’nın yoluna ilişkin derin bilgisi olan Feliks
duruşmayı başka bir güne ertelerken, "Davanızla ilgili
kararımı komutan Lisyas gelince veririm" dedi. 23 Oradaki
yüzbaşıya da Pavlus’u gözaltında tutmasını, ama
kendisine biraz serbestlik tanımasını, ona yardımda
bulunmak isteyen dostlarından hiçbirine engel olmamasını
buyurdu.
     24 Birkaç gün sonra Feliks, Yahudi olan karısı Drusila ile
birlikte geldi, Pavlus’u çağırtarak Mesih İsa’ya olan
inancı konusunda onu dinledi. 25 Pavlus doğruluk, özdenetim ve
gelecek olan yargı gününden söz edince Feliks korkuya kapıldı.
"Şimdilik gidebilirsin" dedi, "fırsat bulunca seni
yine çağırtırım." 26 Bir yandan da Pavlus’un kendisine
rüşvet vereceğini umuyordu. Bu nedenle onu sık sık
çağırtır, onunla sohbet ederdi.
     27 İki yıl dolunca görevini Porkiyus Festus’a devreden Feliks,
Yahudilerin gönlünü kazanmak amacıyla Pavlus’u hapiste
bıraktı.

                               Bölüm 25

                     Festus’un önünde yargılanma

    Eyalete vardıktan üç gün sonra Festus, Sezariye’den Kudüs’e gitti. 2-3
Başkâhinlerle Yahudilerin ileri gelenleri, Pavlus’la ilgili
şikâyetlerini ona açıkladılar. Validen kendilerine bir iyilikte
bulunmasını isteyerek Pavlus’u Kudüs’e getirtmesi için
yalvardılar. Bu arada pusu kurup Pavlus’u yolda öldüreceklerdi. 4-5 Festus
ise Pavlus’un Sezariye’de tutuklu bulunduğunu, kendisinin de yakında
oraya gideceğini söyleyerek, "Aranızda yetkili olanlar benimle
gelsinler; bu adam yanlış bir şey yapmışsa, ona
karşı suç duyurusunda bulunsunlar" dedi.
     6 Festus, onların arasında sadece sekiz on gün kadar kaldı;
sonra Sezariye’ye döndü. Ertesi gün yargı kürsüsüne oturarak Pavlus’un
getirilmesini buyurdu. 7 Pavlus içeri girince Kudüs’ten gelmiş olan
Yahudiler çevresini sardılar ve kanıtlayamadıkları birçok
ağır suçlamada bulundular. 8 Pavlus, "Ne Yahudilerin
yasasına, ne tapınağa, ne de Sezar’a karşı hiçbir
günah işlemedim" diyerek kendini savundu.
     9 Yahudilerin gönlünü kazanmak isteyen Festus, Pavlus’a şöyle
karşılık verdi: "Kudüs’e gidip orada benim önümde bu
konularda yargılanmak ister misin?"
     10 Pavlus, "Ben Sezar’ın yargı kürsüsü önünde
durmaktayım" dedi, "burada yargılanmam gerekir. Sen de çok
iyi biliyorsun ki, Yahudilere karşı hiçbir suç işlemedim. 11
Şayet suçum varsa, ölüm cezasını gerektirecek bir şey
yapmışsam, ölmekten çekinmem. Yok eğer bunların bana
karşı yaptığı suçlamalar asılsız ise, hiç
kimse beni onların eline teslim edemez. Davamın Sezar’a iletilmesini
istiyorum."
     12 Festus, danışma kuruluyla görüştükten sonra şu
cevabı verdi: "Davanı Sezar’a ilettin, Sezar’a gideceksin."

                  Festus, Kral Agripa’ya danışıyor

    13 Birkaç gün sonra Kral Agripa ile Berniki(z), Festus’a nezaket
ziyaretinde bulunmak üzere Sezariye’ye geldiler. 14 Orada uzunca bir süre
kalmaları üzerine Festus, Pavlus’la ilgili durumu krala anlattı.
"Feliks’in tutuklu olarak bıraktığı bir adam var"
dedi. 15 "Kudüs’te bulunduğum sırada Yahudilerin
başkâhinleriyle ihtiyarları, onunla ilgili şikâyetlerini
açıkladılar, onu cezalandırmamı istediler.
     16 "Ben onlara dedim ki, ‘Herhangi bir sanığı,
kendisini suçlayanlarla yüzleştirmeden, kendisine yöneltilen ithamlarla
ilgili olarak savunma fırsatı tanımadan, onu suçlayanların
eline teslim etmek Romalıların geleneğine
aykırıdır.’ 17 Onlar benimle buraya gelince, hiç vakit
kaybetmeden, ertesi gün yargı kürsüsüne oturup adamın getirilmesini
buyurdum. 18 Ne var ki, kalkıp konuşan davacılar ona,
beklediğim türden kötülüklerle ilgili hiçbir suçlama yöneltmediler. 19
Ancak onunla çekiştikleri bazı sorunlar vardı. Bunlar, kendi
dinlerine ve ölmüş de Pavlus’un iddiasına göre yaşamakta olan
İsa adındaki birine ilişkin konulardı. 20 Bunları
nasıl soruşturacağımı bilemediğim için Pavlus’a,
Kudüs’e gidip orada bu konularda yargılanmaya razı olup
olmayacağını sordum. 21 Ama kendisi davasını
İmparator’a(aa) iletti, İmparator’un kararına dek tutuklu kalmak
istedi. Ben de onu İmparator’a(bb) göndereceğim zamana kadar tutuklu
kalmasını buyurdum."
     22 Agripa Festus’a, "Ben de bu adamı dinlemek isterdim"
dedi.
     Festus da, "Yarın onu dinlersin" dedi.

                      Pavlus, Agripa’nın önünde

    23 Ertesi gün Agripa ile Berniki büyük bir tantanayla gelip komutanlar ve
kentin ileri gelenleriyle birlikte toplantı salonuna girdiler. Festus’un
buyruğu üzerine Pavlus içeri getirildi. 24 Festus, "Kral Agripa ve
burada bizimle bulunan bütün efendiler" dedi, "Kudüs’te olsun, burada
olsun, bütün Yahudi halkının bana şikâyet ettiği bu
adamı görüyorsunuz. ‘Onu artık yaşatmamalı!’ diye
haykırıyorlardı. 25 Oysa ben, ölüm cezasını gerektiren
hiçbir suç işlemediğini anladım. Yine de, kendisi
davasının İmparator’a(aa) iletilmesini istediğinden, onu
göndermeye karar verdim. 26 Ama İmparator’a(cc), kendisiyle ilgili yazacak
kesin bir şeyim yok. Bu yüzden onu sizin önünüze ve özellikle, Kral
Agripa, senin önüne çıkartmış bulunuyorum. Amacım, bu
soruşturmanın sonucunda yazacak bir şey bulabilmektir. 27 Bir
tutukluyu İmparator’a gönderirken, kendisine yöneltilen suçlamaları
belirtmemek bana saçma geliyor."

                               Bölüm 26

    1-2 Agripa Pavlus’a, "Kendini savunabilirsin" dedi.
     Bunun üzerine Pavlus elini uzatarak savunmasına şöyle
başladı: "Kral Agripa! Yahudilerin bana yönelttiği bütün
suçlamalarla ilgili olarak savunmamı bugün senin önünde
yapacağım için kendimi mutlu sayıyorum. 3 Özellikle şuna
seviniyorum ki, sen Yahudilerin tüm törelerini ve sorunlarını
yakından bilen birisin. Bu nedenle beni sabırla dinlemeni rica
ediyorum.
     4 "Bütün Yahudiler, gerek başlangıçta kendi memleketimde,
gerek Kudüs’te, gençliğimden beri nasıl
yaşadığımı bilirler. 5 Beni eskiden beri tanırlar
ve isteseler, dinimizin en titiz mezhebi olan Ferisiliğe bağlı
olarak yaşamış olduğuma tanıklık edebilirler. 6
Şimdi ise, Tanrı’nın atalarımıza olan vaadine umut bağladığım
için burada bulunmakta ve yargılanmaktayım. 7 Bu, on iki
oymağımızın gece gündüz Tanrı’ya canla başla
kulluk ederek erişmeyi umdukları vaattir. Ey kralım, Yahudilerin
bana yönelttikleri suçlamalar bu umutla ilgilidir. 8 Sizler,
Tanrı’nın ölüleri diriltmesini neden ‘inanılmaz’ görüyorsunuz?
     9 "Doğrusu ben de, Nasıralı İsa adına
karşı elimden geleni yapmam gerektiği düşüncesindeydim. 10
Ve Kudüs’te bunu yaptım. Başkâhinlerden aldığım
yetkiyle kutsallardan birçoğunu hapse attırdım; ölüm
cezasına çarptırıldıkları zaman oyumu onların
aleyhinde kullandım. 11 Bütün havraları dolaşıp sık
sık onları cezalandırır, inandıklarına küfretmeye
zorlardım. Öylesine kudurmuştum ki, onlara zulmetmek için
bulundukları yabancı kentlere bile giderdim.
     12 "Bir keresinde başkâhinlerden yetki ve görev almış
olarak Şam’a doğru yola çıkmıştım. 13 Ey kralım,
öğlende yolda giderken, gökten gelip benim ve yol
arkadaşlarımın çevresini aydınlatan, güneşten de
parlak bir ışık gördüm. 14 Hepimiz yere
yıkılmıştık. Bir sesin bana İbrani dilinde
seslendiğini duydum. ‘Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?’ dedi. ‘Üvendireye
karşı tepmekle kendine zarar veriyorsun.’
     15 "Ben de, ‘Ey efendim, sen kimsin?’ dedim.
     "’Ben senin zulmettiğin İsa’yım’ diye cevap verdi Rab.
16 ‘Haydi, ayağa kalk. Seni hizmetimde görevlendirmek için sana göründüm.
Hem gördüklerine, hem de kendimle ilgili sana göstereceklerime
tanıklık edeceksin. 17-18 Seni kendi halkının ve diğer
ulusların elinden kurtaracağım. Seni, ulusların gözlerini
açmak ve onları karanlıktan ışığa,
Şeytan’ın hükümranlığından Tanrı’ya döndürmek
için gönderiyorum. Öyle ki, bana iman ederek günahlarının affına
kavuşsunlar ve kutsal kılınanların arasında yer
alsınlar.’
     19 "Bunun için, Kral Agripa, bu göksel görüme* uymazlık etmedim.
20 Önce Şam ve Kudüs halkını, sonra bütün Yahudiye bölgesini ve
diğer ulusları, tövbe edip Tanrı’ya dönmeye ve bu tövbeye
yaraşır işler yapmaya çağırdım. 21 Yahudilerin
beni tapınakta yakalayıp öldürmeye kalkmalarının nedeni
buydu. 22 Ama bugüne dek Tanrı yardımcım olmuştur. Bu
sayede burada duruyor, büyük küçük herkese tanıklık ediyorum. Benim söylediklerim,
peygamberlerin ve Musa’nın önceden haber verdiği olaylardan
başka bir şey değildir. 23 Onlar, Mesih’in acı
çekeceğini ve ölümden dirilenlerin ilki olarak gerek kendi halkına,
gerek diğer uluslara ışığın doğuşunu
ilan edeceğini bildirmişlerdi."
     24 Pavlus bu şekilde savunmasını sürdürürken Festus yüksek
sesle, "Pavlus, sen çıldırmışsın! Çok okumak seni
delirtiyor!" dedi.
     25 Pavlus, "Sayın Festus" dedi, "ben
çıldırmış değilim. Gerçek ve akla uygun sözler
söylüyorum. 26 Kral bu konularda bilgili olduğu için kendisiyle çekinmeden
konuşabiliyorum. Bu olaylardan hiçbirinin onun dikkatinden
kaçmadığı kanısındayım. Çünkü bunlar ücra bir
köşede yapılmış işler değildir. 27 Kral Agripa,
sen peygamberlerin sözlerine inanıyor musun?
İnandığını biliyorum."
     28 Agripa Pavlus’a şöyle dedi: "Bu kadar kısa bir sürede
beni ikna edip Mesihçi mi yapacaksın?"
     29 "İster kısa ister uzun sürede olsun" dedi Pavlus,
"Tanrı’dan dilerim ki yalnız sen değil, bugün beni dinleyen
herkes, bu zincirler dışında benim gibi olsun!"
     30-31 Kral, vali, Berniki ve onlarla birlikte oturanlar kalkıp
dışarı çıktıktan sonra aralarında şöyle
konuştular: "Bu adamın, ölüm ya da hapis cezasını
gerektiren bir şey yaptığı yok." 32 Agripa da
Festus’a, "Davasını Sezar’a iletmeseydi, bu adam serbest
bırakılabilirdi" dedi.

                               Bölüm 27

                  Pavlus’un Roma’ya deniz yolculuğu

    İtalya’ya doğru yelken açmamıza karar verilince, Pavlus’la
diğer bazı tutukluları Avgustus(çç) taburundan Yulyus adlı
bir yüzbaşıya teslim ettiler. 2 Asya ilinin
kıyılarındaki limanlara uğrayacak olan bir Edremit gemisine
binerek denize açıldık. Selanik’ten Makedonyalı Aristarkus da
yanımızdaydı.
     3 Ertesi gün Sayda’ya uğradık. Pavlus’a dostça davranan Yulyus,
ihtiyaçlarını karşılamaları için dostlarının
yanına gitmesine izin verdi. 4 Oradan yine denize açıldık.
Rüzgâr ters yönden estiği için Kıbrıs’ın rüzgâr
altından geçtik. 5 Kilikya ve Pamfilya açıklarından geçerek Likya’nın
Mira kentine geldik. 6 Orada, İtalya’ya gidecek olan bir İskenderiye
gemisi bulan yüzbaşı, bizi o gemiye bindirdi.
     7 Günlerce ağır ağır yol alarak Knidos kentinin
açıklarına güçlükle gelebildik. Rüzgâr bize engel olduğundan
Salmone burnundan dolanarak Girit’in rüzgâr altından geçtik. 8
Kıyı boyunca güçlükle ilerleyerek Laseya kentinin
yakınlarında bulunan ve Güzel Limanlar denilen bir yere geldik.
     9-10 Epey vakit kaybetmiştik; oruç günü(dd) bile geçmişti.
Artık bu mevsimde deniz yolculuğu tehlikeli olacaktı. Bu nedenle
Pavlus onları uyardı: "Efendiler" dedi, "bu yolculuğun
yalnız yük ve gemiye değil, canlarımıza da çok zarar ve
ziyan getireceğini görüyorum." 11 Ama yüzbaşı, Pavlus’un
söylediklerini dinleyeceğine, kaptanla gemi sahibinin sözüne uydu. 12
Liman kışlamaya elverişli olmadığından
gemidekilerin çoğu, oradan tekrar denize açılmaya, mümkünse Feniks’e
ulaşıp kışı orada geçirmeye karar verdiler. Feniks,
Girit’in lodos ve karayele kapalı bir limanıdır.

                               Fırtına

    13 Güneyden hafif bir yel esmeye başlayınca, bekledikleri
anın geldiğini sanarak demir aldılar; Girit
kıyısını yakından izleyerek ilerlemeye
başladılar. 14 Ne var ki, çok geçmeden karadan ‘Evrakilon’ denen bir
kasırga koptu. 15 Kasırgaya tutulan gemi rüzgâra karşı
gidemeyince, kendimizi sürüklenmeye bıraktık. 16 Gavdos denen küçük
bir adanın rüzgâr altına sığınarak geminin
sandalını güçlükle sağlama alabildik. 17 Sandalı
yukarı çektikten sonra halatlar kullanarak gemiyi alttan
kuşattılar. Sirte körfezinin sığlıklarında karaya
oturmaktan korktukları için yelken takımlarını indirip
kendilerini sürüklenmeye bıraktılar. 18 Fırtına bizi bir
hayli hırpaladığı için ertesi gün gemiden yük atmaya
başladılar. 19 Üçüncü gün geminin takımlarını kendi
elleriyle denize attılar. 20 Günlerce ne güneş ne de
yıldızlar göründü. Fırtına da olanca şiddetiyle
sürdüğünden, artık kurtuluş umudunu tümden
yitirmiştik.
     21 Adamlar uzun zaman yemek yiyemeyince Pavlus ortaya çıkıp
şöyle dedi: "Efendiler, beni dinleyip Girit’ten
ayrılmamanız, bu zarar ve ziyana uğramamanız gerekirdi. 22
Ama şimdi size cesur olun diyorum. Gemi mahvolacak, ama aranızda
hiçbir can kaybı olmayacak. 23-24 Çünkü kendisine ait olduğum,
kendisine kulluk ettiğim Tanrı’nın bir meleği bu gece
yanıma gelip dedi ki, ‘Korkma Pavlus, Sezar’ın* önüne çıkman
gerekiyor. Dahası Tanrı, seninle birlikte yolculuk edenlerin hepsini
sana bağışlamıştır. 25 Bunun için efendiler,
cesur olun! Tanrı’ya inanıyorum ki, her şey tıpkı bana
bildirildiği gibi olacak. 26 Ancak bir adada karaya oturmamız
gerek."

                        Gemi karaya oturuyor

    27 On dördüncü gece İyon denizinde(ee) hâlâ sürükleniyorduk. Gece
yarısına doğru gemiciler karaya
yaklaştıklarını sandılar. 28 Denizin derinliğini
ölçtüler ve yirmi kulaç olduğunu gördüler. Biraz ilerledikten sonra bir
daha ölçtüler, on beş kulaç olduğunu gördüler. 29 Kayalıklara
bindirmekten korkarak kıçtan dört demir attılar ve günün tez
doğması için dua ettiler. 30 Bu sırada gemiciler gemiden kaçma
girişiminde bulundular. Baş taraftan demir atacaklarmış
gibi yapıp sandalı denize indirdiler. 31 Ama Pavlus
yüzbaşıyla askerlere, "Bunlar gemide kalmazsa, siz
kurtulamazsınız" dedi. 32 Bunun üzerine askerler ipleri kesip
sandalı denize düşürdüler.
     33 Gün doğmak üzereyken Pavlus herkesi yemek yemeye
çağırdı. "Bugün on dört gündür kaygılı bir
bekleyiş içindesiniz, hiçbir şey yemeyip aç kaldınız"
dedi. 34 "Bunun için size rica ediyorum, yemek yiyin. Kurtuluşunuz
için bu gerekli. Hiçbirinizin başından bir tek saç teli
eksilmeyecektir." 35 Pavlus bunları söyledikten sonra ekmek
aldı, hepsinin önünde Tanrı’ya şükretti, ekmeği bölüp
yemeye başladı. 36 Hepsi bundan cesaret alarak yemek yedi. 37 Gemide
toplam iki yüz yetmiş altı kişiydik. 38 Herkes doyduktan sonra,
buğdayı denize boşaltarak gemiyi hafiflettiler.
     39 Gündüz olunca gördükleri karayı tanıyamadılar. Ama
kumsalı olan bir körfez farkederek, mümkünse gemiyi orada karaya
oturtmayı düşündüler. 40 Demirleri kesip denizde
bıraktılar. Aynı anda dümenlerin iplerini çözüp ön yelkeni
rüzgâra vererek kumsala yöneldiler. 41 Gemi bir kum yükseltisine çarpıp
karaya oturdu. Geminin başı kuma saplanıp kımıldamaz
oldu, kıç tarafı ise dalgaların şiddetiyle
dağılmaya başladı.
     42 Askerler, tutuklulardan hiçbiri yüzerek kaçmasın diye onları
öldürmek niyetindeydi. 43-44 Ama Pavlus’u kurtarmak isteyen yüzbaşı
askerleri bu düşünceden vazgeçirdi. Önce yüzme bilenlerin denize
atlayıp karaya çıkmalarını, sonra geriye kalanların,
kiminin tahtalara kiminin de geminin diğer döküntülerine tutunarak
onları izlemesini buyurdu. Böylelikle herkes sağ salim karaya
çıktı.

                               Bölüm 28

                              Malta’da

    Kurtulduktan sonra adanın Malta adını
taşıdığını öğrendik. 2 Yerliler bize
olağanüstü bir yakınlık gösterdiler. Hava
yağışlı ve soğuk olduğu için ateş yakıp
hepimizi dostça karşıladılar. 3 Pavlus bir yığın
çalı çırpı toplayıp ateşin üzerine attı. O anda
ısıdan kaçan bir engerek yılanı onun eline
yapıştı. 4 Yerliler, Pavlus’un eline asılan
yılanı görünce birbirlerine, "Bu adam kuşkusuz bir
katil" dediler. "Denizden kurtuldu, ama Adalet tanrıçası
onu yaşatmadı." 5 Ne var ki, elini silkip yılanı
ateşin içine fırlatan Pavlus hiçbir zarar görmedi. 6 Halk, Pavlus’un
bedeninin şişmesini ya da birdenbire ölü olarak yere
yıkılmasını bekliyordu. Ama uzun süre bekleyip de ona bir
şey olmadığını görünce fikirlerini
değiştirdiler. "Bu bir ilahtır!" dediler.
     7 Bulunduğumuz yerin yakınında adanın baş
yetkilisi olan Publiyus adlı birinin toprakları vardı. Bu adam
bizi evine kabul ederek üç gün dostça ağırladı. 8 O sırada
Publiyus’un babası kanlı ishale yakalanmış ateşler
içinde yatıyordu. Hastanın yanına giren Pavlus dua etti,
ellerini üzerine koyup onu iyileştirdi. 9 Bu olay üzerine adadaki
diğer hastalar da gelip iyileştirildiler. 10 Bizi bir sürü
armağanla onurlandırdılar; denize
açılacağımız zaman gereksindiğimiz malzemeleri gemiye
yüklediler.

                            Roma’ya varış

    11 Üç ay sonra, kışı adada geçirmiş olan ve ‘ikiz
tanrılar’ simgesini taşıyan bir İskenderiye gemisiyle
denize açıldık. 12 Sirakuza kentine uğrayıp üç gün
kaldık. 13 Oradan da yolumuza devam ederek Regiyum’a geldik. Ertesi gün
güneyden esmeye başlayan yelin yardımıyla iki günde Puteyoli’ye
vardık. 14 Orada bulduğumuz kardeşler, bizi yanlarında bir
hafta kalmaya çağırdılar.
     Sonunda Roma’ya vardık. 15 Haberimizi almış olan Roma’daki
kardeşler, bizi karşılamak için Apiyus çarşısına
ve Üç Hanlar’a kadar geldiler. Pavlus onları görünce Tanrı’ya
şükretti, yüreklendi. 16 Roma’ya girdiğimizde Pavlus’un, kendisini
göz altında bulunduran askerle birlikte yalnız başına
kalmasına izin verildi.

                  Pavlus’un Roma’daki etkinlikleri

    17 Üç gün sonra Pavlus, Yahudilerin ileri gelenlerini bir araya
çağırdı. Bunlar toplandıkları zaman Pavlus kendilerine
şöyle dedi: "Kardeşler, halkımıza ya da
atalarımızın törelerine karşı hiçbir şey
yapmadığım halde, Kudüs’te tutuklanıp Romalıların
eline teslim edildim. 18 Onlar beni sorguya çektikten sonra serbest
bırakmak istediler. Çünkü ölüm cezasını gerektiren hiçbir suç
işlememiştim. 19 Ama Yahudiler buna karşı
çıkınca, davamı Sezar’a iletmek zorunda kaldım. Bunu, kendi
ulusumdan herhangi bir şikâyetim olduğu için yapmadım. 20 Ben
İsrail’in umudu uğruna bu zincire vurulmuş bulunuyorum. Sizi
buraya, işte bu konuyu görüşmek ve konuşmak için
çağırdım."
     21 Onlar Pavlus’a, "Yahudiye’den seninle ilgili mektup almadık,
oradan gelen kardeşlerden hiçbiri de senin hakkında kötü bir haber
getirmedi, kötü bir şey söylemedi" dediler. 22 "Biz senin
fikirlerini senden duymak isteriz. Çünkü her yerde bu mezhebe karşı
çıkıldığını biliyoruz."
     23 Pavlus’la bir gün kararlaştırdılar ve o gün, daha büyük
bir kalabalıkla onun kaldığı yere geldiler. Pavlus sabahtan
akşama dek onlara Tanrı’nın Egemenliğine ilişkin
açıklamalarda bulundu ve bu konuda tanıklık etti. Gerek
Musa’nın Yasasına, gerek peygamberlerin yazılarına
dayanarak onları İsa hakkında ikna etmeye
çalıştı. 24 Bazıları onun sözlerine inandı,
bazıları ise inanmadı. 25 Birbirleriyle anlaşamayınca,
Pavlus’un şu son sözünden sonra ayrıldılar: "Yeşaya
peygamber aracılığıyla atalarınıza seslenen
Kutsal Ruh doğru söyledi. 26 Ruh dedi ki,

        ‘Bu halka gidip şunu söyle:
         Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız,
         bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz.
      27 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı,
         kulakları ağır işitir oldu.
         Gözlerini de kapadılar.
         Öyle ki, gözleri görmesin,
         kulakları işitmesin, yürekleri anlamasın,
         ve bana dönmesinler.
         Dönselerdi, onları iyileştirirdim.’

    28-29 "Şunu bilin ki, Tanrı’nın
sağladığı bu kurtuluşun haberi diğer uluslara
gönderilmiştir. Ve onlar buna kulak vereceklerdir."(ff)
     30 Pavlus tam iki yıl kendi kiraladığı evde kaldı
ve ziyaretine gelen herkesi kabul etti. 31 Tanrı’nın
Egemenliğini hiçbir engelle karşılaşmadan, tam bir
cesaretle duyuruyor, Rab İsa Mesih’le ilgili gerçekleri öğretiyordu.

 Dipnotlar:

(a) ilk kitabım: İncil’in Luka kısmı.
(b) yaklaşık bir kilometre: Grekçede, "bir Sept günü
yolculuğu."
     Yahudi din kurallarına göre Sept günü 2000 arşından* fazla
yol
     gitmek yasaktı.
(c) Rab’be yakaran: Grekçede, "Rab’bin adını çağıran."

(ç) ayaklarının altına serinceye dek: Grekçede,
"ayaklarına basamak
     yapıncaya dek."
(d) İsa’nın…imandır: Grekçede, "İsa
aracılığıyla olan imandır."
(e) gücün: Grekçede, "elin."
(f) buyruğuna verirlerdi: Grekçede, "ayaklarının dibine
koyarlardı."
     (Benzeri bir deyim 4:37 ve 5:1’de de geçiyor.)
(g) Grekçede, "Hananya, nasıl oldu da Şeytan senin
yüreğini
     doldurdu…"
(ğ) maddi işlerle uğraşmamız: ya da "sofralara
hizmet etmemiz."
(h) yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş olanlar: Tanrı’ya
yürekten
     bağlı olmayan, O’nun sözünü dinlemeyen kişiler.
(ı) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır:
"Filipus, ‘Bütün
     yüreğinle iman edersen, vaftiz olabilirsin’ dedi. Hadım da,
‘İman
     ediyorum ki, İsa Mesih Tanrı’nın Oğludur’ dedi."

(i) üç gün: Grekçede, "dördüncü gün." O çağda insanlar
günleri
     hesaplarken yaşadıkları günü de sayarlardı.
(j) Yahudi: Grekçede, "sünnetlilikten olan."
(k) Rab’bin gücü: Grekçede, "Rab’bin eli."
(l) Zeus: eski Greklerin en büyük tanrısı.
(m) Hermes: eski Greklerin inanışına göre, Zeus’un özel
yardımcısı ve
     sözcüsü olan tanrı.
(n) kendine ait olacak: Grekçede, "kendi adı için."
(o) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Ama Silas
orada
     kalmaya karar verdi." (ö) Ares tepesi kurulu: Grekçede,
"Areopagos"      (=Ares tepesi); eski
     Atinalıların, ilk zamanlarda Ares tepesinde toplanmış,
daha
     sonraları da bu adla anılagelmiş olan ulusal meclisi.

(p) Grekçede, "…onlara, ‘Kanınız başınıza!’
dedi. ‘Ben temizim.’"
(r) bkz. Elçi.21:23-24.
(s) yargıçlar: Grekçede, "valiler."
(ş) ikinci: Grekçede, "üçüncü" (zemin kat birinci kat
sayılırdı).
(t) hiç kimsenin uğrayacağı yargıdan sorumlu değilim:
Grekçede,
     "herkesin kanından temizim."
(u) Yediler: bkz. Elçi.6:1-6.
(ü) Bu kişiler ‘nezir’ olmuş, yani kendilerini belirli bir süre
için
     Tanrı’ya özel bir şekilde adamışlardı. Nezir olan
kişi, alkolden
     sakınır, saçlarını uzatırdı. Belirli sürenin
sonunda Tanrı’ya
     kurbanlar sunar ve saçlarını kestirirdi. Bkz. Tevrat,
Sayılar
     6:1-21.
(v) tedhişçi: Grekçede, "hançerli"; şiddet
yanlısı milliyetçi bir
     Yahudi partisinin üyelerine verilen ad.
(y) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Ve kendi
yasamıza
     göre yargılamak istedik. Ne var ki, komutan Lisyas gelip kaba
     kuvvet kullanarak onu elimizden aldı götürdü. Onu suçlayanların,
     sana başvurmalarını buyurdu.
(z) Berniki: Agripa’nın kızkardeşi.
(aa) İmparator: Grekçede, "Sevastos"; Roma
imparatorlarının
      unvanlarından biri olan Avgustus’un
karşılığı.
(bb) İmparator’a: Grekçede, "Sezar’a."
(cc) İmparator’a: Grekçede, "Efendiye."
(çç) Avgustus: Grekçede, "Sevastos."
(dd) oruç günü: Yahudilerin eylül ya da ekim ayında kutladıkları
Yom
      Kippur bayramı (bkz. Tevrat, Levililer 17:29-34).
(ee) İyon denizi: Grekçede, "Adriya denizi." O çağda Adriya
denizi
      terimi bugünkü İyon denizini de içine alıyordu.
(ff) Bazı eski metinlerde şu sözler de yer alır: "Pavlus’un
bu
      sözlerinden sonra Yahudiler kendi aralarında şiddetle
tartışarak
      oradan ayrıldılar."